Ege Postası
Geri

'BM'nin reforme edilmesi şart'

Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in bugün Suriyede acizlik içinde olduğunu söyledi.
'BM'nin reforme edilmesi şart'
Haberler / Politika
14 Ekim 2012 Pazar 01:41
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İSTANBUL (ANKA) – Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler’in (BM) reforme edilmesi gerektiğini belirterek, “BM, Suriye’de acizlik içindedir” dedi. 
Erdoğan, Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü (KDK) ile Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) işbirliğinde İstanbul Kongre Merkezi’nde himayesinde düzenlenen “İstanbul Küresel Forumu” açılışında yaptığı konuşmada, BM’nin reforme edilmesi gerektiğini belirterek, “Kimse BM’nin yapısın adil bir anlayış üzerine bina edildiğini söyleyemez. BM’nin adalet üzerine reforme edilmesi şart” dedi.
BM’yi Suriye konusunda sessiz kalmakla suçlayan Erdoğan, “Ne acıdır ki Balkanlar’da, Saraybosna’da 100 binlerce insanın katline seyirci kalan Birleşmiş Milletler, bugün Suriye’de de acizlik içindedir” dedi.

-“TARİHİ DÖNÜŞÜMLERİN ETKİLERİNE ŞAHİTLİK EDİYORUZ”-

Bunun yanında 5’inci yılına giren küresel ekonomik krizin özellikle Batı’da giderek derinleşen siyasi-sosyal ve ekonomik yansımalarına şahitlik edildiğini belirten Erdoğan, yine aynı şekilde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan tarihi dönüşümlerin çok boyutlu etkilerini yakından hissettiklerini, bu değişim dalgasını anlamak için üzerinde durulması gereken hususlardan birinin de adalet olduğunu düşündüğünü dile getirdi.

-MEVLANA’DAN ADALET ÖRNEĞİ-

Adaletin pek çok tanımı olduğunu söyleyen Erdoğan, bu konuda büyük mütefekkir ve mutasavvıf Mevlana’nın adalet tarifini katılımcılarla paylaşmak istediğini belirterek, şu örneği verdi:
“Diyor ki Mevlana: Adalet nedi? Ağaçları sulamak. Zulüm nedi? Dikene su vermek. Devam ediyor Mevlana. Adalet bir nimeti yerine koymaktır. Su emen her kökü sulamak değil. Zulüm ise bir şeyi konmaması gereken yere koymaktır. Evet, adalet ile zulüm arasında işte böyle ince bir sınır var. Bizler bu sınırın adalet tarafında yer almayı şiar edinmiş kişiler olarak burada buluştuk.”

-“42 BİN KİŞİYİ KAPSAYAN KAMUOYU NETİCESİNDE PARTİMİZİN ADINI ADALET VE KALKINMA KOYDUK”-

Erdoğan, hayatın her alanında bu ilkeyi hayata geçirmenin mücadelesini vermek durumda olduklarını, toplumların ve bireylerin adalete duydukları ihtiyaç ve adaletin gerekliliği konusunda filozoflar, din adamları ve siyaset bilimcilerin ittifak halinde olduğunu söyledi. Adaletin kelime anlamının “her şeyi yerli yerine koymak” olduğunu, ayrıca adaletin tavır, davranış ve hükümlerde doğruluk, herkese hakkını vermek, haksızları terbiye etmek, eşit davranmak, insaflı hoşgörülü olmak gibi anlamları da bulunduğuna işaret eden Erdoğan, “Biliyorsunuz genel başkanı olduğum partimizin adında adalet ifadesi yer alıyor. Biz, partimizin adına adaleti koyarken, ülkemizin genelinde 42 bin kişiyi kapsayan bir kamuoyu araştırması yaptık. Onun neticesinde partimizin adının Adalet ve Kalkınma olmasına karar verdik. Çünkü o özlem, ülkenin demek ki adeta genelini kapsıyordu. Bu durum tesadüf veya küresel bir moda anlayışından kaynaklanmıyor. Bu durum bütün insanlığın adalet özlemi içinde olduğuna, adalet arayışı peşinde bulunduğuna işaret ediyor” diye konuştu.

-ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ VERENLER-

İnsanlık tarihinde destansı mücadelelerin hepsinin adalet için girişilen çabaların bir sonucu olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Yakın tarihte baktığımızda Gandi’yi, Malcom X’i, Mandela’yı, Aliya İzzetbegoviç’i görürüz. Bu muhteşem mücadele adamlarının zulme başkaldırmaktan talep ettikleri şey, kendi toplumlarının nezdinde bütün insanlık için adalet değil miyd? Filistin’de İsrail buldozerleri altında parçalanarak katledilen Rachel Corrie, zulme karşı adaletin safında yer aldığı için orada değil miydi'” diye sordu.

-“DÜNYADA ZULÜMDE, ADALET ARAYIŞI DA ASLA SON BULMAYACAK”-

Erdoğan, insanlık varolduğu sürece, dünyada zulmün eksik olmayacağını, dolayısıyla da adalet arayışının da asla bulmayacağını, adaletin safında yer alanların daima hayırla minnetle yad edilirken, zalimler ve zulüm uygulayanların ise lanetle, nefretle anılmaya devam edeceklerini savundu.

-“BM’NİN REFORME EDİLMESİ ŞART”-

Küresel düzeyde yaşanan değişim sürecinin en önemli boyutlarından birini siyasi ve ekonomik adaletsizliklerin oluşturduğunun altını çizen Başbakan Erdoğan, günümüz dünyasında adaletsizliğin yapısal bir hüviyet kazandığını gördüklerini ifade etti. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, pek çok uluslararası kuruluşun işleyişinde, bu yapısal adaletsizliğin açıkça görülebildiğini dile getiren Erdoğan, “Kimse BM’nin yapısının adil bir anlayış üzerine bina edildiğini söyleyemez. 5 tane daimi üye, 10 tane geçici üye. 10 tane geçici üyenin bir anlamı var m? Yok. 5 tane daimi üyenin içinden bir tanesi çıkıp ‘Hayır’ dediği zaman mesele bitiyor zaten. Oradan karar çıkartmak mümkün değil. Öyleyse Birleşmiş Milletler niy? Birleşmiş Milletlerin reforme edilmesi, adalet üzerine reforme dilmesi şart! Bunu çözülmesi lazım. Şunu da söyleyeyim. Bu konuşmayı burada yapmıyorum. BM Genel Kurulu’nda da yaptım. Yaptığım için rahatım. Ve 5 üye onlar ne derse o oluyor. Bu ne demektir, demek ki dünyayı bu 5 üyenin insafına bırakmış durumdayız. Peki bu 5 üyenin etnik yapısından, inancından, düşüncesinden başka dünyada yapı yok m? Bakış yok m? Var. Peki bu küresel yapıyı, bu tüm insanlığı kapsıyor mu bu temsil. Ona baktığımız zaman verilecek cevap ‘Hayır’. Öyleyse BM’nin reform edilmesi şart” diye konuştu.

-“ESKİ DÜZENİN HAMİLERİ…”-

Erdoğan, uluslararası barış ve güvenliğin emanet edildiği BM Güvenlik Konseyi’ni, maalesef geçen 100 yıldan kalan güç dengelerine mahkum edilmiş olmakla eleştirerek, “Eski düzenin hamileri, sorumluluğu diğer ülkelere yüklemeye çalışırken, karar alma mekanizmalarını kendi kontrollerinde tutmaya devam ediyorlar” dedi.

-“BM GÜVENLİK KONSEYİ BAŞTA, ULUSLARARASI KURULUŞLARIN DEĞİŞME ZAMANI GELDİ”-

Dünyadaki siyasi ve ekonomik değişimlerde giderek artan sorumluluk üstlenen ülkelerin, bu süreçleri etkileyen karar alma mekanizmalarından ısrarla uzak tutulmalarını kabul edebilmelerinin mümkün olmadığını vurgulayan Erdoğan, “Bilhassa, yükselen güç olarak ifade edilen Türkiye, Brezilya, Hindistan, Endonezya gibi ülkeler açsından bu adaletsiz işleyiş, sürdürülebilir olmaktan çıktı. BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, uluslararası kuruluşların yapılarının değişme zamanı geldi. Daha geniş, daha adi, daha etkin bir temsil niteliği kazanmayan uluslararası kuruluşların gelecekte varlıklarını ve işlevlerini sürdürebilmeleri giderek zorlaşıyor” dedi.

