2023 Haziran’da gerçekleştirilmesi plnlanan ancak tarihi konusunda sürekli muhalefet ve iktidarın karşı karşıya geldiği, Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanının da belirleneceği genel seçimler için seçim atmosferine girilirken partilerin oy oranları da sık sık gündeme gelmeye başladı.
Partiler, sahada mevcudiyetlerini ölçmek için anket çalışmalarına başlarken son partilerin son durumu ise merak konusu oldu.
Öte yandan; Sözcü Gazetesi’nden Ruhat Mengi, Türkiye’nin önde gleen iki anket şirketi olan Yöneylem Araştırma Şirketi'nin sahibi Derya Kömürcü ve ORC’nin kurucusu Mehmet Pösteki ile partilerin anket çalışmalarına ilişkin kapsamlı bir röportaj yaptı.
KARARSIZLAR ERDOĞAN’A DÖNMEYECEK
Yöneylem Araştırma Şirketi'nin sahibi Kömürcü: “Cumhurbaşkanı Erdoğan aday olursa oy verir misiniz” diye soruyoruz. “Kesinlikle oy veririm” diyenler yüzde 30.7. “Erdoğan'a asla oy vermem” diyenler yüzde 60.
■ Sayın Kömürcü, geçtiğimiz günlerde aralarında Yöneylem, ORC, Metropoll, Optimar, PİAR gibi şirketlerin bulunduğu 9 kamuoyu araştırma şirketinin Temmuz ayı araştırmalarının ortalaması yayınlandı. Cumhur İttifakı yüzde 38.3, Millet İttifakı yüzde 41.1, AKP yüzde 31.3, CHP yüzde 26.8, İYİ Parti yüzde 14.3 ve Zafer Partisi'nin de 2.8 ile diğer küçük partileri geçtiği sonuçlar ve insanlar 9 şirket deyince etkileniyorlar. Sizce farklı şirket araştırmalarının ortalaması alınabilir mi?
Bence kesinlikle alınamaz, bu yapılan elmalarla armutları kıyaslamaya çalışmak gibi bir şeydir aslında, çünkü “örneklem” bu işte en önemli noktalardan biri ama onun ötesinde aynı örneklemle çalışıyor olsanız bile aynı illerde, aynı sayıda, aynı oranlarda anket yapıyor olsanız bile anketlerin doğruluğu ve güvenilirliği açısından “denetim süreci” de çok önemlidir. Biz Yöneylem'de yüzde 100 kontrol yapıyoruz, yani yaptığımız her görüşme geri dönülür, kontrol edilir ve anketör kaynaklı veya bazen seçmenden kaynaklı bir hata varsa bu anlaşılır. Bütün bu kontrolleri yaptıktan sonra ortaya çıkan ürün sağlıklı ve bilimsel olur. Ben başkaları adına konuşamam ama şunu biliyorum; Türkiye'de çok az araştırma şirketi örneğin yeni seçmenleri örneklemine gerektiği oranda dahil ediyor, çünkü onları bulmak çok zor. Şöyle düşünün; bugün 18-22 yaş aralığında olan yaklaşık 6 milyon genç var, bunlar ilk defa oy kullanacaklar ve toplam seçmenin yüzde 10'undan fazlasını oluşturuyorlar.
GENÇLER ARASINDA CHP ÇOK YÜKSEK OY ALIYOR
Eğer örnekleminize onları dahil etmezseniz, örnek veriyorum; 2400 kişilik bir örneklemde bunun yüzde 8-10'u aralığındaki kısmı ilk defa oy kullanacak seçmen olmazsa bulduğunuz sonuçlar farklılaşır, çünkü bu yeni seçmenlerin siyasi tercihleri anne babalarından oldukça farklı. Örneğin, bizim Cumhuriyet Halk Partisi'ni yüksek buluyor olmamızın sebeplerinden biri bence bu, çünkü bu ilk defa oy kullanacak gençler arasında CHP çok yüksek oy alıyor, AKP'nin 7-8 bazen 10 puan üzerinde destek aldığını görüyoruz.
