MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bugün Ankara'da MHP İl Başkanları Toplantısı'na katıldı. Bahçeli toplantısı sonrası yaptığı açıklamada özetle şunları kaydetti:
"TURP GİBİ MAKAM, MARUL GİBİ KOLTUK PAZARLAYANLARIN NASIL BİR MÜSİBET OLDUKLARI NETLEŞTİ"
"Allah'a çok şükür teşkilatlarımız çelik gibidir. Birlik, beraberlik, ülküdaşlık hukukuyla perçinlidir. Anormal bencilliğin, egoların, terbiyeden azade hırsların tavsiye ve tedavisi yapılmadıkça iç huzur ve dinamizmi yakalamak zordur. Gayri samimi gösteriş budalası, kibir doruğu, bindiği dalı kesen, aşağılık duygusuna hapsolan kimler varsa dikkat edilmesi ve tedbir alınması gereken onlardır. Siyaset hiziplerin çatışmasına, dar kadrolu ekiplerin çekişmesine ortam açtığı müddetçe heyecanların topyekûn duyuşu anlam ve değerini hızla kaybedecektir. Bunun sonu ve sonucu da hezimettir.
Büyük bir düşünürün dediği üzere, fazilet ile rezillik arasında kalın bir duvar varsa bu duvardan bir insan geçecek kadar da büyük bir delik vardır. O delikten geçen geçti ve gitti. Geriye davamızın şeref sancağına can pahasına sahip çıkan, bundan sonra da sahip çıkacak sizler gibi aziz ve faziletli dava insanlarımız kaldı. Bir ara ışığı söndü sanılan MHP, nice iman ve dava erinin cesur mücadelesiyle bugün elinde dev bir meşale ile ayaktadır. Çünkü davamız ezcümle Allah'ın davasıdır. Turp gibi makam, marul gibi koltuk pazarlayanların protokollere bağladıkları bakanlıkları ulufe gibi dağıtanların nasıl bir musibet oldukları netleşti.
Davamızın bekası için zorlu kararları yeri ve zamanı geldiğinde almak durumundayız. Hiç kimsenin, hiçbirimizin davanın önünde veya üstünde olmadığını idrak mecburiyetindeyiz. Bugün göstereceğimiz bir zafiyetin gelecekte ağır faturasına katlanacağımızı öngörmekle mükellefimiz.
Büyük Hun İmparatoru Mete Han'ın çakıl taşına sahip çıkan ulvi iradesiyle, çöl ve çorak diyerek vatan topraklarını tereke malı gibi gören iradesiz ve sefil zihniyetlerin ayrım noktasında elbette tarafımız ve durduğumuz yer bellidir, hiç de değişmemiştir.
"KISA ZAMANDA ADAYLARIMIZI BELİRLEYECEĞİZ"
14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği genel seçimleriyle yasama ve yürütme Cumhur İttifakı'nın kazanımlarıyla tezahür etmiş böylelikle yeni yüzyılın ilk harcı karılmıştır. Simdi sırayı 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak mahalli idareler seçimi almıştır. Allah'ın izniyle aziz ve arif olan Türk milletinin takdir ve teveccühüyle 31 Mart eşiği sağ salim, kazasız belasız, merkezi yönetime münasip olacak ölçüde aşılacaktır. MHP 31 Mart 2024 tarihini Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni yüzyılına ivme verecek demokratik bir sınır hattı olarak değerlendirmektedir. Partimiz adına şunu ifade etmeliyim ki, Ak Parti ile yapılan görüşmelerimizde 3 belediye fazla, 5 belediye az almak maksadından ziyade Türk ve Türkiye Yüzyılı'nın tecellisine odaklandığımızı, ülkemiz ve geleceğimiz adına her türlü özveriyi karşılık beklemeksizin gösterdiğimizi samimiyetle paylaşmak istiyorum. Dün itibariyle yapılan Partimize aday adaylığı müracaatları sona ermiştir. Kısa bir zamanda adaylarımızı belirleyip sahadaki çalışmalarımızı azim ve coşkuyla yaygınlaştıracağız. Mesele hangi belediye başkanlıklarının Partimizin uhdesinde olmasından çok Cumhur İttifakı olarak neyi, nasıl, nerede, nereye kadar başaracağımızın ilkesel tutum ve duruşunun Türkiye adına ön hazırlığı yapılmaktadır.
