''15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü'' dolayısıyla TBMM'de özel gündemli oturum düzenlendi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özel oturumu izlemek üzere TBMM'ye geldi.
Erdoğan, Meclis'te, TBMM Başkanvekili Celal Adan tarafından törenle karşılandı.
Tören kıtasını selamlayan Erdoğan, Şeref Kapısı'ndan Meclis'e geçti. Erdoğan'ı burada da AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı, AK Parti Grup başkanvekilleri ve AK Parti milletvekilleri karşıladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan daha sonra özel oturumu izlemek üzere Genel Kurul'daki locasına geçti.
TBMM BAŞKANI ŞENTOP: FETÖ HER ÜLKE İÇİN BİR TEHDİT
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'ye yönelik en kirli tertiplerden birisi olarak tarihe geçen 15 Temmuz hain darbe girişiminin milletin kararlılığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dirayetli liderliğiyle mağlup edildiğini kaydetti.
Bu hain ve kanlı tertibin mağlup edilmesi için canlarını feda eden şehitlere rahmet ve yaralanan gazilere sıhhat ve hayırlı bir ömür dileyen Şentop, milletin o geceki fedakarlığı ve vatanperverliği asla unutmayacağını vurguladı.
15 Temmuz'u, "Türkiye'ye ve millete yönelik en büyük suikastleri ihtiva eden menhus darbe geleneğinin son ve en kanlı halkası" olarak değerlendiren Şentop,"Planlayıcılarını, uygulayıcılarını ve gayesini çok iyi bildiğimiz 15 Temmuz darbe girişimi, ait olduğu geleneğin diğer örnekleri gibi doğrudan doğruya milletimizi ve istiklali tam idealimizi hedef almıştır" değerlendirmesinde bulundu.
15 Temmuz darbe girişiminin üçüncü yılında, Gazi Meclis'te toplanmanın çok büyük bir önem taşıdığına işaret eden Şentop, "Zira, hepimizin şuurla farkında olması gereken husus, darbelerin ve darbe girişimlerinin sadece iktidarı değil, topyekun milleti, ülkemizi ve demokrasimizi hedef aldığıdır. Bu yüzden, darbecilere ve darbeciliğe yönelik mücadelede en ufak tavizin büyük bedellere yol açacağını zihinlerimizden çıkarmamalıyız. Darbeci anlayışın bu ülkede yaptıkları ve hususen 15 Temmuz gecesi yaşananlar göz önüne alındığında, darbecilere ve darbelere ilişkin tavrın ne olması gerektiği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır" diye konuştu.
15 Temmuz gecesinin, millete kasteden güruhun ve siyasi macerasının ibretle üzerinde durulması gereken birçok yönünün olduğunu belirten Şentop, "FETÖ diye adlandırdığımız bu güruhun ve sonraki akıbetinin verdiği en önemli derslerden birisi, yabancı güçlere ve onların desteğine dayanarak Türkiye'de iktidar arayışında olmanın neticesiz kalmaya mahkum olduğudur. Geçmişte de bu yola sapanlar, bu yöntemle hükmünü yürütmek ve başarılar elde etmek isteyenler olmuştur. Muhtemeldir ki bundan sonra da böyleleri olacaktır. Ne var ki bu yol, çıkmaz sokaktır ve milletimiz, sırtını Türkiye dışındaki odaklara, güçlere ve yapılara dayayanları er geç tasfiye ve mağlup eder" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin, 15 Temmuz gecesi gerçek yüzünü ve iş birlikçi karakterini şüpheye yer bırakmayacak şekilde göstermiş olan FETÖ’ye karşı başarılı bir mücadele yürüttüğünü kaydeden Şentop, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yeni nesil bir terör örgütü olan ve her kılığa girebildiğini, her olayı tahrif edebildiğini birçok defa göstermiş olan bu örgütün hangi uluslararası amaçlara hizmet ettiği açıktır. Bu terör örgütünü sadece Türkiye için tehdit saymak kafi değildir. Terörün küreselleştiği bir zamanda, FETÖ'nün her ülke için, özellikle de Türkiye ile yakın bağları olanlara yönelik bir tehdit olduğunu asla unutmamak gerekir. Türkiye'nin yaşadığı ve 15 Temmuz gecesi zirveye çıkan tecrübeyi bu örgütün kendine hayat alanı bulmaya çalıştığı her dost ülkeyle paylaşıyoruz ve paylaşmaya devam edeceğiz."
TBMM Başkanı Şentop, 15 Temmuz gecesi iradesine sahip çıkan vatandaşlar ve görevi başındaki emniyet güçlerine ateş açabilecek kadar cani olduğunu gösteren bu terör örgütüne karşı, darbe gecesi oluşan mutabakatın devam ettirilmesi gerektiğini vurguladı.
Terör örgütü FETÖ'nün, her kılığa girebilen, her kisveyle görünebilen bir istihbarat ve cinayet çetesi olduğunu, bu örgütün girmeyi en çok sevdiği kılığın, masum, mazlum ve sade vatandaş görüntüsü olduğuna işaret eden Şentop, terör örgütüne karşı, örgütün her kisveye girebilen yapısını unutmadan hukuk içinde kalarak, mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.
Mustafa Şentop, Milli Mücadele'nin 100'üncü yıldönümünün idrak edildiği bu yılda 15 Temmuz darbe girişiminin anılmasının derin anlamları olan bir tevafuk olduğuna dikkati çekerek, "Şunu peşinen belirtmeliyiz ki 100 yıl önce vatanımızı işgal, milletimizi esir etmek isteyen düşman, 15 Temmuz darbe girişiminin atasıdır ve her ikisinin de gayesi aynıdır. Bu sebeple, 15 Temmuz darbesini, muhteris ve sapkın bir çetenin iktidar arayışı değil, malum güçlerin Türkiye'yi zapt etme teşebbüsü, bunu da iş birlikçiler eliyle yapma çabası saymak gerekir" değerlendirmesinde bulundu.