■ Şu anda bakıyorum, ORC'nin yaptığı araştırma sizin söylediğinizi birebir doğrulamış; 24-29 Temmuz arasında ilk kez oy kullanacak gençler arasında yapılmış ve yüzde 22.5 CHP'ye oy veriyor, 11.9 AKP'ye oy veriyor, burada dediğiniz gibi 10 puan fark var ve bir başka şirketin anketinde ortaya çıkmış.
Şunu ifade etmek istiyorum, aynı ay içindeki farklı araştırmaları kıyaslamak önemli olabilir tabii ama bence asıl esas olan aylık görünümden çok belli bir trendi görmeye çalışmaktır. Bir araştırma şirketi bir ay belli bir partiyi bir oranda bulup sonra bunu 5 puan yüksek veya 5 puan düşük buluyorsa o araştırmada sorun var demektir. Çünkü ülkede o kadar radikal değişiklikler olmuyor, trendi görmeye çalışmak lazım. Ben bundan 4-5 ay önce şunu ilk defa ifade etmiştim, demiştim ki “AKP Türkiye'de ilk parti olma özelliğini kaybedebilir, trend bunu gösteriyor. Çok büyük kopuşlar yok ama istikrarlı bir şekilde oy gerilemesi görüyoruz, bu devam ederse birinci parti olma özelliğini yitirebilir” demiştim. Nitekim son 3 aydır ya CHP'nin gerisinde kaldığını ya da binde 1, binde 5 gibi farklarla biraz önde olabildiğini görüyoruz, dolayısıyla bu bize önümüzdeki süreçte gerçekten AKP'nin birinci parti olma özelliğini yitireceğini ve bunun karşılığında da en güçlü aday olarak Cumhuriyet Halk Partisi'nin birinci parti olabileceğini gösteriyor. Yani, CHP yüzde 30 sınırını geçemedi ama geçebildiği durumda önümüzdeki seçimin birinci partisi olarak CHP'yi görebiliriz. Bunu kuvvetlendirebilecek bir şey olarak da cumhurbaşkanı adayının açıklanması CHP'ye bir ivmelenme sağlayacaktır açıkçası, cumhurbaşkanı adayı açıklandığı takdirde CHP'ye olan ilginin yerelde de, taşrada da çok daha fazla artacağını düşünüyorum.
İttifak tercihi sorulduğunda kararsızların oranı düşüyor
■ Avrasya Araştırma Şirketi son anketinde AKP yüzde 27.1, CHP daha yüksek; yüzde 28.2 çıkmış, Çarşamba günü PİAR anketinde ise AKP yüzde 28.1, CHP yüzde 28.5 olarak verilmişti, birbirine çok yakın değerler. Sizin araştırmanızda AKP yüzde 23.6, CHP yüzde 23.5 çıkmıştı. Bu fark örneklem farkından mı oluşuyor?
Bizde de kararsızlar ve oy kullanmayacaklar dağıtıldıktan sonra CHP'nin rakamı 29.4, AKP 29.6, yani ikisinin arasında binde 2'lik yani araştırmanın hata payının çok altında binde 2'lik bir fark var, İYİ Parti ise 14.9.
■ Kararsızların dağıtılması da bu işlemi yapan kişinin öngörüsüyle değişemez mi, bu dağıtmada emin olmak zor değil mi?
Ben zaten doğru bulmuyorum, hiç tercih ettiğim bir şey değil. Biz alanın fotoğrafını çekmek istiyoruz, seçim sonucu açıklamıyoruz, alanın fotoğrafında yüzde 20 kararsız ve oy kullanmayacak varsa bence Türkiye'nin durumunu tespit ederken bunu ifade etmek gerekir ama kamuoyunda “kararsızları ve oy kullanmayacakları dağıtınca oy oranları nasıl oluyor” diye bir baskı var, bir şekilde geçmiş seçimlerle bir kıyaslama da yapılmak isteniyor ama biz özel olarak şunu yapıyoruz; “kararsızım” diyenlere ayrıca analiz yapıyoruz, “Kararsız olsanız bile kendinizi hangi partiye yakın hissediyorsunuz” diye soruyoruz, kararsız olmaya devam ederse “Partiler arasında kararsız olabilirsiniz ama Cumhur İttifakı'na mı, Millet İttifakı'na mı daha yakınsınız” diye sorduğumuzda bu yüzde 11 olan kararsız oranının yüzde 4'e kadar gerilediğini görüyoruz. Yani, bir seçmen örneğin muhalefete oy vermeye kararlı ama CHP'ye mi versem, İYİ Parti'ye mi versem konusunda kararsızım diyor. İttifak tercihini sorduğumuzda Cumhur İttifakı'yla kıyaslandığında yüksek oranlarda Millet İttifakı'nın tercih edildiğini görüyoruz.