MHP üstüne düşen sorumlulukları yerine getirecektir. Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni yüzyılında basit siyasi hesap yapacak, çetele tutacak, 'Sen onu aldın, ben bunu aldım', 'Sen çok aldın, ben az aldım' diyecek, bulanık suda balık avlayacak ne tıynetimiz ne de merakımız vardır.
Birliğin gücüyle 'Herkes için herkese göre belediye' diyeceğiz. Genelden yerele birliği, ülkeden yönetimde dirliği, birliğin gücüyle başaracağız. İstikrar ve hizmet için uyumlu yönetimle umutlu geleceğe muhakkak ulaşacağız.
"AK PARTİ İLE ÇÖZEMEYECEĞİMİZ BİR MESELE OLMAYACAKTIR"
Cumhur İttifakı kararını vermiş, mutabakata varmış, 31 Mart 2024 tarihi için yola koyulmuştur. Kaldı ki Ak Parti ile çözemeyeceğimiz bir mesele de olmayacaktır. Bize düşen görev çok çalışmaktır.
Yerel yönetimlere düşen zillet lekesini kazıyarak çıkarmak Türk devrine, Türkiye Yüzyılı'na, uyanan tarih ve milli şuura müstesna bir hizmettir. Biz hizmetkarız, biz millet sevdalısıyız, biz vatanın serdengeçtileriyiz, biz MHP ve Cumhur İttifakı’yız.
Türkiye’nin öncelikli sorunlarından birisi muhalefetin iflas bayrağını çekmesidir. Demokrasiyi erozyona uğratan çirkef muhalefet, kendi kendini yiyip bitiren siyasi organizmaya dönüşmüş, bununla da kalmayıp iç barış ve huzur ortamına kesif bir cephe açmıştır. Zillet ile hezimet arasında bir sarkaç gibi sallanan CHP, İP, DEM ve diğerlerinin Türkiye’yi siyasi kriz ve kaosa sürüklemek için her alçak tertibe başvurdukları gizlenemez boyutlardadır.
"MUHALEFET AMANSIZ BİR HASTALIĞIN PENÇESİNDEDİR"
Muhalefet amansız bir hastalığın pençesindedir. Birbirinin ipliğini pazara çıkaran, sırlarını düğün evinde ifşa eden müflis partilere milletimizin itimat etmesi imkansızdır. Birbirine demediğini bırakmayanların, seçim sonuçlarının vebalini yıkmak için aynaya bakmak yerine suçlu ve sorumlu arayanların, bugünkü aklıyla dünkü aklını yerenlerin Türk siyasetinde varlığı esasen demokratik utançtır. Milletim bilmelidir ki, bizim için asıl tehlike dış düşmanlar değil, siyasete yuva yapmış, hasbelkader TBMM’ye girmiş siyasi tufeylilerdir. Bu haliyle CHP temelde güvenlik sorunudur. PKK’nın demlenmiş hali olan sözde bölücü parti güvenlik tehdididir. İYİ Parti kendi içinde bile dümen, düzen, alavere, dalavere, kumpas ve kutuplaşmadır.
