YUSUF TOMRUK/EGEPOSTASI - Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle İzmir Büyükşehir Belediyesi kentteki tüm kadın sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla Büyükşehir önünde şiddete kurban giden kadınlar anasına ayakkabı bıraktı. Büyükşehir Hizmet Binası Personel girişinde gerçekleyen anma toplantısına yaklaşık 300 kadın katıldı. Anmaya Balçova Belediye Başkanı Fatma Çalkaya, Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan, Tunç Soyer’in eşi Neptün Soyer, CHP İzmir Milletvekili Bedri Serter, Menderes Belediye Başkanı Mustafa Kayalar, Kemalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı, Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü de hazır bulundu. Anmaya pek çok kadın muhtar da katılırken Büyükşehir Personeli de kadınlara destek oldu.
Etkinlikte sırasıyla İzmir Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Kızbez Seyhan Aydın, Ege Kadın Buluşması Platformu İzmir Sekreteri Şengül Baysak, İzmir Güç Birliği Platformu Başkanı Fatoş Yiğitel, İzmir İş Kadınları Derneği Başkanı Huriye Serter konuşma yaptı. Konuşmacıların ortak vurgusu İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen 6284 sayılı kanunda yapılmak istenen değişikliklere karşı durmaktı.
‘BELEDİYENİN DE YARISINI İSTİYORUZ’
Kent kadın konseyi başkanı Kızbez Seyhan Aydın, “İstanbul sözleşmesine karşı çıkıyorlar Avrupa dayatması diyorlar İstanbul Sözleşmesi Türkiye kadın örgütlerinin kazandığı ve kabul ettirdiği bir sözleşme. Anayasanın 90’ıncı maddesine göre usulüne göre yürürlüğe girmiş maddeler, sözleşmeler kanun hükmündeler. İstanbul sözleşmesine nafakaya neden karşısını? Erkek şiddetinden korumak için İstanbul sözleşmesi uygulanmalı. 25 Kasım’da bir kadının daha ölmemesi için örgütlenelim, örgütlenerek ölmek istemediğimizi duyuralım. Bütün kadınlar birleşin, madem nüfusun yarısıyız her şeyin yarısını istiyoruz. Sayın başkanım belediyenin de yarısını istiyoruz“ ifadelerinde bulundu.
‘BU SÖZLEŞMEYİ İMZALAYAN İLK BİZİZ AMA...’
İzmir Kadın Kuruluşları Başkanı ve İzmir İş Kadınları Derneği Başkanı Huriye Serter, dünya sağlık örgütüne göre kadına yönelik şiddet cinsiyete dayanan ona zarar veren her türlü davranış olarak tanımlanıyor. Kadına yönelik şiddet bir insan hakları ihlalidir. Bu ihlalin önlenmesi için İstanbul sözleşmesi önem taşımaktadır. 1999 yılında bu sözleşmeyi imzalayan ilk ülke biz olmamıza rağmen sözleşmenin ülkemizde uygulandığı söylenemez. Eğer uygulansaydı Emine Bulut, Asiye Güzel, Merve Kotan hayattaydı. Kadınlar hayatta kalsın istiyorsak ülke olarak yönetim olarak bu sözleşmeyi uygulamak zorundayız” dedi.
‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADINLAR İÇİN HAYATTIR’
Ege Kadın Buluşması Platformu İzmir Sekreteri Şengül Baysak ise; ‘Her yıl kadına yönelik şiddete cinayete cinsel istismara karşı isyanımızı büyütüyoruz. Sadece şiddetle mücadele gününde değil her zaman şiddete karşı büyüyoruz. Öfke çığlıklarımızı hükümete duyurarak demokratik baskı yaratmak için buradayız. Biz kadınlar eşit özgür bu dünyada yaşamak istiyoruz. İlgili makamların görevi kadınları değil erkek şiddeti önlemek, kadınların yaşam hakkını korumaktır. Erken yaşta zorla yapılan evlilikler aile içinde kadına şiddetin ortaya çıkmasının baş nedenlerinden biridir. Meclis genel kurulunca onaylanan 438 sayılı koruma kanununun 13. Maddesinde 12 yaşındaki çocukların aile baskısıyla ve istismarcısıyla evlendirilmesinin önünün açılmasıdır. Bu o çocukların bir kere daha istismara uğramasına nedendir. Toplum ve aile yapısı asıl bu düzenlemeyle bozulacaktır. Kadınların yaşam hakkının teminatı olan İstanbul sözleşmesine saldırıyorlar. İstanbul sözleşmesi kadınlar için hayattır. Bu kapsam koruyucu belirleyici hizmetlere ve destek mekanizmalarına erişmeleri için çok önemlidir. Kadına yönelik mücadele kapsamında nafaka kadınların ve çocukların can simididir. Aile kurumunun dağılması neden gösterilerek yapılan bu saldırılara karşı gözümüz ve kulağımız açıktır. Amaçları aileyi bir arada tutmak değil ataerkil yapıyı ayakta tutmaktır. Kadına yönelik şiddet asla kabul edilemeyecek insanlık suçu ve hak ihlalidir.
