EGEPOSTASI- İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu (İEKKK) Başkanı Sıtkı Şükürer’in İzmir’de yaşayan muhacirle yönelik “İzmir’e en büyük ihanet mübadeleyle gelenlerdir. Bu kente mütemadiyen ihanet ediyorlar” ifadeleri kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Şükürer’in sözlerine hem Millet İttifakı hem de AK Partili isimlerden tepkiler art arda tepkiler yükselirken, Şükürer’den yazılı bir açıklama geldi.
Sözlerinin yanlış anlaşıldığını ifade eden Şükürer, “Röportaj ortamında kolay sarf edilen kimi ifadelerin filtresiz olarak yansıtılması bazı haklı tepkilere neden olmuştur. Bu anlamıyla bir “özür” borcumuz olduğu anlaşılmaktadır” dedi.
Şükürer yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;
“Sayın Atilla Kaya Vekilimiz, bir röportajımla ilgili şahsıma dair bir değerlendirmede bulunmuştur. Sayın Vekil’e cevaben onun şahsında, kamuoyuna bir açıklama yapma gereği doğmuş gözüküyor. Röportaj esas itibariyle İzmir’imize mübadele sonrası ilk yerleşen kuşaklara yönelik, ki üç kuşak bir İzmirliyim, bir “özeleştiri” amacını taşımaktadır. Akdeniz’in incisi olan bir biblo kentin tarihsel ve çevre dokusuna maalesef büyük bir haksızlık yapıldı (yaptık). O güzelim binalar yerini 8 katlı, Çin seddini andıran apartmanlara dönüştü, körfez kirletildi… Bu anlamıyla bir “rant” getirisi oluşturdu. Bağlı olarak bazılarımız da bu imkândan yararlandılar ve üretimsiz bir hayatı tercih ettiler. Tenis kulübü bu anlamıyla sadece bir simgedir. Diğer konu; Karşıyakalılara yönelik sitemdir. Annesi Karşıyaka’da doğmuş, babası Gazi İlkokulundan mezun bir İzmirli olarak, çok zengin tarihsel kimliğe sahip bir ilçe, “neden kendini bir trafik plakası üzerinden ifade etmeyi yeterli görüyor...
"Lütfen biraz meraklı olun, mirasınızı keşfedin ve yararlanın”, mesajıdır, söylediklerim. Genel olarak, yeri geldiğinde Kent’e yapılan bu haksızlıkları eleştirirken, hala Kent yaşamına dair kurallara uygun davranmadığımızı, örneğin otobanda hız sınırı gibi, birçok hususta kendimizi muaf tutma eğiliminde olduğumuzu, ifade ederek, ilave bir gayret içinde oldum.
Belirtmem gerekir ki, uzun zamandır yazdığım yazılarda ve açıklamalarımda bahse konu meseleler ve benzerleri defalarca dile getirilmiştir. Röportaj ortamında kolay sarf edilen kimi ifadelerin filtresiz olarak yansıtılması bazı haklı tepkilere neden olmuştur. Bu anlamıyla bir “özür” borcumuz olduğu anlaşılmaktadır. Özetle, sevgili hemşerilerimizi rencide etmek gibi bir niyetimiz yoktur, olması da asla düşünülemez”