Ege Postası
Geri

Başkan Soyer: Çeşme Projesi'ne devam edemezler

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, planlamanın doğru yapıldığı, tarım alanlarını ve yaşam alanlarını yok etmediği müddetçe gökdelenlere karşı olmadığını belirtti. Soyer, bu nedenle İzmir’in bazı bölgelerinde gökdelen inşaatlarının edemeyeceğini açıkladı. Çeşme Projesi’yle ilgili taşıdıkları kaygıları da dile getiren Soyer, “Dava gerekçelerimiz net, açık ve anlaşılır. Bu gerekçeler varken projeye devam edemezler” dedi. Soyer ayrıca üç yıl önce ihalesi iptal edilen elektrik fabrikası binasıyla ilgili de hükümete sitemde bulunarak “Bırakın para vermemizi, üstüne para vermeleri gerekirdi. Bize zarar vermek için bu kentin geleceğine, insanına zarar vermek anlaşılır değil” ifadelerini kullandı.
Başkan Soyer: Çeşme Projesi'ne devam edemezler
Haberler / Yerel Yönetimler
4 Mayıs 2022 Çarşamba 01:27
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

EGEPOSTASI – İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Gazeteci Sedef Kabaş’ın YouTube kanalına konuk oldu. Kabaş’ın Türkiye ve İzmir gündemine ilişkin sorularını yanıtlayan Soyer, İzmir’de çok tartışılan gökdelen projeleri ile Çeşme Projesi’nin yanı sıra kentteki projelerin merkezi hükümet tarafından engellendiği iddialarına ilişkin de açıklamalarda bulundu. Soyer ayrıca depreme karşı alınan önlemler ve yapılan çalışmalarla ilgili de konuştu.

Soyer’in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

“KOOPERATİFÇİLİK MUAZZAM BİR ETKİ YARATTI”

“Bizim kooperatifçilik adıyla yapmaya çalıştığımız bir şey var. Tarımsal kalkınmada küçük üreticileri kooperatif çatısı altında buluşturuyoruz. Yeni kooperatifler kuruyoruz. Bu muazzam bir etki yaratmaya başladı. Ama kooperatifçiliği sadece tarımda bırakmadık. Ulaşımda kooperatifçiliği büyütüyoruz. İZTAŞIT adını verdiğimiz uygulamamız var, kooperatiflerle Büyükşehir Belediyesi’ni buluşturuyoruz ve birlikte hareket ediyoruz. Kentsel dönüşümde de kooperatifleşme modelini başlattık. İzmir modeli, Türkiye'nin hiçbir yerinde uygulanmıyor. Üç temel ilkesi var: Yerinde dönüşüm, yüzde yüz uzlaşıyla dönüşüm ve Büyükşehir güvencesi. Büyükşehir asla vatandaşla müteahhiti karşı karşıya bırakmıyor, arada her ikisinin de hakkını koruyan bir konumda bulunuyor. Bu imalatları kooperatiflerle yaptırıyoruz. Bir müteahhit değil, 520 tane müteahhit oluyor. Onlar her biri kendi evini yaparken aslında bir evde o mülk sahibinin evini yaparak kentsel dönüşümü gerçekleştiriyoruz. O gücü ortak aklı, birlikte hareket etmeyi ortaya çıkarmak hamasetle olmuyor. Bu gücün büyümesinin somut örneğini söyleyeyim. Kooperatiflerle yaptığımız kentsel dönüşüm uygulamasında bir bölgede 1018 konut için temel attık, 2,5 ay içinde tüm konutlar satıldı daha temel atılmadan. Çünkü vatandaş karşısında birçok iş insanı görüyor. Onlarla bu işin çok daha hızlı ve sağlam yapılacağını görüyor ve biz kimseye rant sağlamamış oluyoruz.

"GÖKDELENE KARŞI DEĞİLİM ÇÜNKÜ…"

"Gökdelene karşı değilim. Planlamayla gökdelen yapılacak yeri doğru seçiyorsanız, tarım alanını yok etmiyorsanız, nefes alma imkanını ortadan kaldırmıyorsanız, altyapısını uygun hale getiriyorsanız bu mümkün. Aksine bunu yapmazsanız tarım alanlarını yok etmiş oluyorsunuz. Planlamayı öyle yapmalısınız ki, kentin dokusuna uygun olmalı. Biz kendi ayağımızı kurşunlayarak hayata devam ettik uzun yıllar boyunca. Biz doğanın üzerinde bir güç taşıdığımızı sandık. Biz sandık ki doğayı istediğimiz gibi kullanırız ve tüketiriz. Halbuki doğanın bir parçası olduğumuzu unuttuk. Şimdi çektiğimiz acıların sebebi bu. Tahrip ettiğimiz doğa bizden intikamını alıyor. Ama bunları değiştirmek mümkün. Ne yazık ki yapılan birçok hatanın telafisi çok uzun yıllar alacak. Bazı bölgelerde gökdelen inşaatları devam edemeyecek. O bölgelerde yaptığımız jeolojik araştırmalar, kentin kültürel dokusu, tarım alanlarıyla ilgili kaygılarımız nedeniyle bazı alanlarda sınırlanacak. Ama bazı alanlarda devam etmesinde bir sakınca görmüyorum. Şehir planlamasının bir bilimsel disiplin olduğuna inanıyorum. Benim kriterlerim evrensel.

