180 acele kamulaştırma yasal mı'
CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hülya Güven, HES’ler için gerçekleştirilen ‘acele kamulaştırma’ ile ilgili olarak Başbakan Sayın Recep Erdoğan’a sorduğu soru önergesine, Orman ve Su İşleri Bakanı’nın ‘EPDK tarafından yapılacak kamulaştırmaların Danıştay kararıyla 2004’te durdurulduğu ve o tarihten itibaren kamulaştırma yapılmadığı’ cevabını verdiğini, halbuki AKP iktidarı döneminde bu güne kadar 180 adet acele kamulaştırma kararı alındığını belirtti.
İZMİR- CHP PM Üyesi ve İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hülya Güven, 24 Kasım 2012 tarih 28477 sayılı Resmi Gazete’de yayınlandığı gibi, Adıyaman Tut ilçesinde tesis edilecek Doğankaya Hidroelektrik Santralı için acele kamulaştırma kararının alındığı örneğini vererek Bakan’ın soruyu cevaplarken ‘kamulaştırma yapılmıyor’ şeklinde verdiği yanlış beyanını eleştirdi.
SADECE GEÇEN YIL 121 ACELE KAMULAŞTIRMA YAPILDI
Güven, bu örnekleri çoğaltmanın mümkün olduğunu belirterek şu açıklamayı yaptı: “Bakanlar Kurulu Kararları ile 2007 yılının Temmuz ayından 2012 Ağustos ayına kadar 162 adet acele kamulaştırma yetkisi Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) verilmiştir. 2012’nin ilk 8 ayında 75, sadece Haziran ve Ağustos ayları arasında ise 46 karar verilmiştir. Durum böyle iken nasıl EPDK tarafından yapılacak kamulaştırmaların Danıştay tarafından 2004 yılında durdurulduğu ve o tarihten bu yana acele kamulaştırma kararı alınmadığı cevap olarak veriliyo? O zaman bu kamulaştırmaların hiç biri yasal değil. Kaldı ki bunlarla ilgili 120’nin üzerindeki davada 100’ün üzerinde yürütmeyi durdurma ve iptal kararı da çıktı. Kararlarda projelerin açıkça hukuka, kamu yararına, anayasaya, kanunlara, uluslararası anlaşmalara, akla ve bilime aykırı olduğu ortaya konulmuştur. AKP hükümetinin çiftçiyi ve doğal yaşamı hiç düşünmediği çok açık olarak görülmektedir. AKP’li Bakan yurttaşlara ve meclise doğruyu söylemekten kaçındığı gibi, çiftçilerimiz ve devlet açıkça zarara uğratılıyor.” Ayrıca akarsularımızın su kullanım haklarının da HES’leri kuran firmalara verildiği göz önüne alındığında, gelecekte yurttaşlarımızın nasıl bir durumlarla karşı karşıya kalacaklarını düşünmek daha da korkutucudur. Suyun ticarileşmesi sonucunda tarlalarını sulayamayan, bahçesine sebzesini ekemeyen yurttaşlarımız şehirlere göç etmek zorunda kalacaklar, işsizlik ve yoksulluğun artmasıyla da sosyal patlamalar ortaya çıkabilecektir.