Ege Postası
Geri

Erdoğan: Burada yapılan iş yargılama değil, bir hukuk cinayetiydi

Cumhurbaşkanı Erdoğan adı Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak değiştirilen Yassıada'nın açılışında "Burada yapılan iş yargılama değil, bir hukuk cinayetiydi" dedi.
Erdoğan: Burada yapılan iş yargılama değil, bir hukuk cinayetiydi
Haberler / Politika
27 Mayıs 2020 Çarşamba 20:04
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Darbe ile görevinden indirilen, Yassıada'da kurulan tiyatro mahkemelerde yargılanan rahmetli Menderes ve arkadaşları değil, tarihi, kültürü, değerleri ve inançlarıyla milletimizdi. Ama bilmiyorlardı ki Türk milletinin kalbindeki sevgiyi, yüreğindeki ateşi söndürmeye, onu hedeflerinden koparmaya bir avuç darbecinin gücü yetmezdi." dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası Açılış Töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bundan tam 60 yıl önce tarihinin en kara günlerinden biri olan 27 Mayıs darbesine maruz kaldığını ifade etti.

Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir grup cuntacının gerçekleştirdiği darbenin ardından yaşananların ise sadece demokrasi adına değil, adalet ve insanlık adına da utanç verici olduğunu aktaran Erdoğan, "Üzerinde bulunduğumuz Yassıada'da, diğer bir ifadeyle 'Yaslı Ada'da yapılan ve bizzat faillerinin itirafıyla önceden verilen emirlerin uygulanması şeklinde geçen yargılamaların sonu çok büyük bir faciayla bitmişti" diye konuştu.

"HUKUK CİNAYETİYDİ"

Yıllarca ülkeye hizmet etmiş olan ve milli iradenin temsilcisi konumundaki Demokrat Parti yöneticilerinin her türlü hakarete, işkenceye, iftiraya maruz kaldığı yargılamaların burada yapıldığını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Aslında burada yapılan iş yargılama değil, darbe yaparak anayasayı çiğneyenlerin ülkenin meşru yöneticilerini anayasayı ihlal ithamıyla giriştikleri bir hukuk cinayetiydi. Yassıada'da aylar boyunca tam anlamıyla bir zulüm makinesi işletilmiştir. Ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanları, komutanları, milletvekilleri, bürokratları hiçbir somut suçları olmadığı halde kin ve nefret ürünü insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldılar. İstiklal Harbimizin kahramanlarından olan bu ülkenin cumhurbaşkanını intihara teşebbüs noktasına kadar getirdiler. Nezaketi, kibarlığı, insani hasletleri dillere destan olan bir başbakanı idama götürürken bile prostat muayenesi bahanesiyle aşağılamaya kalkacak kadar alçaldılar. Bu ülkenin yüreği vatan sevdasıyla dolu genelkurmay başkanını darbecilere katılmayı reddettiği için bir teğmene tokatlatarak tarihimizde görülmemiş rezillikler sergilediler."

 "HER ÜÇ KAHRAMAN DA İDAM SEHPASINA VAKARLA, GURURLA, İNANÇLA YÜRÜDÜ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Demokrat Parti Hükümetinin Başbakanı Adnan Menderes ile Bakanları Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun idam kararlarının da yine burada alındığını aktararak, şöyle devam etti:

"Her üç kahraman da idam sehpasına vakarla, gururla, inançla yürüdü. Darbeden yaklaşık 16 ay sonra, 16 ve 17 Eylül 1961 tarihinde gerçekleşen bu idamlar milletimizin yüreğine kor bir ateş gibi düşmüştür. Aslında o gün hukuk ve adalet ayaklar altına alınarak idam sehpasına gönderilen milletin bu üç adamı değil, bizatihi milli iradenin ta kendisi olmuştur. Darbe ile görevinden indirilen, Yassıada'da kurulan tiyatro mahkemelerde yargılanan rahmetli Menderes ve arkadaşları değil, tarihi, kültürü, değerleri ve inançlarıyla milletimizdi. Ama bilmiyorlardı ki Türk milletinin kalbindeki sevgiyi, yüreğindeki ateşi söndürmeye, onu hedeflerinden koparmaya bir avuç darbecinin gücü yetmezdi. Bu vesileyle sürgüne gönderildiği Hindistan'dan idam kararlarının hukuki ve meşru olmadığını, insanlık duygularıyla uyuşmadığını belirterek trajediyi engellemek için çırpınan merhum Alparslan Türkeşi de rahmetle yad ediyoruz. Menderes'i ve arkadaşlarını idam sehpasına çıkartanların ve onları destekleyenlerin alınlarındaki kara leke hiçbir zaman silinmeyecektir. Buna karşılık Menderes ve arkadaşlarının milletimizin kalbindeki mümtaz yeri her geçen yıl daha da güçlenerek hep devam edecektir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihi değiştiremeyeceklerini ama doğru yorumlanmasını sağlamak için tarihin hatırlanma biçimini değiştirmenin de ellerinde olduğunu söyledi.

Erdoğan, "Böylece bir yandan o meşum günleri hatırlarken, bir yandan da milli iradenin her hal ve şart altında üstün geldiğini gösterebiliriz" dedi.

"TARİH VE MİLLETİN HÜKMÜNDEN KURTULAMADILAR"

Uzun süre Yassıada'da kalmış şair Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Zindan Duvarları" kitabındaki şiirden bir dize okuyan Erdoğan, şöyle devam etti:

"İdam sehpasındaki son sözü, 'Devletime ve milletime ebedi saadetler dilerim.' olan rahmetli Menderes'in aziz hatırasına sahip çıkmak hepimizin boynunun borcudur. İdama götürülürken önce, abdestini alıp, iki rekat namaz kılıp, ardından altındaki sandalyeyi kendisi iterek düşüren ve celladına da 'Sen çekil, o sandalyeyi ben iterim.' diyen Fatin Rüştü Zorlu'nun hatırasına sahip çıkmak hepimizin boynunun borcudur. Kişilik bu, kimlik bu, şahsiyet bu, mesele bu. Başarılı bir Maliye Bakanı olduğu halde, sırf geçmişte darbecilere istedikleri imtiyazları sağlamadığı için kendisine kin beslenen Hasan Polatkan'ın hatırasına sahip çıkmak hepimizin boynunun borcudur. Onları deviren, yargılayan ve asanlar, hayatlarını milletin nefret dolu bakışları altında sürdürmek zorunda kaldılar. Her ne kadar bu cinayete ortak olanlardan bazıları sonradan 'Biz Yassıada'da katliam yaptık.' diyerek suçlarını ikrar etseler de tarihin ve milletin hükmünden kurtulamamışlardır."

"GÖNÜLLERDEKİ HASBİ SEVGİNİN NİŞANESİ OLACAK"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarının kabirlerinin, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın gayretleriyle İmralı Adası'ndan İstanbul'a taşınmasının da 30 yıl sonra gelen bir vefa örneği olduğunu kaydetti.

Erdoğan, 60 yıl sonra yeni bir dönemi başlatarak, gönülleri tekrar tamir etmek üzere bir arada olduklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Milletimiz buranın adını Yassıada'dan Yaslıada'ya dönüştürmüştü. Üzerinde durduğumuz toprakların ızdırabını dindirmek için Yassıada'yı da Yaslıadayı'da tarihe gömüp, burasını Demokrasi ve Özgürlükler Adası haline getirmeyi kararlaştırdık, bu da bize nasip oldu. Adadaki her bir tesise de tarihi anlamına uygun isimler verildi. Subay Gazinosunun ismi Adnan Menderes Müzesi olarak devam edecek. Konferans salonu da Adnan Menderes ismini taşıyacak. Her ikisi de burada yargılanan Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun'un ismi meydana, Oramiral Sadık Altıncan'ın ismi de kütüphaneye verildi. Yargılamaların yapıldığı spor salonu, Hasan Polatkan'ın, cami de ölümün üzerine iman dolu bir haykırışla yürüyen Fatin Rüştü Zorlu'nun ismini taşıyacak. Tüm bu sembolleriyle Demokrasi ve Özgürlükler Adası, ülkemizin geçmişten bugüne verdiği istiklal ve istikbal mücadelesiyle gönüllerdeki hasbi sevginin inşallah nişanesi olacaktır."

