Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da; 21. Yüzyılda Siyaset ve Yeni Açılımlar Forumu’na katıldı. Erdoğan burada şöyle konuştu:
“14 Ağustos 2001 yılında kurduğumuz AK Parti 15 ay gibi bir süre sonra 3 Kasım 2002 seçimlerinin hemen ardından ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendi. Milletimiz, ardı ardına yaşadığı krizlerden ve siyasi istikrarsızlıklardan sonra Türkiye'nin en genç partilerinden olan AK Parti'yi bir umut olarak gördü. Yani, özellikle de parlamenter demokrasi noktasındaki deneyimi vatandaşlarımıza yeni bir yönetim sisteminin de gereğini özellikle icbar etti. O günden bugüne milletimizin bize olan inancını zedeleyecek, umudunu kıracak, milletimize mahcup olacak hiçbir bir iş yapmadık.
“MÜCADELEMİZİ HUKUK VE DEMOKRASİ ZEMİNİNDE YÜRÜTTÜK”
İçinde bulunduğumuz şartlar ne olursa olsun, mücadelemizi, daima hukuk ve demokrasi zemininde yürüttük. Gece yarısı bildirilerinin yayınlandığı, Cumhurbaşkanı seçmemizin 367 garabetiyle engellendiği, partimizin uyduruk gazete kupürleriyle kapatılmak istendiği, siyaset mühendislikleriyle milli iradenin gasp edilmeye çalışıldığı dönemlerde bile bu duruşumuzdan taviz vermedik.
Rusya-Ukrayna krizi, Güvenlik Konseyi gibi vazifesi uluslararası güvenliği sağlamak olan kurumların başarısızlığını deşifre etti. Bizim yıllardır savunageldiğimiz 'Dünya 5'ten büyüktür' tespitimizin haklılığı, yaşanan her gelişmeyle bir kez daha teyit edildi. Son 60-70 yılın en yüksek oranlarına çıkan küresel enflasyon ise insanlığa dayatılan mevcut ekonomik modellerin açmazlarını göstermiştir.
“ŞEHİR HASTANELERİ OLMASAYDI, COVID İLE MÜCADELEMİZ DAHA ZOR OLACAKTI”
Bilhassa üretim, altyapı, sağlık ve savunma alanlarında siyasi öngörümüzün meyvelerini topladık, topluyoruz. Muhalefetin eleştirilerine rağmen, kamu-özel ortaklığı modeliyle hayata geçirdiğimiz şehir hastaneleri, salgın döneminde yüz akımız oldu. Sadece şehir hastaneleri değil, bunun yanında altyapıyla ilgili yapmış olduğumuz yatırımlar yüz akımız oldu. Hatta hatta ana muhalefet 'PPP' nedir, ne demektir? Hâlâ bunu anlayamamış, bunu bilmiyor. Böyle bir ana muhalefetle de karşı karşıyayız. Onlara bunu da anlatıyoruz, öğreteceğiz, öğretiyoruz. Sosyal güvenlik sistemimizin kuşatıcılığı sayesinde maddi durumu ne olursa olsun, vatandaşlarımıza birinci sınıf sağlık hizmeti sunduk. Kendi savunma ve güvenlik ihtiyaçlarımızı karşılamanın ötesine geçerek, bu alanda söz sahibi konuma geldik. Öyle bir süreç işlettik ki 45 günde bin 6 odalı iki şehir hastanesini, bir Asya yakasında bir de Avrupa yakasında inşa etmek suretiyle de ülkemizde ve dünyaya örnek bir adımı, o kritik dönemde attık. Eğer onlar olmasaydı, bugün Covid ile mücadelemiz çok daha zor olacaktı.
Yürütmede çok başlılığa son verdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile etkin ve süratli kararlar alırken, bunları tam bir koordinasyon içinde uyguladık. Eğer parlamenter demokrasi olsaydı, bu kararları mümkün değil alamazdık ama mevcut şu andaki yönetim sistemimizle bu kararları süratle alabilme imkânını yakaladık. Bu, tabii ki bir ileri görüşün neticesidir, eğer bu ileri görüşlülüğümüz olmamış olsaydı, bu neticeleri almak da mümkün olmazdı. Ekonomide yaptığımız model değişikliğinin olumlu sonuçlarını özellikle yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla yoluyla büyümeyi de bu beş temel esas üzerinde gerçekleştirdik.
Esir takası ile tahıl koridorunun açılması ve devam ettirilmesindeki kritik rolümüz, ülkemizin diplomatik gücünü gösteren önemli birer örnektir. Biz bu süreç içerisinde Sayın Putin'le olan münasebetlerimiz, Sayın Zelenski ile olan münasebetlerimiz, Sayın Guterres'le olan münasebetlerimiz, bunların hepsi dengeli bir şekilde yürümüş ve ne uzak ne yakın bu dengeyi kurmak suretiyle de bu süreci işletme fırsatını bulduk.
“ÜLKEMİZİ KARALAMA VE İNSANIMIZI KARAMSARLIĞA SÜRÜKLEME ÇABALARININ RASTGELE TERCİHLER OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ”
Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamaya hazırlanırken dünyanın nereye evirildiğini görüyor, planlarımızı buna göre yapıyoruz. Sahte ve sanal gündemlerin peşinden gitmek yerine kendi önceliklerimiz çerçevesinde projelerimizi yürütüyoruz. Başkaları en basit meselelerini bile çözmekten acizken, biz ülkemizin asırlık hayallerini gerçeğe dönüştürmenin altyapısını hazırlıyoruz. Ülkemizi birbiri ardına gündeme taşınan iftiralarla karalama ve insanımızı karamsarlığa sürükleme çabalarının rastgele tercihler olmadığını, bilinçli bir senaryonun eseri olduğunu düşünüyoruz. Biz, bu sinsi ve yıkıcı kampanyaların önünü milletimizle birlikte umutlarımızı yeşertecek vizyonlarla hedeflerle projelerle keseceğimize inanıyoruz. Son dönemde dünyanın pek çok farklı yerinde denenen, hepsi de o ülkelerin ve insanlarının felaketiyle sonuçlanan devrim görünümlü zehirleme faaliyetlerini Türkiye'ye de teşmil etmek isteyenlere asla izin vermeyeceğiz.
Batı ülkelerinin kendi asırlık demokrasi ve ekonomik parametrelerinden vazgeçtiği bir dönemde bize geçerliliği kalmamış özellikle o tür modellerin dayatılmasını iyi niyetli görmüyoruz.”