Aytun Çıray ile A'dan Z'ye

CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Egepostası’na konuştu, Türkiye ve İzmir gündemiyle ilgili önemli mesajlar verdi. Sancılı İzmir kongresi için “Pişmanlığım yok” diyen Çıray, Urla villaları ve Urla’daki Balıklıova kriziyle ilgili de konuştu. TBMM’deki Atatürk portresi krizi için sert konuşan Çıray “Kol kırılır yen içinde kalır aşamasını geçtik” dedi. Aytun Çıray ile A'dan Z'ye

Haberler / Genel

6 Şubat 2016 Cumartesi 10:23

PAYLAŞ

EGEPOSTASI - Ülke gündemiyle ilgili iktidara İzmir’den en sert muhalefet eden vekiller arasında yer alan CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Egepostası’na çarpıcı açıklamalar yaptı. Çıray, ülkede hukuk ve demokrasiyle ilgili sıkıntılar yaşandığı için Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar’ın, Urla villalarını, yargı kararına rağmen yıkamadığını vurgularken, aynı ilçede Balıklıova’da verilen yıkım krarlarına ilişkin ise “İki konuyu ayırmak lazım” değerlendirmesinde bulundu. Çıray, sancılı il kongresini de çarpıcı sözlerle değerlendirdi, CHP’de hala genel başkanlık yarışı olup olmadığı konusunda ise “Önce yeni seçilenlerin yürüyüşünü görmemiz lazım” dedi.

Yazarımız Mithat Umutoğulları’nın sorularını yanıtlayan Aytun Çıray, “CHP’nin İzmir’deki kongre sürecinde yaşananlara baktığımızda pişmanlığınız var mı, konuşmaktan hicap duyduğunuz bir konu var mı” sorusuna “Bu süreçte yaptığım hiç bir şeyden pişman değilim. Geçmişte kalmış olarak görüyorum. Şu aşamada parti içi tartışmaları yapmayı çok lüks buluyorum” yanıtı verdi. Türkiye’nin rejimiyle, güvenliğiyle, canıyla, kanıyla, bir büyük yangının içerisinde olduğunu vurgulayan Çıray, “ Asıl konuşmamız gereken budur. Benim siyasi anlayışımı göre hiyerarşi çok önemli ve partililer birbirini koruyup korumakla görevlidir. Hakaretamiz bir söylem olmadığı sürece. Mesela bakın, Türkiye’de demokrasi olsa, hukukun üstünlüğü olsa, Urla Belediye Başkanımız hiç korkmadan, mahkeme kararı çıkmış, o binaları yıkmış olabilirdi. Olmalıydı. Belli ki hukukun üstünlüğüne güvenemediği için, belli ki bazı güçlerin sorun çıkaracağını düşündüğü için, kesinleşmiş Danıştay kararına rağmen AKP iktidarına ait olduğu söylenen binalar yıkılamadı. İşin bu tarafına bakılmalı. Benim bu aşamada temennim, eğer bu belediye başkanımızı aşan, zorlayan, bir hukuki baskı veya başka bir baskı varsa, biz İzmir milletvekilleri ve örgütümüz, başta sayın Aziz Kocaoğlu olmak üzere yetkilerini kullanıp bu işi sonuçlandırmalı” dedi.

BALIKLIOVA KRİZİ
“Yine 'in Urla İlçesi'ne bağlı Balıklıova'da, özel idarenin kapatılması üzerine belediyeye devredilen 74 evin ise Kıyı Kanunu'na uygun olmadığı gerekçesiyle verilen mahkeme kararının uygulanıp evlerin yıkılması konusunda ne diyorsunuz. Bu konuda Urla Belediye Başkanı ile bir görüşmeniz oldu mu” sorusu üzerine Çıray, “Bu iki konuyu ayırmak lazım. Bu konuda belediye başkanımızla konuşmadım. Bu işin tam olarak mahiyetini bilmediğim için yorum yapmak istiyorum. Bu konuya hakim olan arkadaşımız, milletvekilimiz Musa Çam. Bu konuda detaylı bilgiyi o verebilir” demekle yetindi.

