Türkiye Bankalar Birliği (TBB) 65. Olağan Genel Kurulu'na katılan Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ekonomik gelişmeleri ve bankacılık sektörü hakkında konuştu. Enflasyondaki yükselişin devam ettiğinin altını çizen Nebati, “Enflasyondaki yükselişte arz yönlü maliyet artışı faktörlerin ön plana çıktığını ve görünümdeki bozulmanın geçici nitelikte olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu.
Salgın döneminde kayıpların da telafi edildiğini savunan Bakan Nebati'nin değerlendirmeleri şöyle:
"BUGÜN OLASI ŞOKLARA KARŞI ÇOK DAHA DAYANIKLI BİR BANKACILIK SEKTÖRÜNE SAHİBİZ: Türkiye ekonomisi son 20 yılda geçirdiği yapısal dönüşüm sürecinde güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme hedefleri doğrultusunda çok önemli mesafeler kat etti. Bu süreçte finansal hizmetler sektörümüz de ekonomimizle birlikte büyüdü, gelişti ve çeşitlendi. Ülkemiz büyüme ve kalkınma hedeflerine birer birer ulaşırken finansal sistem içerisindeki yüksek payıyla bankacılık sektörümüz de bu gelişmeye önemli katkılar sağladı. Sektörün sağlam yapısını kalıcı olarak tesisine yönelik attığımız isabetli adımlar ve uluslararası standartları yükselttiğimiz denetim ve gözetim uygulamaları neticesinde bugün olası şoklara karşı çok daha dayanıklı bir bankacılık sektörüne sahibiz.
BANKACILIK SEKTÖRÜMÜZ TARİHİNDE İLK KEZ AKTİF BÜYÜKLÜĞÜNÜ 10 TRİLYONUN ÜZERİNE ÇIKARDI: Bankacılık sektörümüz reel sektör ve tasarruf sahipleri arasında gördüğü köprü vazifesiyle ülkemizdeki ekonomik aktivitelerin gelişmesinde kilit bir rol oynuyor. Reel sektörümüzün büyük yatırımlar yapabilmesi ve ölçeğini büyütebilmesi için ihtiyaç duyduğu fonları uygun koşullarda temin edilmesi, etmesi şüphesiz kritik bir önem arz ediyor. Bu çerçevede bankacılık sektörümüzün sağlam temeller üzerinde istikrarlı ve sağlıklı biçimde faaliyetlerini sürdürebilmesi için bizler de gerekli tüm çalışmalara hız kesmeden devam ediyoruz. Bankacılık sektörümüzün tarihinde ilk kez aktif büyüklüğünü 10 trilyonun üzerine çıkardığı bir döneme şahitlik ediyoruz. Sektörün aktif büyüklüğü mart ayı itibariyle 10,2 trilyon liraya ulaşmış bulunuyor. Finansal sistemimiz içerisinde yaklaşık yüzde 85’lik bir paya sahip olan sektörün aktif büyüklüğünün milli gelire oranı ise yüzde 141 seviyesinde. Sektörün en önemli finansman kalemi olan krediler 5,5 trilyon liraya, en önemli fonlama kaynağı olan mevduatlar ise 6 trilyon liraya ulaşmış durumda. Bankacılık sektörümüzün kaynaklarını doğru ve verimli alanlara yönlendirmesini ekonomik aktivitenin kesintisiz seyri kadar finansal istikrarımızın korunması açısından da çok önemsiyoruz.
KREDİLERDEKİ İVMELENMENİN ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜNÜN ÖZEL BANKALARCA GERÇEKLEŞTİRİLMESİ OLDUKÇA SEVİNDİRİCİ: Kredi büyümelerini yakinen takip ediyoruz ve temel hedef üretim, ihracat ve yatırımları arttırmak olan Türkiye ekonomi modelimizle birlikte selektif kredi yaklaşımını ekonomi politikamızın odağına yerleştiriyoruz. Son dönemde ticari kredilerdeki artışın kredi büyümesinin ana sebebi olmasını bu yaklaşımla da önemsiyoruz. 20 Mayıs itibariyle ticari kredi büyümesi yıllık yüzde 26,3 seviyesinde gerçekleşirken tüketici kredilerinin büyümesi yıllık yüzde 23,6 altı seviyesinde seyrediyor ki bu kur etkisinden arındırılmış hal. Buna ek olarak ticari kredilerdeki ivmelenmenin önemli bir bölümünün özel bankalarca gerçekleştirilmesi oldukça sevindirici bir durum.
