Ege Postası
Geri

AK Partili Elitaş, 'Erdoğan-Özel' görüşmesinin bilinmeyenlerini anlattı

AK Parti Genel Başkan Vekili Mustafa Elitaş, ekonomi ve siyaset gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan-Özel görüşmesine dair yorumu sorulan Elitaş, "Vatandaş, Türkiye'de siyasetin yumuşamasını istiyor. Ülkeyi normalleştirme sürecine götürmemiz lazım. Ancak bunu yumuşatarak gerçekleştirebiliriz" diye konuştu.
AK Partili Elitaş, 'Erdoğan-Özel' görüşmesinin bilinmeyenlerini anlattı
Haberler / Politika
8 Temmuz 2024 Pazartesi 10:01
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra AK Parti'nin ikinci önemli ismi Genel Başkan Vekili Mustafa Elitaş Ekonomi gazetesinin sorularını yanıtladı.

Ekonomi ve siyasetteki “normalleşme” sürecinin detaylarını anlatan Elitaş, “AK Partili seçmenlerin büyük bir kısmı CHP ile AK Parti’nin görüşmesini çok olumlu buluyor” açıklamasını yaptı.

"104 SAYFALIK VERGİ TASLAĞINI GÖRMEDİM"

Elitaş'ın sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

Bir süredir gündemimizde vergi paketi hazırlığı var. Temmuz ayında Meclis’ten geçer mi?

AK Parti’nin en büyük özelliği bütün görüşler dile getirilir, bütün tartışmalar yapılır ama çoğunluğun kararı hepimizin kararıdır. Çünkü demokrasi budur zaten. Bizim milletvekili arkadaşlarımız, bana Genel Başkanvekili olarak, bakanımıza, Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımıza, Genel Başkan Vekilimiz Efkan Bey’e, grup başkanımıza, komisyon başkanımıza görüşlerini iletiyorlar. Diyorlar ki; “Bunun şöyle yan etkisi olabilir, şunu da ilave etsek olur”. 

Süreçle ilgili katkı veren var, “zamanlaması yanlış” diyenler var. Bunların hepsi bir süzgeçten geçiriliyor, iş âlemiyle tartışılıyor, konuşuluyor. Kamuoyunda dolaşan 104 sayfalık bir taslağı inanın görmedim. Biz bir siyasİ partiyiz, siyasi partiler vasıtasıyla ülke idare ediliyorsa siyasi partilerin temsilleri Parlamento da yer alıyorsa sonra da siyasi parti grubumuzla istişare ederiz. Bu taslak nereden verildi, nasıl verildi bilmiyorum ama iyi bir şey oldu. Vatandaş bize bir şey söyler, her kesim görüşleri dile getirir. Biz de bunları süzgecimizden geçiririz. Yetkili arkadaşlarımızla, ilgili arkadaşlarımızla değerlendiririz. Ve sonuca ulaştırırız.

Uygulanan ekonomik programı gelinen nokta itibariyle değerlendirir misiniz?

Program çok iyi gidiyor. Bunu neye dayanarak söylüyorum CDS’lere bakarak. Biliyorsunuz CDS’ler yüzde 9’lara (900 puan) yaklaşmıştı. CDS nedir? Sigorta primi veya risk primi. Bugün ülke dış dünyadan borçlanırken 900’lerden 260 puanlara düşen bir risk primimiz söz konusu. Daha da güzel sonuçlar çıkıyor. Son bir yılda hemen hemen 100 milyara yakın bir para girdi. Kur korumalı mevduat döviz cinsinden yarı yarıya düştü. Kur korumalı mevduattan eğer biz bu tedirginliği alırsak güven tesis etmeye gerek yok. Beklenti yönetimini, ekonomi programımızı götürmekteki kararlı davrandığımız, bunu iyi değerlendirdiğimiz takdirde kur korumalı mevduattan da çözülmeye başlayacak.

Bu ekonomik programın vadesi 2026. Bu süre sonuna kadar güçlü destek sürer mi?

Cumhurbaşkanımız hemen her konuşmasında 2026 yılını işaret ediyor, programın arkasında. Bizim yaptığımız programda ufak tefek sapmalar olabilir. Hazine Maliye Bakanımızın götürdüğü bizim de sonuna kadar destek olduğumuz, tuttuğuna canı gönülden inandığımız çok iyi şekilde yürüyen bir program var. 