Bir diğer nokta, şunu söyleyeyim; bu seçmenler sadece bir soruya cevap vermiyorlar, “kararsızım, oy kullanmayacağım” diyenlerin cumhurbaşkanlığı tercihlerine baktığımızda “Erdoğan'a asla oy vermem” diyenler yüzde 50'nin üzerinde çıkıyor, Türkiye genelinde bu rakam yüzde 58, elinizdeki raporda da görürsünüz, “muhalefet adayına oy vermeyi düşünüyorum” diyenler çok daha yüksek çıkıyor, dolayısıyla burada onların siyasi tercihlerine yönelik bir öngörüde bulunabiliyoruz. Bu benim kişisel olarak tahminim değil, verilere bakarak, çapraz analizler yaparak kararsızlara, oy kullanmayacağım diyenlere dair bir bakış geliştirmeye çalışıyorum. Benzer bir şey; “Erdoğan mı, Kılıçdaroğlu mu” diye sorduğumuzda da bu kararsızlar, oy kullanmayacaklar ne şekilde dağılıyor diye baktığımızda iddia edildiği gibi “Bu kararsızlar Erdoğan'a geri dönecekler” gibi bir tablo açıkçası görünmüyor, bunu ifade etmek isterim.
OY KAYBI CİDDİ BOYUTLARDA, ÜSTÜ ÖRTÜLEBİLECEK GİBİ DEĞİL!
■ İktidara yakın bir gazetenin, yakın bir köşesinde bir araştırma şirketi “AKP oy kaybı yaşıyor ama ekonomide, siyasette olumlu gelişmeler olursa oylar geri dönüyor, kalıcı kayba dönüşmüyor, CHP'de de oy sıçraması yoktur, İYİ Parti de verilen oranların 5 puan gerisinde” demiş, nasıl bu kadar farklı sonuçlar olabilir?
Ben hiç katılmıyorum, tablo da hiç bu şekilde değil, çok net söylemek gerekirse AKP 24 Haziran 2018 son seçimdeki oy oranının 12 puan altında ölçülüyor bugün, bu çok ciddi bir oy kaybı demektir. MHP'nin de seçimdeki oyunun 5 puan altında olduğunu görüyoruz, yani Cumhur İttifakı'nın oy kaybı çok ciddi boyutlarda, bu hiç üstü örtülebilecek bir şey değil, çok net görünüyor. İkincisi, bizim araştırmalarımızın gösterdiği başka bir bulgu var ki bence çok önemli; geçtiğimiz sene boyunca AKP oylarını belli bir seviyede koruyabiliyordu ama son 3 aydır bu kararsızları ve oy kullanmayacakları dağıtmadan önce yüzde 25'in altında ölçüyoruz, AKP'nin oyunun yüzde 25'in altına düşmüş olması artık ona sempatiyle bakan ve sürekli onu destekleyen çekirdek, sadık seçmeninin de partiden ufak ufak kopmaya başladığını gösteriyor. Bu bence yeni bir gelişme siyasette ve takip etmemiz gerekir ama 3 aydır bunu görüyor olmamız önemli bir şey, “AKP artık yüzde 30'un altında” diyebiliyor olmamızın sebebi de bu.
“AKP OYLARI MUHALEFETE GEÇMEZ” TEZİ YANLIŞ, BU OY GEÇİŞİ VAR!
