TBMM'nin ev sahipliğinde "Terörle Mücadele ve Bölgesel Bağlantılılığın Güçlendirilmesi" konulu 3. Parlamento Başkanları Konferansı'nda TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un konuşma gerçekleştirdi.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Barış Pınarı Harekatı'na ilişkin, "Harekat, yerlerinden edilmiş Suriyelilerin memleketlerine veya Suriye'de istedikleri yere güvenli ve gönüllü geri dönmelerini kolaylaştırmaya yönelik uluslararası çabayı yine uluslararası hukuk kuralları doğrultusunda ve ilgili BM kuruluşlarının eş güdümünde destekleyecektir." dedi.
Şentop, Anadolu Ajansının ev sahibi fotoğraf sağlayıcı olduğu, TBMM'nin ev sahipliğinde düzenlenen, "Terörle Mücadele ve Bölgesel Bağlantılılığın Güçlendirilmesi" konulu 3. Parlamento Başkanları Konferansı'nın açılışında konuştu.
İslamabad'ta Türkiye, Afganistan İslam Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti, İran İslam Cumhuriyeti, Pakistan İslam Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu meclis başkanlarının 3 yıl önce bir araya gelerek, terörle mücadele alanında parlamentolara düşen rolleri ele aldığını anlatan Şentop, parlamentolar arasında başlatılan bu sürecin güçlenerek devam etmesi yolundaki anlayış temelinde, geçen yıl Tahran'da bir araya gelindiğini hatırlattı.
Şentop, uluslararası barış ve bölgesel istikrar çabalarına önemli katkı sağlayan bu girişime bu yıl ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
"Bugün, İstanbul'da vereceğimiz birlik, beraberlik ve kararlılık görüntüsü terörle mücadelede çok güçlü ve net bir mesaj olacaktır.
Son toplantımızdan bu yana terör, bölgelerimizin en büyük güvenlik sorunlarından biri olmayı sürdürdü. Terör örgütleri, ülkemde ve diğer ülkelerde insanlığın ortak değerlerini hiçe sayan katliamlar gerçekleştirdiler.
Özellikle İslam düşmanlığını merkezine oturtan, beyaz-üstünlükçü, ırkçı ve aşırı sağcı terör eylemlerinde son dönemde gözlenen artış endişe vericidir.
Sadece geçtiğimiz 9 ay içerisinde, Yeni Zelanda Christchurch katliamının yarattığı travma henüz devam ederken Norveç Baerum'da yine bir cami hedef alınmıştır. ABD'de Pittsburg ve Poway şehirlerinde ise sinagoglar ırkçı eylemcilerin hedefi olmuştur.
Biz, Yeni Zelanda'da camiye, Sri Lanka'da kiliselere ve ABD'de sinagoglara saldıranlar arasında hiçbir fark görmeden, hepsini lanetliyoruz."
Görünürde farklı ideolojilerle hareket etseler de El-Kaide, DEAŞ, PKK/YPG ile İslam düşmanı, ırkçı aşırı sağcı terör örgütlerinin başvurdukları taktiklerin aynı olduğunu ve bu terör örgütlerinin birbirlerinden beslendiğini ve çıkarları doğrultusunda zaman zaman birlikte hareket ettiğini dile getiren Şentop, "Bu gerçeği en iyi kavramış olan ülkelerden biri Türkiye'dir.
Bu vesileyle terör kurbanlarının hatıralarını saygıyla anıyor, devletim ve milletim adına tekrar üzüntülerimi ifade ediyorum.
Ancak üzüntülerimizi beyan etmek yetmez. Terör kurbanlarının haklarını korumak için terör eylemlerinin faillerinin, azmettiricilerinin, terör örgütlerine maddi destek verenlerin ve bu örgütlerin propagandasını yapanların adalet önüne çıkarılması gerekir.