Üç hafta önce Amasya Tamimi'nin 100'üncü yıldönümünü andıklarını anımsatan Şentop, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, Amasya Hükümet Konağı'nın balkonundan halka yaptığı"Amasyalılar, düşmanların Samsun'dan yapacağı herhangi bir huruç hareketine karşı ayaklarımıza çarıklarımızı çekecek, dağlara çekilecek, vatanı en son kayasına kadar müdafaa edeceğiz. Allah milletimize mağlubiyeti gösterirse bütün evlerimize, mallarımıza ateş verecek ve vatanı bir harabezara çevirerek boş bir çöl halinde düşmana bırakacağız. Amasyalılar, buna hep beraber yemin edelim. Zaferi kazanacağız, vatan kurtulacaktır" şeklindeki konuşmasını hatırlattı.
Amasyalıların, Gazi Mustafa Kemal'in bu sözlerine "Bütün Amasyalılar, emirlerinizi bekliyor Paşam" şeklinde cevap verdiğini dile getiren Şentop, şöyle konuştu:
"İşte bugün andığımız ruh, imrendiğimiz cesaret, örnek aldığımız kararlılık ve gençliğimizin kuşanması gereken şuur, kahraman Amasya halkının verdiği bu cevapla aynı imandan beslenen 15 Temmuz direnişinde aranmalı ve bulunmalıdır. Amasya Tamimi'nden başlayarak bugüne kadar gelen yalnızca işgale direniş ruhu değildir. Aynı zamanda bu direnişin ancak milletle ve onun iradesine dayanarak yapılabileceği fikri, Milli Mücadele'den bugüne miras kalan ve milletimizde karşılığı olan bir hususiyettir. Nitekim, Amasya Tamimi'nde, 'Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır' kararı, 15 Temmuz darbe girişimine karşı sokağa çıkıp meydanları hainlerden temizleyen aziz milletimizin o geceki direnişiyle bir kez daha tahakkuk etmiştir. Bu sebeple İzmir'e doğru suyun çatlağa akışı gibi koşturan 100 yıl önceki süvarimizle 15 Temmuz gecesi selaların gölgesinde tankı durdurmaya çalışan şehit, aynı millet ruhunun farklı zamanlarda ortaya çıkmış mücessem halidir."
"Dostlarımız müsterih, düşmanlarımız haberdar olsunlar ki işgal veya ilhak niyetine bu milletin vereceği karşılık, ne zaman olursa olsun, 100 yıl öncesinden ve 15 Temmuz gecesinden farklı olmayacaktır" diyen Şentop, konuşmasına şöyle devam etti.
"100 yıl önce, memleketin bir kısmı işgal altındayken milletimizi harekete, ordularımızı taarruza geçiren, "İlk hedefiniz Akdeniz'dir! İleri!" emri, hala diridir, etkilidir ve lüzumu halinde yerine getirilmesi mecburi bir vazifedir. 100 yıl önce manda ve himaye peşinde koşanlara rağmen 'Tam bağımsızlık' iradesinde olanlar nasıl kazandıysa, bugün de aynısı olacaktır. Türkiye büyük bir devlettir. Kendisine dostane uzatılan her eli sıkmaya, adalete dayalı her teklifi müzakere etmeye ve milletinin şerefini hesaba katan her teklifi kabule hazırdır. Aksine tavırların ve dayatmaların bu Yüce Kapıda alıcısı yoktur, olmayacaktır."
"MİLLETVEKİLLERİ PARTİ AYRIMINI BİR TARAFI BIRAKARAK MÜCADELE ETTİ"
Mustafa Şentop, 15 Temmuz gecesi bombaların hedefi haline gelen Meclis'ten ayrılmayan, parti ayrımını bir tarafa bırakıp hain darbeye karşı duran milletvekillerine, darbeye karşı net bir duruş ortaya koyan siyasetçilere ve siyasi parti yöneticilerine şükranlarını sundu.
Şentop, darbeci çeteye karşı cesaretle ve dirayetle hareket eden, darbecilerin gasbettiği ve milleti bombalayan uçak ve helikopterler için 'vur' emri veren dönemin Başbakanı Binali Yıldırım'ı saygıyla selamladığını belirtti. Mustafa Şentop, dönemin TBMM Başkanı İsmail Kahraman başta olmak olmak üzere, hem Meclis'te hem de illerinde darbe girişimine karşı duran milletvekili arkadaşlarının, gazi Meclis'in şanına ve mirasına layık bir tavır gösterdiklerini söyledi.
15 Temmuz darbe girişimine karşı basiretli ve cesur liderliğiyle milleti ve ülkeyi karanlıktan çıkaran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da şükranlarını sunan Şentop, "O gece, Türkiye'yi, iradesini ve istikbalini korumak için mücadele ederken yaralanan gazilerimizi minnetle ve hayırlı ömür temennimizle selamlıyoruz. Hain darbe girişimine karşı bedenlerini siper, canlarını feda eden ve şehadete yükselen bütün vatan evlatlarını gıptayla, şükranla ve rahmetle anıyoruz" dedi.
Şentop, sözlerini "Vatan bölünmez, Millet yenilmez, Türkiye alt edilemez" diyerek bitirdi.