MUHARREM İNCE’NİN ZİYARETİ
Aytun Çıray, Muharrem İnce’nin İzmir’e gelerek İl Başkanı Alaattin Yüksel ile görüşmesi hatırlatılıp, “Parti içinde neden sular durulmuyor, genel başkan arayışı hala parti içinde devam mı ediyor. Erken kurultay olabilir mi” soruları üzerine ise şöyle konuştu:
“Yeni yönetime seçilmiş arkadaşlarımızın başarılı olmasını temenni ediyorum. Partimizin çıkarı gereği bu böyle zaten. Daha icraatları belli olmadan eleştirmek doğru değil. Bence arkadaşlara destek olmalıyız. İcraatlarını izlemeliyiz. Ondan sonra eleştiri hakkımız doğabilir. Henüz o konuda bir fikir söylemek için erken ve haksızlık olur. Fıkrayı biliyorsunuz. Adamın birisi yol kenarında otururken, yoldan geçen kişi ‘Sizin köye ne kadar zamanda giderim’ diye sormuş. Diğeri sesini çıkarmamış, sonra da arkasından seslenmiş, ‘Sen ancak bir saatte gidebilirsin’ diye. Adam ‘Az önce niye yanıt vermedin’ diyince, diğeri, “Yürüyüşünü göreyim ona göre karar vereyim diye düşündüm’ yanıtı vermiş.Biz de yürüyüşlerini görelim."

ATATÜRK POSTERİ
TBMM’de bir CHP’li vekilin odasındaki Atatürk posterini indirdiği ve bir İzmir milletvekilinin adının da karıştığı iddialarla ilgili soruyu yanıtlayan Aytun Çıray, “Ben bu konuda bir kere konuştum. O söylediklerimin arkasındayım. Bu olay olup basına yansıdıktan sonra CHP yönetimi bunu görmezden gelemezdi, zaten gelmedi. Sayın genel başkan gereği için düğmeye bastı, şimdi sonuçlarını hep birlikte göreceğiz. Bu konuyu Türkiye’nin gündemine Aylin hanımın anlatımları taşıdı. Şimdi bütün soruların muhatabı odur. Ya söyleyecek, ya da kendi ipini çekecek. Türkiye’nin egemenlik sembolleriyle oynamamak lazım. Bazı aklıeveller poster Atatürkçülüğü bu, tartışmaya değmez diyorlar. Bu oyuna gelmemek lazım. Ben bir soru önergesi verdim, PKK terör örgütü tarafından 2015’e kadar 54 defa Türk bayrağı indirilmiş. Bir o kadar Atatürk sembolüne saldırıda bulunulmuş. Şimdi bayrak indirilir ses çıkarmadın, Atatürk küçük düşürüldü, görmezden gelelim, ezan sesini kısalım, cem evlerinde semahtan vazgeçelim derseniz, bir zaman sonra, topraklarınızdan, özgürlüğünüzden, inançlarınızdan vazgeçersiniz, bütün değerlerinizi kaybedersiniz. Ayrıca CHP’nin kurucu başkanı olması sıfatıyla, CHP’ye tarih bu konuda özel bir görev daha veriyor.”
Çıray, “Bu konuda kol kırılır, yen içinde kalır olmazdı değil mi” sorusuna “O aşamayı geçti zaten. Genel başkan gereğini yaptı, doğru yaptı” yanıtı verdi.

ÜLKE GÜNDEMİ
Aytun Çıray, Türkiye’de şu anda kan döküldüğünü, analar ağlamasın diye yola çıkılan noktada, analar eskisinden çok daha fazla ağladığını belirterek, ülke gündemiyle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye’yi bir arada tutan değerler vardır. Bunlar aynı zamanda Türkiye’nin egemenlik sembolleridir. Türkiye’nin bu sembollerine halel gelirse, egemenliğinden, egemen devletten, egemen milletten ve bağımsız milletten söz demeyiz. Bunların birincisi bayraktır. İkincisi Atatürk. Atatürk sadece devleti kuran, devrimleri yapan bir insan değildir. Tüm bu özellikleriyle bu milletin birleştirici sembollerinden biridir. İki sembol daha var bizim egemenliğimizi gösteren. Biri ezan sesi, diğeri cem evlerinde özgürce semah dönülmesidir. Artık millet olarak bu yaşadıklarımızdan sonra, birbirimize nerede doğduğumuzu, hangi memlekette büyüdüğümüzü sormaktan vazgeçelim. Bizim için önemli olan, modern yurttaşlık kavramıdır. Yurttaşların kardeşliği kavramı çok önemli. Atatürk bunun üzerinden Türkiye’yi kurmuştur. Yurttaş dediğinizde, o insanın kendi dünyasında özgürce yaşadığı, kimliğini, kültürünü, inançlarını görmezden gelirsiniz. Zaten bu da Türkiye’yi değil, şahsın kendisini ilgilendirir. Türkiye uzun süre Adalet ve Kalkınma Partisi ve onun eski genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın jargonu üzerinden problemlerini tartıştı. Erdoğan ve arkadaşları bir gün çıktı, açılımdan söz etti, tüm siyasetçiler açılımdan söz etmeye başladı. Ertesi gün vazgeçtiler, Kürt sorunu dediler, bütün Türkiye Kürt sorunu demeye başladı. Ondan vazgeçtiler, barış ve kardeşlik projesi demeye başladı. Son olarak çözüm süreci dediler.

