POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM

CHP Grup önerisi hakkında söz alan CHP Tunceli Milletvekili Erol, TBMM Genel Kurulu kürsüsünden milletvekili adayı olmayacağını açıkladı.

Erol kürsüdeki konuşmasında şunları kaydetti: ''33 yıllık siyasi hayatı olan, gençlik kolları, il başkanlığı görevlerinde bulunan ve 33 yıl sonra ilk defa 1 Kasım'da milletvekili olarak aranızda bulunan bir milletvekiliyim. Parlamento'nun çalışma düzeninden, siyasetteki siyaset yapma anlayışından, milletvekillerinin birbirlerine karşı nezaketsizlik davranışından ve Parlamento'nun gerçekten Türkiye'nin sorunlarının çözümüyle ilgili düşünce üretmek yerine tartışmanın, konuşmanın ve çatışmanın yeri olarak gördüğüm için önümüzdeki dönemde milletvekili adayı olmayacağımı sizleri bilgilendirmek istiyorum''

Erol, siyasete devam edeceğini ama bunun milletvekili olarak olmayacağını ifade etti.

Cumhuriyet Halk Partisi Tunceli Milletvekili Gürsel Erol'un konuşması şöyle;

Bizler, 26. Dönem parlamento üyeleri kader ortaklığı yapmaktayız, 15 Temmuz hain darbe girişimi başarılı olsaydı birçoğumuz bulunduğumuz yerde infaz edilecek, kalanlarımızsa şuan cezaevlerindeydik, yani kader ortaklığı yaptık. Ama görüyorum ki iktidar partisinin milletvekilleri sanki bu ülkede 15 Temmuz gibi bir gün yaşanmamış gibi kendisi gibi düşünmeyenleri mahkum etme, ezme ve onlara yaşam hakkı vermeme anlayışı içindeler, bu son derece yanlış.

Değerli milletvekilleri, bizim tarihimizde bununla ilgili çok emsaller ve örnekler var. Bakın, daha birkaç yıl öncesine kadar, Ergenekon ve Balyoz davalarında "hain" diye tutuklu olan generaller, askerler bugün vatansever olarak görevlerinin başına döndüler ve o gün "yurtsever" diye, "vatansever" diye gözüken (ve dönemin Sayın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan makam arabasını tahsis etmişti) Zekeriya Öz bugün yurt dışında, firari ve vatan haini. Yani yarın bu ülkede kimin vatan haini olacağı, kimin yurtsever olacağı meçhul. Bununla ilgili bir örnek vereyim: 1980'li yıllarda, Kenan Evren'i gittiği her ilde on binler karşılardı. Adı caddelere verildi, sokaklara verildi, meydanlara verildi fakat Kenan Evren öldüğünde devlet töreniyle gömülmeseydi, tabutunu taşıyacak 4 sivil yoktu. Ve AKP Hükûmetini kutluyorum, o günkü -askeri dönemdeki- darbeyi yapanlarla ilgili yargı sürecini başlattı ama sonuç alınmadan öldüler.

Peki, şimdi size soruyorum: On yıl sonra bu ülkenin yönetimiyle ilgili neler yaşanabileceğinin garantisini kim verebili? Eğer yalnızca konjonktüre dayalı, güce dayalı bir hukuk düzeni kurmaya çalışırsanız; gençsiniz, genç arkadaşlar var, yarın kendilerini ancak itirafçı olarak kurtarabilirler. Onun için, kişiye dayalı değil; hukuka dayalı, rejimin, sistemin gerçeklerine dayalı bir hukuk sistemiyle bu ülke yönetilmelidir.