İZMİR- Milliyetçi Hareket Partisi İzmir İl Başkanlığı’nın düzenlediği “Bayrak Mitingi” için 27 milletvekili İzmir sokaklarına indi. 30 ilçeye dağılarak seri ziyaretler gerçekleştiren MHP’liler mitinge katılım sağlamak için destek turu yaptılar.
Milliyetçi Hareket Partisi Bayraklı İlçe Başkanlığı ise aynı kapsamda Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk ve Eski Manisa Milletvekili Hüseyin Akgül’ü ağırladı. MHP Heyeti Bayraklı’da sırası ile İlçe Başkanlığı, İzmir Erzurumlular Vakfı, Ege Bölgesi Erzurumlular Federasyonu, İzmir Manisalılar Derneği, Bayraklı Ülkü Ocağı, Bayraklı Olurlular Derneği, Karslılar Derneği, Narmanlılar Derneği’ni ve çeşitli kahvehane ziyaretleri gerçekleştirdiler.
MHP Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk ziyaretlerde yaptığı konuşmasında bir birinden çarpıcı açıklamalara yer verdi. Demokraside muhalefet azınlığa düşen söz sahibi insanların olduğunu belirten Öztürk, “İktidar da çoğunluğun temsilcileridir. Ama demokrasinin sayılar rejimi tarifi dışında manevi bir yönü var. Çoğunluğun, azınlığın haklarını koruyup kollamak gibi bir mükellefiyeti var. Çünkü onun hakkını hukukunu korurken meşruluğunu haklılığını ortaya koymuş olur” dedi.
“MUHALEFETİN SESİNİ KESTİLER”
Öztürk, “Ancak bütün bu demokratik kültüre sahip olan, demokrasiyi hıfs etmiş demokrasiyi kendine yakıştırmış insanların yönetiminde söz konusu oluyor. Ama demokrasiyi sadece sayısal rejimden ibaret görenler hükmü eline almış ise arıza ortaya çıkıyor. O zaman bir tek doğru varsa benim doğrumdur anlayışı ortaya çıkıyor. Dolayısıyla ötekinin varlığına tahammül edemiyor. İşte böyle bir anlayış çerçevesinde kendilerinin varlığını meşru kılan muhalefetin sesini kestiler. Muhalefetin kendini ifade edebileceği meşru organları hatta kaynağını devletten alan bir takım kanalları kapattılar. Demokrasinin yaşamasında birçok etken vardır. Birçok güç vardır. Bunların en önemlisi de basındır” dedi.
“MÜCAHİTTİLER MÜTEHİT OLDULAR”
Bir mücahit edası ile iktidara geldiklerini dile getiren Öztürk, “Nasıl geldiklerini hepiniz geçen 10 yıl içerisinde bir takım bilgiler ışığında görmüşsünüzdür. O mücahitler çok kısa bir zaman sonra müteahhit haline geldi. Bu müttehitlere bir şekilde medyayı satın aldırdılar. Dün farklı ellerde olan TV kanallarını satışa çıkarır hale getirdiler. Sonrada bunları kendi adamları aldılar. Yani bir yandaş medya oluşturdular. Satın alamadıkları tarafa da bir gecede 5 milyar dolar ceza kestiler. Sesini sedasını kessin ve diğer satın alamadıklarına da örnek olsun diye yaptılar. Bizler milletvekilleri olarak kendilerimizi haftalık gurup toplantıları oluyordu bir saate aşkın bir zaman devlet televizyonu muhalefetiyle iktidarı ile konuşmalarını naklen veriyordu. Önce burayı kapattılar. Milletvekillerinin kendilerini kulak kulağa getirebilecek söylediklerini dinletebileceği bir zemin vardı. Saat 3’de meclis başladığında naklen yayın başlıyor idi. Ta bitinceye kadar memleket meselelerini milleti bireysel olarak da toplumsal olarak da ilgilendiren kanun teklifleri ve görüşlerini milletvekilleri ifade ediyordu. Vatandaş merak ettikleri konuları milletvekillerinden dinliyordu. Ona da bir sınırlama getirdiler. Saat 7’ye kadar naklen yayın. 7’den sonra kapatılıyor. 7’ye kadar ne oluyor. Siz tabi meclis çalışmasını bilmediğiniz için “7’ye kadar söyleyeceklerinizi söyleyin” diyeceksiniz. Söyleyemiyorsunuz efendim. Tam gündeme gireceğin vakit televizyon kapanıyor. Orada bunların bütün cenazievvelleri ortaya dökülür. Bütün milletten kaçırmaya çalıştıkları milletvekilleri tarafından ortaya dökülür. Hiç önemli değil. Demokrasi sayılar rejimidir. Oylamaya geçilir. Parmaklarının iradesi vicdanlarından daha güçlü oldukları için istedikleri neticeyi alırlar” dedi.
