İşte Bahçeli’nin konuşmasından satır başları:
Bağların bahçelerin neşesi kaçmış verimi düşmüştür. AKP çiftçiyi yüzüstü bırakmıştır. Kaçak ve karanlık saraya gelince trilyonları savuran ayakkabı kutularına milyon dolarları saklayan soygun şebekesi konu çiftçi olunca “gözünü toprak doyursun” diyecek kadar küçülmektedir. Çiftçilerimizin kavurucu hal ve ıstırabını herkesin takdirine sunuyorum.
2002 yılında 3,3 kilo buğdayla 1 litre mazot alınabiliyorken, 2013 yılında 6,72 kilogram, 2014 yılında 5,22 kilogram buğdayla bir litre mazot alınabilmiştir. Bu karşılaştırmaları arpa pancar soğan patates tütün gibi ürünlerde de yapmak mümkündür ve sonuç aşağı yukarı hep aynıdır. Buradan açık şekilde çıkardığımız sonuç şudur. Çiftçimizin kullandığı mazot yıldan yıla artmıştır. Gelin görün ki çiftçinin reel kazancı azalmış fakirliği çoğalmış emek ve sermaye kediye yüklenmiştir. Gübre açısından baktığımız zaman da durum iç açıcı değildir.
Mazot fiyatları 4 kat, gübre fiyatları 9 kat, elektrik kullanım bedelleri 2,47 kat yükselmiştir. Yandaş dağıtım şirketlerinin faturasını düzenli ödeyen vatandaşlarımıza çiftçilerimize ilave kaçak para çıkaracağı gelişmelerden anlaşılmaktadır. Bu tablo resmen iflastır.
Simit hesabını seven iktidara bir kez daha sesleniyorum. 2002’de 660 gram buğday ile 1 simit. 2015’te ise 1,2 kilogram buğday ile bir simit alınabilmiştir. Rakamların söylediğiyle AKP’nin ileri sürdüğü söylemler farklıdır. AKP’nin baktığı yerde çiftçi yoktur.
Şüphesiz kendi kendimizi doyuramayacak durumda olmamız ibret vesikasıdır. Öyle ki saman bile ithal edilmiştir. Canlı hayvan ve et ithalatıyla hayvancılık dibe vurmuştur. Şiddetli soğuktan dolayı bir çok yöremizde hayvanlar açlıkla yüz yüzedir. Bu itibarla hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız sorun yumağının içindedir. 2000’li yılların başında tarımdan ekmek çıkaran 7,6 milyon vatandaşımız varken bu sayı 6 milyona düşmüştür. Yaklaşık 2 milyon kardeşim çiftçiliği terk etmiştir.
Afrika’da kahramanlık pıozu verenler, Türkiye’ye çalışmak için davet eden aklı evveller size soruyorum, akana kokana değil çuvala girene bakın. Davos’ta maval okuyan başbakan, Etiyopya’da atıp tutan, okullarla uğraşan cumhurbaşkanı size söylüyorum. Uzaklara gitmeyiniz, mağdur kırlarda, köylerde, yaylalarda mezralardadır. Mağdur Anadolu’nun kucağında bozkırların yamacında ovaların koynundadır. Mağduriyet tarlalarda tezgahlarda tüyü bitmemiş yetimlerin adı bile konulmamış yavruların gözbebeklerindedir.
Saray’daki Recep değil Ermenek’teki Recep mağdurdur. Kaçakçı Rıza değil Balıkesirli Rıza mağdurdur. Rüşvetçi bakanlar değil, yoksulluğun ayazında buz kesmiş, işsizliğin karanlığında kalmış milyonlar mağdurdur. Saraya kapanmış Davutoğlu değil gelecek nesillerimiz mağdur ve mahcuptur. Türk çiftçisi artık bunları görmeli hesabını bunlara göre yapmalıdır. AKP’yi tanımalı bu çorak verimsiz kuru taş kalpli zihniyeti nadasa bırakmalı demokrasi tırpanıyla kesip budamalıdır. Hükümet bahane üretmemeli, çiftçiye ürettiğinin karşılığını dünya gözüyle hakkını vermelidir.