Geçtiğimiz sene yüzde 30'a demir atmış görünüyordu, zaten şu anda 30'un altına düştüğü için CHP 30'u geçemese bile birinci parti olabilme ihtimali beliriyor. AKP'den CHP'ye oy geçmiyor tezi yanlış, bu oy geçişi var, “Son seçimde AKP'ye oy verdim” diyen 100 seçmenden 6-7'si bugün “CHP'ye oy vereceğim” diyor, 5'i “İyi Parti'ye oy vereceğim” diyor, dolayısıyla muhalefete geçiyor bu insanlar. AKP oyları azalıyor, CHP oyları artıyor ama CHP 30'un üzerine geçemedi, AKP 30'un altına gerilediği için şu anda CHP'nin birinci parti olarak göründüğü araştırmalar var, geçtiğimiz ay bizde de binde 5'lik bir farkla CHP birinci parti oldu.
SEÇMEN HAYAL KIRIKLIĞINDAN DOLAYI AKP'DEN KOPUYOR!
■ Siyasetteki veya ekonomideki gelişmelere göre sonuç değişebilir tezi için ne diyorsunuz?
Temmuz ayı içinde asgari ücrete zam yapıldı, emekli, maaşlarında artış oldu, 3600 ek gösterge düzenlemesi yapıldı, dış politikada gelişmeler oldu, Putin'le tahıl koridoru meselesi halledildi, eğer durum söylendiği gibiyse AKP'nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oy oranına bir katkı sağlaması gerekirdi ama yine bu ay yaptığımız araştırmada böyle bir yükseliş olduğunu görmüyoruz. Dolayısıyla, şu anda Türkiye'deki seçmenin temel motivasyonu ekonomi, seçmenin cebine giren cebinden çıkan para çok önemli, seçmen burada duyduğu hayal kırıklığından dolayı AKP'den kopuyor ama bunun ötesinde mesela Türkiye'nin bir yönetim krizi yaşadığını, devletin kapasitesinde bir sorun olduğunu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden kaynaklı da sorunlar olduğunu görüyor. Tam da bu yüzden zaten 3 seçmenden 2'si –bunun içinde AKP'liler, MHP'liler de var- parlamenter sisteme geri dönmek istiyor.
SEÇMENLERİN ÜÇTE İKİSİ BAŞKANLIK SİSTEMİNİ, TEK ADAM REJİMİNİ İSTEMİYOR!
■ Anketinizde parlamenter sisteme geri dönülsün diyenler yüzde 66.4 çıkmış.
Evet, dolayısıyla sadece ekonomiyle de açıklayamayacağımız bir kriz var ve o krizden çıkış için bu başkanlık sisteminden, tek adam rejiminden seçmenlerin en azından 2/3si o geçişi gerçekleştirmek istiyor, zaten bence benzer bir tablo oy oranlarına da yansıyor. Baktığımızda Cumhur İttifakı'nı yüzde 35-38 aralığında ölçüyoruz, bunun karşısında da yüzde 60'ın üzerinde bir muhalefet bloğu var gibi görünüyor. Tek tek bakarsak mesela; CHP+İYİ Parti yüzde 45'i bulmuş durumda, bu çok yüksek bir oran, Türkiye siyasetine yön vermek için önemli bir oran, buna bir de 6'lı masadaki diğer partilerin oylarını eklediğimizde yüzde 50 civarında oy oluyor, tabii bunun yanında HDP var, dolayısıyla muhalefet yüzde 60'ın üzerinde bir alanı kaplıyor.
KILIÇDAROĞLU ERDOĞAN'DAN 9-10 PUAN ÖNDE!
■ “Muhalefetin cumhurbaşkanı adayındaki belirsizlik oyları etkiliyor” söylemi doğru mu?