AK PARTİ'Lİ MUŞ: CUMHURBAŞKANIMIZ, DARBENİN ENGELLENMESİNDE MİLLETİMİZE ÖNCÜLÜK ETMİŞTİR
AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Türk milletinin, 3 yıl önce caddelerde, sokaklarda, kışlaların önünde tanklara karşı gövdesini siper ettiğini, Meclis'in etrafı tanklarla çevriliyken milletvekillerinin de milletin Meclisinden darbeci hainlere meydan okuduğunu belirtti.
Türk milletinin, tarihi boyunca hiçbir zaman işgale boyun eğmediğini, bağımsızlığını ve istiklalini hiçbir güce teslim etmediğini vurgulayan Muş, "Bu milletin özünde, mayasında vatan şuuru hep var olmuştur. Çünkü inancımıza, geleneklerimize ve anlayışımıza göre vatan, yalnızca üzerinde yaşanılan bir toprak parçası değildir. Vatan, şüheda kanıyla sulanmış aziz şehitlerimizin bizlere emanetidir" diye konuştu.
İstiklal Marşı'nın "Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı. Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı" dizelerini hatırlatan Muş, şöyle devam etti:
"İşte onun içindir ki 1915'de düşman askerleri Çanakkale'yi zorladığında bu çelikten iradeye çarpıp büyük bir yenilgi almış ve geri dönmek zorunda kalmıştır. İşte onun içindir ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak bastığında, milli mücadelemizin diğer kahramanlarıyla birlikte yayınladığı Amasya Genelgesi'nde, Erzurum ve Sivas kongrelerinde 'Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır' demiştir. Çünkü bu millete ve onun sahip olduğu milli şuura güvenmiştir."
Türk milletinin, 15 Temmuz 2016'da vatanı işgal etmek isteyen darbeci hainlere geçit vermediğini hatırlatan Muş, Türk milletinin, 15 Temmuz gecesi büyük bir kahramanlık destanı yazdığını söyledi. Muş, "O gece Çanakkale ruhu, Kuvayımilliye şuuru 15 Temmuz'da yeniden dirilmiştir. Bu aziz millet, şehitler vermiş, gaziler vermiş fakat vatanını vermemiştir. Bayrağını yere düşürmemiştir. Hain darbecilerin planlarını boşa çıkarmıştır" ifadelerini kullandı.
Asker kılığına giren ancak Mehmetçik ile alakası olmayan darbecilerin planının, hükümeti, devleti teslim almak ve milli iradenin yegane tecelligahı olan Meclis'in iradesini gasp etmek olduğuna dikkati çeken Muş, şu ifadeleri kullandı:
"Bu halkı; silahla, tankla, topla, uçakla, mermiyle sindireceklerini sandılar. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni, emniyet binalarını, sokakları ve caddeleri bombalayarak milletimizin cesaretini kıracaklarını zannettiler. Cumhurbaşkanımızın, hükümetimizin, milletvekillerinin, polisimizin, askerimizin ve en önemlisi de aziz milletimizin hemen teslim olacağını düşündüler oysa Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın o gece tarihe damga vuran şu sözleri hala hafızalardadır, 'Halkın gücünün üstünde bir güç ben tanımadım bugüne kadar. Milletimizi meydanlara davet ediyorum. Ben de Cumhurbaşkanı olarak meydanlara geliyorum. Kesinlikle bu darbecilerin başarılı olacağına inanmıyorum. Tarih boyunca bu darbeciler başarılı olamamıştır.' Bu sözler, Türkiye'de tarihin akışında çok önemli bir yere oturmuştur. Darbenin engellenmesinde milletimize öncülük etmiştir."
Mehmet Muş, darbecilerin, 17-25 Aralık'ta yargı ve bürokrasi eliyle başaramadıkları darbe girişimini bu kez silahla yapabileceklerini zannettiklerini fakat Türk milletini tanımayan, bu milletin özündeki cevheri bilmeyen hain darbecilerin yanıldığını vurguladı.
"Bu aziz milletin evlatları 15 Temmuz'da 'önce vatan' diyerek canı pahasına vatanını savunmuştur. Darbeyi çıplak elleriyle durdurmuştur" diyen Muş, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) büyük bir çoğunluğunu teşkil eden vatansever TSK mensuplarının, bu hain darbe girişimine iştirak etmediğine dikkati çekti.
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki hain darbe girişiminde şehit edilen Astsubay Ömer Halisdemir gibi kahraman vatan evlatlarının, darbecilerin karşısına dikilerek, gözünü kırpmadan şehadet makamına yürüdüğünü dile getiren Muş, "Onun içindir ki halkımızın 'peygamber ocağı' olarak nitelendirdiği ve milletimizin göz bebeği olan ordumuzu bu hain darbecilerden ayrı tutuyor ve bu darbecileri asker olarak nitelendirmiyoruz. Keza kahraman emniyet teşkilatımız yani polisimiz de darbecilere karşı yaptıkları operasyonlarla milletimizle birlikte darbeye karşı mücadele etmiştir" dedi.
"TBMM DARBECİLERİN PLANLARINI ALTÜST ETMİŞTİR"
Muş, "O gece, üyesi olmaktan her daim iftihar ettiğim Türkiye Büyük Millet Meclisi şanına yakışır bir duruş sergilemiştir. Meclisi açık tutarak, bu kutlu çatı altında darbecilere meydan okuyarak, darbecilerin planlarını altüst etmiştir. Hangi partiden olursa olsun o gece burada olan milletvekillerimiz milletin emanetine sahip çıkmıştır" diye konuştu.