TAHSİLİ GECİKMİŞ ALACAK ORANI YÜZDE 2,9 İLE OLDUKÇA DÜŞÜK BİR SEVİYEDE: Bankacılık sektörümüz, güçlü sermaye yapısı, karlılık oranları ve yüksek aktif kalitesine sahip. Sektörün sermaye yeterlilik oranı yüzde 20,4 oranında ve yasal alt sınırın neredeyse 2 katının da üstünde. Tahsil gecikmiş alacak oranı yüzde 2,9 ile oldukça düşük bir seviyede. 2021 yılında 93 milyar lira net kar elde eden sektörün öz kaynak karlılığı ve aktif karlılığı ise sırasıyla yüzde 15,5 ve yüzde 1,7 olarak gerçekleşti. Küresel finansal piyasalarında güçlü bir kredibiliteye sahip olan bankalarımız kredilerini rahatlıkla yenileye bilirken borçlarını da uygun maliyetlerle başarılı biçimde çevirebiliyorlar.
GELİŞEN VE GELİŞMEKTE OLAN TÜM ÜLKELER SON 40 YILIN EN YÜKSEK ENFLASYON ORANLARIYLA DA MÜCADELE EDİYOR: Küresel ekonomi zor bir dönemden geçiyor. Salgının tetiklediği sıkıntıların ardından geçtiğimiz şubat ayında başlayan ve etkileri tüm dünyaya yayılan Ukrayna'daki savaş da devam ediyor. Bu durum, salgın sonrası toparlanma eğilimindeki küresel ekonominin yüzleştiği sıkıntıları maalesef daha da derinleştiren bir gelişme oldu. Emtia fiyatlarında görülen yüksek artışlar, tedarik zincirinde yaşanan sorunlar ve taşımacılık faaliyetlerinde görülen artışlar tüm dünyada enflasyonun sert bir biçimde yükselmesine sebep oldu. Bugün gelişen ve gelişmekte olan tüm ülkeler son 40 yılın en yüksek enflasyon oranlarıyla da mücadele ediyor. Yaşanan tüm bu olumsuz gelişmeler karşısında biz mevcut kaynaklarımızı etkin kullanarak vatandaşlarımızın ve üreticilerimizin maruz kaldıkları fiyat artışlarını ciddi oranda sübvanse ediyor, birçok destekler veriyoruz ve vermeye de devam ediyoruz.
ÖNCÜ VERİLER BÜYÜMENİN İLK ÇEYREKTE YILLIK 7 CİVARINDA GERÇEKLEŞECEĞİNE İŞARET EDİYOR: Ülkemizin yakın geçmişte maruz kaldığı ve kronik bir sorun haline gelmiş açık sorunlu ve bunun neden olduğu sorunları kökten çözmek için tasarladığımız Türkiye ekonomi modeliyle ülkemiz tüm küresel olumsuzluklara rağmen istikrarlı güçlü bir şekilde büyümeye devam ediyor. Öncü göstergeler ışığında bu yılın ilk çeyreğinde güçlü ve dengeli büyüme eğiliminin sürdüğünü de rahatlıkla söyleyebiliriz. Yarın Gayrisafi Yurtiçi Hasıla ilk çeyrek verileri açıklandığında inşallah hep beraber şahit olacağız. Öncü veriler büyümenin 2022 yılın ilk çeyreğinde yıllık olarak 7 civarında gerçekleşeceğine işaret ediyor. Sanayi üretimimiz 2022 yılının ilk çeyreğinde yıllık bazda yüzde 10,2 oranında artış gösterdi. Modelimizin doğal bir sonucu olarak sanayimizin milli gelir içerisindeki payının önümüzdeki dönemde daha da artmasını bekliyoruz. İhracat rakımlarında tarihimizde görülmemiş artışlar kaydediliyor. Her geçen gün yeni rekorlara imza atıyoruz. Nisan ayı itibarıyla yıllıklandırılmış ihracatımız 240 milyar doları aşarken bu ayda enerji hariç ihracatımızın ithalatımızı açtığını da görmekten bir mutluluk duyuyoruz.