‘ŞİDDET YAŞAMIN HER YERİNDE DEVAM EDİYOR’
Kadın konuşmacılardan sonra söz alan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 25 Kasım 1999 beri kadınlar dünyanın her yerinde sokaklara meydanlara erkek şiddetine karşı durabilmek için seslerini çıkartmak için her yerde varlıklarını gösteriyor. Farklı yüzlere bürünmüş, cinsiyetçi erkek egemen anlayışa karşı kadınların tüm dünyadaki haykırışı bu tarihten önceye dayanıyor. Dünyadaki tüm baskıcı rejimler karşısında kadınların verdiği bu özgürlük mücadelesi sadece kadınları değil, aynı zamanda demokrasi ve barışı temsil eden tüm toplumsal kesimlere de öncülük etti. Çünkü kadına yönelik şiddetin arttığı ülkeler aynı zaman barışın demokrasinin adalet ve özgürlüklerin de tehdit altında olduğu eril bir yönetim anlayışının olduğu ülkelerdir. Kadın mücadelesine sahip çıkmak kendimize ve özlediğimiz, hayal ettiğimiz toplumsal yaşama sahip çıkmak demektir. Bugün kadınlara dönük ayrımcılık ve şiddet ailede, sokakta, siyasette, iş yaşamında yaşamın her yerinde devam ediyor. Sadece ekimde 23 kadın ve 2 çocuk, 2019 da 300’e yakın kadın öldürüldü. Bu korkunç tablo en temelde siyaset kurumunun, devleti yönetenlerin sorumluluğu ve cinsiyetçi kirli bir zihniyetin sonucu. Bu tabloyu değiştirmenin ilk adımı aileden başlar. Bunu topluma yaymak kamu gücünü elinde bulunduran başta kadın örgütleri olmak üzere ilgili bütün STK’larla ortaklaşma olmalı” dedi.
‘İZMİR BİR KADIN ŞEHRİ’
‘İzmir bir kadın şehri çünkü bu şehir adını tarihin ilk örgütlü kadın hareketi olan Amozonlardan, Amazon kraliçesi Smyrna’dan alıyor’ diyen Başkan Soyer “Artemis bu şehrin kadın kimliğinin çok önemli diğer parçası. Az önce Efes Selçuk Artemis’in heykelini tekrar 20 yıl önce kaldırıldığı noktaya diktik oradan geliyoruz. İzmir Büyükşehir ilk günden beri bu topraklardaki kadın mirasına sahip çıkmaya çalışıyor. Kadına şiddetin önlenmesi, kadının yaşamın her alanında daha görünür olması ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında etkin çalışmalar yapıyoruz. Şiddete maruz kalan kadınların acil yardım hattını arama konusunda bir iletişim kampanyasını, inşaat mühendisliği alanında kadınları güçlendirmek üzere yapılan beyaz baretli kadınlar projesine katkı veriyoruz., Büyükşehir otobüslerinin koltuğundaki kadın şoförlerimizle sadece erkeklere aitmiş gibi görünen mesleklerde toplumsal algıyı kırıyoruz. Üretici pazarlarıyla kadınların kıymetli emekleriyle ürettiği ürünleri İzmirlilerle buluşturuyoruz. 2 kadın sığınma evimiz bulunuyor, kadına destek evi projelerimiz var, birçok ilçemizde kadın dayanışma merkezleri kuruyoruz. Erkekler başta olmak üzere onlar için eğitim planı yapıyoruz. Kamu spotları ile toplumsal alanlarda konuyu sürekli diri tutmaya devam edeceğiz. Toplumsal cinsiyet eşitliği komisyonumuz kadınlarımızın hizmetlerden eşit yararlanmalarını sağlamak için çalışmalarını sürdürüyor. Kadınlar bu toplumun yarısını oluşturmakla kalmıyor, köylüsünden kentlisine alın teri ve emeğiyle yaşamımıza yön veriyor. Kadına yönelik şiddet başta olmak üzere her türlü şiddetle mücadelede her türlü çabayı göstermeye sadece İzmir için değil ülkemiz için çok önemli bir sorumluluk olarak görüyoruz’ dedi.
‘ŞİDDETİN ÖNÜNDE BİR GÜÇ OLUŞTURMAYI PLANLIYORUZ’
Daha sonra Büyükşehir Hizmet Binası'ndaki Çetin Emeç Salonu’na geçen Tunç Soyer, İzmir Barosu’yla şiddet mağduru kadınlara yönelik güçlendirme ve farkındalık çalışması yapmasını sağlayacak ‘Ortak Hizmet Protokolü’nü imzaladı. Protokol imza töreninde konuşan Başkan Soyer ‘Basın emekçisi kardeşlerim. Bugün baromuzla çok anlamlı bir protokol imzalıyoruz. Bir kardeş kuruluş gibi çalışıyoruz bununla iftihar ediyoruz. İzmir Barosu insan hakları konusun İzmirin ve hukukun yüz akı oldu. Kadın karşı şiddet için ortak protokolle, şiddetin önünde bir güç oluşturmayı planlıyoruz. O yüzden de karşılık sorumluluklar edineceğimiz bir protokol imzalayacağız’ dedi.
‘TÜRKİYE’DE BİR İLK OLMAK İSTİYORUZ’
Soyer’den sonra protokol hakkında konuşan İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, "Yerel seçimlerden önce İzmir insan haklarının başkenti olsun diye yola çıkmıştık. Büyükşehir’den de desteğimizi almıştık. Bugün yaptığımız şey tam da verdiğimiz sözün yerine getirilmesi çabasının bir meyvesidir. Merkezi iktidardan acil önlem paketinin açıklamasını bekliyoruz. İstanbul protokolü uygulansın istiyoruz. Ama merkezi hükümet bunu etkisizleştirmek için her şeyi yapıyor. Nafaka hakkını kadının elinden almak isteyen, istismar mağdurlarının istismarcısıyla evlendirmek isteyen bir yapıyla karşı karşıyayız. Kadına şiddete karşı bir güç oluşturmada Türkiye’de bir ilk olmak istiyoruz. Kadın hakları komisyonumuz istisnasız ara vermeden çalışıyor. Şiddeti ortadan kaldırmak ortak hedefimiz, engel olamadığımız yerde cezalandırmak. Biz bunun için çalışmaya devam edeceğiz. "