TENZİLE AŞÇI/EGEPOSTASI- Bir dizi programa katılmak için İzmir’e gelen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İzmir depremzedeleriyle bir araya geldi.
İZDEDA’da gerçekleştirilen buluşmaya Babacan’ın yanı sıra DEVA Partisi İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen ve İZDEDA Başkanı Haydar Özkan katıldı.
Buluşmada depremzedelerin sorunlarını dinleyen Babacan, sorunlarının çözümü için kapsamlı bir afet planı hazırlanması gerektiğini belirtirken afet süreçlerinde eşitlik, adalet ve şeffaflık vurgusu yaptı.
BELEDİYEDEN EMSAL ARTIŞI GELDİ DEVLETTEN KREDİ GELSİN
Buluşmada, depremzedelerin sorunlarını ve sorunların çözümü için bugüne kadar merkezi iktidar ve yerel yönetimler tarafından atılan adımlar konusunda bilgi veren İZDEDA Başkanı Özkan, “Derneğim adına İzmir’deki depremzedeler adına bizim derdimize ortak olduğunuz için teşekkür ederim. Tabii ki de derdimiz ve sorunumuz büyük. Deprem olduktan sonra bize anlatılanlara göre biz bir yılda evimize geçeriz diye düşündükçe Ama devletimizin katkılarına rağmen bazı eksiklik ve aksaklıklar oldu. Bunlar da bizi bu duruma getirdi. Devletimizin yapmış olduğu konutlar ve 7 adet proje alanı var. Proje alanlarındaki inşaatlar devam ediyor. Şu anda bin 700 konutun 750 tanesi kasım ayında teslim edilecek hale geldi. Kalanlar da mart ayına kadar yetiştirilecek. Ama ortada şöyle bir sıkıntı var. Devletin kanunlarına göre ağır hasar ve orta hasarlı binalarda yaşayanlar depremzede olarak görülüyor. Orta hasarlılarda güçlendirme kredisi var. Ama burada şöyle bir çelişki var. Biz orta hasarlı binaları güçlendirmeye yanaşmıyoruz. Çünkü bölge uygun değil. Tabii bu da maliyetleri yükseltiyor. Biz bunu ödeyebilecek güçte değiliz. Depremzedelerin geneli emekli inşalar. Bizim bu işten kurtulabilmemiz için 11,5 aydır yalvardığımız bir konu vardı. Emsal artışı ve kredi. Bu konutlar yapılırken Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız, kontrolünü yapması gereken belediyeler ortadan kayboldu ve biz ortada kaldık. Bize kentsel dönüşüm kredisi verdiler ama onun ödemesi aylık 3 bin 500 lira. Bizim 500 bin liraya varmamız gerekiyor. O yüzden 300 bin lira daha kredi gerekiyor. Biz de çözüm için şunu düşündük. Belediye elini taşın altına emsal artışıyla soktu, devlet de krediyle soksun. Emsal artışı için büyük çaba sarf ettik. Sonunda yüzde 20’lik aldık” dedi.
“BU SİSTEMİN BİR ŞEKİLDE DEĞİŞMESİ LAZIM”
Deprem kredisi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenen Özkan, taleplerini şu şekilde ifade etti; “Bizim kredi konusunda Sayın Cumhurbaşkanımızdan bir ricamız var. 20 yıl ödemeli, 2 yıl ötelemeli 400 bin liraya kadar kredi talep ediyoruz. Evimiz yıkıldı kredi ödüyoruz, kiraya çıktık kredi ödüyoruz. Evimizi yaptıracağız yine kredi ödeyeceğiz. Yıllardır kesilen deprem vergileri var. Eğer bunlar bize yansıyacak olsaydı evlerimiz zaten hazırdı. Ama biz bunu söylesek kendimizi siyasi olayın içine atmış gibi olacaktık o yüzden yapmadık. Sizin aracılığınızla da bu kredi talebimizi yineliyoruz. Evet proje alanlarında konutlar yapıldı ama hak kayıpları oldu. Ödeyeceğimiz miktarı da bilmiyoruz. Metrekareler de düşürüldü. Bunlar da büyük sıkıntı olduğu için rezerv alanı dediğimiz bölgeden o arkadaşlarımıza da hak verilirse memnun oluruz. 11,5 aydır depremzedelerin nerede yaşadıkları ne yiyip içtikleri sorulmadı. Devletimiz bunu ince ayrıntıya kadar görmüyordur. Biz bu sıkıntıları dile getirdiğimizde çözüm üretiliyor ama biz daha hızlı çözümler istiyoruz. Bakın 2. kışa giriyoruz. Kiralar arttı, ‘Almanya’dan oğlum gelecek’ diyenler de arttı. Bizim bu konuda yaptırım gücümüz yok. Emsal konusunda da karınca misal yürüdük. 12 ayda geldiğimiz nokta bu. Devletimizin kanunlarında da bazı sıkıntılar var. Biz depremden sonra kurulduk ve büyük bir havuz halindeyiz. Kanunların eksiklikleri bizim yaşadıklarımızla birlikte görülmeye başlandı. Bunlar düzeltilebilir. Mesela DASK ağır hasarlı binalar dışında hiç kimseyi depremzede olarak görmüyor. Bu sistemin bir şekilde değiştirilmesi lazım. Bu bir sisteme başkaldırı değil. Eksikliklerin giderilmesi talebi.”