BU BAŞARILI TABLOYU GECE GÜNDÜZ ÇALIŞARAK SAĞLIYORUZ: Salgın döneminde kayıpları malum telafi ettik ve mart ayı itibariyle istihdamımız yaklaşık 30 milyon kişi olarak gerçekleşti. Ekonomimiz yani üretmeye ihracat yapmaya istihdam oluşturmaya ve daha da önemlisi kaliteli ve sürdürülebilir büyüme ortaya koymaya devam ediyor. Bu başarılı tabloyu tüm kurumlarımızla eş güdüm halinde ülkemizin kalkınması ve vatandaşlarımızın refahı için gece gündüz demeden çalışarak sağlıyoruz. Artan üretim potansiyelimiz ve yüksek katma değerli üretimle cari açık sorununu olarak çözmeyi ve küresel değer zincirlerine girilerek daha üst sıralara çıkmayı hedefliyoruz.
KGF PAKETİYLE ÜRETKEN YATIRIMLARI VE İHRACATI DESTEKLİYORUZ: Şubat ayında duyurduğumuz ve bugüne kadar yarısından fazlasını kullandırdığımız 60 milyar lira tutarındaki 3 farklı hazine destekli Kredi Garanti Fonu (KGF) paketiyle üretken yatırımları ve ihracatı destekliyoruz. Finansal istikrarı desteklemeye ilaveten kredilerin düzeninin büyümesi ve istihdam gibi doğru alanlara yönelmesini sağlamak amacıyla KOBİ ihracat, yatırım ve tarım kredileri gibi alanları hariç tutarak ticari kredilerde yüzde 10 oranında zorunlu karşılık uygulaması getirdik. Fikirlerini hayata geçirmek isteyen tüm girişimcilerimize destek olmak amacıyla 6 farklı girişimci modeline yönelik finansman desteğini de hayata geçirdik.
KONUT FİNANSMANI PROJESİNİ TL TASARRUFLARINI DESTEKLEMEYE YÖNELİK BİR BİLEŞENLE DE ZENGİNLEŞTİRDİK: Konut sektörüne yönelik açıkladığımız 3 yeni destek paketiyle ilk kez konut alacak vatandaşlarımızı birinci el konut piyasasını ve yarım kalmış konut projelerini de destekliyoruz. Ayrıca konut finansmanı projesini TL tasarruflarını desteklemeye yönelik bir bileşenle de zenginleştirdik. Bu adımlarımızla kredilerin ekonomik büyümeyi kuvvetlendiren ve istihdamı arttıran alanlara aktarılmasını böylelikle verimli sonuçlar almayı hedefliyoruz. Kıymetli misafirler başta da söyledim. Enflasyon ülkemizin ve dünyanın temel problemlerinden bir tanesi. Bugün artık küresel bir sorunu alan yüksek enflasyon karşısında hemen hemen tüm ülkeler bir dizi önlemler alıyor ve almaya devam ediyor. Örneğin; Amerika Birleşik Devletleri yönetimi enflasyonla mücadele kapsamında 6 ay boyunca günde 1 milyon varil petrolün stratejik rezervlerden arz edilmesine karar verdi. Ayrıca birkaç şirketin tekelinde olan et sektöründeki rekabeti arttırmak için bağımsız et işleme tesislerine destek verdi. Çin, kömür üretiminde yurt içi üretim kapasitesini arttırırken enerji arzına yönelik kömür ithalatındaki vergi oranını sıfırlamış, demir cevheri gibi emtia ürünlerinin ithalatını arttırarak stokçuluk yapanlara karşı sert önlemler devreye almıştır. Meksika hükümeti temel gıda maddelerindeki fiyat artışlarını sınırlamak için şirketlerle anlaşma yoluna girerken önümüzdeki 6 ay boyunca belirli ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının sabitlenmesini de kararlaştırdı. Çok örnek var. Çoğaltmak mümkün.
ENFLASYON GÖRÜNÜMÜNDEKİ BOZULMANIN GEÇİCİ NİTELİKTE OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ: Bizler de politika yapıcılar olarak ülkemizde enflasyonla mücadeleyi en önemli önceliğimiz olarak görüyor ve bu kapsamda adımlarımızı atmaya devam ediyoruz. Enflasyondaki yükselişte arz yönlü ve maliyet artışı kaynaklı faktörlerin ön plana çıktığını ve bu nedenle enflasyon görünümündeki bozulmanın geçici nitelikte olduğunu düşünüyoruz. Büyük ölçüde dışsal faktörlerden kaynaklanan fiyat artışlarının vatandaşlarımıza asgari düzeyde yansımasına yönelik adımlarımızı atmaya devam ediyoruz. Bu adımlarımızdan bazıları gıda ürünleri temel ihtiyaç maddeleri ve tarımsal sulamayla meskenlerde kullanılan elektrikte yaptığımız KDV indirimleri gibi indirimlerdir. Ayrıca enflasyonun ardındaki yapısal etmenlere ilişkin çalışmalarımızı da fiyat istikrarı komitesiyle gıda ve tarımsal ürün piyasaları izleme ve değerlendirme komitesi çatısı altında da sürdürmeye devam ediyoruz.
