Homeros’un hemşerileri İzmirliler antik çağdan bugüne dek pek çok kez taşınmış ve bayraklarını değiştirmişler. Antik çağlarda, kentler kurulurken iki şeye ihtiyaç duyulurmuş, bir kahramana bir de kehanete. Smyrna, diğer adıyla İzmirkurulurken bu kahraman Büyük İskender, kehanet ise onun gördüğü rüyaymış.
Bölük pörçük aklımda kalan efsaneleri, kahramanları, okulda ve gezerek öğrendiklerimi geçtiğimiz haftalarda bir araya getirip tazeleme ve yenilerini öğrenme fırsatı buldum. 2002’de İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın başlattığı Smyrna antik kentinin kazı ve istimlak çalışmaları, sürüyor. Gelinen noktada, İzmir’in merkezinde Kadifekale ile Kemeraltı arasında hayatın içerisinde binlerce yıllık bir şehir “Smyrna” yükseliyor.
KADİFEKALE’DEN KEMERALTI’NA
Pavsanyas’ın öyküsünde Büyük İskender, Kadifekale’de (o zaman ki adıyla Pagos Dağı) dev bir çınarın altında uykuya dalar. Rüyasında gördüğü iki Nemesis (intikam ve kader tanrıçası), İskender’den yeni kentini uyuduğu tepenin eteklerinde kurmasını ister. Uykusundan uyanan İskender, Klaros’un Apollon kâhinine gördüğü rüyayı anlatarak fikrini sorar. Kâhin rüyayı tek bir cümlede yorumlar: “Kutsal Meles Çayı kenarındaki Pagos tepesi eteklerinde yerleşecek İzmirliler, eskisinden dört kat daha mutlu olacaklardır.”
Kehanetin de uygun görülmesiyle Bayraklı’daki eski kent yavaş yavaş terk edilip Kadifekale’den Kemeraltı ve limana uzanan bu bölgeye taşınmış. Böylelikle Büyük İskender’in generallerinden Lysimachos, şehri Pagos tepesi ile iç limana bakan yamaçlarda inşa etmiş. Smyrna’nın yüzyıllar sürecek olan hikâyesi işte böyle başlar.
Kadifekale’den inen surlar, Kemeraltı’ndan şimdiki Pier’in bulunduğu yere kadar genişler. Kadifekale’den aşağıya doğru inildiğinde Smyrna Tiyatrosu, Smyrna Agora’ya ulaşılır. Agora’lar antik kentlerin toplanma yerleri olduğu gibi, ticeretin döndüğü, dini törenlerin yapıldığı yerler olarak da bilinir. Kıyılara doğru Kemeraltı’nda ise Romalıların Küçük Asya olarak adlandırdığı liman o dönemin en büyük limanlarından biri olmuş.
Smyrna, bilinenin aksine Ephesos (Efes), Miletos (Didim) gibi eski Yunanca’dan gelen bir isim değil. Aslında Ege Bölgesi’ndeki birçok yer adı gibi Anadolu kökenli. Adını Amazon kraliçesi Symrna’dan aldığında söylenir; ancak bugün artık MÖ 2000’in başlarına ait Kültepe (Kayseri) yerleşiminden kalan bazı tabletlerde de geçen Tismurna adından geldiği biliniyor. Tismurna’daki “ti” bir ön ek olup büyük olasılıkla bir kişi ya da bir yer adını ifade ettiği söyleniyor. Bazı kaynaklar, Hellenler ya da Bayraklı Höyüğü’nde yaşayanların, bu ön eki atıp kente “Smyrna” dendiğini yazıyor. Aslında İzmir ya da Smyrna’nın anlamı pek çözülemeyen Luvice bir kelime olduğu ve köklerinin MÖ 3000 yılına uzandığı da söylenir. Luvi dili Anadolu’nun en eski halklarından Luvilerin dili olup, Hititler’in hiyeroglif yazılarında kullandıkları dildir.
DOĞU HELEN YAPI SANATININ EN GÜZEL ÖRNEKLERİ
Smyrna’da kazı çalışmaları devam ediyor. Yeni bölümler gün ışığına çıkarılıyor. Kim bilir bugün bir günde yürüyerek gezdiğimiz bu antik şehir, yakın gelecekte genişleyerek koca bir şehre dönüşebilir. Öyle ya 5 bin yıllık Smyrna Antik Kenti MÖ 7. yüzyılın başından 6. yüzyıl ortalarına kadar başta kent duvarı, Athena Tapınağı, Athena Caddesi, anıtsal çeşme binası, toplantı megaronu ve çifte megaron olmak üzere Doğu Helen yapı sanatının en önemli taş yapıları ile inşa edilmiş. HABERTÜRK