Bu program yalpalamadan sağa sola vurmadan, kararınca gidiyor. Tam gaz değil ama rölantide de değil… Düşük vitesle de değil, aracı yormak yerine, normal bir şekilde, en az maliyetle en verimli şekilde yol almak için gayret gösteriyoruz. Yolda farklı şeyler olabilir, çevirmeler olabilir. Bizim dışımızda olan hadiselerle yurt dışında gelişen olaylar gerçekleşebilir. Mesela Avrupa Merkez Bankası’nın, FED’in alacağı kararlar, Ukrayna ya da başka yerlerde ortaya çıkabilecek olaylar gibi...

"ONSUZ YAŞANAMAYACAK HALE GELEN TEŞVİK, TEŞVİK DEĞİLDİR"

Genel yatırım teşvikleriyle ilgili bir çalışma var mı?

Doktorlar “çocuklara yürüteç vermeyin veriyorsanız zamanını koyun” derler. Eğer bir çocuğu yürüteçten almazsanız o çocuk yürüteçsiz 5 yaşına da gelse yürüyemez hale gelir. Onun için her şeyi kıvamında vermek gerekir. Yani iş dünyamızın teşviki ne kadar alacağını, nasıl alacağını, nasıl ayakta duracağını adeta bir vitamin gibi değerlendirmesi lazım. Onsuz yaşanamayacak hale gelen bir teşvik, teşvik değildir!

EYT NEREDEYSE DEPREM MALİYETİNİN 3'TE 1'İ KADAR

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, EYT’nin muhalefetin baskısıyla kabul edildiğini söyledi. Buna nasıl bakıyorsunuz?

Şu bir gerçek; bu senenin sonunda 750 milyar lira civarında bir maliyet ortaya çıkacak. Ortalama kurdan baktığımızda Türkiye bütçesine maliyeti 30 milyar dolar civarında bir rakam. Depremin toplam maliyeti 104 milyar dolar. Bu 104 milyar dolar, ekonomik kayıplarla birlikte maliyet. Herhalde 60-70 milyar dolar kısmı imalat. Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 13’ünü temsil eden bir bölgede ortaya çıkan bir hasar var. Bugün biz EYT ile ilgili 2024 yılında depremin maliyetinin 3’te 1’ini harcamış olduk. Ve emekli olan o insanlar şimdi “iş arıyoruz” diyorlar. 

Hatırlarsınız; EYT’den 2023 yılında yaklaşık 2 milyon kişi emekli olacak. “Bu 2 milyon kişinin emekli olmasının sistemde ve ekonomide ne kadar hasar getireceğini lütfen ekonomist arkadaşlar iyi değerlendirsin” dedik. Onun üzerine oturduk, konuştuk, dedik ki “EYT’den emekli olanlar bir ay içerisinde aynı kuruma müracaat ettikleri takdirde yüzde 5 sigorta priminden indirim sağlayalım teşvik edelim” dedik. Bir kısmı “Yok” dedi, “Olmaz” dedi. Bir kısmı da aynı şekilde devam etti. Ama “Olmaz” diyenler şimdi “Para yetmiyor, ben tekrar işe girmek istiyorum” diyor. Öyle tahmin ediyor ki; ortalama yaşları 45 civarında. 45 civarında bir yaş içinde olan arkadaşları da aynı işletme geri almayabiliyor. Çünkü onda herhalde kıdem tazminatıyla ilgili belki bir sıkıntı çıkabilir. Ondan dolayı devam ettirmeyebilirler.

Yerel seçimlerin ardından siyasette başlayan, 'normalleşme' sürecini ve gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Parlamentoda gerginlik olduğunda, Meclis Başkanvekili, grup başkanvekillerini arka odaya çağırır, "Arkadaşlar ortamı yumuşatalım" der, "Normalleştirelim" denmez. Normal, zaten işin akışıdır, kurallara uymaktır. Siyasetin normal akışı; biri bir fikir beyan edecek, karşı taraf da o fikrin eksiklerini, tamamlayıcı yönlerini ortaya koyacak veya tamamen yanlış olduğunu ifade edecek. Siyasetin normali bu. Ama siyaset son zamanlarda aşırı gergin bir ortamda yapılıyor. Özellikle seçim zamanlarında...

"SEÇMENİMİZİN BÜYÜK KISMI CHP İLE AK PARTİ'NİN GÖRÜŞMESİNİ OLUMLU BULUYOR"

Demek ki yumuşama denilen şey, siyasetin kendi kuralları içine girmesidir. Milletin özlem duyduğu budur. AK Partili seçmenlerin büyük bir kısmı, CHP'yle AK Parti'nin görüşmesini çok olumlu buluyor. Geçtiğimiz günlerde bir araştırma şirketi getirdi; Sayın Bahçeli'yle Sayın Özgür Özel'in görüşmelerini MHP'liler de çok olumlu buluyor. İşin enteresan tarafı CHP'liler daha az olumlu buluyor. Niye öyle olduğunu da tam bilemiyorum, onu kendileri değerlendirirler. Biz ülkeyi idare eden bir siyasi parti olmamız hasebiyle kim olursa olsun, iktidarların en büyük görevi uhuletle ve suhuletle bu işi götürebilmektir.