Tabii bu seçmenin merak ettiği bir şey; muhalefetin cumhurbaşkanı adayı kim olacak? Ama zaman içinde gördük ki herkes belli fikirlere alışmaya başladı, örneğin en başta Kemal Kılıçdaroğlu ismi gündeme geldiğinde “Asla olmasın” diye tepki gösterenlerin bugün çok ciddi bir şekilde “Kemal Kılıçdaroğlu'na oy veririm ve kazanır” dediğini görüyoruz. Dolayısıyla, muhalefet tarafında bir konsolidasyon var, artık yüzde 50'nin üzerine çıkmış durumda. Bundan 1,5 yıl önce “Erdoğan karşısında Kemal Kılıçdaroğlu'na oy verir misiniz” diye sorduğumuzda seçmenin tercihi yüzde 29 çıkmıştı, bugün Erdoğan'ın 9-10 puan önüne geçmiş durumda, yüzde 48 “Ben Kılıçdaroğlu'na oy veririm” diyor, “Erdoğan'a oy veririm” diyenler yüzde 38. Buna kararsızları, oy kullanmayacakları dağıttığınızda 45'e 55'lik bir tablo var, son ayda Kılıçdaroğlu Erdoğan'dan 9 puan daha önde görünüyor. Biz aynı zamanda seçmenin algısını ölçmeye çalışıyoruz, “oy tercihiniz bir yana sizce kim kazanır” diye de soruyoruz, artık yüzde 65'in üzerinde muhalefetin kazanacağına olan inanç pekişmiş durumda.
“ASLA OY VERMEM” DİYENLER YÜZDE 60!
Dolayısıyla, aday tartışması iktidarın yapmak istediği, muhalefeti zorlamak, 6'lı masada bir tür uyumsuzluk varmış gibi göstermek için çabaladığı bir şey ama seçmen nezdinde bunun bir yansıması olduğunu en azından şimdilik ölçmüyoruz, bu ay itibarıyla gördüğümüz bu. Bu araştırmalar sağlıklı, çünkü birbirini destekleyecek sorular soruyoruz. Hiçbir aday ismi söylemeden “Cumhurbaşkanı Erdoğan aday olursa ona oy verir misiniz” diye soruyoruz, bu onun oy potansiyelini gösteriyor. “Kesinlikle oy veririm” diyenler yüzde 30.7, oy oranı bu, “Asla oy vermem” diyenler yüzde 60, buradan oy potansiyeline dair bir fikrimiz oluyor.
EN BÜYÜK SİYASAL GÜÇ ‘ERDOĞAN GİTSİN' DİYENLER
Herhangi bir isim olmadan “Erdoğan mı, muhalefet adayı mı” diye sorduğumuzda da Erdoğan'ın oy oranı yüzde 33 civarında çıkıyor, “Muhalefetin adayı kim olursa ona destek veririm” diyenler yüzde 54. Bu tabloya bakınca şunu söylemek mümkün; Türkiye'nin şu anda en büyük siyasal gücü “Erdoğan gitsin” diyenler. İktidarı değiştirmek isteyenler çok kararlı, bu nedenle muhalefet bir arada durduğu ve bir hata yapmadığı sürece özellikle cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma ihtimali çok yüksek, bunu Meclis'teki çoğunlukla taçlandırabildiği durumda önümüzdeki dönemde Türkiye'nin sorunlarını çözmek açısından da çok büyük avantajı var. Erdoğan ancak seçime katılımı azaltarak kendi oy oranını arttırabilir, bu bir stratejidir.
■ Nasıl yapabilir bunu?
HDP ile 6'lı masa arasında bir gerginlik çıkmasını sağlayarak ya da –demokrasilerde hiç tercih ettiğimiz bir durum değil ama- HDP'nin kapatıldığı durumda HDP seçmeninin sandığa gitmemesi yönünde bir siyasal ortam yaratılabilir.
■ Normal olarak o öfkeyle HDP seçmenin muhalefet kanadına oy vermesi beklenmez mi?
Olabilir ama muhalefetin orada ne kadar doğru mesajlar verebildiğiyle ilgili, sonuçta o gerginlik nasıl yönetilecek bunu görmek gerekir.
■ Suriye politikasında iktidar şimdi CHP'nin önerisi olan “Esad'la görüşme, anlaşma” yoluna gidecek gibi görünüyor. Suriye konusundaki bir gelişme, az sayıda mülteci gönderme gibi gelişmeler oyları değiştirir mi?
