AK Parti İzmir Gençlik Kolları asılan pankartla ilgili ayrıca şu mesajı yayınladı: Türk siyasi tarihimizin utanç ve rezalet günü olarak gördüğümüz 27 Mayıs'ın 60. Yıl dönümündeyiz. Darbe ve sonrasında Yassıada'da yaşananların hepsi pespayelikti. O dönemde yaşananları milletçe hiçbir zaman kabul etmeyeceğiz. Yassıada'da bir hukuk katliamı yaşandı, hukuk cinayeti işlendi. Başbakan Adnan Menderes ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar insan dışı muameleler gördü. Adnan Menderes’in asılmadan önce de şiddet gördüğü bugün artık herkes tarafından konuşulur vaziyettedir.
Türk demokrasi tarihinin en büyük lekelerinden biri olan ve milletimizin vicdanında derin yaralar bırakan 27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden 60 yıl geçse de, hem darbe süreci hem de Yassıada’da yapılanlar hafızalardan asla silinmiyor. Türkiye’de darbe geleneğinin başladığı bu karanlık gün ve devamında yaşananlara duyulan öfke ve hüzün, merhum Başbakan Adnan Menderes’i geri getirmese de, millette içten içe yanmaya başlayan bir ateşin ilk kıvılcımı olmuştur.
1960’tan sonra da irili ufaklı birçok darbeye ve farklı teşebbüslere maruz kalan demokrasimiz, milletin sevdiği ve seçtiği bir ‘beyefendi’nin idam edilmesiyle çok ciddi bir şekilde sarsıldı ve askıya alındı. Merhum Adnan Menderes’in idamıyla birileri bu ülkede bir darbeler tarihine parantez açtı. Virgülleri 12 Eylül ve 28 Şubat ile devam etti ve 15 Temmuz gecesi Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde o parantez ‘’topunuz gelin!’’ diyerek kapandı. Darbeciler tarihin kara çöplüğündeler şimdi.
“15 Temmuz’un onuru”
27 Mayıs 1960, hem demokrasimiz, hem siyasetimiz hem de milletimiz için adeta bir dönüm noktası olmuştur. 15 Temmuz’da gözümüzü bile kırpmadan meydanlara koşmamızın en büyük nedenlerinden biri, merhum Menderes için millet olarak yapamadığımızı bir nevi telafi edebilmek, ileride çocuklarımız o günkü duruşumuzu sorduklarında gururla cevap verebilmek ve onlara hüznü değil gururu miras bırakabilmek idi.
Gücünü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dik ve kararlı duruşundan alan bu gençlik, demokrasimizin ve milletimizin aleyhine atılacak en ufak bir adımın dahi karşısında durmaya ve bu uğurda kendini siper etmeye hazırdır. Bu durum 15 Temmuz 2016’dan itibaren sadece bir ilkesel duruş olmaktan çıkmış, hayatımızın geri kalanında hicap ve hüzün duymakla onur ve şeref duymak arasında bir seçim yapma noktasına gelmiştir. Birer birer şahıslarımızın meselesi olmaktan çıkmış, nesil olarak çocuklarımıza ve çocuklarımızın yaşadığı Türkiye’ye bırakacağımız mirasın konusu haline gelmiştir. Dolayısıyla milletin iradesine karşı yapılan her türlü teşebbüse böyle bir düşünceyle yaklaşan, özgüveni yüksek, akıllı, eğitimli, cesur, yerli ve milli bir gençliği bu yoldan döndürebilecek herhangi bir dünyevi güç bulunmamaktadır.
1960 darbesini gerçekleştiren ve devamında Adnan Menderes ve arkadaşlarını idama mahkum eden zihniyetle olan kavgamız, onlar bu ihtiraslarından vazgeçmediği sürece devam edecek. Milletimizin liderimize ve partimize emanet ettiği hukukunu, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da canımız pahasına koruyacağız. Kendisini milletine adayanları, millete hizmetkarlık edenleri 27 Mayıs’ın hüznü ve 15 Temmuz’un onuru ile savunmaya devam edeceğiz. Söz de karar da milletindir. Biz, halkın gücünün üzerinde bir güç tanımadık bugüne kadar. Bundan sonra da tanıyacak değiliz.
Şerefli ve onurlu milletimize saygı ve şükranlarımızla...