Özgür Özel, "Siyasetin konuşmadığı, el sıkışmadığı yerde, başka odaklar el ovuşturmaya başlıyor" dedi. Bu ifadeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğru, o söyleme ben de katılıyorum. Ben onu hep tarif ediyorum. Arkadaşlara da sık sık söylerim. Ne zaman ki; Türkiye iyi bir yolda, iyi bir adım attı, kötü niyetliler ortaya çıkıyor. Bu kötü niyetliler dışarıdaki sahiplerinin taşeronluğunu yapma yolunda hareket ederlerse, önce parlamentoyu itibarsızlaştırırlar. Parlamentoyu itibarsızlaştırırken de bunu siyasetçiler vasıtasıyla yaparlar.

El sıkışmayarak, yumruklarını birbirine göstererek, kaba kuvvetle ya da sadece kaba kuvvet, darp değil, dille de aşırı bir kaba kuvvet olabilir hareket edilirse sıkıntı olur. Biliyorsunuz, dil yarasının ağırlığı çok farklıdır. Öbür yara geçebilir ama dil yarası kolay kolay geçmez. Tedavisi zor olan, ilacı bulunmamış bir unsurdur. Bu buradan başlar ve halka da yansımaya başlar. "Zaten bu parlamentodan bir şey olmaz, bunlar şöyle böyle adamlarmış" derler. Önce siyasetçilerin davranış şekillerini sorgularlar. Sonra aldıkları maaşlarını vesairesini sorgularlar. Sonra başka meselelere girmeye başlarlar. Halbuki demokrasinin olmazsa olmazı milletin temsilcileridir, milletin iradesidir.

Sayın Bahçeli'nin 'yumuşama' ile ilgili açıklamaları ne anlama geliyor?

Sayın Bahçeli, Türkiye'deki yumuşamanın çok doğru olduğunu, çok uygun olduğunu söylüyor. Şu bir gerçek ki; Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Bahçeli'nin 15 Temmuz 2016'den beri yaptıkları ittifak, ittifaktan da öte bir dostluk. Saygı çerçevesinde, nezaket çerçevesinde, olağanüstü bir şekilde devam ediyor. 8 sene dolmak üzere.

"KILIÇDAROĞLU'NUN GİDİŞİNİN YUMUŞAMA SÜRECİNDE ETKİSİ VAR"

Kemal Kılıçdaroğlu'nun, CHP'nin genel başkanlığından ayrılması, Özgür Özel'in gelmesi siyasal iletişimi kolaylaştırdı mı?

Şimdi etkisi var tabii. Vatandaş bunu bizden istiyor. 2002'den bu tarafa 22 yıl geçmiş, 18 sandık önümüze konulmuş. Hele bir yılda 3 sandık ortaya koymuşuz. Yani vatandaş artık bu gerilimden rahatsız oluyor. Türkiye'de siyasetin yumuşamasını istiyor. Ülkeyi normalleştirme sürecine götürmemiz lazım. Ancak bunu yumuşatarak gerçekleştirebiliriz. Sayın Kılıçdaroğlu, "Kaçak Saray" diye başladı, "İşgal edilmiş bir yer" dedi. "Ben onunla gitmem konuşmam" dedi. 7 Ağustos'ta Yenikapı'ya nasıl geldi, acaba gelmek mi istemedi... Çünkü, 7 Ağustos'ta 15 Temmuz Darbe Girişimini lanetledi, arkasından "Kontrollü Darbe" dedi.

"SAĞOLSUN, 15 TEMMUZ'DA O BOMBANIN ALTINDA OLAN KİŞİ ÖZGÜR ÖZEL'Dİ"

15 Temmuz gecesi, tüm milletvekillerimizi Ankara'ya davet ettik. 85 civarında AK Partili milletvekili geldi. Ben Kayseri'deydim. Oradan Meclis Başkanımızla görüştük. "Meclisi açalım" dedik. Kayseri'den CHP'nin genel başkan vekilleri hem Sayın Özgür Özel'le, hem Sayın Engin Altay'la, hem Sayın Levent Gök'le konuştum. Parlamentoya davet ettim. "Geliyoruz" dediler. Geldiler, sağ olsun o gün o bombanın altında olan kişi Özgür Özel'di. O girişimin darbe olduğunu içinde ruhuyla hissetti. Ama Sayın Kılıçdaroğlu Bakırköy Belediye Başkanı'nın evinde televizyonun önünde oturarak darbeyi izledi. Sayın Özgür Özel 15 Temmuz günü Meclis'te kürsüdeydi. Hatta bizim bir arkadaşımızın ceketini giyerek kürsüde konuştu.