Evet ya da hayır demem spekülatif olur, şu anda ölçemeyeceğimiz bir şey ama öngörü olarak şunu söyleyebilirim; pozitif bir etkisi olacaktır, Türkiye'nin temel sorunlarından biri de sığınmacılar konusu ve orada yapılacak dikkat çekici bir şovun gerçekleştirilmesi durumunda olumlu etkisi olabilir ama en önemli sorun olan ekonomik kriz çözülmediği sürece “bu seçim kazandırır mı” diye sorarsanız zannetmiyorum ama oy oranlarında bir artış sağlayabilir.
ORC Araştırma Şirketi'nin Genel Müdürü Pösteki: Bu verileri ilk kez SÖZCÜ'ye açıklıyorum. Toplumda 6'lı Masa'ya güven Mayıs'ta 45.7, Haziran'da 50.6 Temmuz'da 54.9, bugün ise yüzde 57 oranına ulaştı.
■ Sayın Pösteki, yaptığınız araştırmada ilk dikkatimi çeken şey ilk defa oy kullanacak olan –Z kuşağı- gençlerde yüzde 27 yani çok yüksek bir oranda kararsız çıkması. İlk kez oy kullanacaklar seçim sonucunu belirleyecek deniyor, sizce neden bu kadar çok kararsız var ve seçim sonucunu nasıl etkileyecek?
Onları diğer yaş gruplarından ayıran en büyük özellik teknolojinin içinde büyümüş olmaları, fazla zeki ve bilgili olmaları. Dünyada yaşanan gelişmeleri yakından takip ediyorlar, standartlarını dünyanın her yerindeki yaşıtlarıyla kıyaslıyorlar. Güvenlerini kazanabilmek için yapılacak en tutarlı şey; gençliklerini yaşayabilecekleri bir gelecek vaat etmek ve onları sağlamaktan geçiyor. Bu durumda iyi ve nitelikli eğitim sağlamak, görüşlerine herhangi bir baskı ve ceza uygulamamak, en önemlisi de liyakatin ön planda olacağı ve torpilin biteceğine dair onları inandırmak. Bu konuda ciddi güvensizlikleri var. Onlara liderlerden, Batılı ülkelerdeki yaşıtlarından hiçbir eksiklerinin olmadığı bir gelecek sunulması durumunda ülkenin gerçek sahipleri olduklarının hatırlatılması durumunda bu tablolar değişecektir. Öncelikli istekleri baskıdan uzak olmak, kurallarla boğulmamak, kendilerini özgür hissetmek.
LİDERLER SAHAYA İNDİKÇE KARARSIZLAR AZALMAYA BAŞLADI!
Bu kararsız oranı bundan 4-5 ay önce daha da yüksekti; yüzde 40-45 bandındaydı, hiçbir lidere güvenmediklerini belirtiyorlardı, zaman içerisinde liderlerin sahaya çıkmasıyla, gençlere yönelik yaptıkları PR çalışmalarıyla gerek Kılıçdaroğlu olsun, gerek Meral Akşener olsun onların güvenini kazandıkça bu durum biraz daha aşağı inmeye başladı, zaten oranlara baktığımızda da 2 partinin öne çıktığını görüyoruz; Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ Parti. AK Parti'nin biraz daha geride kaldığını, yüzde 10-11'lik bir kesim için tercih edildiğini görmekteyiz.
GENÇLERDE İKTİDARA OLAN ÖFKE BİTMİYOR!
■ Yüzde 11.9 değil mi?
Evet, ilk defa oy kullanacak seçmenlerin sadece 11.9'u AK Parti'ye oy vereceğini söylüyor. Yanında bazı küçük partiler de mevcut ama şöyle bir gerçek var; şu anda insanlar artık 3 lidere bakıyorlar. Bu sadece genç yaş grubunda değil, orta yaş grubunda da, yaşlılarda da aynı şekilde. Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve Akşener. Bu 3 liderin etrafında toplanmış durumda, diğerlerine güvenip güvenmeme noktasında sıkıntılar yaşıyorlar. Az önce söylediğim gibi bu torpil, baskı vs. meseleleri, diğer ülkelerdeki yaşıtlarıyla kıyas meseleleri, bundan dolayı iktidara olan öfkeleri bitmiyor. “AK Parti gidince bunlar bitecek mi” diyorsunuz, kesinlikle geçmeyecek, zaten geçecek olsa açık ara farkla Cumhuriyet Halk Partisi'nin veya İYİ Parti'nin birinci olduğunu görürdük, gençlerde kararsız oranı hala birinci.
