Yönetim, disiplin ve denetleme kurulu üyeleri ve Türkiye Barolar Birliği delegeleri ile birlikte basın açıklaması yapan Çağdaş Avukatlar Grubu Baro Başkan Adayı Cemal Erdem, “OHAL'i doğurduğu iddia edilen gerekçeler ortadan kalktığı halde olağanüstü rejim hala gündelik hayatımızı belirlemektedir. Anayasa Mahkemesi iki gün önce vermiş olduğu kararla, Kanun Hükmündeki Kararnamelerin anayasaya uygunluğunu denetlemeyeceğini açıklamıştır. Bunun tercümesi şudur, Bakanlar Kurulu anayasaya aykırı kararname yayımlasa dahi bunun hukuka ve anayasa aykırılığını denetleyebilecek bir kurum yoktur.Kanun Hükmünde Kararnameler ise Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından yayımlanmaktadır. Kısaca Türkiye, tek bir kişinin aynı anda yürütme ve yasama yetkisini kullandığı, zaten siyasallaşmış yargı erkinin ise bu haliyle bile aynı merkeze tabi kılındığı günlerin içerisinden geçmektedir. Tarih ve siyaset bilimi, erklerce ayrı ayrı kullanılması gereken yetkilerin tek elde toplandığı sistemleri diktatörlük, yetkilerin kendisinde toplandığı kişileri ise diktatör olarak nitelemektedir" dedi.
"HAKİMLER SÜRGÜN EDİLİYOR"
Çağdaş Avukatlar Grubu Baro Başkan adayı Avukat Cemal Erdem, "Yargı mercilerine açık talimatların verildiği, yüksek yargı üyelerinin yürütme temsilcileriyle bağımsızlık vasfını ortadan kaldıran bir ilişki içine girdiği, Adalet Bakanı'nın Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu eli ile hakim-savcı atamalarını yaptığı, siyasi iktidarın hoşuna gitmeyen kararları veren hakimlerin sürgün edildiği bir sistemin demokratik olması mümkün olamıyacağını belirten Erdem, “Adli yıl açılışından sonra HSYK hakim-savcı kuralarının yargısal mekanlar yerine Cumhurbaşkanlığı Sarayında yapılması durumu özetlemektedir. Gelinen aşama, barolara ve Türkiye Barolar Birliğine çok önemli görevler yüklemektedir. Bu görevler bir yandan avukatlık mesleğinin gündelik ihtiyaçlarını giderirken aynı zamanda hukukun ve cumhuriyet fikrinin evrensel kazanımlarına karşı yapılan saldırılara karşı dik bir duruşu zorunlu kılmaktadır.Bugün yaptığımız bu basın açıklamasının içeriğini şekillendiren ülkenin içine sürüklendiği acınası haldir. Ancak umutsuz değiliz" dedi.
"ADLİYENİN FİZİKİ KOŞULLARI YETERSİZ"
Aday olduğum baro başkanlığı makamına grubumuzdan aday olarak seçilmiş rahmetli Avukat Güney Dinç, bu döneme benzer ağır koşullarda seçildiğini de hatırlatan Erdem, “O zaman da demokrasi ve insan haklarının, barışın yılmaz savunuculuğunu yapmış, etkin ve bağımsız bir baroculuk anlayışının, yurttaşların haklarını sağlamaktan yana bir mücadele için önemini hep beraber ortaya koymuştuk. Sorunlarımız çok. Adliyenin fiziki koşullarından, avukatların mesleğini sürdürmesi için gereken temel ihtiyaçlara, günden güne gerileyen gelir durumundan, özellikle mesleğe yeni başlamış meslektaşlarımızın bunlara ilave olan sorunlarına dek bir dizi sorunu çözmeye çalışırken, aynı zamanda hukuk devletine ve yargıya yapılan saldırılara karşı da meslektaşların ve toplumun beklentilerini karşılayacak bir yanıt vermemiz gerekiyor.İşte bu cevabı vermeye, şahsım, kurullara ve Türkiye Barolar Birliği delegasyonuna aday olan meslektaşlarımla birlikte hazırız. Güçlüyüz ve geçmişte olduğu gibi sorunların üstesinden gelmeye de adayız. Önümüzdeki sene Türkiye Barolar Birliği seçimleri de yapılacak. Barolar Birliği'nin, yürütmenin temsilcileri ve Cumhurbaşkanı ile girdiği ve onaylanması mümkün olmayan ilişki biçimi, İzmir Barosu'nun Türkiye'nin üçüncü büyük baro olma niteliği gözetildiğinde genel kurulu çok daha önemli kılmaktadır “dedi.
"YEŞİL ALANLARI GENİŞLETMEK İÇİN ÇALIŞACAĞIZ"
Cemal Erdem, “Geleceğimiz olan çocuklarımızın, sahipsiz bırakılan mültecilerin haklarına sahip çıkarken, kentin ortak mirasını ve çevreyi korumak için önemli görevler bizleri bekliyor.Kültürpark tartışmasında görüldüğü gibi kentimiz, çevre duyarlılığının yüksek olduğu bir kenttir. Barolar, kentlilerin ortak yaşam alanlarının ve yeşil alanların genişletilmesi için gerek merkezi idare gerekse de yerel idareler nezdinde denetim işlevini yerine getirmeli, meseleleri derinlemesine inceleyerek gerektiğinde yasaların kendisine verdiği imkanları kullanıp, geçmişte Kordon Otobanı, Galleria Alışveriş Merkezi örneklerinde yaşandığı gibi, yaşanabilir bir çevrenin sağlanması için üzerine düşeni yapmalıdır. Çevre hareketinin önemli bir ayağı olan İzmir Barosu'nun önümüzdeki dönemlerde, geçmişten gelen misyonunu sürdüreceği çok açıktır.Bizler, Avukatlık Kanunu'nun barolara yüklediği misyonu, hukukun üstünlüğünden, insan haklarından yana olmak ve aynı zamanda meslek düzenini, ahlakını ve saygınlığını arttırmanın gereklerini yerine getireceğiz. Bunu yapacak birikimimiz, gücümüz, kararlılığımız ve inancımız vardır. 7200 avukattan oluşan İzmir Barosu ailesinin mesleğe ve hukuka dair söyleyecek sözü var. Bu sözü kararlılıkla haykırmaya adayız “dedi. (DHA)