“TÜRKİYE AFET YÖNETİMİNDE YETERSİZ”
Sorunların dinlenmesinin ardından devletin afet yönetiminde yetersiz olduğunu ifade eden Babacan, “Depremden hemen bir gün sonra İzmir’deydim. Deprem anındaki sorunlar genle olarak binaların hasar tespiti çalışmasıydı. Öncelikle hastanede depremde yaralanan vatandaşlarımız ziyaret ettik. Gerçekten ateş düştüğü yeri yapıyor. Genel anlamda afet yönetimi önemli bir konu. Allah korusun afetin ne zaman nasıl olacağını bilemiyoruz. Dolayısıyla tedbir çok nemli. Afet olduktan sonraki ilk birkaç haftayı yönetmek çok nemli. Arkasından oluşan zararlarla ilgi telafi, şehirlerin yeninden kurulması ve bunların acil yapılması çok nemli. Şu anda baktığımızda Türkiye’de bunca deprem ve afet yaşanmasına rağmen ne afet öncesi için yeterli önlem alındığını düşünüyoruz ne afet sırasındaki çalışmaların yeterli olduğunu ne de sonrasındaki çalışmaların yeterli olduğunu düşünüyoruz. Hala Elazığ’da konteynır kentlerde yaşayan insanlar var. Biz yaşadığımız afetlerin ardından afet yönetimiyle ilgili bir eylem planı hazırladık. Bu nedir? Seçimden sonraki 90 ve 360 günde yapılacakların planıdır. Afet öncesinde ve sonrasında neler yapılması gerektiğini ayrıntılarıyla ortaya koyduk. Öncelikle Türkiye’nin depreme her açıdan hazırlanması gerekiyor. Binaların güçlendirilmesi ve gerçekçi olarak durum tespitinin yapılması gerekiyor. Bunun için de bir kaynak ayrılması gerekiyor. Şu anda varsa yoksa Kanal İstanbul için kaynak ayırıyorlar. Onun için kaynak ayıracağınıza deprem bölgeleriyle ilgilenin. O yapıları yeniden inşa edin, güçlendirin. Bütün bu hazırlı sürecinde sigorta yani DASK çok önemli. Şu anda İzmir örneğinde DASK sisteminde en çok üzüldüğüm şey, deprem sigortalarının zamanında ve tam ödenmemesi. Bu da insanları sigorta yapmaktan uzaklaşıyor. Bununla ilgili Hazine Müsteşarlığı var. Ortaya başvuruda bulunarak da hakkınız arayabilirsiniz” diye konuştu.
EŞİTLİK, ADALET ve ŞEFFAFLIK VURGUSU
Etkili afet yönetiminde yerel yönetim yetkilerinin artırılması gerektiğini belirten Babacan, “Doğal afetlere hazır olmak çok önemli. Afet zamanına bakıyoruz bütün ülkede bir şaşkınlık oluyor. Biz afet yönetimi konusunda yerel yönetimlere daha çok yetki verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ama şu anda partizanlık, yerel yönetimlerin başarısını engelliyor. Halbuki bu bir memleket meselesidir. Doğal afet olduğunda merkezi hükümetin ve yere yönetimlerin birlikte çalışmasıdır. Bunun da tek yolu yerel yönetimlerin afet yönetimi konusunda yetkilerinin artırılmasıdır. Muhtarlar da dahil olmak üzere. Deprem anında yapılacak çok iş var. Deprem sonrasında yapılacaklar var. Şu ana kadar sadece mülkiyet sahiplerine yönelik hak sahipliği var. Kirada oturanlara ilişkin bir şey yok. Bu adil de olmuyor. Bakıyoruz bir il bir telefonla afet bölgesi ilan ediliyor ve hemen destekler gelebiliyor. Ama bazı illerde bu olmuyor. Bu durumun adil olması gerekiyor. Gelin mecliste bu konuları istişare edelim. Mecliste toplum temsil ediliyor. Bütün farklı görüşlerin bir arada olması ve ortak akılla karar verilmesi gerekiyor. Afet sonrasındaki bir diğer önemli konuda Türkiye ekonomisinin kriz içinde olması. Mesela inşaat maliyetlerinin yüksek olması. Bu da kiraları yükseltiyor. Yer olmadığı için faizler çok yüksek. Faiz oranları düşük olsa kredilerin aylık taksitleri de düşük olur. Bütün bunlar topyekun ele alınması gereken konular. En önemlisi de adalet. Objektif ve şeffaf bir süreç yürütülmeli. Hasar tespitinde bile çelişkiler var. Devletin kurumlarının aynı binaya verdiği hasar oranları farklılık gösteriyor. Bu iş, partizan bakış açısı devreye girdiği zaman olmuyor. Particilik devreye girdiğinde iş değişiyor. Hasar tespitlerinin siyasetten arındırılmış kurumlar tarafından yapılması lazım. Daha sonra hem kiracıya hem ev sahibine hakları verilmeli. Yapılması gereken şu: Mutlaka çok iyi bir şekilde afet yönetiminin ele alınması lazım. Adil ve eşit olması lazım. Devlet tarafından hızlı adımlar atılmalı. Devletin çalışmasının kuralı ve kanunu olur. Bunu da eşit ve adil bir şekilde ortaya koymalıdır. Onun ötesi devlet olmuyor. Biz bütün bu konuları çok yakından takip ediyoruz” dedi.