Aynı şekilde, bu salondaki herkes, terörle mücadelenin ancak samimiyetle yapılacak uluslararası işbirliğiyle mümkün olabileceğini de çok iyi bilmektedir. İyi veya yararlı terörist yoktur ve hiçbir amaç terörü haklı kılmaz. Terör örgütleri arasında ayrım yapılması terörle mücadelede zafiyet sebebidir." diye konuştu.
"ÇÖZÜM, TOPLUMLARIN İŞBİRLİĞİ İLE HAREKET ETMESİ"
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, terör ve terörizmin "belli laboratuvarlarda tasarlanan, coğrafyaları ve özellikle de gelişen milletleri dize getirmek için kullanılan bir silaha dönüştürüldüğünü" belirterek, "Ne zaman bir devlet veya millet ekonomik atılım yapsa siyasi istikrara kavuşsa, derhal ya terörist eylemlere ya da iç karışıklıklara maruz kalmaktadır.
Herkesin bildiği sır şudur: Demokratik gelişmişlikleriyle ve ekonomik güçleriyle gurur duyan bazı Batılı güçler, kendileri dışında hiçbir gücün ilerlemesini, hiçbir devletin güçlenmesini istememektedir. Zira bu devletler siyasi işleyişlerini ve zenginliklerini, dünyanın geri kalan kısmında yaşanacak kaosa borçludur." dedi.
Bu durumun yeni olmadığı, toplantıda temsil edilen her devletin geçen yüzyılda söz konusu yıkıcı saldırılara muhatap olup ağır bedeller ödediğini kaydeden Şentop, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Esas itibarıyla terör belası, coğrafyaları kana bulayan, devletleri zayıf düşüren ve toplumları atomize eden yeni bir tür sömürgeci saldırganlık aracıdır.
Bugün dünyada bu tespitleri yapan veya onaylayan milyarlarca insan olduğu açıktır. Fakat insanlığın çoğunluğu, yaşanan çatışmaların gerçek sebebini, sergilenen ikiyüzlü siyasi tavırları ve ortaya çıkan tahribatı net bir biçimde tespit ederken neden bir çözüm bulunamamaktadı? Üzerinde durulması ve cevaplanması gereken asıl soru budur.
Kimi zaman, karmaşık sorunların karmaşık çözümleri olduğunu düşünürüz. Dünyadaki mevcut çatışmalar ve çifte standartlar göz önüne alındığında, bu sorunları ortadan kaldırmanın oldukça basit bir çözümü vardır. O çözüm, sorundan etkilenen devletlerin ve toplumların bir araya gelerek ortak akılla ve karşılıklı anlayışa dayalı bir işbirliği ile hareket etmesidir."
Şentop, dünyanın genelinde büyük çatışmalar, yoksulluk, haksızlık ve çifte standartlar olduğuna değinerek, "Bütün bu olumsuzlukları doğuran, bazı devletlerin sadece haklara, bazılarınınsa sadece ödevlere ve mecburiyetlere sahip olduğu mevcut küresel sistemdir. Bu sistem, bazı devletlerin hegemonik iktidarına hizmet eden bir paradigmanın ürünüdür. Bu sebeple, sadece işbirliği yapmak yetmez. Aynı zamanda, toplumlar ve devletler nezdinde derin uçurumlar oluşturan bu hegemonik paradigmayı değiştirmemiz gerekmektedir. Bu yapılamazsa hukuksuzluklar, çatışmalar, sömürü ve baskı, insanlığı ve dünyamızı büyük bir yıkıma götürecektir." dedi.
Ülkelerin ve toplumların güvenliğinin gerçekçi, uzun dönemli çıkarları gözeten, samimi ve kapsayıcı bir iş birliğinin tesis edilmesiyle sağlanabileceğini vurgulayan Şentop, "Bu bağlamda olmak üzere terörle mücadelede başarı, kısa vadeli palyatif çözümlerden ziyade, sonuçları uzun vadeye yayılabilecek kalıcı tedbirlerle sağlanabilir.