"GENÇLER BU DÖNEMİ ÇOK İYİ BİLMELİ"

Adnan Menderes'in "Yeter söz milletindir" çıkışını kendilerinin de daha sonra, "Yeter karar milletindir" ifadesiyle geliştirdiklerini anlatan Erdoğan, bu süreçlerin birbirini adeta bütünlediğini dile getirdi.

Şehitlere Allah'tan rahmet dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin çok partili siyasi hayata geçiş sürecinin çok önemli olduğunu vurguladı. Ülkenin her bir ferdinin, özellikle gençlerin bu dönemi çok iyi bilmesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, şunları söyledi:

"Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal'in hastalığının ve ölümünün ardından tek parti CHP yönetimi ülkenin üzerine adeta bir kabus gibi çökmüştü. Kurtuluş Savaşımızdan sonra başlatılan kalkınma hamlesinin önü, tek parti zihniyeti tarafından bilinçli bir şekilde kesilmiş, mesafe katedilen çalışmalar birer birer akamete uğratılmıştı. Merhum Menderes'in 1950-60, 10 yılı, gençler burayı iyi öğrenmelisiniz, 10 yılda Türkiye'nin katettiği mesafeyi çok iyi öğrenmelisiniz. Bu işler lafla olmuyor. Acaba 10 yılda bu ülkede yapılan barajlarından tutunuz köprülerine, yollarına varıncaya kadar, bütün bunlarla beraber Türkiye neler kazandı, milli geliri nereden nereye çıktı, bire üç katlamak suretiyle Türkiye katladı. Buralara vardı. Bunları gençlerin araştırıp öğrenmesi lazım. Bütün bunlarla beraber uçak üretiminden demir yollarına, silah yapımından tarımın geliştirilmesine kadar, pek çok kritik milli üretim projemiz, işte bu dönemde hayata geçti. Bunları görmek lazım. Halkın taleplerine ve baskısına daha fazla dayanamayan tek parti CHP'si millete olan güvensizliği sebebiyle çok partili siyasi hayata geçişi ancak açık oy gizli tasnif yöntemiyle başlatmıştı. Böyle bir demokrasi olabilir m? Ama işte CHP bunu yapmıştı. 1950'de nasıl olsa yine sandıklara hakim olacağı inancıyla gittiği seçimlerde milletimizin ortaya koyduğu iradenin gücünü kırmaya CHP'nin faşizan yöntemleri bile engel olamadı."

"DARBE VİRÜSÜNÜ SOKANLARI BU MİLLET AFFETMEYECEK"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra yapılan 1954 ve 1957 seçimlerinde de milletin demokrasi ve özgürlükler konusundaki tercihinde kararlı olduğunu gösterdiğinin altını çizdi.

Demokrat Parti'nin 1950 seçimlerini yüzde 53,5, 1954 seçimlerini yüzde 56,6 ve 1957 seçimlerini yüzde 47,8 ile birinci olarak tamamladığına işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Rahmetli Menderes'in milli gelirimizi üç katına çıkaran, ülkeyi barajlarla yollarla lojmanlarla sanayi tesisleriyle donatması milletimizi memnun ederken, birilerinin de rahatsızlığına yol açıyordu. Yerli ve milli olan her şeye husumeti hayatlarının merkezine koyanlar, ardı ardına gelen bu demokrasi ve kalkınma dalgalarına karşı daha sonra da sık sık başvuracakları bir yönteme sarıldılar. Sınırlarımızın bekçisi, milletimizin güven kaynağı kahraman ordumuz içinden devşirdikleri cuntacılar vasıtasıyla milli iradeyi tehditle baskıyla silahla yeri geldiğinde kanla alt etmeye çalıştılar. Sadece darbe yapanları değil, 'Daha ne bekliyorsunuz' kışkırtmasıyla ordumuzun içine darbe virüsünü sokanları da bu millet asla affetmeyecektir."

