MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Görülmektedir ki, sınır ötesine çıkma hazırlığı yaptığı ileri sürülen teröristlerin uzantıları şehirleri mesken tutmuşlar; resmen 1 Mayıs’ı kundaklamışlar ve terörize etmişlerdir." dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, çözüm sürecini eleştirdi. Bahçeli, "1 Ağustos 2009 tarihinde başlatılan ve sürekli isim değiştirerek en sonunda milli birlik ve kardeşlik projesi olarak kararlaştırılan PKK açılımının ilanından buyana, hükümetin başlıca ezberi analarımızın gözyaşları olmuştur. Ne var ki, AKP açıldıkça, yıkıma yol açacak açılımlarla Türk milletinin her tarafını açtıkça analar ağlamış, gözyaşları sele dönüşmüştür… İmralı canisine ilik nakli yapan, terör örgütüne heyecan veren Başbakan, analarımızı perişan etmiş, ağıtlar yakmalarına yol açmıştır." diye konuştu.
Vatan ve milletin, canından olan aziz şehitlerin yüzü suyu hürmetine asırladır hür ve müstakil şekilde yaşadığını kaydeden Bahçeli, "Bunun arkasındaki yegane güç de elleri öpülesi analarımızdan başkası değildir. Ve hiçbir şehit anası da, teröristlerin, kanlı ellerin yakınlarıyla aynı kategoriye sokulamayacak, bir ve aynı görülemeyecektir." dedi.
"KONTROLSÜZ VE ÖLÇÜSÜZ MÜDAHALELER, 1 MAYIS’I KANA, GAZA VE TAZYİKLİ SUYA BULAMIŞTIR"
1 Mayıs’ta İstanbul’daki kutlamalarda yaşanan olayları değerlendiren Bahçeli, "Taksim inatlaşması yüzünden sokaklar savaş alanına dönmüş, saldırı ve mütecaviz eğilimler tehlikeli şekilde tırmandırılmıştır. En başta hükümet, muhtemel hadiselerin seyrini okuyamamış, gerekli tedbirleri alamamış, işçilere ve sendikalara yalnızca ‘Taksim’e gelmeyin’ demekle iktifa etmiştir. Gerilimin yönünü göremeyen veya görmek istemeyen hükümet, 1 Mayıs kutlamalarına katılanlara orantısız güç kullanarak Türkiye’yi tıpkı bir üçüncü dünya ülkesinin seviyesine indirmiştir. Hedef ayrımı yapılmaksızın gerçekleştirilen kontrolsüz ve ölçüsüz müdahaleler 1 Mayıs’ı kana, gaza ve tazyikli suya bulamıştır. Bu ortamı fırsat bilen marjinal ve aşırı uç örgüt militanları sahneye çıkmışlar, bir kez daha şiddet ve saldırılardan nasıl geçindiklerini canice göstermişlerdir. Kalabalıkların arasına sızan bölücü ve yıkıcı unsurlar, sapanlarla, demir misketlerle, kaldırım taşlarıyla ve molotoflarla zehir saçmışlardır. Şehir eşkıyaları arabaları yakmışlar, camları kırmışlar ve etrafa her türlü zararı vermişlerdir. Bu arada yasadışı bir örgüt üyesi olarak gösterilen 17 yaşındaki bir kız çocuğunun başına da gaz bombası isabet etmiş, 1 Mayıs’ın anlam ve özelliği tamamen gölgelenmiştir. Günlerdir bu kız çocuğunun elinde taşıdığı şişenin sirke mi, molotof mu olduğu yazılmış, çizilmiş ve tartışmaların odak noktasına yerleştirilmiştir.” şeklinde konuştu.
"MESELE MAGAZİNLEŞTİRİLDİ"
Diğer provokatörlerin, saldırganların ve azmettiricilerin üzerine gidilmesi gerekirken, meselenin magazinleştirilerek, söz düellolarına boğulduğunu kaydeden Bahçeli, şöyle devam etti: "Bizim en çok dikkatimizi çeken husus ise sözde çözüm ve barış sözlerinin ulu orta seslendirildiği bir dönemde, huzurdan bahsedildiği bir tarih aralığında, bu esef verici olayların zuhur etmiş olmasıdır. Görülmektedir ki, sınır ötesine çıkma hazırlığı yaptığı ileri sürülen teröristlerin uzantıları şehirleri mesken tutmuşlar; resmen 1 Mayıs’ı kundaklamışlar ve terörize etmişlerdir. İstanbul’daki manzaralar, teröristlerin dağdan şehre indiğinin en açık kanıtı olarak değerlendirilmelidir. Süreç ihaneti bu canilere fayda etmemiş, bayramlaşma ve helalleşme zırvaları da bir sonuç doğurmamıştır. Bizim açımızdan önemli bir başka konu ise, işçi sendikalarının göz göre göre yangına körükle gitmeleridir. Bilindiği üzere, bu sendikalardan bazılarının genel başkanları sözde Akil İnsanlar Heyeti içinde yer almıştır. Anlaşılan bunların aklı kendilerine bile yetmemiş, çözüm ve barış şakşakçılığına soyunmaları bir işe yaramamıştır. Hükümetle DİSK ve diğer bazı sendikalar arasındaki itiş kalkış emeğin ve dayanışmanın gününü sabote etmiş, sulandırmış ve ileri demokrasi iddialarının aslında ilkel bir demokrasiden başka bir şey olmadığını ortaya koymuştur. Taksim inatlaşması Türkiye’yi germiş, İstanbulluların huzurunu kaçırmıştır. Temennim odur ki, 1 Mayıs günü, İstanbul’da şahit olunan çirkin tablodan başta AKP hükümeti olmak üzere herkes gereken dersleri çıkarmalıdır. Burada, bazı münferit aşırılıklar ve sert tutumlar dışında, talimatları uygulayan emniyet güçlerimizi topyekûn suçlamak ve töhmet altında bırakmak da bize göre doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Sorgulamak lazımdır ki, toplumsal güvenliği temin etmekten bile aciz, asayiş ve düzeni sağlamaktan dahi bihaber olan iktidar anlayışıyla daha nereye kadar gidilecek, bu yeteneksiz kadrolara ne kadar tahammül edilecekti? Başbakan ve hükümeti başarısızlığın markası haline geldiklerini anlamalıdırlar. Yetersizliğin, tahammülsüzlüğün ve öngörüsüzlüğün içine battıklarını daha fazla kırıp dökmeden, daha da küçülmeden fark etmelidirler."