İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Adana Balkan Türkleri Yardımlaşma ve Kültür Derneği’ni ziyaret etti. Akşener, ziyaretinde şunları söyledi:
“BİZİ SURİYE’DEN GELEN SIĞINMACILARLA BİR TUTMAYA KALKIŞANLARIN ELİNİ KIRARIM: Ben, önce Anadolu’dan Yunanistan’a orayı her birinizin atası gibi, anası babası gibi, anasının babasının dedesi gibi; Yunanistan’ı şenlendirmek üzere, Müslümanlaştırmak üzere, Türkleştirmek üzere Anadolu’dan uzun bir yolculukla, Drama’ya gönderilmiş bir ailenin kızıyım. Bunanla da gurur duyuyorum, her biriniz gibi… Yani Osmanlı Devleti’nin; İslami yönü en hassas, Türklük şuuru en yüksek ailelerin içinden seçip o bölgelere gönderdiği ailelerin bugünkü torunlarıyız, çocuklarıyız. Yani bizi Suriye’den gelen sığınmacılarla bir tutmaya kalkışanların elini kırarım.
BALKAN KADINLARINI SAKIN OLA Kİ DÜŞMAN EDİNMEYESİNİZ: Ne mutlu bize, Atatürk’ümüz de bizim hemşehrimiz. Anadolu Türkü olarak gidip, Orayı Müslümanlaştırmış, Türkleştirmiş ailelerin çocukları olarak; orayı kaybettikten sonra ne olmuş biliyor musunuz? Gel demişler, sorgulamadan gelmişiz. Şimdi birçoğunuz bilir ama konuşmaz. O gidiş-gelişlerden itibaren, arada üç tane göç daha var. Aynı bölge içinde üç göç daha var. Büyük bir mezalim içinde kendi içinde göç var, tam üç defa. O göçlerin büyük bölümünü kadınlar yaptı. Balkan kadınlarını sakın ola ki, Balkan Türklerinin kadınlarını sakın ola ki, ey erkekler; düşman edinmeyesiniz. En büyük özelliğimiz unutmamaktır. Biz iyiliği de unutmayız, kötülüğü de unutmayız. Ve anlatmaya devam ederiz. Çünkü biz, bu göçler esnasında çocuklarımızdan vazgeçtik. Anlatmadık, onunla yaşadık. Ondan sonra canı isteyen, canı sıkıldığı zaman bize ne kadar hakaret varsa etti. Kimse bilmedi, çünkü konuşmadı.
KÜSMEDİK: Büyük mal, mülk bıraktık. Özellikle mübadele ve sonraki göçmenler için söylüyorum… Fabrika bırakanlar oldu. Bin dönümün üstünde, yekpare toprak bırakanlar oldu. Ailelerimizin büyüklerinin Osmanlıya verdiği borçlar vardır, onları almadılar. Geldiler; işçi, maraba, amele oldular. Ama çalıştılar. Sizin için çalıştılar. Hakaretle karşı karşıya kaldık. Ama bu devlet bizimdi, bu ülke bizimdi, Anadolu bizimdi. Küsmedik. Hiç para derdine düşmedik. Ne olursa ona, ‘baş üstüne’ dedik. Çocuklarımız arasında paralı askerlik yapan son derece azdır. Vatan görevi biliriz, çocuklarımızı göndeririz. Bunu da sağlayan analardır. Çünkü en büyüklerimizin, nelerden vazgeçtiğini biliriz.
HAKARETLERE MİSLİYLE CEVAP VERME KARARI ALDIK: Anadolu bizim için son gidilecek yerdir. Bizim başka gidilecek yerimiz yoktur. Bu topraklar bizim için kutsaldır. Onun için bu ülkenin kurucusu, banisi, kurucu liderimiz, Atatürk’ümüz; ona yanlış yapan bizim için cıstır, cıs. Atatürk’ün anasına söylenmeyen şey kalmadı. Benim babamın ailesi, Atatürk’ün ailesini bilirdi. Oradan pek çok anı var hayatımızda. Zübeyde Hanım; ehli kitap, kâmil bir Müslüman kadınmış. O kadına, utanmadan her türlü hakareti edenler, elini kolunu sallayarak gezip… Ama Atatürk’ümüze… Bu milleti millet yapmak için gayret etmiş… 57 yaşında ölmüş, 57 yaşında. Hiç gün yüzü görmeden ölmüş. Bu ülkeyi bağımsız hale getirmiş Atatürk’ümüze bir Fatiha’yı çok görenler. Bundan sonra işiniz çok kolay değil. Bundan sonra işiniz çok zor. Çünkü artık biz, bu tür hakaretlere misliyle cevap verme kararı aldık.”