Terörle mücadelede en etkin silahlarımız ise zamanında, güvenilir ve sistematik istihbarat derlenmesi, bu istihbaratı iyi değerlendiren organize bir güvenlik sistemi, yeterli yasal mevzuat ve etkili yargıdan oluşan süreçlerdir. Uluslararası toplum olarak terörün zemin bulacağı çatışma ortamları, dağılmış ve zayıf devlet yapıları gibi uluslararası sistem zafiyetlerini gidermek için de çaba sarf etmeliyiz." diye konuştu.
BARIŞ PINARI HAREKATI
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, son toplantıdan bu yana Türkiye'nin, DEAŞ, El Kaide, HTŞ, PKK/YPG ve FETÖ başta olmak üzere birden fazla terör örgütüyle eş zamanlı mücadele etmeyi sürdürdüğünü hatırlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Çabalarımız, söz konusu örgütlerin eylem gerçekleştirebilme kapasitesinin ortadan kaldırılmasına yönelik olarak istihbari, operasyonel ve ceza adaleti boyutlarında yoğunluk kazanmıştır.
Bu sayede, DEAŞ, 1 Ocak 2017 tarihindeki İstanbul eyleminden bu yana Türkiye'yi hedef alamaz hale gelmiştir. 'Yeni nesil terör ve istihbarat örgütü' olarak tanımlanabilecek FETÖ'nün Türkiye içerisindeki yapılanması çökertilmiştir.
PKK üzerinde kurduğumuz operasyonel baskı somut sonuçlar vermiştir. Bu örgütün Türkiye içerisinden terör faaliyetlerinde kullanmak üzere terörist devşirme gücü de kalmamıştır.
Bu açığını kapatabilmek için 14-16 yaşlarındaki çocukları ailelerinden zorla kopartmaya teşebbüs etmektedir. Bu noktada, Hacire Akar isminde, kaçırılan çocuğunu PKK'nın elinden geri almak isteyen acılı bir annenin Diyarbakır'da başlattığı eylemi de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu acılı annenin feryatları toplumumuzda karşılık buldu. Çocuklarını PKK'ya kaptırmış diğer anneler de seslerini birleştirdiler. Bu aileleri, terör kurbanları olarak görmemiz ve desteklememiz gerekir."
PKK'nın merkezinin, Suriye'nin kuzeyine kaydığını ve burada PYD/YPG adı altında Türkiye'nin yanı sıra Suriye'nin toprak bütünlüğü bakımından da ciddi tehdit oluşturduğunu anlatan Şentop, "PKK ve DAEŞ tehdidini ortadan kaldırmak, Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönmelerini sağlamak ve siyasi planda ulusal uzlaşı bulunmasına destek olmak için aktif çaba harcamaktayız. Bu doğrultuda Astana Süreci devam etmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın BM Genel Kurulunda uluslararası toplumla paylaşmış olduğu 'Güvenli Bölge' oluşturulması önerisi önemlidir.
Zira Suriye'den kaynaklanan ve sınırlarımızı hedef alan terör tehdidi henüz sona ermemiştir." diye konuştu.
Şentop, son 2 yıldır, Türkiye'nin özellikle Fırat Nehri'nin doğusundan, PKK terör örgütünün Suriye ayağı olan PYD/YPG tarafından gerçekleştirilen 100'ün üzerinde düşmanca eyleme maruz kaldığını kaydederek, şunları söyledi:
"PYD/YPG tehdidine ilişkin beklentilerimiz ve hassasiyetlerimiz, Fırat'ın doğusunda askeri ve sivil varlığı bulunan ülkeler başta olmak üzere, tüm Müttefiklerimizin dikkatine defalarca kez sunulmuştur.