“İZMİR’DEKİ BİNALARIN DEPREM KARNESİNİ ÇIKARTIYORUZ”

Biz çok ders çıkarttık ve o derslerin ışığında da çok kararlılıkla takip ediyoruz çalışmalarımızı. Deprem toplanma alanlarının yeniden gözden geçirilmesi ve personelin eğitilmesi bir yandan yürüyor. Ama çok önemli iki ayrı çalışmayı yürütüyoruz. Bir tanesi mikro bölgeleme denilen bir çalışma. Türkiye’de bugüne kadar yapılmış en detaylı, en derin çalışmayı yapıyoruz. 200 metrelik karelajlar halinde tüm İzmir’in yeraltı fotoğrafını çekiyoruz. Bunu 10 üniversiteyle birlikte yapıyoruz. Çok ciddi bir bütçesi var, 2 yıl sürecek. Şu anda bu çalışma devam ediyor. Tüm binaların deprem karnesini çıkartıyoruz. Şu anda 33 bin 100 binanın karnesini çıkardık. 2022 sonuna kadar yüzde 15 seviyesinde bitirmiş olacağız. Ama bu devam edecek. İzmir’in tamamında yapacağız. Türkiye’de eşi benzeri olmayan bir laboratuvar kurduk. Binaların testlerini kendimiz yapabilir hale getirdik.

"ÇEŞME PROJESİ’NE DEVAM EDEMEZLER"

"Biz başından beri bakanlığın her davet ettiği toplantıya gittik. Bu kaygılarımızı her fırsatta dile getirdik. Akıl almaz bir noktaya gitti. 100 bin yatak yapılması öngörülüyordu. Bizim kaygılarımızı dile getirmemizin ardından 55 bin yatağa indirdiler ama hala büyük bir tehdit Çeşme için. Birincisi su meselesi… Çeşme Yarımadası su kaynakları konusunda kıt ve mevcut kapasite, nüfus yoğunluğu yeterli su kaynağı bulma konusunda sıkıntı yaşıyor. Siz buraya ek nüfus getirdiğinizde ilk karşılaşacağınız problemlerden biri su. Suyu nasıl elde edeceksiniz dedik. Deniz suyundan tuzu ayrıştıracaklarını söylediler. Peki bunu ayrıştırdınız, tuzu ne yapacaksınız? 20 milyon metreküp suyu denizden aldığınızda bunun elektrik, inşa maliyeti ne olacak. İkinci mesele ulaşım, yarımadaya tek ulaşım aksı var o da Çeşme Otoyolu. Mevcut kapasite özellikle hafta sonlarında çok büyük sıkıntı yaşanırken ilave nüfus yoğunluğu getirdiğinizde bu yol nasıl taşıyacak? En büyük sorunlardan birisi de Çeşme'de 11 turizm merkezi var. Bunlardan sadece 3'ü planlanmış durumda. Diğer 8 alan hiç planlanmamış, sadece turizm merkezi olarak tarif edilmiş. Biz de diyoruz ki, siz buraları planlamadan doğal sit olan tarif edilmiş yerde böyle bir planlama yaparsanız, bir de diğer alanların planlanmasıyla ortaya çıkacak bir yük de tamamen göz ardı edilmiş bir şey. Biz davamızı açtık, mutlak koruma alanı olması gereken sit alanlarının inşaat yapılır hale getirilme kararının doğru olmadığını savunuyoruz, bunun için dava açtık. Bu projenin karşısındayız. Dava gerekçelerimiz net, açık ve anlaşılır. Bu gerekçeler varken devam edemezler.

‘ELEKTRİK FABRİKASI’ ÇIKIŞI: ÜSTÜNE PARA VERMELERİ LAZIM

(Belediyenin projelerinin hükümet tarafından engellendiği iddiaları hk.) Onlarca örnek verebilirim ama sadece bir örnek vereyim. Alsancak’ta elektrik fabrikası binası var. 1930'lardan önce yapılmış, daha sonra Türkiye Elektrik Kurumu’na devredilmiş ve 80'lerin başında kapatılmış. Bina olağanüstü bir mimari estetiğe sahip. İzmir’in simge binalarından birisi. Ben 3 yıl önce göreve geldiğimde 35 milyon lira teklif ettim ve ihaleyi aldım. İhaleyi iptal ettiler. 3 sene üzerinden geçti, o bina çürümeye devam ediyor. Biz alsaydık zaten imar durumu gereği zaten kamu kullanımı için restorasyonunu yapacaktık. Dolayısıyla İzmirlilerin kullanacağı bir binaydı. Biz onu bugüne kadar bitirip açmıştık ve İzmirlilerin kullanımına sunmuştuk. Bunu vermemek, o ihaleyi tekrar yapmamak akıl alır gibi değil. Bırakın para vermemizi, üstüne para vermeleri gerekirdi. Bu çok üzücü bir şey. Bize zarar vermek için bu kentin geleceğine insanına zarar vermek anlaşılır değil.”

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Ege Postası