Ekonomi yönetimi adeta asgari ücrete asgari zam yapmanın yolunu aramaya başladı. Hükümet, aralıkta kurulacak masayla yeni asgari ücreti belirleyecek. Bu süreçte talepler ve beklentiler erkenden tartışılmaya başlandı.
Yurttaş, yüksek enflasyon ve artan yaşam maliyetiyle geçinmeye çalışırken zam tartışmaları yüzde 17,5 ile yüzde 30 bandına sıkıştırıldı. Merkez Bankası’nın (TCMB) son anketinde piyasa katılımcılarının yılsonu enflasyon beklentisi yüzde 43,14'ten yüzde 44,11'e yükseldi. Böylece ifade edilen zam oranları beklenen enflasyon oranında altında kalıyor. Emekçilere enflasyon kayıplarını telafi etmeyen ve 2025 enflasyonunu da yükleyen senaryolar planlanıyor.
Sene başında 566 dolar eden asgari ücret bugün 497 dolara denk geliyor. Dolar karışında ücret, 2 bin 362 TL değer kaybetti. Ancak Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, ABD’nin Washington kentinde yatırımcılarla bir araya geldiği toplantıda asgari ücrette yüzde 25’lik bir artışın enflasyon hedefleriyle uyumlu olduğunu belirtti.
Yurtiçinde asgari ücret sorularına yanıt vermeyen Karahan’ın ABD’de yaptığı bu çıkış tartışma yarattı. Ayırca Uluslararası Para Fonu (IMF) Avrupa Departmanı Direktörü Alfred Kammer de Türkiye’de asgari ücret artışlarının yılda bir kez yapılması gerektiğini dile getirerek “Mali ayarlama, enflasyon konusunda yardımcı olacaktır” dedi.
Kammer, Türkiye’ye ilişkin sözlerini şöyle sürdürdü: “Ekonomi ekibine iyi iş çıkardıklarını söylemeliyim. Bu çalışmanın devam etmesi ve bu politikaların sürdürülmesi gerekiyor. Türkiye halkı için sancılı bir dönem ve politika yapıcılar için zor bir dönem; ancak kriz riskini azaltmak ve enflasyonu düşürmek için bu gerekli.”
Asgari ücrete düşük zam konusunda yapılan tartışmalara sendikalardan itiraz var. DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Birleşik Metal İş Sendikası Genel Başkanı Özkan Atar, 2025 yılı asgari ücret görüşmeleri komisyonun toplanmasıyla Aralık ayında olacağını hatırlatarak, “Şimdiden, hükümet, sermaye örgütleri ve IMF gibi kuruluşlar aynı dilden açıklamalar yaparak toplumda bir kanaat ve algı oluşturmaya çalışıyorlar” dedi.
Belirlenecek asgari ücretin tüm çalışanlar için çok önem taşıdığına dikkat çeken Atar, “Toplam çalışanların yarıdan fazlası direkt asgari ücrete çalışıyor, diğer ücretlerin seviyesi de büyük ölçüde asgari ücret artışına göre şekilleniyor, hatta toplu iş sözleşmelerinde bile etkileyici faktörlerden diyebiliriz” yorumunda bulundu.
Ekonomi yönetimi tarafından enflasyonun düşmesi için asgari ücretin düşük belirlenmesini, OVP doğrultusunda 2025 yılı enflasyon öngörüsüne göre şekillendirilmesinin dillendirildiğini belirten Atar, şöyle konuştu: “Milyonlarca çalışanın reel ücretlerini düşürerek kendi yarattıkları krizin yükünü yine emekçilere ödetmek istiyorlar. Emeğin ulusal gelirden aldığı payın son 7 yılda yaklaşık 3’te biri oranında gerilediğini ve Cumhuriyet tarihinin en adaletsiz paylaşım dönemini yaşadığımızı hatırlayacak olursak, bunu emekçiler için daha da kötü duruma getirerek, yoksulluğu derinleştirmek, sermayenin kârlarını korumak-arttırmak istiyorlar.
Öncelikle şunu belirtmek gerek 2024’te asgari ücrete ara zam yapılmamasına rağmen, reel ücretlerin tarihsel olarak böylesine geriletildiği böyle bir dönemde dahi enflasyon bu kadar yüksek seyrediyorsa, enflasyonun sebebi asgari ücret ve diğer ücretlerde yapılacak artışlar değildir. Aksine AKP hükümetinin son 4 yılda bilerek ve tercih ederek uyguladığı ekonomik programlar ve sermayenin ürün ve hizmetlerdeki satış rakamları ve doymak bilmeyen kâr hırsıdır.
Açlık sınırının 20 bin TL’yi yoksulluk sınırının 70 bin TL’yi bulduğu bu dönemde, bir ailede 2 kişinin çalıştığını varsayacak olursak, ailenin geliri en az yoksulluk sınırını bulmalıdır. Enflasyon tek haneli rakamlara ininceye kadar, kısa ve orta vadede bu mümkün değil, asgari ücret yılda dört kez güncellenmelidir. Sermayenin dillendirdiği bölgesel asgari ücret gibi tartışmalara asla taviz verilmemelidir. Asgari ücret komisyonuna ve görüşmelerine Türk-İş haricinde tüm işçi konfederasyonları katılmalıdır ve görüşmeler tüm topluma şeffaf bir şekilde aktarılmalı. Tüm çalışanlar ve emek örgütlerinin bu süreçte demokratik baskı oluşturabilmesi için grev hakkı da dahil olmak üzere uluslararası sözleşmelerden kaynaklı hakları tanınmalıdır.” (Duvar)