TBMM Çevre Komisyonu Üyesi ve CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, Ticaret Bakanlığı’nın bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, Türkiye’nin giderek yoksullaştığını, israfın arttığını belirterek, iktidara Nazım Hikmet’in şiiriyle seslendi.
Polat, “Memleketler içinde bir şirin memlekettir Türkiye/ Bizim memleket/ İnsanı da su katılmamışı/ Çalışkandır, ağırbaşlı, yiğittir/ Ama dehşetli fakir. İnsanımızın, üreticimizin, çalışanımızın fukaralaşmaması diliyorum” diye konuştu.
İlk on ayda 9.467 şirket ve 15.796 gerçek kişi ticaret işletmesinin kapandığını, icra ve iflas dosyalarının sayısının 19,9 milyona ulaştığını belirten Polat, “Tüm bunlardan Ticaret Bakanlığımızın yeterince önlem alamadığını, görev ve sorumluluk alanını yeterince kullanamadığını görüyoruz” dedi.
Gümrüklerin “şaşı bakılan” bir kurum konumuna getirildiğini belirten Polat, “Gümrüklerde keyfi uygulamalar ısrarla devam etmektedir” dedi.
İÇ TİCARETİN DURUMU
Polat, Ticaret Bakanlığı’nın görev alanının iç ve dış ticaret politikalarını ve hedeflerini belirlemek, bunlara uygun gümrük ve dış ticaret uygulamalarını hayata geçirmek olduğunu söyledi. İç ticarete bakıldığında TOBB’un verilerine göre ilk on ayda 9.467 şirket ve 15.796 gerçek kişi ticaret işletmesinin kapandığını ifade eden Polat, “Son sekiz ayda 1.401 şirket konkordato talep etmiş. 2008 yılında 8 milyon olan icra ve iflas dosyalarının sayısı, Kasım 2018’de 19,9 milyona çıkmış. Tüm bunlardan Ticaret Bakanlığımızın yeterince önlem alamadığını, görev alanını ve sorumluluk alanını yeterince kullanamadığını görüyoruz” dedi.
“HALK YOKSULLAŞTI”
Son dönemde ihracatın artığını, dış ticaret açığının ise ihracat lehine gerilediğini ifade eden Polat, kriz dönemlerinde bunun doğal olduğunu söyledi. Polat, kriz döneminde doların arttığını, ithalatın durduğunu, ihracatçının özellikle emek piyasasından kaynaklanan maliyetlerinin düştüğünü, böylece dış ticaret açığının düşmüş gibi göründüğünü belirterek, “Fakat bu sürdürülebilir bir şey değildir. Burada asıl olan emeğin ucuzlamasıdır, emek üzerinden yurt dışında bir rekabet gücünün artmasıdır” diye konuştu. Tüm dünya insanlarının zenginliklerinin dolar cinsinden ölçüldüğünü anımsatan Polat, “Türkiye’de çok değil Mayıs ayında bir asgari ücretli 425 dolar alabilmekteydi maaşıyla, bugün bu rakam 298 dolara kadar gerilemiştir ve insanlarımızın ne kadar yoksullaştığı da bu veriyle ortaya çıkmaktadır” dedi.
“ÜRETEN TÜRKİYE’YE İNANMAMIZ LAZIM”
Türkiye’nin dünya pazarlarında markaları olması ve bunların pazarlanması gerektiğini vurgulayan Polat, şöyle devam etti:
“Çünkü marka, ürettiğiniz ürüne değer kadar, TURQUALİTY’nin de bu anlamda kullanılması ülkemizde üretilecek ürünlere ilave bir değer katacaktır. Yine ısrarla, üreten Türkiye’nin katma değeri yüksek ürünlerle yurt dışında olması gerektiğini, alternatifsiz ürünler üretmesi gerektiğini söyledik ki oynak dış politikamız yüzünden dışarıda karşılaşacağımız herhangi bir buhranla ekonomimiz etkilenmesin istedik. Örnek isterseniz, Amerika’yla yaşadığımız kriz sonrası uygulanan ambargoydu. Katma değeri yüksek ürünleri üretebilmek için üretmeye inanmak lazım, üreten Türkiye’ye inanmak lazım. Üretirken bilimi ve teknolojiyi kullanmak, bilimi ve teknolojiyi üreten ülke olmak gerekiyor. Bunun için de üretmeyi bilen, yetişmiş beyinlere ihtiyaç var fakat Türkiye’de beyin göçünün son günlerde nerelere vardığını hepimiz bilmekteyiz. Dünya, Sanayi 4.0 ve yapay zekâyla üretim çeşitliliğini ve değerini artırırken maalesef Türkiye bu tarz teknoloji transferleri konusunda gerilemiş ve Bakanlığın ana hedeflerinden biri olan ürün çeşitliliğini geliştirme konusunda ıskalamış durumda.”
“ALTERNATİFSİZ VE KATMA DEĞERLİ MARKA İHRACATI TEŞVİK EDİLMELİ”
Polat, dış ticaretin koruma önlemleriyle baskılanmaya, ithalatın ise durdurulmaya çalışıldığını belirterek, “Bu, doğru bir mantık değildir. Ürün yine Türkiye’ye gelecek, pazar kendi dengesi içerisinde ürünün fiyatını yine bulacak, yine ithal edilecek. Bunun yerine ne yapmak lazı? Başka bir şeyler yapmamız lazım.Teknoloji yatırımı yapan, AR-GE faaliyetleri olan, alternatifsiz ve katma değeri yüksek ürün üreten firmaların ve gelişmiş markaların yurt dışına çıkışta teşvik edilmesi gerekiyor. Eğer bunu yaparsak dış ticaret açığımızı da sonuna kadar aşağıya çekmiş oluruz” dedi.
“GÜMRÜKLER ŞAŞI BAKILAN KURUMA DÖNÜŞTÜ”
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın göreve geldiği günden bu yana gümrüklerle ilgili bir anlayış ortaya koymadığını, gümrüklerin “şaşı bakılan” bir kurum konumuna getirildiğini ifade eden Polat, “Gümrüklerde iş yapan gümrük müşavirlerinin hala bir oda kanununun olmayışı, Gümrük Kanunu’nun yoruma açık halde duruşu gümrüklerde soru ve sorunlara neden olmaktadır. Gümrüklerde keyfi uygulamalar ısrarla devam etmektedir. Ben bu kürsüden bunu anlatmak istemiyorum fakat bir gümrük müşaviri ya da bir dış ticaretçiyle oturduğunuz zaman detaylı bir şekilde size anlatacaktır” dedi.
NAZIM HİKMET’İN ŞİİİRİYLE SESLENDİ
Polat, Türkiye’nin giderek yoksullaştığını, israfın arttığını, insanların fakirleştiğini belirterek, israfın durdurulması, yoksullaşmanın önlenmesi gerektiğini söyledi. Konuşmasının sonunda ünlü şair Nazım Hikmet’in dizelerine de yer veren Polat, “Memleketler içinde bir şirin memlekettir Türkiye/ Bizim memleket/ İnsanı da su katılmamışı/ Çalışkandır, ağırbaşlı, yiğittir/ Ama dehşetli fakir. İnsanımızın, üreticimizin, çalışanımızın fukaralaşmaması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum” diye konuştu.