Altıok, referandum sürecinde ve hemen sonrasında İzmir’de ve Çanakkale’de gözaltına alındıktan sonra tutuklanan öğrencileri ziyaretinden sonra yaptığı açıklamada, gençlerin temel ortak sorununun gözaltında kötü muamele, kalabalık koğuşlar ve uzun tutukluluk süresi olduğunu belirtti.
YSK’nın seçim kararını protesto eyleminde gözaltına alınan ve tutuklanan Emine Akbaba, Enise İlgin ve Ezgi Toker’i ikinci kez ziyaret eden Altıok, referandum akşamı Alsancak’ta gözaltına alınan ve ardından tutuklanan Burcu Akyüz, İdil Gökalp ve Sultan Kayaoğlu’yla da görüştü.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım kente gelmeden önce olası protestoları önleme amacıyla 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü eylemine katılmış olmaları gerekçe gösterilerek 16 Mart’ta Çanakkale’de gözaltına alınıp tutuklanan Senem Ögüdücü, Zekiye Balık, Neriman Uçak, Bahar Sarıgül ve Bese Yeklitaş isimli üniversite öğrencilerini de ziyaret eden Altıok öğrencilerin yaşadıklarını dinledi.
EĞİTİM HAKKI GASP EDİLİYOR
Altıok, öğrencilerin gözaltında kötü muamele gördüğünü ve iddianamesiz uzun tutukluluk süreleri yaşadıklarını belirtti, şunları söyledi:
“Referandum bitti ancak referandum sürecinin adaletsizliği bitmedi. Gencecik üniversite öğrencileri demokratik haklarını kullandıkları için tutuklular ve derslerinden, okullarından geri kalıyorlar. Tümünün sınavları var ve sınavlara girememekten, ders notları ve kaynak kitaplara erişememekten şikayetçiler. Vizelere 1 hafta kala tutuklanan öğrenciler bu yüzden en az bir dönem kaybettiler. Yaşamlarından şimdiden bir dönem çalındı. Tutuklu bulundukları için staj yapamayanlar ve bu hakkı kaybedenler var. Özellikle Çanakkale’de gözaltına alınan ve tutuklanan öğrenciler gözaltı sırasında uygulanan kötü muameleden şikayetçiler. Gençlerin her biri yüzüstü yatırılmış, bağırmalarla, tehditlerle, hakaretlerle gözaltına alınmışlar ve 10 gün gibi uzun bir süre gözaltında tutularak tutuklanmışlar. Polis öğrencilerin kitaplarını ararken “Biz küçücük şeylerden neler çıkardık” ifadelerini kullanmış, öğrenciler de bu yüzden tedirginler. 1 Mayıs eylemlerinin, 8 Mart eylemlerinin gerekçe gösterildiğini ve ortada doğru dürüst dosya bile olmadığını söylüyorlar. 3 aya yakındır bu şekilde tutuklular ve bir an önce serbest kalmayı bekliyorlar. Gözaltı süresinden sonra tutukluluk istemi ile sevk edildikleri mahkemenin ve ikinci kez çıkarıldıkları mahkemenin serbest bıraktığı öğrenciler tutuklama gerçekleşene kadar ısrarla yeniden mahkemeye çıkarılıyor ve üçüncü seferde ne tesadüfse ayrı ayrı çıktıkları mahkemelerde aynı hakim tarafından tutuklanıyorlar. Zekiye Balık tutuklu olduğu süre içinde kalp hastası olan annesini üzüntüye dayanamayarak kalp krizi geçirmesi sonucu yitirmiş. Annesinin cenazesine gitmesine bile izin verilmeyen Zekiye’nin 1 gün sonra taziyeye gidişi İzmir Mv. Atilla Sertel’in çabaları ile mümkün olabildi. Bu nasıl akıl almaz bir öfke ve mesnetsiz bir nefrettir anlamak mümkün değil.
"SİZ FAZLA AKITIYORSUNUZDUR"
OHAL fırsatçılığı ile tıka basa doldurulan koğuşlar kalabalık, su yetmiyor, öğrenciler dilekçe yazmışlar yanıt gelmemiş. Cezaevi Gözlem Kurulu öğrencilere “Siz fazla akıtıyorsunuzdur” demiş. Yaza girdik, havalar ısınıyor, bu öğrencileri suyu bile olmayan koğuşlara hapsedip eğitim haklarını ellerinden almaya kimsenin hakkı yok. Referandum akşamı gözaltına alınan öğrencilerin durumu daha da üzücü. Aralarında daha liseye giden var. Güya referandum akşamı “Evet” kutlamaları sırasında Cumhurbaşkanı’na hakaret etmişler. Suçlama bu ama ortada ne delil var ne video var. Referandum akşamı Evet kutlaması yapanlar bu öğrencilere küfür etmiş ve bunlar da ayağa kalkıp İstiklâl marşını, İzmir Marşı’nı söylemişler. Lise öğrencisi İstiklâl Marşı söylediği için tutuklanır m? Bunun kabul edilebilir en ufak yanı yok. Daha fazla hak gaspı yaşanmadan hemen özgürlüklerine kavuşmaları gerekiyor. Eğer bu suçsa öğrencilerin tamamının tek suçu düşünce ve ifade hürriyeti. YSK’nın kararını protesto etmişler tutuklanmışlar, kendilerine küfür edenlere karşı İzmir Marşı’nı söylemişler tutuklanmışlar, Çanakkale’ye Erdoğan ve Yıldırım gelecek diye gözaltına alınıp tutuklanmışlar. Her biri son derece naif, pırıl pırıl öğrenciler. İçeride adli tutukluların dilekçelerini yazıyorlar, mektuplarını okuyorlar, onlara yardımcı olmaya çalışıyorlar. Hepsi son derece moralli, sağlıkları yerinde, tek istedikleri özgürlükleri.
Kefen giyerek bağlılık bildirmedikleri bunun yerine bilime inandıkları, sorguladıkları ve hak aradıkları için sistemli şekilde ülkenin dört yanından alınarak suç isnat edilmeye çalışılan bu öğrencilerin mahkemeye çıktıklarında serbest kalacağı aşikar. İktidar güdümündeki kefen muadili önü ilikli cüppe giyen hakim ve savcılar bu gerçeği bilerek eziyet ve yıldırma amaçlı iddianameyi geciktirerek süreci zorluyorlar.
Bizler bu öğrencilerin seslerini her platformda duyurmaya devam edeceğiz. Haksız yere özgürlüğü elinden herkesin özgürlüğe kavuşması için mücadeleye devam edeceğiz.”