“BU ŞEREFSİZLERDEN İLHAM ALIRLAR…”
Öztürk konuşmasını şöyle dürdürdü; Biz sesimizi nerede duyuracağız. Çare bitmiyor. Devlet televizyonudur. Atadıkları müdürdür. İstediklerini konuşturur istediklerini sustururlar. Diğer medyaya baktığımızda bir kısmı kendi ellerinde bir kısmı ise korkuları ile hareket ettikleri için susturuyorlar. Ama yüreğimize ve dilimize dökülenleri susturabilecekleri bir gücü rabbim onlara vermemiş. İşte bizde bütün bu yasaklananlar karşısında milletin gözünden kaçırmaya çalıştıklarını ve ortaya koyduklarını planları programları ve milletin dışında neler olduğunu anlatmak için yollara düştük. 9 miting düzenledik. Hepsi anlamlı. Türk Milletinin bu güne kadar kazandığı değerleri ifade eden veya bu değerleri tehlikeye düştüğünü ifade eden Bursa’dan başladık. İkincisi İzmir’de olacak. Bayrak mitingi dedik. Çünkü Bayrak ilk defa buradan gönlerden indirilmeye çalışıldı. Bu şerefsizlerden ilham alanlar Türk Bayrağı’nın adını devlet bayrağı olarak değiştirmek için harekete geçtiler. Bizde diyoruz ki dün İzmirli perişan durumda, Harp yorgunu olarak Harp cephelerinden gelmiş insanlar eli kesikti sadece bütün varlığını kaybetmiş insanlar Bayrak gönlerden indirilirken o ilk kurşunu attı. Ama bir kurşunu da torunlarına bıraktı. Bugün o bayrağın adını değiştirmek isteyenlere atılacak bir kurşun daha var. Onu da 20 Nisan’da istiyoruz.
“ORHAN GENCEBAY TEFERRUAT”
Niye 1 hafta önce buradayız. Geçtiğimiz hafta Bursa’da aynı şeyi yaptık. Milletvekillerimiz bütün MYK üyelerimiz camdan duyuramadığımız sesimizi ayaklarına giderek duyuruyoruz. Bugün de aynı şeyi yapıyoruz. Sizin diyoruz ekmek büfesinde satılan ekmeğin fiyatını bilmekten aciz, vatana sahip olmayı ancak başkalarının yüreğinin ifadesi olarak ortaya koyduğu cümleleri tekrar etmek zanneden “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” diyor Orhan Gencebay. Doğru söylüyor. Söz konusu vatan. Onun için Orhan Gencebay teferruat. Başkalarının mutfağında pişen yemeği başkalarına sunmak üzere adım atmadığınız sokaklara çıktınız. Kendi yüzünü gördüğünüz vakit iğrenip sırtınızı döndüğünüz. Sıkmak istemediğiniz insanların elleri sıkmak üzere ortaya çıktınız. Hak sözlerle batılı murat ederek bu insanları hükümetten aldığınız emirle kandırmaya çıktınız. Bu meydanlar sahipsiz değil. Bu ezanlar bu semadan hep böyle gür bir sesle seslensin diye mücadele edenlerin tarihini de bilmezsiniz siz. 10 yıldır şehit kanı akıyor bu memlekette. Herhangi bir şehit anasının elini de sıkmadınız siz. Şimdi bedeli nedir ne aldınız bilmiyoruz. Bunların bir çoğu hükümetten proje karşılığı para alıyor. Bu işi de bedava yapmıyorlar yani. Sokaklara döküldünüz. Ama milletimiz ensenizde.
“TERÖRÜ 2002’DE BİZ BİTİRDİK”
Sizin gözünüz hiç görmüyor. Asıl sizi oynatanların ensesinde nefesimiz. Bu vatanın sınırları ecdadımızın kanı ile çizildi. Bu sınırların korunması noktasında akıtılacak hala kanımız var. Biz bunları söylediğimiz vakit o kadar masum bir istekle ortaya çıkıyorlar ki. Kardeşim kan akıyor. Kan dursun istiyoruz. Diyorlar. Allah’a şükür vampir değiliz. Kandan beslenmiyoruz. Kan bir daha akmasın diye 2002’de biz bitirdik onu. Leş haline getirmiştik. Siz kan verdiniz canlandırdınız. 1999’un 8 Şubat’ın da yakalanıp 13 Şubat’ta Türkiye’ye getirilen Şu köpeğin halini bir gözününüz önüne getirin bakalım. Uçaktan indiği vakit o titreyen halini. Ürkek gözlerle etrafına bakarken “acaba hangi kanına girdiğim şehidin yakını bir kurşun sıkar” diye korkup yine o askere sığındığı vakti bir hatırlayın. Benim anamda Türk. Türk milletine hizmet için varım diyen bu adam değil miydi.”