Kurtuluş Savaşı'nda Polatlı'dan top sesleri duyulurken bile yılmayan Gazi Meclis'in, 15 Temmuz'da bombaların hedefi olduğunda da dimdik durduğunu ve ikinci kez gazilik mertebesine ulaştığını kaydeden Muş, duvarında "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" yazan Meclis'in, milletin emanetini hiçbir güce teslim etmediğini, Türk milletinin ve Meclis'in, tüm dünyaya demokrasi dersi verdiğini belirtti.
Darbe girişiminden sonra devletin, bu darbeye yeltenen terör örgütüne karşı büyük bir mücadele yürüttüğüne dikkati çeken Muş, "Darbeci hainler ve onların iş birlikçileri tek tek yakalanmış ve yargıya teslim edilmiştir. Bağımsız yargı bu hainlere hak ettikleri cezaları vermeye devam etmektedir. FETÖ ile mücadele elbette tamamen nihayete ermemiştir. Devletimiz büyük bir titizlikle ve teyakkuz halinde bu mücadeleyi sürdürmektedir" değerlendirmesini yaptı.
Muş, 15 Temmuz'un, milletin kendi iradesine sahip çıkması bakımından bir dönüm noktası olduğunun altını çizerek, "Bundan sonra her kim ki darbeyi, millete silah doğrultmayı aklının ucundan bile geçirirse karşısında topyekun milletimizi bulacaktır" dedi.
Türk milletinin, darbeler dönemini bir daha açılmamak üzere kapattığını söyleyen Muş, "Bundan sonra darbeci hainler demokrasiyi kesintiye uğratamayacak, iktidarları yalnızca sandıkta millet belirleyecektir" ifadesini kullandı.
"BU DARBECİYİ TÜRKİYE'YE TESLİM EDİN"
Muş, 27 Mayıs 1960'dan 15 Temmuz 2016'ya kadar gerçekleştirilen tüm darbelerde, darbe girişimleri ve muhtıralarda hep bir dış destek bulunduğunu hatırlatarak, şu değerlendirmede bulundu:
"Türkiye'nin büyümesini, gelişmesini, kalkınmasını istemeyen bazı dış güçler kendi menfaatlerine uymayan hükümetleri devirmek, milli iradeyi akamete uğratmak için bu darbe girişimlerini örtülü bir şekilde desteklemişlerdir hatta 12 Eylül 1980 darbesi sonrası 'Bizim çocuklar başardı' deme cüretini bile göstermişlerdir. Teröre finansman sağlayan ve terörü elinde koz olarak tutan dış güçler, darbecileri maşa olarak kullanmıştır. Darbeciler eliyle Türkiye'ye istikamet çizmeye çalışmışlardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden bir kez daha çağrımızı yineliyoruz; 251 şehidimizin katili terör örgütü elebaşını topraklarınızda himaye etmeyin. Bu darbeciyi Türkiye'ye teslim edin. Şu unutulmasın ki hiçbir gerekçe darbeleri meşru kılamaz. Hiçbir gerekçe darbecileri aklayamaz. 'Ama', 'fakat' demeden tüm darbeler ve darbe girişimleri lanetlenmelidir."
"Üç tarafı denizlerle çevrili, toprakları mümbit Anadolu coğrafyasında bulunan ülkemizde paylaşamayacağımız hiçbir şey yok. Bu vatan hepimizin" mesajı veren Muş, Türkiye'nin, 7 coğrafi bölgesiyle, kültürel zenginliğiyle "tıpkı bir mozaiğin parçaları gibi" olduğunu söyledi.
"Bir zincirin birbirini tamamlayan halkaları gibiyiz" diyen Muş, 15 Temmuz'da darbeye karşı sokağa çıkanların, yanındaki kahramanlara "Sen Alevi misin, Sünni misin, Türk müsün, Kürt müsün, Arap mısın'" demediğini, birlikte omuz omuza mücadele verdiğini belirtti.
Bunun, Türk milletini ayakta tutan ruh olduğunu vurgulayan Muş, şöyle konuştu:
"Millet olma bilinci budur. İşte onun için bu milletin binlerce yıldır güçlü devleti vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üyeleri olarak bizler de 15 Temmuz gecesi gösterdiğimiz ortak duruşu tüm milli meselelerde devam ettirmeliyiz. Söz konusu olan milletin menfaatleriyse devletimizin ve milletimizin bekası ise terörle mücadele ise tüm siyasi tartışmaları bir yana koyarak ortak bir duruş sergilemeliyiz. Birbirimizi dinleyerek, farklılıklarımızı zenginlik sayarak, tahammül ve hoşgörü içinde bu ülkenin tüm meselelerinde ortak aklı egemen kılabiliriz. 15 Temmuz'da bu milletin ortaya koyduğu milli birlik ve beraberliği siyaset kurumu olarak sürdürebiliriz. Ekonomik, dış politik, siyasi ve sosyal, hangi mesele olursa olsun bunlarla ilgili ortak çözümler üretebiliriz."
"MİLLETİMİZ SİYASET KURUMU OLARAK BİZDEN BİRLİK VE BERABERLİĞİ BEKLİYOR"
Dünya zor bir süreçten geçtiğini, bir yanda ticaret savaşları yaşandığını diğer yanda Türkiye'nin, hemen yanı başında Suriye'de cereyan eden ve tüm Ortadoğu'yu saran bölgesel sorunlarla karşı karşıya olduğuna dikkati çeken Muş, şunları kaydetti:
"Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarını sonuna kadar savunmak için devletimizin attığı kararlı adımlara karşılık hasmane tutumla karşı karşıyayız. FETÖ, PKK-PYD, DHKP-C, DAEŞ gibi terör örgütleriyle mücadele içindeyiz. Unutmayalım ki FETÖ'yü himaye edenler Suriye'nin kuzeyinde PKK-PYD eliyle başka bir operasyona girişme yollarını aramaktadır. Böyle bir ortamda milletvekilleri olarak bizler, bu tehditlere karşı ortak bir bilinçle hareket etmeliyiz. Milletimiz siyaset kurumu olarak bizden bu birlik ve beraberliği bekliyor. Milletimizin 15 Temmuz'da ortaya koyduğu ruh, bizlere rehber olmalıdır. Bizler bu ruhu koruduğumuz sürece, ne dış güçlerin sinsi oyunları, ne de kapalı kapılar ardında milletimize kurulan tuzaklar başarılı olamayacaktır."
