İZMİR - Özel İzmir Lokman Hekim Sağlık Meslek Lisesi'nde öğrenci, Balçova'da apartman görevlisi Halil Çoşgun ve eşi Şafer'in tek çocuğu Hüseyin Çoşgun eğitim masraflarını karşılayabilmek için geçen yaz Çeşme'deki Ilıca Aqua Toy City'de komi olarak çalışmaya başladı. Hüseyin Çoşgun, 15 Temmuz 2016 tarihinde otelde elektrik akımına kapılarak öldü. Hazırlanan bilirkişi raporunda uygunsuz bağlantı yapılarak uzatılan bir kabloda meydana gelen elektrik kaçağı nedeniyle akıma kapılan Hüseyin'in kalbi durduğu belirtildi. Otelin doktoru Hüseyin'e müdahale ederken, bir arkadaşı da iddiaya göre olayın üzerinden yaklaşık 10 dakika geçmesine rağmen ambulans gelmemesi üzerine telefonla ihbarda bulundu. Hüseyin, bu ihbarın üzerine sevk edilen ambulansla Çeşme Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Burada da duran kalbi 2'nci kez çalıştırılan Hüseyin Coşgun, ambulans helikopter ile İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne nakledildi. Sağ elinde ve sol dizinde yaralanmalar olan Hüseyin Coşgun, yoğun bakıma alındı. 8 gün yoğun bakım servisinde kalan Hüseyin, 22 Temmuz'da hayatını kaybetti. Hüseyin'in acılı ailesi olayın sorumlularından şikayetçi oldu.
KAÇAK AKIM RÖLESİ YOKTU
Ailenin avukatı Ülkü Doğan, olayın savcılık aşamasında olduğunu belirterek, şöyle dedi:
"Yapılan inceleme ve bilirkişi raporlarına göre, saat 13.00 sıralarında, Aquapark'ın bar alanında, servis sırasında, Hüseyin metal tezgaha dokunduğunda elektrik çarpıyor. Hüseyin'in düştüğünü kamera kayıtlarından anlıyoruz. Otelin sağlık personeli müdahale ediyor, ambulans çağrılıyor. Bilirkişi raporuna göre, elektrik çarpmasına neden olan şey, metal tezgahın arkasında bulunan ve uygunsuz bir bağlantıyla uzatılan bir kablo. Elektriğin yoğun olarak kullanıldığı, zeminin ıslak olduğu yerde olması gereken, iletkenliği kesen halının bulunmadığı, tam elektrik çarpması için uygun olan bir ortam. 80 lira maliyeti olan kaçak akım rölesinin bulunmaması ya da çalışmaması nedeniyle, ailenin tek çocuğu 16 yaşındaki Hüseyin hayatını kaybetti" dedi.
İSTANBUL'DAN OTOPSİ RAPORU BEKLENİYOR
Bilirkişi raporunda aynı tezgaha dokunan başka personelin de daha önce elektrik akımına kapıldığına yer verdiğini belirten Doğan, şöyle dedi:
"Olayın gelişimi, öncesi ve sonrasına baktığımızda kanaat olarak olayın elektrik çarpması olduğu açık olduğu halde İzmir Adli Tıp Kurumu 'ölüm nedeni tam olarak belirlenemedi' diyerek dosyayı İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderdi. Ölüm nedeni kesin olarak belirlenemediği için dava açamayan savcı da dosyayı İstanbul'a gönderdi. İstanbul Adli Tıp Kurumu Türkiye'deki en yoğun kurumu. Aylardır sonuç bekliyoruz. Toplamda 8 ay oldu ve hala sorumlular hakkında açılmış bir dava yok. Göz göre göre bir ölüm var. Elektriğin bu kadar yoğun kullanıldığı bir ortamda kaçak akım rölesini takmıyorsanız, bu sonuçları ön görüyorsunuz demektir. Bu kadar ağır kusurun, taksirin olduğu yerde henüz sorumlular hakkında dava açılmaması ya da gözaltı yapılmamış olması ailenin hukuk sistemine olan güvenini zedeliyor."