-“ESED REJİMİNE YEŞİL IŞIK YAKAN BİR TUTUM VAR ORTADA”-

BM’nin Suriye konusunda “tepkisiz” kalmasına da sert tepki gösteren Başbakan Erdoğan, “Örneğin, Suriye’de 20 aydır bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden insanlık dramına, bütün çabalarımıza rağmen, BM Güvenlik Konseyi müdahale etmemiştir” dedi. Suriye’de 30 bini aşkın insanın 7’den 70’e kadın-erkek demeden öldürüldüğünü, 250 bini aşkın insanın, ülkesinin dışında yaşadığını ve bunun 100 bininin Türkiye’de misafir edildiğini belirten Erdoğan, “Ülkesinin içinde 2.5 milyon Suriyeli’ evlerinden ayrı yerlerde kaçak-göçek yaşamaktadır. Her an korku içindeler. Bu Esed rejimine, her gün onlarca, yüzlerce insanı öldürmek konusunda cesaret veren adeta, yeşil ışık yakan bir tutum var ortada. Peki bu tutum nedi? Bunu kaynağı nered? Uluslararası kuruluşların sesi ciddi anlamda çıkıyor m? Maalesef çıkmıyor. Sıradan ifadelerle günü kurtarmanın hiç bir anlamı yok. Eğer biz 5 daim üyeden 1-2 tanesi ne der diye bunu bekleyecek olursak o zaman Suriye’nin akıbeti gerçekten çok tehlikeli ve insanlık tarihe bunu unutulmayacak ifadelerle kazıyacaktır.Bu böyle bi gelişmeyi gösteriyor. Ne acıdır ki 20 yıl önce, Balkanlar’da, Saraybosna’da, Sreprenisa’da 100 binlerce insanın katline seyirci kalan BM, bugün Suriye’de de acizlik içindedir.”

-“ADALETİ TAYİN YETKİSİ ESED’İN DEĞİLDİR”-
Erdoğan, 20 önceki bu gafletin, uluslararası toplumun soğuk savaşın bitimi ile ortaya çıkan sorunlarla baş etmekte hazırlıksız yakalandığı şeklinde bunun izah edildiğine işaret ederek, “Peki bugün Suriye konusunda sergilenen acizliğin, adaletsizliğin nasıl bir açıklaması olabilir. Suriye’deki olaylar karşısında etkin bir politika ortaya koyamayan Güvenlik Konseyi’nin dünyanın diğer bölgelerindeki mağdurlar, mazlumlar nezdinde hızlı meşruiyetini kaybettiğinin bilinmesini istiyorum. Adalet Suriye halkının da hakkıdır. Adaleti tayin yetkisi, Esed’in değildir Suriye halkınındır” yorumunu yaptı.

-“TÜRKİYE SURİYE’DE KARDEŞLİK POLİTİKASINI SÜRDÜRECEK”-

Türkiye’nin bölgeyi ve giderek dünyayı tehdit eden bu sorun karşısında en başından beri adalete, hakkaniyete, kardeşlik hukukuna uygun bir politika izlediğini, izlemeye de devam edeceğini açıkladı. Erdoğan, uluslararası kuruluşlara da aynı adaletli hakkaniyetli, duyarlı tutumu benimseyip gereğini yapmaları çağrısında bulundu.

-“SENİN TERÖRİSTİN, BENİM TERÖRİSTİM…”-

Konuşmasında “terör” konusuna da değinen Başbakan Erdoğan, “Ayın şekilde ‘Senin teröristin, benim teröristim’ ayrımı yapanlar, bunlar oldukça kimse kendi geleceğinden emin olamayacaktır. İnsan hayatı karşısında ortak değerler ve politikalar oluşturup,uygulayamayan bir küresel düzenin adalet, hakkaniyet, özgürlük iddiası inandırıcı olabilir mi'” diye sordu. Bunun için dünyanın bilhassa uluslar arası düzende belirleyici konumda bulunan ülkelerin ve kuruluşların yapısal reformlarla beraber köklü bir zihniyet değişimine ihtiyaçları olduğunu düşündüklerini söyleyen Erdoğan, adaletin hayatın bütün durumlarında sağlanmak durumunda olduğunu kaydetti.

