Katıldığı televizyon programında, 16 Nisan referandumu sonrası oluşan tabloda siyasetin dalgalandığını, bundan tüm partilerin etkilenmekte olduğunu vurgulayan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Bu dönemin CHP açısında 12 Mart 1971 sonrasına benzediğini belirten Balbay, "Demokrasiye müdahale edildiği o günlerde CHP bir yandan ara rejim hükümetine bakan vermişti bir yandan da Genel Sekreter Bülent Ecevit'in istifası ile ciddi bir çalkantı içine girmişti. O gerilim CHP'de ciddi sorgulamaları getirdi ve iki yıl sonra yapılan seçimde Ecevit'in genel başkanlığında CHP yüzde 42 oy alarak birinci parti oldu. Bugün de içinde bulunduğumuz olağanüstü dönemden çıkışı CHP gösterecek ve sağlayacak. Bunun için gerekli olan kadro ve birikim CHP'de var" dedi.
Yüzde 49'un bir cephe değil hedef ortaklığı olduğuna dikkat çeken Balbay, "Bu hedef ortaklığının en büyük paydası parlamentonun rejimin kalbi olduğu gerçeğidir. 16 Nisan'a kadar çok iyi getirdiğimiz bu ortaklık 16 Nisan sonrası sendeledi ama toparlanacak. Aklın yolu bu" diye konuştu.
CHP'de ana tartışmanın "kim gitsin kim kalsın" olmaması gerektiğini söyleyen Balbay şöyle devam etti:
"Bu dönem, kişilerin göstereceği liderlik kadar ortaya konulacak söylemlerle ve yeni stratejilerle aşılacak. Örneğin Trakya'nın iki katı tarım alanı ekilmiyorsa toprak reformunu gündeme getirmek, üretene toprak sloganıyla güçlü bir hamle yapmak gerekiyor. Temel konularda oluşacak hedef ortaklığı ideolojik farklılıkları ikinci plana itecektir."
Dış politikanın tam bir "düş politika" haline geldiğini söyleyen Balbay şu saptamalarda bulundu:
" 9 Mayıs günü Türkiye'nin Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı ve Cumhurbaşkanlığı sözcüsü ABD'de teröre karşı mücadelede ortaklık arayışı için temaslarda bulunmaya hazırlanırken Amerikan yönetimi Suriye'de PKK uzantısı olarak bilinen gruplara ağır silahlar vereceğini ve geri almayacağını açıklıyor. ABD Türkiye'yi bir terör örgütüne değişiyorsa bunun anlamı ilişkilerin iflasıdır. Bunun üstüne Erdoğan ABD'ye gidip ne sonuç alacak merak ediyoruz."
Haber programında 10 Mayıs günü Meclis karma komisyonunda yapılan Hakimler Savcılar Kurulu seçimlerine de değinen Balbay şunları söyledi:
"83 hakim savcı özgeçmişiyle Meclis'e başvurup iş istedi. Bunun anlamı budur. İş istenmez mi elbette istenir. Ancak bu makam yargının tepesi. Tüm hakim ve savcıların atamasını terfisini şekillendirecek, yargının kaderini çizecek. Bu makama gelecek kişi Meclis'e başvurup bu iş için kulis yaptı. 83 başvuru 21'e indirilirken AKP ve MHP'nin blok oyu ile hepsi 34'er oy aldı. Ne bir eksik ne bir fazla. Bu mu demokratik seçim. Üstelik 83 kişiden kimlerin ilk 21'e kalacağını oylamadan 1,5 saat önce Sabah Gazetesi duyurdu. Salı, çarşamba günü 21 kişi de 7'e inecek. Belli ki kimlerin Meclis kontenjanından HSK'ya gideceği önceden belli. Demek ki 13 üyeden oluşacak HSK'nın tümü bir kişi tarafından belirlenecek. Meclis'in seçeceği 7 kişiyi Erdoğan belirliyor, 4 kişiyi kendisi doğrudan atıyor, 2 doğal üye Adalet Bakanı ve müsteşarını da yürütmenin başı olarak Erdoğan atıyor. Alın size kuvvetler ayrılığı. Danıştay Başkanının bize bu kuvvetler ayrılığının sırrını açıklamasını bekliyoruz."