Sayın Özgür Özel ile geçtiğimiz hafta yayınladığımız söyleşimizde, Şangay'ı kastederek kişi başına "4 bin 500 dolar geliri değil, 45 bin dolar olan yöne gideceğiz" dedi. 45 bin dolardan kasıt AB... Böyle bir ayrımı ortaya koydu. Siz böyle bir ayrıma nasıl bakıyorsunuz, bir de AB ile Gümrük Birliği anlaşmamız var.

Özgür Özel'e bir daha sorun bir araştıralım. Mesela bir siyasi partiye üye olan bir başkasına üye olamaz, bir spor kulübüne üye olan bir bakasına üye olamaz... Ama Şangay 5'lisi ile AB herhalde birbirini engellemez diye tahmin ediyorum. Biz şunu söylüyoruz; 1994'deki Gümrük Birliği'nin revize edilmesi şart. CHP'den Sayın Özel'den beklentimiz şu. Kendisi Sosyalist Enternasyonel'in başkan yardımcısı olmuş. Orada Gümrük Birliğini gündeme getirmeli. AB'de de Sosyalist Enternasyonel'e dahil olan partiler etkin. Şunu söylemeli; AB dünyadaki 70'e yakın ülke ile serbest ticaret anlaşması (STA) yapıyor. Biz Gümrük Birliği gereği o ülkelerin AB ile STA'larına uymak mecburiyetindeyiz. Ama o muhatap üçüncü ülke, buna uymak zorunda değil. Biz ayrıca o ülkelerle yeniden STA yapabilmeliyiz. Gümrük Birliği bu şekilde düzenlenmeli. Bu hem Türkiye ekonomisi hem de dış politika ile ilgili; Gümrük Birliği tek ses olmamız gereken bir nokta.

ERDOĞAN-ÖZEL GÖRÜŞMESİNİN AYRINTILARI

CHP ile güzel görüşmeler oldu. O görüşmelerimizde not tutuldu. Niye not tutuldu? Onu bilmiyorum. Onlar tutuyor diye biz de not tuttuk. Satır satır da yazdık. Alışkın olmadığımız bir şeydi. Diplomatik işlerde not olur. Ben pek çok kez siyasi görüşmelere katıldım ama hiç not tutulmadı. Bu tür görüşmeler, bir uzlaşma varsa ya metne dökülür veya söylenen şeyler varsa orada bilgi paylaşılır; "Şöyle olsun biz böyle düşünüyoruz, öyle yapıyoruz" diye. Ama söylenen sözleri farklı noktaya doğru götürüp, farklı algılarla yapılması kurallara uygun bir iş değil.

SARAY MI? GENEL MERKEZ Mİ?

İki siyasi partinin genel başkanı görüşüyor. Ama aynı zamanda ülkenin Cumhurbaşkanının görüşmesi. Nitekim Sayın Cumhur- başkanımız Külliye'de randevu verebilirdi. Sayın Cumhurbaşkanımız, bize ilettik biz de onlara sorduk; "Külliye'yi mi istersiniz, Çankaya Köşkü'nü mü, Genel Merkez mi istersiniz? Tercihi sizin" dedik. Sayın Özgür Özel de çok teşekkür etti. Genel Merkezi tercih etti.

"GÜZEL KARŞILADILAR"

Koltukla ilgili durum şu: Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Devlet Bahçeli ile görüştüğünde, nasıl bir koltuk daha varsa, Sayın Özgür Özel'le yapılan görüşmede de aynı koltuk var. Yani Sayın Cumhurbaşkanı'nın birini, AK Parti'de kabul etmesiyle, Çankaya Köşkü'nde, Külliye'de ya da herhangi bir mekânda kabul etmesi arasında bir fark yok. Bu onun Cumhurbaşkanlığı makamını kaldırmaz. CHP ev sahipliği yaptığında, koltukları yan yana koymuş, ona da diyecek bir şeyimiz yok. Çünkü ev sahibi öyle demiş. Sayın Cumhurbaşkanı'nı da nezaketli karşıladılar. Biz de teşekkür ediyoruz bu nezaketleri için. Çok güzel hazırlanmışlar. Güzel karşılama oldu. (CUMHURİYET)

 

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Ege Postası