Kırık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, iş yoğunluğu ve ulaşım gibi sorunlar nedeniyle özellikle büyükşehirlerde yaşayanların hastalıkları daha çok internet üzerinden araştırdıklarını söyledi.
Ülkenin yarısından çoğunun internet kullanıcısı olduğunu aktaran Kırık, "İnternet kullanıcıları hastalıkları daha çok sanal ortamda aramakta, vücudundaki en ufak bir noktadan ya da bezeden şüphelenmekte ve doğrudan konuyu internette ya da sosyal medyada aramaktadır. Doktora gitmek yerine sanal ortamda bulduğu tedavi yöntemini uygulayanlar, önüne geçilmez sağlık sorunlarıyla karşılaşabilmektedir." diye konuştu.
Kırık, internet ortamında sağlık sorunlarını arayanların "siberkondria" denilen hastalıkla karşı karşıya kaldığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Günümüzde hemen hemen herkes bu aramayı gerçekleştirmekte ve giderek psikolojik çöküntüye girebilmektedir. İnternet ortamında hastalığını arayanlar özellikle gece geç saatlerde kalkarak edindikleri bilgileri uygulamaya koyulmaktadır. Zihnini sürekli meşgul eden bilgiyi arayan kullanıcı aslında depresif bir atak geçirme eğilimi göstermektedir. Sanal ortamın çekiciliği ve cazibesi onu etkilemektedir."
İnternette sürekli hastalık arayıp teşhis koymaya çalışanların genelde sanal ortamda yoğun vakit geçirdiklerini belirten Kırık, bu durumun dijital bağımlılığa, FOMO (sanal ortamda gelişmeleri kaçırma korkusu) ve nomofobi (telefonsuz kalma korkusu) gibi hastalıkları da tetiklediğine vurgu yaptı.
"E-DANIŞMA GİBİ BİRİMLER KURULMALI"
Kırık, internet ortamındaki birçok sağlık ve tıp sitesinin denetimden uzak, yanlış tedavi yöntemleriyle dolu olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"İnternette kendilerine yönelik hastalıkları arayan ve gelişi güzel şekilde ilaç kullananlar yanlış tedavi yöntemlerini uygulayıp sağlıklarından olmaktadır. Hatta bu durumdakilerin yapılan araştırmalarda doktorlardan çok internet ortamına itibar ettikleri görülmekte. Bu ciddi bir sorundur. Doktorların, görüşlerine inanmayıp yalnızca sanal ortama itibar eden bireylerin mutlaka sağlık konusunda bilinçlendirilmesi ve 'sağlık okuryazarlığı' bilincinin aşılanması gerekmektedir. Sağlık kuruluşlarının ve yetkili mercilerin ise internet ortamında e-danışma gibi birimleri kurması, böylece hastaneye gelmeden sorunlara yönelik çözüm ve tedavi yöntemleri sunması oldukça önemli."
"HER 3 KİŞİDEN 2'Sİ SAĞLIK SORUNUNU ÖNCE İNTERNETE DANIŞIYOR"
Sağlık İletişimcisi Serap Öcal da teknolojinin gelişmesi ve internetin yaygınlaşmasıyla birçok insanın yaşadığı sorunun çözümü için internete başvurduğunu belirterek, "Konu sağlık olduğunda da yanıt değişmiyor. Türkiye İstatistik Kurumunun Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması verilerine göre 2015 yılında Türkiye’de İnternet kullanıcılarının yüzde 66,3’ünün interneti sağlıkla ilgili yaralanma, hastalık ve beslenme gibi bilgi arama amacıyla kullandığını görüyoruz. Araştırmalar ülkede her 3 kişiden 2'sinin karşılaştığı sağlık sorununu önce internete danıştığını gösteriyor." dedi.
Öcal, hastaların doğru kaynaklardan bilgi almalarına yardımcı olmak amacıyla hekimlerin dijital paylaşım kategorilerinde mümkün olduğunca yer almalarını ifade etti.
Hasta ve hekim ilişkisi açısından iletişimin hem tedaviye uyum hem de iyileşme açısından önemli olduğuna işaret eden Öcal, "İnternet, hasta ve hekim ilişkisini kuvvetlendirme, randevu alma, laboratuvar sonuçlarını değerlendirme ve muayene gerektirmeyen basit konularda danışma hizmetlerini internet üzerinden yapıp, zamandan tasarruf etme bakımından oldukça faydalı, ancak sağlıkla ilgili araştırmaların güvenilir kaynaklardan tercih edilmesi büyük önem taşıyor." diye konuştu.
Öcal, hekimlerin dijital platformları kullanmasıyla sağlık konusunda toplumun bilinçlenmesine katkı sağlayacağına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Bir hekim, kendisine bir soru maili gönderildiğinde ya da duvarına yazıldığında aynı gün sorunun yanıtını verebilmelidir. Bu durum kişisel düzeyde özel sorulara rahatça yanıt alınabilmesi ve kullanıcının kendini güvende hissetmesi açısından önemli. Tüm bunların yanı sıra bir hekimin sosyal medyada başarılı olabilmesi için televizyon, radyo, gazete ve diğer iletişim kanallarını kullanması da sağlığa ilişkin bilgi kirliliğinin önüne geçilerek yararlı enformasyonun güvenli biçimde kullanılmasının önü açılacaktır."