-“BATI DÜNYANIN TEK MERKEZİ DEĞİL”-

Dünyanın artık değiştiğini ve Batı’nın artık dünyanın tek merkezi olmadığını söyleyen Erdoğan, Kuzeyi-Güneyi, Doğusu-Batısı ile dünyanın çok merkezli bir yapıya dönüştüğünü ve dönüşmeye devam ettiğini kaydetti. Bunun sadece siyasi değil, ekonomik olarak da yapısal değişim içinde olduğunu belirten Erdoğan, ilk defa geçen yıl OECD dışı ülkelerin, dünya ekonomik çıktısının yarısından fazlasını gerçekleştirdiğini, 2011’de küresel ekonomik büyümenin yüzde 90’ından fazlasını gelişmekte olan ekonomilerin sağladığını vurguladı. Bu yeni durum karşısında, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemin ekonomik dengeleri üzerine inşa edilen kurumların, artık ihtiyaca cevap veremez hale geldiklerini söyleyen Erdoğan, “Burada da daha adaletli, daha hakkaniyete uygun bir kurumsal dönüşüme ihtiyaç var. Mevcut güç dengesini daha doğru bir şekilde yansıtan G-20 oluşumunu, bu bakımdan üzerinde önemle durulması ve dikkate alınması gereken bir yapı olarak görüyoruz. Türkiye olarak, 2015 yılında dönem başkanlığını devralacağımız bu oluşumun, başta az gelişmişlik ve gelir dağılımı olmak üzere tüm küresel meselelerde daha fazla sorumluluk üstlenmesine çalışacağız” diye konuştu.

-“BM’NİN HEDEFİ İNSANLIĞIN BÜYÜM BÖLÜMÜ İÇİN UZAK GÖRÜNÜYOR”-

Bugün dünya nüfusunu yarısının günde 2.5 dolarla yaşamak durumunda olduğunu, 120 milyon çocuğun herhangi bir eğitim imkanından mahrum şekilde yaşamını sürdürdüğüne işaret eden Erdoğan, “BM tarafından büyük umutlarla ilan edilen ‘Bin yıl kalkınma hedefleri, insanlığın büyük bölümü için bugün çok uzak görünüyor. Bu sorunların küresel krizle daha da derinleşmesi ve yaygınlaşması uluslar arası barışı ve güvenliği tehdit edecek boyutlara doğru gidiyor” dedi.

-“1.5 MİLYAR DOLARA ULAŞTI-

Türkiye’nin en az gelişmiş ülkelerle işbirliğinin dış politikanın temel hedeflerinde ön sıralarda yer aldığını açıklayan Erdoğan, “Önümüzdeki 5 yıl içinde söz konusu ülkelere 200 milyon TL hibe katkısı sağlamayı taahhüt ettik. Bunun da ötesine geçerek, uluslar arası işbirliği ve koordinasyon ajansımız TİKA’nın faaliyetlerini dünya geneline yayılacak şekilde genişlettik. TİKA bugün, 5 kıtada 100 ülkede faaliyet yürütüyor. Türkiye’nin az gelişmiş ülkelere yönelik bu yılki kalkınma yardımlarının tutarı 1.5 milyar dolara ulaştı. Biz az gelişmiş ülkelere yardım elimizi uzatmayı vicdani sorumluluğumuzun gereği ve insanlığın adalet özlemini giderecek bir misyon olarak görüyoruz” dedi. Erdoğan, yardım yapılan ülkelerde bunların etkilerinin görüldüğünü, diğer taraftan Somali’nin de yalnız bırakılmayacağını, Somali’de terörün etkilerinin de azaldığını gördüklerini kaydetti.