BU YIL İÇ TÜKETİMİN ÜZERİNDE BİR HUBUBAT ÜRETİMİ GERÇEKLEŞTİRMEYİ BEKLİYORUZ: Gıda ve tarımsal ürün piyasaları izleme ve değerlendirme komitesi olarak Tarım ve Orman Bakanımız, Ticaret Bakanımız, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanımız ve Merkez Bankası başkanımızın katılımıyla toplantı gerçekleştirdik. Bu yıl ülkemizde olumlu iklim koşullarının da etkisiyle geçtiğimiz yıla oranla bitkisel üretimde artış sağlamayı devir stoklarımızı da dikkate aldığımızda önümüzdeki bir yıllık süreçte iç tüketimin üzerinde bir hububat üretimi gerçekleştirmeyi bekliyoruz. Bu durumun gıda fiyatlarındaki enflasyonun azalmasına yönelik olumlu etki göstereceğini de inanıyoruz. Ayrıca gıda arz güvenliğindeki sürdürülebilirliği teminen ekilemeyen tarım arazilerini de tarımsal amaçlı kullanımına ilişkin çalışmaları da önceliklendiriyoruz.
ÜRETİCİLERİN ÜZERİNDEKİ MALİYET ARTIŞI BASKILARINI AZALTMAK İÇİN POLİTİKALAR GELİŞTİRİYORUZ: Gene komitemiz bünyesinde gıda ve tarımsal ürün piyasalarındaki gelişmeleri yakinen takip ediyor. Kurumlar arası iş birliğini yoğun bir şekilde sürdürüyoruz. Bu kapsamda üreticilerin üzerindeki maliyet artışı baskılarını azaltmak için çiğ süt, buğday, yem ve gübre gibi temel girdilere ilişkin politikaları geliştiriyor. Çeşitli destekler sağlıyoruz. Tarım, gıda, enerji başta olmak üzere emtia ve su kaynaklarını kapsayacak şekilde arz güvenliği konusunda yeni politikaların oluşturulması amacıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Gene kur korumalı mevduat gibi yenilikçi metotlarla döviz kurunun enflasyon üzerindeki etkisini de azalttık. Önümüzdeki dönemde özellikle enflasyonda ataleti kırmayın ve beklentileri düzeltmeye yönelik atacağımız adımlarla fiyat istikrarını kalıcı olarak tesis ederek halkımızın refahını arttırmayı ve alım güçlerine eskinin de üzerine çıkarmayı hedefliyoruz.
ENFLASYONLA MÜCADELEYİ TEK BOYUTLU OLARAK SADECE DEVLETİN ÇÖZECEĞİ BİR SORUN OLARAK GÖRMÜYORUZ: Değerli Bankalar Birliği mensupları yüzleştiğimiz sorunları kesinlikle geri plana atmıyor, aksine gereken tüm tedbirleri tek tek alıyoruz. Enflasyonla mücadeleyi tek boyutlu olarak sadece devletin çözeceği bir sorun olarak görmüyoruz. Tüm paydaşlar tam uyum içerisinde koordineli bir şekilde hareket etmeyi gerektiren çok boyutlu bir mesele olarak değerlendiriyoruz.
MİLLETİMİZİ ENFLASYON BASKISI ALTINDA EZDİRMEMEK İÇİN HEP BİRLİKTE AZİMLE ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ: Yaşanan küresel olumsuzluklara rağmen toplumumuzun her kesimini korumak için sektörlerimizle tam bir koordinasyon halindeyiz. İşte beklenen, birlikten berekete kazanan Türkiye programımız kapsamında gıda, hazır giyim, mobilya, beyaz eşya, küçük ev aletleri, çimento, seramik yapı malzemeleri, konut ve temizlik ürünleri sektörlerinde faaliyet gösteren firma temsilcileriyle bir araya geldik. Oldukça yapıcı ve verimli görüşmelerimiz bizi gerçekleştirecek. Bu istişareler yarının müreffeh Türkiye'si için kilit bir role sahip. Bu yüzden sektör görüşmelerine büyük önem veriyoruz. Finansal sektörle de aynı toplantılarımızı sürekli bir hale getiriyor gerek Bankalar Birliği'yle de sık sık bir araya gelerek bu anlamda atacağımız adımları birlikte kararlaştırmış oluyoruz. Devlet olarak bizim yaptıklarımıza ek olarak firmalarımızın da fiyat politikalarında cesur adımlar atma yönündeki düşüncelerini sonuna kadar destekliyoruz. Fiyatları kavuşturuncaya kadar milletimizi enflasyon baskısı altında ezdirmemek için hep birlikte azimle çalışmaya devam edeceğiz. Birlikten berekete kazanan Türkiye programına Türkiye Bankaları Birliği de dahil olmak üzere yayınladıkları manifesto ve yaptıkları çeşitli indirimlerle destek veren 50 fazla STK'mıza ilgili firmalara bir kez canlı bir kez daha canı gönülden teşekkür ediyorum.