"KAHVESİNİ ALTIN TOZUYLA YUDUMLAYAN ARSIZLARIN MANTAR GİBİ BİTMELERİ BİR SİSTEM SORUNU OLARAK SERVİS EDİLMEKTEDİR"
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümünü, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin heyecan ve motivasyonunu tahrip etmek, taciz etmek, bundan mülhem miadı dolmuş tartışmaları yeniden alevlendirmek, toplumsal gerilimi tırmandırmak için çok tehlikeli bir sayfa açılmıştır. İlk olarak, fenomen adıyla ortaya dökülüp para ve servetinin kaynağı şaibeli ve muamma olan sonradan görme bir avuç çapulcunun yarattığı olumsuz hava, milletimizde uyandırdığı infial ve öfke halidir. Bunun yanında insanlarımızı provoke eden sosyal medya görüntüleri, itibar suikastları, iftira düzeneği kuran sosyal medya hesapları, merdiven altı cemaat ve tarikatların şımarıklıkları, maneviyat dolandırıcıların şovları tahammül sınırlarını aşmaktadır. Vatandaşlarımız alın teriyle, el emeğiyle ve geceli gündüzlü hayat mücadelesi veriyorken, aklını kaçırmış gibi para harcayıp, kahvesini altın tozuyla yudumlayan arsızların mantar gibi bitmeleri bir sistem sorunu olarak servis edilmektedir.
İkinci olarak, Türk futbolunda muhkem yeri olan kimi insanların illegal fonlara yüksek faiz beklentisiyle astronomik paralar yatırması, böylesi çarpıklığın bir banka ve bu bankanın çalışanı vasıtasıyla yaşatılması yalnızca hukuksuzluk değil bir ahlak ve maneviyat sorunu olarak belirmiş ve somutlaşmıştır. Bu skandal Türk sporunu tartışmaya açmış, açgözlülüğü belgelemiştir. Daha çok kazanma, daha çok faiz geliri alma, bunlara da gayri meşru yollarla ulaşma çabası sosyolojik rahatsızlığa yol açmış, ekonomik memnuniyetsizliği kışkırtmak için pusu atan çevreleri iştahlandırmıştır. Bu kapsamdaki hedef; ahlak, adalet, eşitlik ve gelir dağılımı eksenindeki tartışmaları sistem ve devlet krizine tahvil etme aymazlığı ve kurnazlığıdır.
"ELBETTE SOMALİ CUMHURBAŞKANI'NIN OĞLU TÜRK ADALETİ ÖNÜNDE HESAP VERMEKLE YÜKÜMLÜDÜR"
Somali Cumhurbaşkanı oğlunun bir vatandaşımızın trafikte ölümüne yol açmasından hemen sonra ülkesine çekip gitmesi, bunun üzerine muhalefetin dedikodu çarkını döndürmesi hep bu aymazlık ve kurnazlığa destektir. Elbette Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Türk adaletinin önünde hesap vermekle yükümlüdür.
Üçüncü olarak, Ankaragücü ile Rizespor arasındaki müsabakanın bitiminden hemen sonra maçın hakemine yönelik yumruklu saldırı, bunun ardından olağanüstü bir ortamın yaratılması, Türkiye Futbol Federasyonu’nun süreci sağduyu ve soğukkanlılıkla yönetememesidir. Mehmetlerimiz, polislerimiz, korucularımız, masum insanlarımız şehit edilirken çıtı bile çıkmayanların birden bire ortalığı ayağa kaldırmak için seferber olmaları bize göre son derece düşündürücü bir çarpıklıktır. Hakemimize karşı yapılan vandal saldırıyı ön şartsız lanetliyoruz, ancak bu kaba güç gösterisini Türkiye’nin imajını yaralamak için kullananları, bir kaşık suda fırtına koparanları aynı derecede maksatlı ve marazi olarak addediyoruz. Bu kapsamdaki hedef; sahaların ve tribünlerin ateşiyle toplumsal tansiyonu yükseltmek, Türkiye karşıtı çevrelerin eline koz vermek, istikrarsızlığa çanak tutmaktır. Oyunu görüyoruz, kumpası fark ediyoruz.
"TBMM'DE TÜRKÇE DIŞINDA KONUŞMA YAPMAK TÜRKİYE'YE YAPILABİLECEK EN BÜYÜK KÖTÜLÜKTÜR"
Dördüncü olarak, TBMM’de Kürtçe konuşma yapılması, buna müşfik ve müsamahakar davranış gösterilmesi, ayrıca bir haine karşı son zamanlarda artan ilgi ve yapılan övgülerdir. Dil demek millet demektir. Türk milletinin ve Türkiye’nin dili Türkçe’dir.