-“İSLAMAFOBİ’Yİ IRKÇILIĞIN TEZAHÜRÜ OLARAK GÖRÜYORUZ”-

Din konusuna da değinen Erdoğan, dünyayı dini inanışlar üzerinden bölmeye çalışanların, her şeyden önce barış ve adalet arayışına zarar verdiklerini söyledi. Bunun en çarpıcı örneklerini Batı dünyasının, bölgeye bakışında gördüklerini dile getiren Erdoğan, “Yabancı düşmanlığı özellikle İslamafobi’yi kaygı verici boyutlara taşıdı. ABD ve Batılı ülkeler, İslam ile terör ve şiddeti özdeşleştirmek gibi vahim bir hataya düşerek, kendi vatandaşları arasında Müslümanlarla ilgili ön yargılar oluşmasına yol açıyorlar. İslamafobi’yi bir başka açıdan ırkçılığın tezahürü olarak görüyoruz. Bu çarpık anlayış, sadece Batılı ülkeler için değil, bütün dünya içinde giderek tehlikeli hale geliyor. Barış anlamına gelen bu kelimeyi, dolayısıyla bu dini terörle özdeş hale getirme gayretine girenler, aslında dünyadaki terör anlayışına, terörizme destek veren anlayışlardır” diye konuştu.

“İNANCIMIZ GEREĞİ BÜTÜN PEYGAMBERLERE İMAN EDERİZ”-

Erdoğan, her dinin mensupları arasında teröristlerin çıkabileceğini, ancak o inancın içinden bir teröristin çıkmasının, o dinin terörizmi teşvik ettiği anlamına gelmediğini söyledi. Son olarak İslama ve Hz.Muhammed’e hakaret içeren, nefret ve kışkırtma olmaktan başka amaç gütmeden bir filmden dolayı yaşananlara hep birlikte şahit olunduğunu söyleyen Erdoğan, “Masum insanlara yönelik şiddeti hiç bir şekilde Kabul edemeyiz. Ancak düşünce özgürlü adı altında Müslümanların inançlarına, kutsal değerlerine hakaret edilmesini Kabul edemeyiz” dedi. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“İslamafobi eğilimleri kullanılarak nefret suçları işlenmesine hiç bir devlet izin veremez vermemelidir.Biz sevgili peygamberimizin peygamberliğine iman ettiğimiz gibi, Hz. İsa Aleyhisselam’ın peygamberliğine de iman ederiz, Hz. Musa, Hz. Davut’un peygamberliğine de iman ederiz. Şerksiz, şüphesiz iman ederiz. Farklı inançlarda olanlar iman etmeselerde biz iman ederiz. Çünkü bizimki, sipariş üzere bir iman değil, inancımızın gereğidir. Biz, bütün dinlerin ve mensuplarının açıkça tahrikin nefret suçu Kabul edilmesini, bunun önüne geçecek tedbirler alınmasını istiyoruz.”

-KANUNİ’NİN ‘ADALET’ CEVABI”-

Erdoğan, Osmanlı döneminde Kanun-I Sultan Süleyman’ın, farklı dinlere mensup kişilerin Osmanlı topraklarında adaletli ve güven içinde yaşamalarını sağladığını ve onlardan Müslüman olmalarını da istemediğini belirterek, şöyle devam etti:

“Meyve dalına konsa bir karınca, vebali olur mu karıncayı kırınca. Diye sorulduğunda, kendisine tabi. Arkadan cevabı da çok anlamlı. ‘Yarın Hak divanın kurunca, Kanuni’den hakkın alır karınca…” sözleri salondaki katılımcıların alkışlarıyla karşılık buldu. Salona “Birdaha tekrar edeyim” diye soran Erdoğan, alkış üzerine, bu sözü yineledi. Bunu diyebilen Şeyhülislamlara, bu cevabı kendisine düstur edilen evet yöneticilere sahipti. Bugün dünyanın yeniden adaletin hakim olduğu bir haline gelebilmesi noktasında, zalimin karşısında dimdik durabilmesi için bizim işte bu anlayışla çalışan kurumlara, liderlere ve dini liderlere ihtiyacımız var.”

-“SAZIN TINISINDAN, AKTÖRÜN MİMİKLERİNE ADALETLE YOĞRULAN ESERLERE İHTİYACIMIZ VAR”-

Erdoğan, diğer yandan tarihin adaletli anlatılması noktasında her türlü desteği vermeye de hazır olduklarını belirterek, “Sanatın toplumu etkileme gücünün, adalet duygusu ile birleştiğinde etkisinin kat ve kat artacağına inanıyorum. Sazın tınısından, ressamın tualinden, yönetmenin vizöründen, aktörün mimiklerinden özü adaletle yoğrulmuş eserler çıkmasına ihtiyacımız var” diye konuştu.
 

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Ege Postası