BANKALARIMIZIN, EKONOMİMİZE SAĞLADIKLARI DESTEK VE ORTAYA KOYDUKLARI DİRAYET OLDUKÇA SEVİNDİRİCİDİR: Ülkemizin son 20 yılda gerçekleştirdiği yapısal dönüşüm süreci ve bunun neticesinde yakaladığı güçlü ve sürdürülebilir büyüme performansında finans sektörümüz kilit bir rol oynuyor. Geriye bıraktığımız süre zarfında yaşadığımız küresel finansal kriz hain darbe girişimi, spekülatif kur atakları, Covid-19 salgını ve Ukrayna'daki savaş gibi birçok kritik gelişme karşısında bankalarımızın, ekonomimize sağladıkları destek ve ortaya koydukları dirayet oldukça sevindiricidir.
FİNANSAL SEKTÖR VE FİNANSAL PİYASALAR HENÜZ ARZU ETTİĞİMİZ SEVİYELERİ YAKALAYAMADI: Ülkemizde banka temelli gelişen finansal sistem, gelişmiş ülkelerin karşılaştığı aşırı menkul kıymetleştirme ve Varlık Bonoları gibi sistemsel risklerin etkisinin Türkiye'de sınırlı kalmasına yardımcı oluyor. Buna ek olarak düzenleme ve denetleme çerçevesi dışında finansal aracılık faaliyeti olarak da bilinen gölge bankacılığın ülkemizde olmaması, finansal istikrarımızı kuvvetlendiren diğer bir unsurdur. Ayrıca geçtiğimiz sene tasarruf şirketlerini BDDK gözetim ve denetimine alarak bu alandaki olası riskleri de önemli ölçüde bertaraf ettik. Oluşturduğumuz elverişli ekosistem ve destekleyici altyapı, bankacılık sektörümüzün sağlam temelleri üzerinde istikrarlı büyümesinin teminatıdır. Bununla birlikte ekonomimizin ölçeğini ve hedefimizi dikkate aldığımızda finansal sektörün ve finansal piyasaların büyüklüğünün arzu ettiğimiz seviyeleri henüz yakalayamadığı da bir gerçektir.
İSTANBUL ULUSLARARASI FİNANS MERKEZİ GİRİŞİMİNİ DE YAKIN ZAMANDA HAYATA GEÇİRECEĞİZ: Ekonomimizin farklı paydaşlarıyla çeşitli vesilelerle bir araya geldiğimizde her zaman vurguladığımız bir şey var. Birlikte çalışalım ve birlikte kazanalım. Biz ekonomi yönetimi olarak sektörün gelişimini desteklemek için gereken tüm adımları atmaya aralıksız devam edeceğiz. Bankacılık ve finans sektörümüz için devrim niteliğinde bir adım olacağına inandığımız İstanbul Uluslararası Finans Merkezi girişimini de yakın zamanda hayata geçireceğiz. Böylelikle bankalarımızın adeta lig atlamasını da sağlamış olacağız. Bizler dün olduğu gibi bugün de yüksek hedeflerimize inançlı ve kararlı adımlarla ilerleyeceğiz. Bölgesel liderliğimizi perçinleyen ve küresel arenada elimizi güçlendiren tüm aksiyonları beraberce almaya bu yolda gayret sarf edip birbirimize her daim omuz vermeye devam edeceğiz. İnanıyorum ki ülkemiz, milletimiz ve çocuklarımızın geleceği için birlikte dökeceğimiz her damla alın teri göstereceğimiz tüm gayretler bize bolluk, bereket ve rahmet olarak dönecektir."