Erdoğan, ülkedeki tüm darbelerin ve cunta hareketlerinin temel karekterinin, milletin değerlerine ve tarihe düşmanlık olduğunu dile getirerek, emperyalistlerin uç beyliğini yapan darbecilerin, ülkedeki bölücülük cereyanlarının değirmenine de su taşıdığını söyledi.

"DARBECİLER HEP AYNI KODLARLA HAREKET ETTİ"

Erdoğan, darbecilerin her darbe öncesinde sokakları kana ve ateşe boğarak binlerce masumun acı çekmesine, her darbe sonrasında da yetişmiş kadroları tasfiye ederek, ülkenin gerilemesine yol açtıklarını belirterek, şunları ifade etti:

"Halkı hor ve hakir görerek, inancını, kılığını, kıyafetini aşağılayanların, gerçekte ne kadar ilkel, bağnaz olduklarının en çarpıcı örnekleri darbelerdir. Darbeciler ve onları yönlendirenler, hep aynı kodlarla hareket etmişlerdir. Demokrat Parti'nin ezanı aslına döndürmekten, kapalı camileri açmaya, Türkçenin bin yıllık birikimine sahip çıkmaya kadar milletin taleplerine verdiği her cevabı yüzlerine atılmış bir tokat gibi görüyorlardı. Yıllardır kendisine söz hakkı verilmeyen milletin, demokrasi ve özgürlük talebinin karşılık bulması, bunlarda başlarına inmiş birer yumruk hissi uyandırıyordu. 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' ilkesinin hayata geçirilişini, hesapsız, sorumsuz bir şekilde kullandıkları iktidar gücünün ellerinden kayıp gidişi olarak değerlendiriyorlardı.

Demokrat Parti'nin milletin güçlü desteği ile iktidara gelmesinin darbecilerin oyunlarını bozduğunu hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Üstüne bir de milli iradenin desteğini almaktan ümitleri kesilince bunlar için her yol darbeye çıkmaya başladı. Sokakları karıştırmaktan, terör örgütlerinden medet ummaya, emperyalistlerin senaryolarında figüranlıktan yalana ve iftiraya kadar her yolu mübah sayan kirli bir siyaset anlayışına sarıldılar. Sırf kendi çıkarları için meclisi itibarsız hale getirmekten, provokasyonlara çanak tutmaktan, darbe çığırtkanlığı yapmaktan bile asla çekinmediler. Ülkenin ve milletin başına gelen her felaketi kendilerine iktidar alanı açacak bir fırsat olarak görerek, çoğu defa da gizleyemedikleri bir sevinçle karşıladılar. Yapılan her hizmete, ülkeye kazandırılan her esere, her yatırıma, yükselen her inşaata, elde edilen her başarıya karşı çıktılar. Menderes'e hangi inançla saldırdılarsa, rahmetli Özal'a, şimdi de Cumhur İttifakı'na aynı nefret duygularıyla yöneldiler. Hükümetlerimiz dönemlerinde bunun sayısız tezahürleriyle karşılaştık. Eğitimi güçlendirmek için okullar inşa ettik, üniversiteler kurduk, öğretmen, akademisyen istihdam ettik. Ücretsiz bilgisayar ve kitaplar dağıttık. Hepsini de eleştirdiler."

