“Silivri günlerinde en çok kaygı duyduğumuz kişilerin başında Haberal hoca geliyordu. Bizler her koşulda yazı yazabilirdik. Ancak Haberal organ nakli konusunda pek çok ilki başaran bir kişi olarak hapishane koşullarında ne yapabilird? Ya cerrahlığı zarar görürs? Bu kaygıları taşıyorduk. Gerçi hapishane koşullarında da konferanslar düzenlenmesini sağlıyordu, uluslararası vakıflar kuruyordu ama, cerrahlığını sürdürmesi olanaksızdı.”
Prof. Haberal’ı yılbaşı sürecinde Başkent Üniversitesi Hastanesinde ziyaret ettiğini söyleyen Balbay sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hoca, bir gün önce iki böbrek bir karaciğer taktığını söyledi. Önümüzdeki birkaç günün programında da yine böbrek, karaciğer nakilleri olduğunu anlattı. İster istemez duvarlara gözüm kaydı. Uluslararası alanda aldığı ödüller sıralıydı. Silivri’de 4 yıl 7 metrekarelik bir hücrede kalan Haberal’ın şimdi çalışma odasında metrekareye 4 ödül düşüyordu. Amerika’dan Asya ülkelerine, İngiltere’den Ortadoğu’ya kadar hemen her coğrafyadan ödül verilmişti. Gittiği her yerde söze ‘iyi ki bir ülkemiz var, iyi ki Atatürk’ümüz var’ diye başlayan Haberal, Türkiye’nin gururudur.”
Prof. Haberal’a, “Hocam son 4 yılda önceki 4 yılın intikamını fazlasıyla aldınız” diye seslendiğini söyleyen Balbay şöyle devam etti:
“Haberal gibi hem kendi hekimlik alanında hem sağlık, eğitim ve bilime yatırımda başarıdan başarıya koşan bir insanın kıymetini bilmeliyiz. Hükümet’i böylesi değerlere daha çok sahip çıkmaya davet ediyorum.”