■ Gençlerin oyları partilerde ne kadar fark yaratacak?
Şöyle, mesela 22.5 CHP'nin oyu var, kararsızlar dağıtıldıktan sonra bu yüzde 30'a ulaştı, bu yüzde 30'luk kesim totalde 3 milyon civarında seçmen ediyor, totalde tüm partilere olan etkisi 5-6 puan. Bunun içinde en büyük pastayı şu anda Cumhuriyet Halk Partisi alacak gibi görünüyor, çünkü kararsızları şu anda orantısal olarak dağıtmıyoruz, hatalı olduğu için dağıtamıyoruz, bunun normalde Cumhuriyet Halk Partisi'nin yüzde 35'leri bulması gerekiyor. Fakat son zamanlarda geldiğimiz süreçte örneğin bu kararsızlardan AK Parti'ye oy gitmemesi gerekiyor ama orantısal dağıtım yaptığımızda AK Parti'nin 11.9 oyu 16-17 oluyor. Bu yüzden karasızlara “kendilerini en yakın hissettikleri partileri” de soruyoruz, mesela yüzde 27 kararsız gençlere sorduğumuzda onları yarısından, yüzde 50'lik bir oranda “Hiçbirine yakın hissetmiyorum” cevabını alıyoruz. Bu yüzden zaten kararsızı dağıtmadan en başa koyarak yazıyoruz. Ama onlar da isteklerinin gerçekleşeceği konusunda güven duyarlarsa bu oran da değişebilir.
CUMHUR İTTİFAKI ŞU AN 33.9'A GERİLEMİŞ DURUMDA
■ Demek ki gençlerde hala güven duygusu eksik ve bunu tamamlayan parti kazanacak.
Aynen öyle. Genel seçmen üzerinden değerlendirdiğimizde iktidar partisinin 2018 genel seçimlerinde almış olduğu 42.6'lık bir oy var, bugün baktığımızda bu oy sadece bizim araştırmalarımızda değil birçok araştırma kuruluşunda yüzde 27-28 bandına gerilemiş durumda, kayıp yaklaşık 15 puan. Yine iktidar ortağı MHP'ye baktığımızda 2018 seçimlerinde yüzde 11.1 oy almışlar, bugün yüzde 7'lik baraj sınırı etrafında olduklarını görmekteyiz, ciddi bir sorun yaşamaktalar. Cumhur İttifakı olarak değerlendirdiğimizde ise 2018'de oy oranı 53.7 olan Cumhur İttifakı'nın şu an 33.9'a gerilediğini görüyoruz, bunun da yaklaşık 20 puan olduğunu tespit ettik. Millet İttifakı'ndaki 2 parti 2018'de yüzde 33.9 almış, bugün baktığımızda 46.5 seviyesine çıkmış. İktidardaki oy kaybının temel nedenlerini araştırdığımızda da ekonomik durum ve ekonomik krizin reddedilmesi sebebiyle “AK Parti bu krizi çözer” inanışının her geçen gün tükenmesi. Başka bir deyişle “krizin varlığını kabul etmeyen krizi çözemez” inanışının artması. Bunun yanı sıra Kılıçdaroğlu'nun son dönemdeki söylemleri, İYİ Parti'nin eskisinden daha güçlü görünmesinden dolayı AK Parti'nin alternatifsiz sağ parti konumunu kaybetmesi ve son olarak Sedat Peker'in anlatımlarıyla birlikte AK Parti'nin “Temiz siyasal hareket” efsanesinin tükeniyor oluşu. Bunların hepsi iktidarın oy kaybının temel nedenleri.