"TESİSATI DÜZELTMEYE ÇALIŞTI"
Asayiş ekibinin olayın tespitini yaptıktan sonra otelden ayrıldığını, o sırada otelin elektrik teknisyenin tesisatı düzeltmeye çalışırken, olay yeri inceleme ekibinin personeli gördüğünü anlatan Doğan, o kişi hakkında da soruşturmanın devam ettiğini söyledi. Otelde iş güvenliği konusunda eksikler tespit edildiğini belirten Doğan, şöyle dedi:
"Otel personelinden bazıları savcılık aşamasında verdikleri ifadede, iş güvenliği eğitiminin olaydan sonra verildiğini söyledi. Bilirkişi raporunda da iş sağlığı ve güvenliği konusunda kanuna uygun davranılmadığı belirlenmiş."
"DALYAN GİBİ ÇOCUĞUM ÖLDÜ"
Eşi daha önce otel müdürünün evine temizliğe gittiği için oğullarını güvenerek yolladıklarını söyleyen acılı baba Halil Çoşgun, olaydan 2.5 saat sonra haberdar olduklarını belirterek, şöyle dedi:
"Çeşme polisi beni aradı. Oğlum şaka yapıyor sandım. Daha önce arkadaşlarıyla böyle şaka yapmıştı. Ama bana 'Çocuğunuz kaza geçirdi, ambulans helikopterle hastaneye gönderdik' dediler. Yeşilyurt'taki Devlet Hastanesi'ne gittik. 30 dakika sonra hastaneye götürmüşler çocuğumu, ihmal etmişler. Hiçbir personelin ilk yardım bilgisi yok. Doktor 4.5 dakika sonra gelmiş. O sırada bile ambulansı arayın dememiş. Personel kendi inisiyatifi ile aramış. Bunlar şahitler tarafından ifadelerinde anlatıldı. Birkaç gün önce başka arkadaşları da çarpılmış. Onlar da hastanede bize söyledi ama biz acımızdan dolayı kimdi hatırlamıyoruz. 'Tamiratı yapmadılar, kaçak akım rölesi yoktu' dediler bize. Benim çocuğumun kalbi iki kez durup yeniden çalıştırılmış. İş güvenliği sorumlusundan, müdüründen, elektrik teknisyeninden davacı olduk. Bir gün dahi gözaltında kalmadılar. 16 yaşındaki dalyan gibi çocuğum öldü gitti. İçimiz yanıyor. İçimizdeki yangını söndüremiyoruz."
"YAVRUMUN TOPRAKLARINI KOKLUYORUM"
Evinin duvarlarına oğlunun fotoğraflarını asan acılı anne, olayı gözyaşları içinde anlattı. Hastaneye gittiğinde doktorların yapacak bir şey kalmadığını söylediğini belirten anne Şafer Coşgun, "Hüseyin biricik evladımdı. Otopsi raporu için İzmir'den İstanbul'a gönderdiler, aylardır çıkmadı. Yavrumun topraklarını kokluyorum. Fotoğraflarıyla yaşıyorum. Onları görmediğim an kendimi kaybediyorum. Yaktılar beni, yavrumun acısına dayanamıyorum" dedi.
AMBULANSTA ÇALIŞACAKTI
Hüseyin'in okul kapanınca çalışmak istediği için otelde işe başladığını belirten Şafer Çoşgun, "Sağlık meslek lisesinde okuyordu. Ambulansta çalışacaktı. 'Anne hastalara ilk müdahaleyi benim yapmam gerekiyor' diyordu. Yavrumun hakkını aramak istiyorum. BİMER'e yazdım, Cumhurbaşkanlığını aradım, ulaşamadım. Yavrum kara toprakta yatıyor onların da hapse girmesini istiyorum, tek isteğim bu" diye konuştu. (DHA)