“ANANI DA AL GİT” KÜFRÜNÜ TEKRAR DUYMAK İSTİYORSAN AKP’YE OY VER
Ananı da al git küfrünü tekrar duymak istiyorsan AKP’ye oy ver. Mazot ucuz gübre sorun değil diye düşünüyorsan hakkındır AKP’yle devam edebilirsin. Biz köylünün yanında çiftçinin arkasındayız. Her meselenin farkındayız. Vergi zam furyasının bilincindeyiz. Buğdayın para etmesi için çözüm MHP’dir. Biz Türk milletinin tamamının hizmetinde ve emrindeyiz. Biz çiftçileri kalkındırmak çile akıntısından çekip almak için inançlı ve heyecanlıyız. Biz yaparız herkesi mutluluğa dirliğe kavuştururuz. Biz iddialıyız, biz başarırız. Biz Türkiye’yi yönetmeye hazırız. 7 Haziran’da Türkiye üzerine atılmış ölü toprağından silkinerek doğrulacak, Türkiye üç hilalle Allah’ın izniyle doğacaktır.
Herkes şunu açıkça bilmelidir ki çiftçi AKP’nin ayağındaki çarık, MHP’nin başındaki sarıktır. Çiftçi AKP’nin oyuncağı, MHP’nin ise onur davasıdır. Biz davamızdan geri adım atmayız. Davadan asla dönmeyiz. Ürkek korkak inançsız kadroların yönettiği Türkiye’nin tehlikenin içinde bulunduğu gerçektir. Huzurumuz bıçak sırtındadır. Milli bekamız kırılgan bir kulvardadır. Türk milletinin kardeşliği yargılanmakta, varlığı operasyon geçirmektedir. Dünümüze sövülmekte, bugünümüze sataşılmaktadır. Güvenlik duvarlarımız talan edilmektedir. Başbakan ve hükümeti rotayı şaşırmıştır. Ayağının tozuyla hafta sonu partisinin Diyarbakır ve batman kongrelerine katılan başbakan skandal sözlere imza atmış. PKK’ya şirinlik yapacağım derken milli haysiyetle ters düşmüştür. Davutoğlu ne konuştuğundan ya habersizdir ya da yıllarca gizli ve potansiyel bölücü olduğunu özenle saklamayı başarmıştır. Diyarbakır’da güzel Türkçemizi güzel Kürtçemizle kardeş kılmaya geldik diyecek kadar fikren şarampole uçmuştur. “Güzel Kürtçemizi öğrenmek isterim” diyerek…
Evine ne alacağın, ne okuyup öğreneceği başbakanın bileceği şeydir. Başbakan isterse ant dağlarında konuşulan şiveyle de konuşabilir. Bu kendi meselesidir. Fakat şeklen de olsa başbakan olan şahsın türk milletinin gözünün içine baka baka, övüncümüz, asırlar içinde zenginleşerek Türkçeye rakip çıkarma aymazlığı, siyasi cinayettir.
Mersin’de yörük sömürüsü yapan, Osmanlı’da yörük duasına tutunan Davutoğlu’nun Diyarbakır ve Batman’da yüz nakliyle başka kılığa bürünmesi fecaattir. Türkçe ile Kürtçeyi iki eşit kefeye koyması ender rastlanacak yozlaşma halidir. Bizim kimsenin ana dilinde gözümüz yoktur, sözümüz de olmayacaktır. Kim olursa olsun anasının diliyle duyacak onunla konuşacaktır. Buna hürmetle riayet ederiz. Ancak Türk milletinin dili Türkçedir. Bu gerçek değişmeyecek, değiştirilemeyecektir. Kimsenin gücü yetmeyecektir.
“DAVUTOĞLU’NUN KARDEŞ DİLİ KİME VE HANGİ MİLLETE AİTTİR'”
Davutoğlu’na sorarım. Türk milletinin muadili olarak hangi milleti kabul ediyorsun. Türk milletinin dili Türkçe olduğuna göre, Davutoğlu’nun kardeş dili kime ve hangi millete aitti? Hükümet bin yıllık hukuku parçalamak için tuzak kurmaktadır. Bu yeni bir şey de değildir. Kürt kökenli kardeşlerimin ana diline önem veriyoruz. Bu tartışmasızdır. Ne var ki Türkçe’nin karşısına mahalli düzeyde bir dilin çıkarılmasını sakıncalı buluyoruz. Davutoğlu doğduğu ve büyüdüğü topraklara mühür vuran Karamanoğlu Mehmet beyin kemiklerini sızlatmıştır. Diyarbakır’da Serok Ahmet olmayı benimseyen Davutoğlu, gerçekte kimdir, kimlerdendir. Davutoğlu inanma dostuna saman doldurur postuna.