CHP'Lİ ÖZKOÇ'UN KONUŞMASINA AK PARTİ GRUBUNDAN TEPKİ
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulu'nda, CHP Grubu adına söz aldı.
15 Temmuz'un, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi, Cumhuriyet tarihinin en kanlı darbe girişimi olduğuna işaret eden Özkoç, milletin ve milletvekillerinin meşru direnme hakkıyla engellendiğini anımsattı.
Özkoç, bu uğurda yaşamını yitiren şehitlere Allah’tan rahmet dileyerek, gazilere minnetlerini iletti.
15 Temmuz darbe girişiminin öncesi ve sonrası bulunduğunu savunan Özkoç, öncesinde dershaneler, yurtlar, Türkçe olimpiyatları, milli eğitimde, orduda, yargıda, iş dünyasında örgütlenme, siyaseti araç olarak kullanma olduğunu öne sürdü.
Özkoç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunu biraz daha açacak olursak; bu dönemde kim FETÖ terör örgütüne daha çok yardımcı olmuştur. Cevabını Sayın Cumhurbaşkanı vermektedir: 8 Haziran 2018’de Cumhurbaşkanı, FETÖ'nün bizim zamanımızda büyüdüğü iddiasını 'ben reddetmem' demektedir. 17 üniversite istediler, okul için yer, yurt dışında destek istediler verdik, Türkçe Olimpiyatları dediler tamam dedik. Oysa ki asıl olay bu değildi. Asıl olay, Balyoz ve Ergenekon davalarıdır, askeri casusluktur, amirallere suikast, Poyrazköy, kozmik oda ve daha niceleridir. FETÖ, uzun yıllardan beri örgütleniyor. Fakat Türkiye’yi tek başına idare eden bir kişi sayesinde hiç bu kadar güçlü duruma kavuşmamıştı. Bir kişinin denetimsiz iktidarı sayesinde, FETÖ darbe girişiminin altyapısını hazırlayan Savcı Zekeriya Öz'ün önü açılıyordu. Öz, 'Arkanda ben varım' diyen dönemin Başbakanı sayesinde darbenin bütün hazırlıklarını elini kolunu sallayarak yapıyordu."
Özkoç'un bu sözleri, AK Parti milletvekilleri tarafından sıra kapaklarına vurularak protesto edildi. Özkoç, laf atmalara, sıra kapaklarının vurulmasına rağmen konuşmasına ara vermedi.
Ankara'da bulunan CHP ve diğer partilerden milletvekillerinin, 15 Temmuz'da TBMM'ye gelerek, "Öleceksek bu çatı altında ölelim." dediğini, Meclisin demokrasiye sahip çıktığını anımsatan Özkoç, çünkü bu Meclisin, bu vatanın herkesin olduğunu söyledi.
Özkoç, halkın sokaklara çıktığını, tankların önüne geçtiğini, 251 vatandaşın şehit düştüğünü, binlercesinin yaralandığını, darbenin engellendiğini, elbirliğiyle meşru direnme haklarını kullanarak darbenin önüne geçtiklerini vurguladı.
Özkoç, Adil Öksüz'ün yakalandığını, çırılçıplak soyulup kelepçelendiğini, sonra kelepçelerin sökülüp, giydirilip, eline pasaportu verilerek bırakıldığını, Zekeriya Öz'ün, elini kolunu sallayarak yurt dışına çıktığını, halen kendisinden haber alınamadığını savundu.
Darbe girişimiyle ilgili 289 dava açıldığını, onlarca ağırlaştırılmış müebbet, binlerce hapis cezası alan kişilerin bulunduğunu ifade eden Özkoç, onbinlerce kişinin işten çıkartıldığını, bu kişilerin içinde asker, polis, öğretmen, işsiz olduğunu ancak bir tek siyasinin olmadığını belirtti.
Özkoç, sözlerini şöyle tamamladı:
"Peki ne yapacağız, çözüm güçlü parlamentodadır. 15 Temmuz gecesi gazi Meclisimizde ölümü göze alan tüm partiler, el birliğiyle güçlü parlamenter sistemi yeniden tesis etmeliyiz. 15 Temmuz darbe girişimi ve ardından gelen 20 Temmuz sivil darbesinin ülkemizde yarattığı enkazı kaldırmalıyız. Yeni darbelerin oluşmasına engel olmalıyız. Demokrasiyi iyi işleyen bir parlamenter sistem haline getirmeliyiz. Güçler ayrılığı temelinde güçlü Meclis, bağımsız yargı ve denetlenebilir bir yürütme olmalıdır. 15 Temmuz, kendi halkına kurşun sıkan FETÖ'yü de ona yol verenleri de asla unutturmayacaktır. Eğer kurucu bir lider arıyorsak onun adı Mustafa Kemal Atatürk'tür. Eğer bir rejim arıyorsak onun adı laik ve demokratik Türkiye parlamenter sistemidir. Eğer uğruna ölecek vatan arıyorsak onun adı Türkiye Cumhuriyeti'dir."