“AKP HÜKÜMETİ BEDEL ÖDÜYOR”
“Bundan şimdi bir şahin yarattınız. Nasıl bir şahin. Bu güne kadar neler yaptığını kendi ağzından öğreniyoruz. Biz zannediyorduk ki halk oy verdi AKP’yi başa getirdi. Meğer bu başa getirmiş. Öyle diyor. Altın tepsiyle iktidarı sundum diyor. 10 yıldır iktidarda kalmalarını sağladım diyor. Aslında içeri alacaklardı ben kurtardım diyor. Hatta ve hatta bu projenin başında olan MİT başkanını da ben kurtardım diyor. Nelere muktedirmiş adam. O zaman diyoruz ki AKP hükümeti de bedel ödüyor. Çünkü başka izahı yok. Dünyanın hiçbir yerinde terörle yaşamış hiçbir devletinde içeriye tıktığı bir teröriste bana akıl ver diyen akılsız hükümet yok. Eğer bu kadar kolay idiyse 5 yıl önce niye harekete geçmedin. 5 yıl önce bu terörist yine senin elindeydi. Bu MİT başkanı senin emrindeydi. Bu akil mi kıllı adamlar mı bunlar yine vardı. 5 yıl önce harekete geçseydin bu kadar şehidimiz olmayacaktı. Demek ki bu terörün bitirilmesi meselesi değil arkadaşlar. Dediğim gibi bu yemek başka mutfaklarda pişti.
“AMERİKA MİLLET OLDU DA BİZ OLAMADIK MI'”
Daha geçenlerde o mutfağın aşçılarından biri geldi buraya. Bir ay önce gelişinde Anıtkabir’de Türk milleti tabirini kullanıyor. Ondan sonra Türkiye’lilikvesayirevesayire tartışılmaya başlandı dimi. Bir hafta önce de Türkiye Halkları diyor. Amerikan halkının bir uşağı söylüyor bunu. Aman Allah’ım ben İmparatorluk sürdüğüm vakit Amerika diye bir şey yoktu. 300 yıllık bir tarihleri var. Fransa’nın kürek kaçkınları. İngiltere’nin altın arayıcıları bilmem nerenin insanları gitmişler orada millet olmuşlar. Halk olmuşlar. Yani bir olmuşlar. 2 bin 500 yıllık devlet tarihimiz var. Yazılı 5 bin yıllık tarihi var bu milletin. Biz hala millet olamamışız. Tam bu kullandığı kelimeye bakar mısınız. Ben aynı zamanda Anayasa Uzlaşma komisyonu üyesiyim. Anayasa yapılıyor falan diyorlar ya ben MHP’nin 2 temsilcisinden birisi de benim. Orada da boğuşuyoruz bunlarla. Anayasa’dan Türk kelimesini çıkarıyorlar. Orada daha feci bir hadise yaşanıyor. Orada bu milletin içerisinden bir millet çıkarmanın mücadelesi veriliyor. O milletin unsurlarının anayasal teminat altına alınması mücadelesi veriliyor. Hep oralarda buralarda pişen yemekler akil adamlar vasıtayla satılmış bir takım kalemler vasıtasıyla millete servis ediliyor.
“ÇÖZÜM PAKETİNİN İÇİNDE NE VAR”
Ama bunu söylerken o kadar masumane bir şekilde ortaya çıkıyorlar ki sokağa çıktıkları anda mikrofu uzatıyorlar. Şimdi ben o televizyon muhabirlerinden birisi olsam anaların göz yaşı dinsin mi bacım desem. Dinsin der. Farklı bir şey söyleyebilir mi. Terör bitsin mi diye sorduğun vakit bitsin der. Peki yüreğin yetiyor ise şunu da açıkla. 40 bin tane insanımız katline ferman vermiş 30 yıldır mücadele ediyorsun ve silah benim sigortam diyorsun bu kadar kolay mıydı bu silahı bırakmak. O zaman ne verdiniz kardeşim. Onuda söyleyin. Çözüm çözüm diyorsunuz. Çözüm paketinin içinde ne var. içinde bir şey yok. Söylediğiniz vakit ihanet ortaya çıkıyor. Gerektiği vakit analarda göz yaşı döker. Babalarda göz yaşı döker. Eğer göz yaşı dökmesi bitmişse vatan elden gitmiştir. Bu topraklar bize kolay vatan olmadı. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir kara parçası yok uğruna bu kadar kan akıtılsın. Her zerresi şehit kanı ile yıkanmış. İran şahı Türkiye’ye geldiğinde ayağı kayıyor yere elleri değiyor silmeye çalışıyor. Mustafa Kemal “endişelenme her zerresi şehit kanı ile yakınmıştır” diyor. Bin yıldır bu topraklarda kardeşçe yaşadık. Bu meydanlar dolarsa sonuç alırız. Bakın Bursa da oldu. Başkanlık sisteminden yarı başkanlık sistemine geçtiler. İzmir’de abdestlerini yenileme fırsatı vereceğiz. Bu meseleye bu açıdan bakmak lazım.