Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararına konu olay, 2004 yılında Antalya’da yaşandı. Şehir planlamacısı ve gemi kaptanı olan çiftin, 21 Aralık 2004’te prematüre olarak bir kız çocukları dünyaya geldi. “İleri derecede prematüre, 1090 gram ağırlık, solunum sıkıntılı” durumda olduğu değerlendirildiğinden bebek, Antalya Devlet Hastanesi’ne sevk edildi.
Gazete Habertürk'ten Fezvi Çakır'ın haberine göre; hastanenin yenidoğan ünitesinde bakıma alınan bebek, bir süre sonra taburcu edildi. 20 Nisan 2005’te bebek 5 aylıkken başka devlet hastanesinde bebeğe prematüre retinopatisi (bebeklerde görülen ve körlükle sonuçlanabilen bir göz hastalığı) teşhisi konuldu ve erken doğuma bağlı olarak her iki gözünde de görme yetisinin olmadığı tespit edildi. Bu tespit üzerine çift, Sağlık Bakanlığı aleyhine Antalya 1. İdare Mahkemesi’nde 35 bin TL maddi ve 15 bin TL manevi tazminat isteminde bulundu.
30 BİN TL MANEVİ TAZMİNAT ÖDENECEK
Antalya Devlet Hastanesi’nde bebeğin tedavisini yürüten hekim, mahkemeye gönderdiği dilekçede, taburcu işlemleri sırasında aileye bebeğin ilgili bölümlerde kontrole getirilmesi konusunda bilgi verildiğini söyledi. Adli Tıp Kurumu’ndan alınan raporda ise prematüre bir bebekte doğumdan sonraki 4 ile 6’ncı haftalar arasında ilk göz muayenesinin yapılması gerektiği, 4 haftalıkken bebeğin taburcu edilmesinden sonraki ilk 2 hafta içinde göz muayenesinin yapılmasının uygun olduğu ve bu hususun aileye bildirilmiş olması gerektiği belirtildi.
Raporda ayrıca taburcu belgesinde bebeğin genel kontrole çağrıldığının kayıtlı olduğu ancak kontrole geldiğine dair bir tıbbi kaydın bulunmadığı ifade edildi. Hekimin aileye göz muayenesi hakkında öneride bulunduğuna dair beyanının mahkemece kabulü halinde idarenin hizmet kusuru bulunmadığı kaydedildi. Bu rapor üzerine mahkeme, 23 Ocak 2008’de davayı reddetti. Danıştay 10. Dairesi ise yerel mahkemenin kararını maddi tazminat yönünden onarken, manevi tazminat yönünden bozdu. Daire, “ilk muayenede geç kalınması” nedeniyle olayda hizmet kusurunun bulunduğunu belirterek aileye 30 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
"MADDİ TAZMİNAT DA VERİLMESİ GEREKİR"
Çift, 11 Ağustos 2014’te AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. Yüksek Mahkeme, ailenin maddi tazminat talebinin reddedilmesinin “kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlali” olduğuna karar verdi. Kararda, “Görme yetisini tamamen kaybetmiş olmanın kişide işgücü kaybı, yaşam boyu bakım giderleri gibi maddi zararlara sebep olacağı bilinen bir olgudur. Bunun doğal sonucu olarak kişide yalnızca manevi zararın değil maddi zararının da meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bu zararın idarenin hizmet kusuru sonucu ortaya çıktığı konusundaki tespitler dikkate alındığında sadece manevi tazminat değil maddi tazminat da verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır” denildi.