Haklı güvenlik endişelerimizi gidermek ve DEAŞ'a karşı mücadelemizi sürdürmek amacıyla güvenli bölge oluşturma konusunda ABD ile yürüttüğümüz görüşmeler sonuçsuz kalmıştır. Türkiye'nin sınırlarında teröristlerin varlığına müsamaha göstermesinin beklenmemesi gerektiğinin tekrar tekrar altını çizdik.
Bu bağlamda sınır güvenliğimizi sağlamak, bölgedeki teröristleri etkisiz hale getirmek ve bu sayede Suriyelileri bölgedeki teröristlerin baskısından ve zulmünden kurtarmak amacıyla Barış Pınarı Harekatı'nı başlattık. Bu harekatın planlama ve uygulama süreçlerinde de yalnızca terör unsurları ve onların saklandığı sığınaklar, barınaklar ile mevziler hedef alınmaktadır. Yine bu harekatın yegane amacı son yıllarda Suriye'nin kuzeyinde oluşan istikrarsız bölgelerden Türkiye'ye yönelecek terör tehdidini önlemektir.
Harekat, yerlerinden edilmiş Suriyelilerin, memleketlerine veya Suriye'de istedikleri yere güvenli ve gönüllü geri dönmelerini kolaylaştırmaya yönelik uluslararası çabayı, yine uluslararası hukuk kuralları doğrultusunda ve ilgili BM kuruluşlarının eşgüdümünde destekleyecektir."
Yabancı terörist savaşçıların durumuna değinen Şentop, "DEAŞ ve PKK’ya katılmış olan yabancı terörist savaşçılar hususu hepimiz için ciddi bir sınama teşkil etmektedir. Bu büyük sorunla uğraşma işi sadece birkaç ülkenin üzerine yıkılamaz. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere bu yabancı terörist savaşçıların kaynağı durumundaki ülkeler, ellerini taşın altına koymalı, vatandaşlarını bölgeden geri almalı, yargılamalı ve rehabilite etmelidirler." dedi.
"MODERN İPEK YOLU İVME KAZANDIRACAK"
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, konferansın diğer bir konu başlığı olan "bölgesel bağlantılılığın güçlendirilmesi"ne ilişkin olarak da şunları dile getirdi:
"Türkiye, Asya ve Avrupa'yı bağlayan güzergahlar üzerindeki tüm ülkelerle altyapı, gümrük ve lojistik alanlarında işbirliğini artırmak arzusundadır. Bu doğrultuda bölgemizde kombine ulaştırma koridorlarının geliştirilmesine, bağlantısallığın artırılmasına önem vermekteyiz.
Modern İpek Yolu'nun canlandırılması bölgelerimizin refahı ve kalkınmasına ciddi ivme kazandıracaktır.
Uzun süredir öncülüğünü yapmakta olduğumuz Hazar Geçişli Doğu-Batı Orta Koridoru girişimimiz de bu yaklaşımımızın bir tezahürüdür.
Doğu-Batı Orta Koridoru girişimi, Çin Halk Cumhuriyeti'nin ortaya koyduğu Kuşak ve Yol Girişimi ile doğal bir sinerji oluşturmaktadır. Nitekim Kuşak ve Yol Girişimi'nde yer alan güzergahlardan biri Türkiye üzerinden geçmektedir. Dolayısıyla bu girişimler birbirlerine alternatif olmayıp bağlantısallık anlamında tamamlayıcı nitelik göstermektedirler. Ekim 2017'de açılan Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi, Orta Koridor girişimimizin bel kemiğini oluşturmaktadır. Bu güzergah tam kapasiteye ulaştığı vakit, İpek Yolu'nun canlandırılmasında vazgeçilmez bir nitelik oynayacaktır."
Şentop, konferansların terör, güvenlik ve işbirliği alanlarında görüş alışverişinde bulunmak ve ortak eylemleri harekete geçirmek adına parlamenter diplomaside yükselen yeni bir güç olarak kurumsallaşacağına inandığını ifade ederek, sözlerini tamamladı.