EGEPOSTASI - İzmir Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanı’nın yaptığı açıklamalara yönelik: “LGBTİ+’lara, resmi evlilik niteliği taşımayan bazı ilişki pratiklerine ve HIV’le yaşayan kişilere yönelik açıklamalarından haberdar olmuş bulunmaktayız. Nefret söylemleri, temelinde insan hak ve özgürlükleri ile tarihsel kazanımları ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Asıl mücadele edilmesi gereken bu ayrımcı ve nefret dolu anlayıştır. Nefret söylemlerine karşı yaptırımlar getirmenin ve bu ifadelerin engellenmesi gereklidir. Cinsel yönelime dayalı ayrımcılık da ırka, renge ve kökene dayalı ayrımcılık kadar ciddi bir sorundur. Dünyanın ırk ayrımcılığı konusundaki utanç verici deneyimleri, tarihsel bağlam ile birlikte düşünüldüğünde bu tespitin ne kadar önemli olduğu ortadadır. Ne yazık ki ülkemizdeki benzer nefret söylemleri bununla sınırlı değildir. Bu açıklamaların yeni nefret suçları yaratma potansiyeli nedeniyle haklı bir endişe içerisindeyiz. Taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve kanunlarımız ışığında nefret söylemlerinin cezasız kalmaması gerektiğine inanıyor, Diyanet İşleri Başkanını yaptığı ayrımcı ve nefret içerin konuşması sebebiyle kınıyoruz. Bir kez daha nefrete inat yaşamı savunmaya devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla bildiriyoruz.” İfadelerini kullandığı basın bildirisine AK Partili Kaya sosyal medya hesabından sert sözlerle tepki gösterdi.
“Terörist sevicilerle yan yana durmakta hiçbir beis görmeyen, eli kanlı çocuk katillerinin siyasal uzantılarını bağrına basan İzmir Barosu” ifadelerini kullanan Kaya, Ankara ve İzmir Barosu’ndan yapılan açıklamaları hadsizlik olarak değerlendirdi. AK Partili Kaya’nın açıklaması şu şekilde oldu:
“İslam'ın evrensel değerlerini ifade ettiğinden dolayı, Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Ali Erbaş hakkında Ankara ve İzmir Baroları tarafından yapılan hadsiz açıklamalar, bu güruhun ifade özgürlüğünü kendinden başkasına tanımayan otoriter eğilimini bize bir kez daha göstermiştir. Ankara Barosu'nun yazılı açıklamasına baktığımızda, "çağlar öncesinden gelen ses" ifadesiyle açıkça kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'e hakaret edildiğini görüyoruz. Burada mesele Diyanet değil, İslam'dır. Bir kurumdan ziyade İslam dinine düşmanlık yapılmıştır. Bu kabul edilemez! Terörist sevicilerle yan yana durmakta hiçbir beis görmeyen, eli kanlı çocuk katillerinin siyasal uzantılarını bağrına basan İzmir Barosu da Diyanet'e "nefret söylemi" suçlamasında bulunmuş. Asıl nefret söylemi teröre arka çıkmak, asıl nefret suçu terörü cesaretlendirmektir. Mübarek Ramazan ayını ifa ettiğimiz şu günlerde ifade etmek isterim ki, çağlar öncesinden gelen o kutlu ses ebediyen semada yankılanmaya ve kalplerde karşılık bulmaya devam edecektir. Zira o sesi koruyacak olan, sahibidir.”