CHP Cezaevlerini İnceleme Komisyonu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ve Grup Başkanvekili Özgür Özel'in de aralarında bulunduğu bir heyetle, 10-11 Ağustos tarihlerinde Silivri ve Bakırköy cezaevlerinde tutuklu gazetecilerle görüştü. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ziyaretin ardından yaptığı yazılı açıklamada, cezaevi ziyaretlerinde Cumhuriyet Gazetesi davasından tutuklu Murat Sabuncu, Akın Atalay, Kadri Gürsel, Ahmet Şık ve Ahmet Kemal Aydoğdu ile tutuklu Sözcü Gazetesi çalışanları Gökmen Ulu, Mediha Olgun ve tutuklu DieWelt çalışanı Deniz Yücel ile görüştüklerini kaydetti.
AK Parti hükümetinin FETÖ ile mücadelesinde amacından saptığını belirten Özel, "Kendisine muhalefet eden tüm toplumsal unsurları sindirmek istiyor ve toplumun geniş kesimlerine gözdağı veriyor" dedi.
Parti olarak gazetecilerin tutuksuz yargılanmalarının esas olduğu ilkesiyle hareket ettiklerine dikkat çeken Özel, "FETÖ ile asla yanyana gelemeyecek olan Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerinin çalışanlarına yönelik bu operasyonlar da bu sindirme girişiminin önemli bir parçasını oluşturuyor. Tutuklu Cumhuriyet Gazetesi çalışanları, heyetimizle yaptığı görüşmelerde, ilk duruşmada iddianamenin çöktüğünü, bunu mahkeme heyetinin dahi bazı ifadelerinde kabul ettiklerine işaret etti. İlk duruşmada serbest kalan arkadaşlarının özgürlüğü hak ettiğini belirten Cumhuriyet çalışanları, en yakın sürede kendilerinin de özgür olacağını belirterek, 11 Eylül'de yapılacak duruşmanın önemine dikkati çekti. CHP olarak gazetecilerin tutuksuz yargılanmalarının esas olduğu ilkesiyle hareket ediyoruz. Ancak her geçen gün cezaevlerinde tutuklu gazeteci sayısının giderek artması, ülkemizdeki demokratik standartların geriye gidişinin de en önemli göstergelerinden biri olarak kayıtlara geçiyor. Ayrıca, OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) ile getirilen kısıtlamalar nedeniyle, telefon ve görüşme hakkı başta olmak üzere, cezaevlerinde tutulanların önceden sahip olduğu pek çok hakta geriye gidiş yaşandığı görülüyor. Özellikle, kitap ve gazeteye erişimde yaşanan zorluklar, bazı tutuklu gazetecileri en çok zorlayan konuların başında geliyor" dedi.
KİM NE DEDİ'
CHP'li Özel, açıklamasında tutuklu gazetecilerin CHP Cezaevlerini İnceleme Komisyonu'na aktardığı ifadelerine de yer verdi. Özel, Cumhuriyet'in tutuklu Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu komisyona yaptığı açıklamada şunları söylediğini aktardı:
"Burada tüm gün televizyon izliyoruz ve gazete okuyoruz. Yaptığımız gazetecilik için yargılanıyoruz. Biz de burada demokrasi nöbeti tutuyoruz. Dışarıda kimin neler yaptığını görüyoruz. Bizlerin bireysel talepleri yok. Toplumsal taleplerimiz var. Duruşmada ne kadar haklı olduğumuz bir kez daha ortaya çıktı. Bu nedenle CHP'nin gerçekleştirdiği Adalet Yürüyüşü'nü büyük bir dikkatle takip ettik. Gerçekleştireceğiniz Adalet Kurultayı'nı büyük bir dikkatle takip edeceğiz. CHP'nin ortaya koyduğu şey, toplumun tüm kesimleri için bir birlikte yaşam manifestosu, aslında. Buna herkesin ihtiyacı var. Alevisi, Sünnisi, Türkü, Kürdü, başörtülüsü, başörtülü olmayanı herkesin bu manifestoya ihtiyacı var. CHP, birlikte yaşamı savunarak bu süreçte çok önemli işler yapıyor. Cezaevinde tutuklulara tek tip kıyafet giydirilmesi tartışılıyor. Bu doğru değil, bu olmaz."