AK PARTİ GRUP BAŞKANI BOSTANCI YANIT VERDİ
Özkoç'un konuşmasının tamamlanmasının ardından TBMM Başkanı Mustafa Şentop, özel gündemle toplandıklarını anımsatarak, bu gündemin manasına, ruhuna uygun bir toplantı olmasını temenni etti.
AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı, Özkoç'a sataşma gerekçesiyle yanıt verdi.
15 Temmuz'un hatırlanmasını isteyerek, o gece Marmaris'e bir suikast timi gittiğini, alçak terör örgütünün hedefinde bir numaralı ismin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu belirten Bostancı, "Beni üzen şudur; aynı gece burada bütün partilerden milletvekilleri vardı. Onlar demokrasiye sahip çıktılar. Lütfen Marmaris'i, oradaki suikast timini, burada darbeye direnen bütün partilerden milletvekillerini hatırlayın. Sayın Engin Özkoç, sizin konuşmanız Marmaris'e paralel düşüyor" dedi.
Farklı partiler, yaklaşımlar, farklı gelecek tasavvurları olduğunu anımsatan Bostancı, ancak temel hususiyetlerinin ortak olduğunu kaydetti. Bostancı, terör örgütüne yönelik bir angajman çerçevesinde bu rekabeti yürütme haksızlık ve hadsizliğine sahip çıkılamayacağını bildirdi.
Türkiye'nin geçmişinde neler olduğunu herkesin bildiğini, milletin balık hafızalı olmadığını vurgulayan Bostancı, Özkoç'un, bahsettiği Ergenekon ve Balyoz olaylarında, onları FETÖ terör örgütünün yargıladığını belirtti.
Bostancı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aynı o zamanlar, yalanlarla, ihbarlarla, sahtekar yöntemlerle bu işleri yürüttüğünü söylüyordunuz. Aynı yöntemlerle bunlar 17-25 Aralık'ı gerçekleştirdiğinde sizin pozisyonunuz neydi düşünmek lazım. Mesele ilke, demokrasi mi hak ve hukuka sahip çıkmak mı yoksa her halükarda ve her şartta iktidara yönelik bir akılla davranmak ve her türlü yola müracaat etmek m? Bu konuda kendinizi check etmeniz gerekiyor. Böyle bir günde gönül isterdi ki burada Meclis 15 Temmuz'un hatırasına sahip çıksın. Özgür Özel, Levent Gök, bizim milletvekillerimiz buradaydı. Sahip çıkılacak olan o hatıradır, sahip çıkılacak olan darbeye ortak karşı çıkıştır. Ne yazık ki farklı bir akılla, kesinlikle terör örgütünün ekmeğine yağ sürecek anlayışla, siyasi rekabetin bir unsuru yapılan bir tavır, bir konuşma sergilenmiştir. Bunun için çok üzgünüm."
HDP'Lİ OLUÇ: DARBELERİN PANZEHİRİ, DEMOKRATİK SİYASET VE TOPLUMSAL ADALETİN GÜÇLENDİRİLMESİDİR
HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, üç yıl önce 15 Temmuz'da bir darbe girişimi yaşandığını anımsatarak, "Türkiye'nin son 60 yıllık tarihi aynı zamanda bir askeri, sivil ve siyasi darbeler, muhtıralar tarihidir" ifadesini kullandı.
Bu dönem içerisinde yaşanan darbeleri ve muhtıraları sıralayan Oluç, bunun, hukukun üstünlüğünün, evrensel demokratik değerlerin, hak ve özgürlüklerin, demokratik kurulların işlediği hiçbir ülkede görülemeyecek bir darbeler silsilesi olduğuna dikkati çekti.
Oluç, 15 Temmuz darbe girişimine karşı direnen ve tüm darbe süreçlerinde yaşamını yitiren vatandaşlara Allah'tan rahmet, ailelerine de başsağlığı dileklerini iletti.
Darbenin, demokrasi düşmanlığı, insan hak ve özgürlüklerinin yok sayılması, hukuksuzluk, hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunun geçmesi demek olduğunu vurgulayanın Oluç, diğer darbelerde olduğu gibi 15 Temmuz darbe girişiminin de aslında göz göre göre geldiğini savundu.
Partilerinin, 15 Temmuz öncesi yaptığı açıklamalara bakıldığında darbe ihtimaline karşı defalarca dikkat çektiğini belirten Oluç, Meclis'in 16 Temmuz'da bir araya geldiğini ve tüm siyasi partilerin imzasıyla ortak bildirinin yayımlandığını anımsattı. Oluç, o gün Meclis kürsüsünde konuşma yapan ve ortak bildiriyi imzalayan eski HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ile eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın cezaevinde olduğunu belirtti.
Darbeciler iktidarı ele geçirirlerse demokrasiyi ve hukuku ortadan kaldırmalarının evrensel ve tarihsel bir kural olduğuna işaret eden Oluç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özgürlükleri ve hakları askıya alırlar. Buna karşılık başarısız olurlarsa darbeyi püskürtenlerin önüne yürünecek iki yol çıkar. Ya demokrasi ve hukuktaki boşlukları, eksikleri, aykırılıkları ortadan kaldırmak ve daha güçlü bir demokrasi sayesinde halkın, toplumun darbeci zihniyetler karşısında sivil ve güçlü direnişini kalıcılaştırmak ya da durumu fırsat olarak görüp kendi iktidar alanını güçlendirmek.
Darbelerin panzehiri, demokratik siyasetin ve toplumsal adaletin güçlendirilmesidir. Darbelerin olmaması için evrensel demokratik hak ve özgürlükler; hukukun üstünlüğü, demokratik cumhuriyetin değerleri ve hakları, kurumları işletilmeli ve geliştirilmelidir. Türkiye özgülünde ise Kürt sorununda demokratik ve barışçıl bir çözümün gerçekleştirilmesi yeni darbe ortamlarının doğmaması, darbe süreçlerinin işlememesi için elzem olandır."