“DAVUTOĞLU ÇOK İSTESE DE IŞİD’E SELAM VEREMEYECEKTİR”
Başbakan Kobani’yi selamlamış ve alnından öpmüştür. Bu selamın muhatapları bellidir. Davutoğlu çok istese de IŞİD’e selam veremeyecektir, çünkü uluslararası toplumun tepkisini çekecek kadar aklı başındadır. PKK ve PYD’ye verilmiş bir selamdır. IŞİD’i püskürttüğü anlaşılan, PKK-PYD’yi sanıyorum ilk kutlayan Davutoğlu’dur. Davutoğlu dikişi atmış yama gibidir. Türk milleti bunu da görmüştür. Osmaniye’de nerede yörük obası varsa onlara selam olsun diyen bu zihniyet, Diyarbakır’da PKK’yı selamlayacak kadar alçalmıştır. Başbakan selamladıklarıyla özlem gidermek helalleşip muhabbet etmek istiyorsa Kandil’in yolu kendisine açık Kobani ise çok yakındır. Meraklanmasın PKK ile Ankara’da kucaklaşması sorun olmuyorsa, Kandil’de buluşması sorun olmayacak, layığını bulacaktır.
“ERDOĞAN DAVUTOĞLU’NUN RUHUNUN ŞİFRELERİYLE OYNAMIŞTIR”
AKP’nin tadı tuzu kaçmıştır. Davutoğlu saraydaki bakanlar kurulundan sonra iyice ayarı bozulmuştur. Erdoğan Davutoğlu’nun ruhunun şifreleriyle oynamıştır.
AKP devleti geri çekmekte boşalttığı alanı hainlere bırakmaktadır. Cizre ‘de PKK’lı hainlerle uğraşmak yerine polislerle mücadele eden hükümet alenen suç işlemektedir. Başbakan hiçbir şey yokmuş gibi süreç ihanetini överek travmayı atlattık çözüm süreci için görüşmeler sürüyor, seçime gidiyoruz inşallah sükunet içinde seçimi yaşarız demeyi sürdürmektedir.
“AKP GELESİYLE KADAR TÜRK KÜRT AYRIMI NE ZAMAN OLMUŞTUR'”
Türkiye gözlerini yummak üzeredir, Davutoğlu başka havalardadır. Batman’da bu yürek bu bedendeyken Allah şahittir ki bir gün dahi Kürt Türk ayrımı yapmayacağız sözleriyle oyalanmaktadır. AKP gelesiyle kadar Türk Kürt ayrımı ne zaman olmuştu? AKP gelesiye kadar Türk milletini 36’ya bölmek kimin aklına gelmişti? Al bayrak altında bundan sonra kimse dini kültürü dışlanmayacak diyen Davutoğlu bize neyi dayatmaktadır'
Geçen hafta AKP rüşvetçilere can simidi uzatmıştır. 17 Aralık savcısının bazı gazetelere verdiği beyanatlar malumun ilanıdır. Başbakan ile cumhurbaşkanı arasında yüce divan konusunda anlaşmazlık çıktığı ortaya çıkmıştır. Eski bakanların adaletin karşılarına çıkmaları halinde kendisinin ve oğlunun yakayı ele vereceğinden korkmuştur. Başbakan bunu adalete bağlılığından yapmışsa kendisini kutlarız. Durmamasını tavsiye ederiz. Hırsız evin içindeyse kilit yararsızdır. 17 25 Aralık’ın kara kutusu bize göre kaçak ve karanlık saraydadır. Bu kara kutu açılmadan adalet yerini bulmayacak 17-25 Aralık defteri kapanmayacaktır. Dört eski bakanın yüce divana gönderilmesi yönünde oy kullanan AKP’nin değerli vekilleri, 700 binlik saati koluna takmaktan utanmayan eski bakanları gönüllerinden çıkarmışlardır.
17 25 Aralık’ı darbe teşebbüsü diye kirletmeye çalışanların millet nezdinde karşılıkları yoktur olmayacaktır. Rüşvet ve yolsuzluk operasyonu yarım kalmıştır. 7 Haziran sonrası bu hukuki süreç yeniden başlatılacak, boğazından haram geçen kim varsa burnundan fitil fitil getirilecektir. Bu da MHP’nin sözüdür. (HÜRRİYET)