AKP JARGONUYLA KONUŞMAKTAN VAZGEÇİN
Bir kere Türkiye’de siyaset yapanlara seslenmek istiyorum. AKP jargonuyla konuşmaktan vazgeçin. Kendi terminolojinizi oluşturun. Türkiye’de bir sorun yok mu. Var.. Demokrasi sorunu var. İnsan hakları sorunu var. Türkiye’nin ekonomik refah dağılımı dengesizliği sorunu var. Bu bir bölgeye has bir sorun değil. Ülkenin dört yanında hep birlikte bu sorunları yaşıyoruz. Güneydoğumuzda daha başka bir sorunu var. Analar ağlamasın diye yola çıktılar, şu an analar kan ağlıyor. Orada yaşayan Kürtlerin sesine kulak vermektense PKK’nın sesine kulak verdiler. Çok önemli bir araştırma yapıldı. Türkiye’nin iki önemli bilim adamı tarafından. Gaziantep hariç tutularak, 4 binden fazla hane üzerinde 27 binden fazla insanla yüz yüze görüşülerek yapılmış bir araştırma. Ne yazık ki yeterince gündeme getirilmedi. Bu araştırmada Güneydoğuda yaşayan Kürt vatandaşlarımıza Türk bayrağıyla ilgili ne düşünüyorsunuz diye sorulduğunda yüzde 95’i gurur duyduğunu söyledi. Bölünme sorulduğunda, devlete ve cumhuriyete bağlı olduklarını söylediler. Birinci sorununuz ne diye sorulduğunda yüzde 68’i işsizlik dedi. İkinci sorunum terör dedi. Oysa, küresel boyuttaki bir oyunun tezgahı olan talepleri, sanki buradaki insanlarımız istiyormuş gibi dile getirildi. Güneydoğu’daki insanımız çok acı çekti. Artık insanımız güvenlik, güvenlik içinde özgürce bir yaşam istiyor. Türkiye’nin her yanında olanı kendisine istiyor. Fazla da bir şey istemiyor aslında. Kürtler bir çocuğunu devlete kutsal askerlik görevini yapmaya gönderirken, diğer çocuğunu birileri dağa götürüyor. Bir traftan devlete vergi verirken, mafyalaşmış bir örgüt kendinden ikinci bir vergi topluyor.

AŞIKLAR ALSANCAK’TAKİ GİBİ DOLAŞMAK İSTİYOR
Esnaf özgürce dükkanını açamadı, para kazanamadı. Güneydoğudaki Kürtler çok fazla bir şey istemiyor. İnsanca yaşamak istiyor. Bu vatanın özgür yurttaşı olarak yaşamak istiyor. Aşıklar Diyarbakır caddelerinde, Alsancak’taki aşıkların dolaştığı gibi dolaşmak istiyor. Esnaf batıdaki esnaf gibi dükkanını açıp para kazanıp, refah içinde ülkesine yararlı evlatlar yetiştirmek istiyor. Artık gerçekçi siyaset yapma zamanıdır. Irklar, inançlar üzerinden siyaset yapmak yerine, gerçekçi araştırmaların ortaya koyduğu talepler üzerinden siyaset yapmalıyız.

Masalardan söz ediyorlar. Kurulup dağılan masalardan. Irklar üzerinden masa kurarsanız, o masaya yarın neden ben de Laz olarak oturayım demeyeyim. Ben de Türk olarak oturayım ya da Boşnak ya da başka bir şey olarak oturayım demeyeyim. Böyle masalardan hayır çıkmaz. Yugoslavya gibi sonuçlanır. Sorunlarımızı sınıflar üzerinden tanımlayabiliriz. Esnafın, çiftçinin, köylünün sorunu, işverenin sorunu diye tanımlayabiliriz. Ama sorunlarımızı ırklar üzerinden tanımlamak çağdışıdır, gericiliktir hem de tehlikeli bir bölücülüktür.
Geçim ve terörün sorumlusu AKP iktidarıdır.”