Arslan açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Emek ve alın teri en yüce değerdir. Emek dünyayı değiştiren en büyük güçtür. Türkiye yaşadığı sorunları üreterek ve emeğe hak ettiği değeri vererek aşabilir. Günümüz dünyasında emek sadece kol gücü değildir. Emekçiler fikir üreten, bilim üreten, teknolojiyi geliştiren, sağlıktan, eğitime geniş bir yelpazeyi oluşturmaktadır. Türkiye’nin ekonomik sorunlarının, sosyal sorunlarının tek çözümü vardır o da üretmektir. Türkiye yaşadığı sorunları çözecek potansiyeli vardır. Üretmek için, gelişmek için, kalkınmak için ilk atılacak adım emeğe hak ettiği değeri vermektir.
Son beş yılda 9 bin 515 işçi iş kazalarında hayatını kaybetti
Bugün bir Mayıs’ı kutluyoruz, emekçilerin sorunlarını konuşuyoruz, peki bir önceki yıla göre ne değişt? Koşullar daha da ağırlaştı, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre son 4 yılda 9 bin 515 işçi iş kazalarında hayatını kaybetti. 2018 yılında iş kazalarında hayatını kaybedenlerin sayısı ise 1923’tür. Resmi verilere göre 2017 yılında 359 bin 866 iş kazası yaşandı. Bu kazalarda bin 636 işçi hayatını kaybederken, 4 bin 226 işçi ise sürekli iş göremez durumuna düştü, diğer bir ifade ile kaza sonucu oluşan engeli nedeniyle çalışamaz duruma geldi. Bu olumsuz tablo kabul edilebilir bir durum değildir. İş kazaları ve meslek hastalıklarını önlemek için gerekli tüm önlemler bir an önce hayata geçirilmelidir. Bu tablonun aması, lakini, fakatı, olmaz. Türkiye’nin çalışma yaşamına ilişkin bir diğer sorunu ise reel olarak her geçen yıl düşen, artan enflasyon karşısında eriyen ücretlerdir. Nisan 2019 itibariyle Türk-İş dört kişilik bir ailenin açlık sınırını 2.106,89, yoksulluk sınırını ise 6.862,82 TL olarak açıklamıştır. Asgari ücretin genel ücret halini aldığı ülkemizde çalışanların ise yüzde 80’nin üzerinde bir bölümünün yoksulluk sınırı altında ücret aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ekonomik, sosyal ve kültürel gelişme, kalkınma ancak yeterli ücret politikalarıyla mümkündür.
Emek kutsal, kıdem tazminatı haktır
Türkiye uzun bir süredir büyük bir ekonomik girdabın içine düşmüştür. İşsizlik ve istihdam verileri ürkütücü boyutlardadır, göstergeler bu tablonun daha da vahim hale geleceği yönündedir. Sanayi üretiminde ve büyümede yaşanan gerilemenin sonucu olarak işsizlikte sert bir tırmanış yaşanıyor. Son bir yılda işsiz sayısı 1 milyon 259 bin artarken, istihdam 872 bin kişi azaldı.
İşsizlik tehlikeli boyutlara ulaşırken, hükümet kıdem tazminatına ve işçi ücretlerinden yapılacak yeni kesintilere göz dikmiş durumda. Bu krizin faturasını çalışanların, emeği ile geçinenlerin sırtına yüklemek demektir. Hükümet girdiği bu yanlış yoldan bir an önce geri dönmelidir. Türkiye’nin sorunu kıdem tazminatı değildir. Türkiye’nin sorunu üretimdir, işsizliktir. Kimse şunu unutmasın; emek kutsal, kıdem tazminatı ise haktır. Bu hakkı korumak için sonuna kadar mücadele etmeye hazırız.Türkiye’nin hak ettiği gelişmiş ve refah toplumu olması için tüketim toplumundan bir an önce üretim toplumuna dönüşmesi gerekiyor. Bunun en önemli temeli ise üretenler ve emekçilerdir. Düştüğümüz bu zor ekonomik süreçte emeğe hak ettiği değeri verip ülkemizi düzlüğe çıkarmak gerekiyor. 1 Mayıs barış, demokrasi ve güzel bir gelecek için mücadele günüdür. Haksızlıkların, eşitsizliklerin, adaletsizliklerin olmadığı, aydınlık, eşit ve güzel bir dünyayı göreceğimiz günlere olan inancımızla tüm emekçi kardeşlerimizin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutluyorum. 1 Mayıs’ın, anlamına yakışır bir şekilde dostluk ve dayanışma içinde kutlamak için işçi, memur ve bütün emekçilerimizle birlikte omuz omuza alanlarda olacağız.