ORC İLK KEZ SÖZCÜ'YE AÇIKLADI
Aylar önce bir 6'lı Masa kuruldu, biz de kurulduğu günden beri insanların 6'lı Masa'ya olan güvenlerini ölçtük. Bu verileri ilk defa size söylüyorum şu anda; Mayıs ayında 6'lı masaya güven oranı 45.7, Haziran'da 50.6, Temmuz'da 54.9, bugün ise yüzde 57. Yani toplumun yüzde 57'lik bir kısmı 6'lı Masa'ya güvendiğini belirtiyor. Bunu hem verilerimizden, hem de kişisel gözlemlerimizden net bir şekilde görmekteyiz.
VATANDAŞIN CEBİ BOŞ, ARTIK KANDIRILMAK İSTEMİYOR!
■ Size de aynı soruyu soracağım; bir şirket AKP'den kaybolan oyların kalıcı kayıp olmadığını, gelişmelere bağlı olarak geri döndüğünü öne sürmüş. Sizce doğru mu? “CHP'de oy sıçraması yoktur” demiş, sizde ise oyları yükselişte çıkmış, ne diyorsunuz?
CHP yükselişte, her an birinciliğe geçebilir, başka meslektaşlarımızda birkaç şirkette “birinci” çıktı, tabii bu örneklemle alakalı bir şey. Burada şöyle bir durum var, CHP'nin oyları çok büyük bir şekilde yükselmiyor ama AK Parti'nin oyları gerilediği için CHP ile aynı seviyelere gelmeye başladı, CHP daha avantajlı bir konuma geçti.
Vatandaşın meselelerine değinmek istiyorum, tabii ki en önemli gündem ekonomi. Vatandaşın cebi boş, vatandaş ikna olmak istiyor, artık kandırılmak, oy verip pişmanlık yaşamak istemiyor. Muhalefetin ekonominin nasıl düzeleceğiyle ilgili yüksek sesle demeçler vermesini ve çözümlerini anlatmasını bekliyor, işin gerçeği budur. Bunun yanı sıra biraz da İyi Parti'den örnek vermek istiyorum, İYİ Parti'nin yükselişiyle alakalı çok fazla tepki alıyoruz, başka yerlerden de tepki alıyoruz, zaten araştırma şirketlerinin genel sıkıntısı odur, hoşuna gitmeyen sonuçlar çıktığında siyasiler karalamaya başlarlar, ben şöyle izah edeyim; İYİ Parti, AK Parti ve MHP'den kopan oyların önemli bir kısmını alıyor, ilk kez oy kullanacak kişilerden de önemli oranda oy alıyor, özellikle milliyetçi-muhafakar olan ve Cumhur İttifakı'nın oy deposu olarak gördüğü taşra illeri ve köylerde de ciddi oranda oy alıyor. Meral Akşener'in aylardan beri yapmış olduğu esnaf gezileri sayesinde yine AKP'nin çok güçlü olduğu esnaf ve tüccar bloğundan da alıyor, yani 81 ilde de CHP ve İYİ Parti oy oranlarını arttırmış durumda.
■ Sayın Pösteki, siz 9 ayrı araştırma şirketinin araştırma sonuçlarının ortalamasının alınmasını doğru buluyor musunuz?
Doğru bulmuyorum, çünkü çok taraflı çalışmaların da yapıldığını düşünüyorum. Her şirketin kendine göre bir örneklem metodu bulunmakta, bu nedenle şirketlerin araştırma sonuçlarının ortalamasının alınması hiçbir şekilde doğru değildir. Örneğin, seçmen kavgacı bir üsluptan artık kurtulmak istiyor ama bakıyorsunuz bazı sonuçlarda bu tutum içindeki bir partinin oyları bilinenin çok üstünde çıkmış, o zaman seçmen de şüpheyle yaklaşıyor. Ben bunu yapan kuruluşa sitemde de bulundum, yakın zamanlarda birçok yere “araştırma şirketlerinin denetlenmesiyle alakalı” başvuru da yaptım, araştırma şirketi açmanın bazı kriterleri olmalı. Meslektaşlarımı karalamayı asla düşünmem ama hiçbir saha çalışması yapmadan, masa başında bir grafik hazırlayıp medyaya verenleri görebilirsiniz. O kadar kolay bir hale geldi. Bunu isteyen herkes yapabiliyor ve hemen haber sitelerinde görebiliyorsunuz.