BİRLEŞİK- Kamu İş Konfederasyonu İzmir İl Temsilcisi Tamer Yiğit Güler yayınladığı mesajda “Her koşulda demokrasiyi savunmak, hukukun üstünlüğünü savunmak, laikliği savunmak hepimizin ortak kaygısı olmalıdır" diyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“15 Temmuz 2016 günü gerçekleştirilen ve hiç kimsenin onaylamayacağı acı olaylara neden olan darbe girişimini gerçekleştirenleri ve buna destek veren tüm güçleri kınıyoruz. Birleşik Kamu iş İzmir İl Temsilciliği olarak hiçbir gücün milletin kararının üstünde olmadığını, seçimle gelen iktidarların yine seçimle gitmesinin demokrasi anlayışımızın temelini oluşturduğunu bir kez daha vurguluyoruz. Askerimizin polisimize, polisimizin askerimize namlu doğrulttuğu, kendi uçaklarımızın demokrasimizin ve devletimizin kalesi olan meclisimizi bombaladığı, yüzlerce can kaybının yaşandığı bu alçakça girişim, Türk tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Darbe girişiminde bulunanların yargı önünde hesap vermesinin yanında, teslim olan silahsız askerilerimize şiddet uygulayıp bıçakla kafasını kesebilecek kadar insanlıktan çıkan bu şiddet olayını yaratanlar tespit edilip cezalandırılmalıdır .Zira emir komuta zincirinde er ve erbaşlar aldığı emri yerine getirmek zorundadır. Yaptıkları suç teşkil etmez. Emir altındaki er ve erbaşların herkesin çocuğu olabilir Bu çocuklar, ağzından salyalar akarak onlara saldıranların, kemerini çıkarıp linç etmeye çalışanların kendi evlatları da olabilir.
AKP, eğer kumpas davaları sürecinde TSK'daki yurtsever, Atatürkçü kadroların tasfiyesine seyirci kalarak bir anlamda destek vermemiş olsa, paralel yapı orduda asla bu denli güçlenme imkanını bulamazdı. Demokrasi aynı zamanda üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğüdür. Demokrasi aynı zamanda düşünce özgürlüğü demektir, medya özgürlüğü, güçler ayrılığı demektir. Her türlü darbeye karşı olmak hepimizin vatandaşlık görevidir. Darbecinin kimliği ve amacı ne olursa olsun demokrasi üzerindeki vesayete karşı ortak tavır sergilemeliyiz. Demokrasi üzerindeki vesayeti asla kabul etmemeliyiz. Biz cumhuriyet sevdalıları yaşadığımız sürece asla Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden ayrılmadık ve de ayrılmayacağız, bu demek değildir ki Darbeleri destekliyoruz. Tarihte darbe yapanlara hep karşı olduk ve de olacağız. Bugün bu seviyeye gelinmenin en büyük nedeni ise 14 yıldır ülkemizi yöneten AKP iktidarının Yargıda yaptığı süreçteki cemaat atamalarının tüm resmi kuramlardada yapmış olmasıdır. Paralel yapının orduda kökleşmesine göz yumanlarla, TSK'nın pırıltılı subaylarını Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk gibi kumpaslarla tasfiye ederek, paralelcilerin kilit konumlara gelmelerini sağlayanlar tespit edilip mutlaka yargılanmalı. Askerin, Yüksek Şura toplantılarında bu yapının temizlenmesine yönelik çabalarına karşı çıkıp imza koyanlar, ne denli vahim bir hata yaptıklarını sanırım 15 Temmuz gecesi anlamışlardır. Başarısız bir askeri darbenin ardından silahlı kuvvetlere yönelik bir tasfiye kaçınılmaz, fakat seçilmiş hükümete karşı ayaklananlar yargıçlar değildi. Yargının bu denli ivedi bir şekilde tasfiyeside düşündürücüdür. Tasfiye yapılacak olduğu bir gerçek ancak kurunun yanında yaşı da yakmadan objektif davranmak gerekir . Biz onun bunun değil Türkiye cumhuriyeti devletinin askerini istiyoruz atamalar ve terfiler adil ve tarafsız olmalıdır. Yargıda veya diğer kurumlarda FETÖ ile ilişkili kim varsa gereği yapılsın ama sapla saman ayırt edilsin."