Açıklamasında idamın yasalarımızdan neden kaldırıldığı, Anayasal olarak idamın geriye dönük uygulanamayacağı, geçmiş yıllardaki kayıp çocuk istatistikleri gibi pek çok bilgiye yer veren Avukat Ahmet Cemil Balyeli, “Keşke tek dertleri çocuklarımız olsa” dedi. Avukat Balyeli, “Çocukların kaçırılması ve istismarının önlenmesi idam ile değil, eğitimle olur. Bu güne kadar bu vakaları önlemek için herhangi bir adım atmayan, sorumlu bakanları görevden almayı aklına dahi getirmeyen Cumhurbaşkanının, derdinin çocuklar olmadığı açıktır. Havuz medyası eliyle bu haberler pompalanmakta olup, toplumda doğan infialden de yararlanarak idam getirilmeye çalışılmaktadır. Bununla amaçlanan ise, toplumun diktaya ve şeriat kurallarına alıştırılmasıdır. Lütfen bu oyuna gelmeyin” diyerek uyarıda bulundu.
TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİ DEFTERİNİ KAPATMASI DEMEK…
Avukat Ahmet Cemil Balyeli, idamın neden gündeme getirildiğini daha iyi anlamak için önce neden kaldırıldığını anlamak gerektiğini belirterek, “İdam cezası AB ve Avrupa Konseyi ülkelerinde yoktur ve getirilmesi de hukuken imkansızdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bir parçası olan ve yine bizim de imzamız bulunan 6 Nolu Ek Protokol’de idam cezası yasaklanmıştır. İdam cezasının ülkemizde tamamen kaldırılması, Erdoğan’ın başbakanlığında, 13 Ocak 2003 tarihinde ‘6 Nolu Protokolün’ imzalanması ile sağlandı. Bugün idamı geri getirmek için öncelikle Türkiye’nin bu protokoldeki imzasını geri çekmesi gerekiyor. İmzanın geri çekilmesi demek, Türkiye’nin bir daha Avrupa Birliği defterini tamamen kapatması demektir. Kanımca Sayın Cumhurbaşkanı’nın arzusu da budur. Türkiye idamı kaldırmadan önce şuna karar vermelidir. Yüzümüz batıya mı, doğuya mı dönük olaca? Vereceğiniz cevaba göre idam konusundaki kararınızı da vermiş olursunuz. Yüzünüz batıya dönük olacaksa idamı kaldıramazsınız, bu kadar basit” ifadelerini kullandı.
ÇOCUK HAMİLELERİ BİLDİRMEYENLERDEN BAŞLANIRDI…
Havuz medyasının bir anda bu olayları gündeme taşımasının nedeninin, kamuoyunun nabzını ölçmek olduğunu savunan Avukat Balyeli, “Cumhurbaşkanımızın yüzünün nereye dönük olduğu açıktır, bu nedenle idamın geri getirilmesinden yanadır. Ancak bunun için kamuoyunun alıştırılması gerekir. Son kertede ‘ben değil toplum istiyor” demek için de meydanlarda seçmenlerini ‘idam isteriz’ diye bağırtmaktan kaçınmamaktadır. Kayıp çocuklar veya çocuk istismarı üzerinden konunun gündeme getirilmesi ise toplumu hassas noktasından yakalama yani aşil tendonundan vurma çabasıdır. Kayıp çocuklar bugün ortaya çıkmış bir olgu değildir. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) adli istatistik verilerine göre, 2008-2016 yılları arasında resmi olarak kayıp müracaatı yapılan çocuk sayısı 104 bin 531’dir. Yıldan yıla artan bu rakamlara rağmen bu güne kadar idam tartışması gündeme gelmemiş, havuz medyasının bir anda bu konuyu keşfetmesi ile gündem oluşmuş ve sonu idama bağlanmıştır. İdamın getirilmek istenmesi ve bu tartışma ile amaçlananın çocuklarımızın korunması olmadığı açıktır. Amaç çocukları korumak olsa, ilk cezalandırılması gerekenler çocuk hamileleri bildirmeyen hastane başhekimleri olmalıdır. Oysa ki bir yıl içinde hastaneye müracaat eden 115 hamile çocukla ilgili gerekli bildirim ve işlemleri yapmayan İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin başhekimi yerine, bu olayı ortaya çıkaran sosyal hizmet uzmanı İclal Nergiz baskıya maruz kalmıştır” açıklamalarını yaptı.
GELSE BİLE LEYLA VE EYLÜL’ÜN FAİLLERİ İDAM EDİLEMEZ
İdamın geriye dönük uygulanamayacağını ifade eden Avukat Balyeli, “İdam getirilse dahi, Leyla ile Eylül’ün ve bundan önce kaçırılıp öldürülen çocukların failleri idam edilemeyecektir. Anayasamızın 38. Maddesi ve evrensel hukuk gereği, “kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.” Anayasayı değiştirip, 6 Nolu Protokolden imzamızı geri çeksek dahi, idam cezasını geriye doğru uygulayamayız. Yani Leyla ve Eylül'ün faillerini artık idam edemeyiz” dedi.