15 Temmuz darbe girişimine karşı TBMM’nin ve kamuoyunun gösterdiği toplumsal refleks ve kararlı duruşun, iktidar tarafından demokratik siyaseti güçlendirme ve darbeci FETÖ'cü zihniyet karşısında demokrasi, hukuk, toplumsal adalet ve özgürlükler zeminini geliştirme yönünde değerlendirilmediğini ileri süren Oluç, "İktidar, kendi durumunu hukuksuzluk, baskı ve adaletsizlikle sağlamlaştırma yolunu seçmiş, yaşananları mutlak iktidarın tesisi için 'Allah’ın lütfu' olarak görmüştür. Yani Meclis’in kendisine yakışır şekilde ortaya koyduğu darbe girişimine karşı ortak mücadele iradesi, sadece dört gün sonra iktidar partisi tarafından reddi mirasa uğramıştır" ifadelerini kullandı.
Oluç, 20 Temmuz 2016'da OHAL'in ilan edilmesi ve 4 Kasım 2016'da eş genel başkanları ile 15 milletvekilinin "siyasi bir operasyonla" gözaltına alınması ile tutuklanmasının "demokratik siyaseti tasfiye girişimi" olarak yaşandığını savundu. Oluç, "İktidar ülkeyi 2 yıl OHAL ve KHK rejimi ile yönetmiş, toplumsal muhalefet ve demokratik siyasete karşı baskı ve hukuksuzlukları artırmıştır. OHAL şartları altında hukuksuzluklar yapılmıştır. Onbinlerce insan hüküm olmaksızın işlerinden, barış isteyenler üniversitelerden KHK’larla ihraç edilmiş; birçok gazete, televizyon ve radyo kanalı, sivil toplum örgütleri, kadın kuruluş ve dernekleri kapatılmış, gazeteciler tutuklanmıştır" dedi.
Darbe girişiminin siyasi ayağının meçhulde bırakıldığını savunan Oluç, bu konuda Meclise verilen araştırma önergelerinin defalarca reddedildiğini, halbuki bu konunun kesinlikle araştırmaya muhtaç olduğunu kaydetti.
"DARBECİLER YENİLMİŞ OLSA DA DEMOKRASİDEN UZAKLAŞILMAYA DEVAM EDİLMİŞİTR"
Oluç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şunu açık bir şekilde kabul etmemiz gerekir ki demokratik kamuoyu ve toplum 15 Temmuz darbe girişiminin karşısında fiilen ve politik olarak sağlam durmuş ve her türlü fedakârlığı yapmıştır. Ama ne yazık ki, iktidarın tutumu nedeniyle, bu ülkede, darbeciler yenilmiş olsa da demokrasiden uzaklaşılmaya devam edilmiştir. Halk kısır tartışmalar içinde olan siyaset kurumuna son bir yılda 3 kez açık mesaj vermiştir. 24 Haziran 2018, 31 Mart ve 23 Haziran 2019 seçimlerinde ezilen, haksızlığa uğrayan, adaletsizliği hisseden ve mağdur olanların itirazları, güçlü bir değişim mesajında kendini göstermiştir.
Bu mesaj gelecek için adil, eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir yaşam umudunu da büyütmüştür. Türkiye halklarının demokrasiye ve adalete olan özlemini, özgürlük talebini gerçekleştirmek için siyaset kurumuna verdiği bu mesajı iyi okumak gerekir. Unutmayalım ki halkın her değişim talebi, siyasi partilere bir fırsatlar sunar."
Oluç, yaşanan toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik sorunların çözümünün demokrasi, eşitlik ve toplumsal adaletin tesis edilmesinden geçtiğini belirterek, "Bu kapsamda siyaseti özgür tartıştırarak, uzlaşıyı demokratik yöntemlerle sağlayarak ve evrensel hukuku esas alarak demokratik bir anayasayı oluşturmamız gerekiyor. Yani bir toplumsal sözleşmeyi, bu ülkede yaşayan her bir yurttaşın kendini ait hissedeceği bir anlayış ve içerikle inşa etmeliyiz" görüşünü savundu.
Demokratik anayasa tartışmalarını, rejimin adının ne olduğu gibi kısır çekişmelere payanda etmeksizin, bütün siyasi partiler, akademisyenler, hukuk kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının tartışarak hazırlamaya başlamasının siyaset kurumuna saygınlığı artıracağını vurgulayan Oluç, "Bugün var olan sistemle ilgili iktidar tarafının 'revizyon, tadilat, MR çekmek, kireçlenme ve tıkanma olan, verim alınamayan noktaların temizlenmesi, değişiklikler yapılması’ sözlerinin konuşulması iyi bir fırsat olmalıdır. Yeni bir anayasa, bu toprakların demokrasi tecrübesi ile gerçekleştirilmeli; mutlak iktidarın sınırlandırılması anlayışı önemli bir başlık olmalıdır. Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi yeni anayasanın temel gündemi olmalıdır" diye konuştu.
Oluç, Türkiye'yi apoletli ya da sivil darbelerin tarihi olmaktan çıkarmanın yolunun demokratik anayasa tartışmalarını vakit geçirmeksizin devreye koymaktan geçtiğini savunarak, "Demokratik anayasayı müzakere ederken, Kürt sorunu başta olmak üzere bütün tarihsel ve toplumsal sorunların toplumsal uzlaşma ve barışla demokratik çözümü hedef alınmalıdır. Tarihsel önyargılar, demokrasi korkusu ve iktidar hırsı bagajlardan atılmalıdır. Ortak vatan, demokratik cumhuriyet hedefine birlikte ve eşit koşullarda ulaşmanın yolu birlikte bulunmalıdır" değerlendirmesinde bulundu.