"ATTIĞIMIZ HER ADIMDA ÖNÜMÜZÜ KAPATMAYA KALKTILAR"

Sağlık hizmetlerini geliştirmek için yeni hasteneler açtıklarını anlatan Erdoğan, "Şehir Hastaneleri kurduk. İçlerini en gelişmiş cihazlarla donattık. Personel eksiğini giderdik, hizmet kalitesini yükselttik. Hepsini de engellemeye çalıştılar. Adeta koronavirüs olaylarını yaşar gibi, bu şehir hastanelerini ve eğitim araştırma hastanelerini inşa ettik. Ulaştırmada ülkemizi boydan boya bölünmüş oto yollarla, hızlı tren hatlarıyla, havalimanlarıyla donattık. İstisnasız hepsinde de karşı çıktılar. Enerjide yerli ve milli imkanlara öncelik vererek, kalkınmamız için gerekli alt yapıyı kurduk. Attığımız her adımda önümüzü kapatmaya kalktılar. Hatırlarsanız, Akdeniz'deki sondajlarımızdan rakip ülkelerden daha çok CHP ve şürekası rahatsız oldu. Biliyorsunuz, kaç tane sondaj gemimizin Akdeniz'de olduğunu bilmeyecek kadar bunlar cehalet timsalidir. Biliyoruz yine rahatsız olacaklar ama şimdiden müjdesini milletimizle paylaşmak istiyorum. Fatih sondaj gemimiz 29 Mayıs'ta İstanbul Boğazından geçerek, yeni sondajlar için Karadeniz'e açılacak" değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapma hedefiyle sanayiyi geliştirdiklerine vurgu yaparak şöyle konuştu:

"Ticaretimizi büyüttük, ihracatımızı artırdık, artırıyoruz. Üretime yönelik istihdamı rekor seviyelere çıkarttık. Bu zihniyet hepsine engel olmaya çalıştı. Türk Milleti 15 Temmuz darbe girişiminde sokaklarda hainlere canı pahasına mücadele verirken, tankları alkışlayan, televizyon başında sonucu bekleyenler işte yine bunlardı. AK Parti ve MHP olarak ülkemizin en büyük üretim reformunu hayata geçirirken de yine bunlar vardı. Dün ezandan, İstiklal Marşından, bayraktan, birliğimizden, beraberliğimizden rahatsızdılar bugün de rahatsızlar. Dün milli iradeye rağmen iktidar rüyası görüyorlardı, bu günde aynı rüya ile avunuyorlar. Dün darbeden, emperyalistlerin desteğinden, felaketlerden medet umuyorlardı bugün de aynı beklentiye özellikle sarıldılar."

"HEPSİ DE YERLİ VE MİLLİ OLAN HER ŞEYE DÜŞMANDIR"

Erdoğan, Başakşehir'de Çam ve Sakura Şehir Hastanesi'nin açılışını yaptıklarını anımsatarak, 2 bin 600 yataklı bu hastanenin dünyada örnek hastanelerden biri olduğunun altını çizdi.

Bu hafta içerisinde 1006'şar yataklı Yeşilköy'deki Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastenesi ile Sancaktepe'deki Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastenesi'nin açılışını yapacaklarını yineleyen Erdoğan, Sultan 2. Abdülhamid'in askerler için yaptırdığı Hadımköy'deki hastaneyi de İsmail Niyazi Kurtulmuş adına 31 Mayıs'ta açacaklarını ifade etti.

"Ülkemizde bugün demokrasimize gölge düşürmeye çalışanlara dikkat edin. Hepsi de 27 Mayıs hayranıdır" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Hepsi de zahirde 12 Eylül'e karşı gibi gözükse de o darbeden en çok faydayı görendir. Hepsi de 28 Şubat meftunudur. Hepsi de 15 Temmuz'a tiyatro diyerek milletimizin destansı mücadelesini küçümsemeye çalışır. Hepsi de ülkesini yurt dışında bulduğu her mahfilde şikayet eder. Hepsi de geçmişten bugüne teröristlere karşı derin muhabbet besler. Hepsi de yerli ve milli olan her şeye düşmandır. Hepsi de milli iradeden umudunu kestiği için darbecilerden, yabancılardan, terör örgütlerinden medet umar. Dünyanın tamamıyla birlikte ülkemizi de etkileyen koronavirüs salgınını dahi bu amaçla kullanmaya kalkacak kadar sefil bir zihniyetle karşı karşıyayız. Sadece bu tablo bile bize tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diye ifade ettiğimiz milli çağrımıza ne kadar sıkı sıkıya sarılmamız gerektiğinin ispatıdır."