TBMM’de Türkçe dışında konuşma yapmak, buna göz yummak Türkiye’ye ve bin yıllık kardeşliğimize yapılabilecek en büyük kötülüktür. Herkesin anadili saygındır. Kürt kökenli kardeşlerimizin Kürtçe konuşması bizi rahatsız etmeyecektir. Bu bizim zenginliğimizdir. Fakat anadil bahanesi altında Türkçe’nin melezleşmesine müsaade etmemiz düşünülemeyecektir.
CHP Genel Başkanı’nın, bir televizyon kanalında yaptığı 'Bu ayaklanmanın bastırılması sırasında oluşmuş acılar, bugün bazı torunlarının kalbini acıtıyorsa o acıya saygılı olmak gerekir' açıklamasının neresini düzeltelim? Aziz Atatürk’ün mirasının yağma edilmesini, hatıralarına ihanet edildiğini daha nasıl anlatalım? Ne acısı, neyin acısı, unutulmasın ki, hainlere acıyan Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti’ne teröristlerin penceresinden bakan çürümüşlerdir. CHP Genel Başkanı şehitlerimizin acısını ne yapacak? Nasıl izah edecek? Nereye koyacak? Pençe-Kilit Harekât Bölgesi'nde Şeyh Said’in gayri meşru çocukları tarafından şehit edilen 25 yaşındaki Teğmen Eril Alperen Emir evladımızın 13 Aralık günü cenazesine katılıp, sonra da koşa koşa DEM isimli PKK aparatının ayağına giden CHP Genel Başkanı’nın, bir gün içinde hep üzgün görünüp hem de gülücükler saçması korkunç bir ikiyüzlülük değil midir? Peki Alperen evladımızın acısıyla kavrulan muhterem ailesine, silah arkadaşlarına ve milletimize CHP Genel Başkanı saygı ve samimiyet gösterecek mertliğe ve vicdana sahip midir? Şark İstiklal Mahkemesi Başkanı Merhum Mahzar Müfit Kansu’nun şu sözleri bizim de sözümüzdür: 'Döktüğünüz kanların, söndürdüğünüz ocakların cezasını adalet sehpasında hayatınızla ödeyerek hesap vereceksiniz.' Ve o hesap sorulmuş, hainler sallandırılmıştır.
Gazze’de bir soykırım vardır, Nazi toplama kamplarının benzerlerini aratmayacak görüntüler medyaya yansımıştır. İsrail masumları canlı kalkan yapmaktadır. 12 Aralık 2023 tarihinde BM Genel Kurulu’nda görüşülen ateşkes tasarısına 153 ülke kabul oyu vermiş, 23 ülke çekimser kalmış, 10 ülkede red oyu kullanmıştır. İsrail uluslararası toplumda yalnızlaşmaktadır. ABD yönetimi de cani Netanyahu’yu eleştiriye başlamış, hükümet değişikliğine ihtiyaç olduğunu üst perdeden açıklamıştır.
Nihayet İsrail ile Filistin arasında derhal ateşkes sağlanmalıdır. İki devletli çözüm vasatı oluşturulmalıdır. Çocuklar ölmesin diyorum, mazlumlar ölmesin diyorum, barış, huzur ve istikrar hem bölgemize, hem de dünyaya hakim olsun niyazındayım.
"BU SORUN KÖKÜNDEN ÇÖZÜLMELİ"
Ayrıca, başıboş sokak hayvanlarının saldırısına uğrayan çocuklarımızın, savunmasız ve yaşlı insanlarımızın dramı bizleri müteessir kılmaktadır ve bu sorun kökünden çözülmeli, insanımızın can güvenliği bedeli ne olursa olsun güvenceye kavuşturulmalıdır."