MHP'Lİ AKÇAY: 251 ŞEHİDE, 2 BİN 194 GAZİYE NE DİYECEK
MHP Grubu adına konuşma yapan MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, yıllar boyunca din kisvesi ve cemaat maskesiyle topluma ve devlet kurumlarına sinsice sızan FETÖ'nün, bir virüs gibi toplumu ve devlet kurumlarını felç ettiğini dile getirdi.
"Devlet, onun bunun yuvalanacağı, informel yapıların sızıp gizli gündemini icra edeceği bir yer değildir, olmamalıdır." ifadesini kullanan Akçay, "Devlet, Türk milletinin siyasi teşkilatlanması, egemenliğinin güvencesi, istikbalinin garantisidir. 'Bu cemaat benden, şu tarikat senden, bu grup, o lobi, bu loca ondan' diyerek, devletin hücrelerine kadar sızma girişimlerinin ne büyük badirelere yol açtığı artık görülmüş olmalıdır" dedi.
15 Temmuz'un; anlamsız çekişmelerin, sonuçsuz polemiklerin, demagojilerin, sert kutuplaşmaların bitmesi gerektiğini gösterdiğini aktaran Akçay, "15 Temmuz’un üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen bu konuda hala mutabakat sağlanamamıştır. Oysa düşman bellidir, canına kast edilen Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletidir. Bu düşmanlara karşı birleşemeyeceğiz de neye karşı birleşeceğiz'" diye sordu.
Akçay, şunları kaydetti:
"FETÖ'cü hainler Türkiye'nin varlığını, milli birliği ve bütünlüğünü, demokrasiyi hedef alırken, bazı siyasetçiler 15 Temmuz darbe girişimi hakkında 'tiyatro, kontrollü darbe' gibi söylemlerle FETÖ'cü hainlerin propagandasını yapmışlardır. 15 Temmuz kalkışmasına 'tiyatro, kontrollü darbe' diyenlerin bizatihi kendileri kontrollü siyasetçilerdir. 15 Temmuz'a 'tiyatro, kontrollü darbe' diyerek FETÖ ağzıyla konuşanlar 251 şehide, 2 bin 194 gaziye ne diyecekti? Hatta bunlardan bazı siyasetçiler, FETÖ'yle mücadele sürecinin basın özgürlüğüne yönelik bir tehdit olduğunu bile söylemiş, FETÖ kuruluşlarına sahip çıkmış, FETÖ'cü tutukluları meydanlarda alkışlatmıştır.
İhanetin özgürlüğü olmaz, millete karşı suçun özgürlüğü olmaz, cinayetin özgürlüğü olmaz, işgal heveslerinin özgürlüğü olmaz, darbeye teşebbüsün özgürlüğü hiç olmaz.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra, FETÖ ile acil etkin mücadele edilsin, Türkiye tekrar darbe tehdidiyle karşı karşıya kalmasın diye OHAL yasası çıkarılmıştır. OHAL, millete karşı alınmış bir karar değil, tam tersine millete pusu kuran hainlere karşı alınmış Anayasal ve acil bir tedbirdir. OHAL yasası ile kamu kurum ve kuruluşlarında, bürokraside, güvenlik teşkilatlarımızda, üniversitelerde, ekonomide ve sosyal hayatta FETÖ ile topyekun ve süratle mücadele edilmiştir ve edilmektedir. Ancak FETÖ'nün siyasi kurumlar içindeki ayakları hala açıklığa kavuşturulamamıştır. Bunlar utanmaz bir şekilde hala FETÖ'cü hainleri sinsice arkalamaktadır."
''UCUZ MALİYETLİ MAŞA, TRUVA ATI"
Erkan Akçay, ABD’nin ve bir kısım batılı devletlerin, 15 Temmuz ve terör örgütleriyle ilgili ikiyüzlü tavırlarının, tehlikenin geçmediğini gösterdiğini dile getirerek, FETÖ'cü hainlerin, terör örgütü PKK'dan sonra ABD ve Avrupa'nın ikinci gözdesi haline geldiğini söyledi.
ABD ve Avrupa'nın FETÖ'nün avukatlığına soyunduğunu, suç ortaklığının gün gibi ortaya çıktığını belirten Akçay, "Çünkü FETÖ, bunların ucuz maliyetli maşasıdır, Truva atıdır" dedi.
15 Temmuz'da darbe ve işgal girişiminde hedefine ulaşamayan hainler ve efendilerinin, ekonomik operasyonlara da giriştiklerini vurgulayan Akçay, ekonomik dengelerle oynanarak, kur üzerinde baskı kurarak, sıcak para kozu kullanarak, Türkiye'nin köşeye sıkıştırılmak istendiğini ifade etti.
Akçay, "15 Temmuz darbesinin siyasi elemanları ve FETÖ'nün siyasi bağlantıları, siyaset kurumu içindeki unsurları tespit edilip yargı önüne çıkarılmalıdır. Aksi takdirde, 15 Temmuz darbe girişimi tüm yönleriyle aydınlatılamayacak, FETÖ'cü hainler devletten tam manasıyla temizlenemeyecektir. FETÖ'nün en son ferdi yakalanıp adalete teslim edilinceye kadar FETÖ ile mücadeleye devam edilmeli, Pensilvanya'daki terörist başı ülkemize getirilerek yargılanmalıdır" diye konuştu.