'MAHKEME SONRASI DAVA ÇÖKTÜ'
Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ise komisyona verdiği ifadesinde, "Nasıl milattan önce, milattan sonra diye bir ifade varsa biz de 'davadan önce' ve 'davadan sonra' diye ifadeler kullanıyoruz. Çünkü mahkeme sonrası dava çöktü. Mahkeme heyeti de bunu söyledi. Cezaevinde kalanların burada tutulmasının hukuksal bir rasyonalitesi yoktu ve bir ara formül bulundu. Bazı arkadaşlarımız çıktı, bazılarımız burada tutulmaya devam ediyor. Biz, davada sadece Cumhuriyet Gazetesi'ni değil, gazeteciliği ve basın özgürlüğünü de temsil ediyoruz. Bu temsili de iyi yaptık. Davanın ardından her birimizin tutumu ve duruşu konusunda olumlu geri dönüşler aldık. Duruşmada her şeyi söyledik. Bize güvenenlerin yüzünü kara çıkarmadık. Geleceğe umutla bakıyoruz. CHP'nin gerçekleştirdiği Adalet Yürüyüşü bizi güçlendirdi, bize iftira atanları zayıflattı. Bizim davamız da adalet arayışının bir parçası aslında. Bu nedenle 11 Eylül'deki duruşma çok kıymetli. Bu davaya kamuoyunun ciddi bir ilgi göstermesini ümit ediyoruz çünkü yargılanan biz değiliz, Türkiye'de gazetecilik yargılanıyor" dedi.
'BU KUMPASI KURANLAR, FETÖ'CÜLERLE HAPİSTE YATMADAN ADALET GELMEZ'
Gazeteci Ahmet Şık da "Bize bu kumpası kuranlar, FETÖ'cülerle birlikte hapiste yatmadan adalet gelmez. Bir çete aranıyor ama Türkiye'yi aradıkları o çete yönetiyor. Organize bir suç örgütüyle karşı karşıyayız. Kendi ayıplarını örtmek için bizden FETÖ çıkarmaya çalışıyorlar ancak bu çıkmaz. Bu kumpası kuranlar da ilk kumpası kuranlar gibi yargılanır. Moralim çok yüksek ne zaman bilmiyorum ama buradan yine başım dik çıkacağımı biliyorum" diye konuştu.
'SOSYAL MEDYADAKİ HESAP BANA AİT DEĞİL'
Gazeteci Ahmet Kemal Aydoğdu da '@jeansbiri' isimli hesabın kendisine ait olmadığını belirtip, "Sosyal medyada bir hesabı kullanmakla suçlanıyorum. Bu hesabı benim kullandığıma ilişkin bir tespit de bulunmuyor. FETÖ'ye ait daha sonra KHK'yla kapatılan bir özel okulda öğretmenlik yapıyordum. Ama atılan twitlere kadar bir suçlamayla karşı karşıya kalmadım. Yıllarca işsiz kaldım, para için orada çalışıyordum. Ne FETÖ'nün dershanelerine ne okuluna gittim. 27 Ekim-22 Kasım arasında gözaltında kaldım. Gaziantep'te çok zor bir gözaltı süreci geçirdim. Twitter'da 'aksilahlanma' hashtagini açarak, AK Partililer'i tuzağa düşürmekle suçlanıyorum. Ellerinde böyle bir kanıt yok. Velev ki @jeansbiri isimli hesap açıldı, suç olan AK Partililer'in bu hashtage yazdıkları. Bu hashtage yazılanları Cumhuriyet Gazetesi haber yaptığı için bu davayla ilişkilendirildim. Bunun akılla izah edilebilecek bir tarafı yok."
'RÖPORTAJ YAPTIĞIM KİŞİLERİN TIRNAK İÇİ İFADELERİ NEDENİYLE SUÇLANIYORUM'
Türk asıllı Alman gazeteci Deniz Yücel de yaptığı röportajlarda tırnak içinde karşıdaki kişinin kullandığı ifadeler nedeniyle suçlandığını belirtip, "Her zaman objektif haber yaptım. Yaptığım röportajlardan rahatsız oluyorlar. Ama evrensel bir gerçektir ki bir haberdeki tırnak içindeki görüş, o görüşü dile getireni bağlar, ancak yapılan yorumlar, gazeteciyi bağlar. Röportaj yaptığım kişilerin tırnak içi ifadeleri nedeniyle suçlanıyorum. 'Vay efendim sen Cumhurbaşkanı'na şunu dedin, Öcalan'a şunu dedin' Ama, bunların tamamı tırnak içi ifadeler. Yaptığım röportajlar habercilik başarısıdır ama burada başıma bela oldu. Bir inatlaşma var ancak ben bu inatlaşmanın mağduru olmayı hak etmiyorum. Tecrit altındayım, 178 gündür iddianameyi bekliyorum. Kimse Kayserili bir halk tüccarı mantığı ile benim üzerimden siyaset yapmaya kalkmasın. Benim iade gibi bir talebim yok hiç de olmadı." (DHA)