"BURALARDA NE İŞİMİZ OLDUĞUNU ÇOK İYİ ANLAYACAKSINIZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt içinde terör örgütlerinden ekonomiye kurulan tuzaklara, sınırlar dışında beka için gerçekleştirilen harekatlara kadar tüm mücadeleyi bu anlayışla yürüttüklerini dile getirerek, "Bize ne diyorla? 'Suriye'de, İdlib'de, Libya'da ne işimiz var'' Buralarda ne işimiz olduğunu çok kısa zamanda çok çok iyi anlayacaksınız. Hamdolsun, milletimizin desteği ve duası her zaman olduğu gibi bugün de en güçlü şekilde yanımızdadır" diye konuştu.

"Açılışını yapmak üzere bir araya geldiğimiz Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nın Türkiye'nin 60 yıllık mücadelesi yanında gelecekteki hedeflerinin de sembolü olacağına inanıyorum" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Biliyorsunuz, meşhur bir Camp David Adası vardır ve burada uluslararası toplantılar yapılır. Kapanırlar oraya ve orada toplantı biter, nihai kararlar ordan açıklanırdı. İnşallah Demokrasi ve Özgürlükler Adası işte bu tür toplantıların yapılabileceği bir ada olacak. Misafirlerimiz buraya gelecek. Burada ulusal, uluslararası fark etmez, toplantılar yapılacak ve bu toplantılardan sonra da buradan nihai kararlarını açıklayarak ayrılmış olacaklar."

Merhum Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere Türkiye'nin gelişmesi, kalkınması, büyümesi, istiklali ve istikbali için mücadele eden tüm kahramanlara, bu uğurda canını veren tüm şehitlere Allah'tan rahmet dileyen Erdoğan, sınırların içinde ve dışında, Türkiye'nin bekası, milletin esenliği için görev yapan tüm askerlere, polislere, jandarmalara ve istihbaratçılara teşekkür etti.

"TÜRKİYE CUMHURİYETİ VAR OLDUKÇA DEMOKRASİNİN VE ÖZGÜRLÜĞÜN SİMGESİ OLARAK KALACAK"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhur İttifakı olarak kararlı bir şekilde emin adımlarla bu yolda devam ettiklerini belirterek, şunları söyledi:

"Rabb'im hepimizi milletçe inşallah diyorum ki bütün olabilecek belalardan korusun, esirgesin ve zafere ulaştırsın. Genel Başkan Sayın Bahçeli'ye, ekibindeki tüm MHP'li kardeşlerime Türkiye'nin tarihinin en zorlu mücadelelerinden birini yürüttüğümüz bu dönemde sergiledikleri dirayet ve verdikleri destek için şükranlarımı sunuyorum. Yassıada'nın Demokrasi ve Özgürlükler Adası haline gelmesini sağlayan, yatırımları gerçekleştiren Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğimize, Sayın Başkan'a ve ekibine milletim adına teşekkür ediyorum. Hasbi olarak bunu söylüyorum. Bu eserin ülkemize kanadırılmasında emeği geçen Kültür ve Turizm Eski Bakanımız Ömer Çelik, Genel Başkan Yardımcımız Çiğdem Karaaslan ve yanında eşinin de çok emeği var. Buranın mimari noktadaki gayretlerini bir kenara koymak mümkün değil. Aynı zamanda Ankara Milletvekilimiz Ali İhsan Arslan başta olmak üzere herkesi tebrik ediyorum."

Oteli, kongre merkezi, müzesi, spor salonu ve diğer tesisleriyle bu adanın Türkiye Cumhuriyeti var oldukça demokrasinin ve özgürlüğün simgesi olarak kalmayı sürdüreceğine inandığını ifade eden Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nın Türkiye ve millet için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu. AA

 

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Ege Postası