CHP Parti Sözcüsü, Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, Uluslararası pazarda Türk ürünlerinin tanıtımı amacıyla düzenlenen Interfresh Eurasia Fuarı’na katıldı.
Yücel, katıldığı Interfresh Eurasia Fuarı’nda bir konuşma gerçekleştirdi ve Türkiye’de tarım alanındaki kötü gidişata ve çiftçinin emekçinin durumun değindi.
Yücel, “Çiftçinin yaş ortalaması artıyor, çiftçilik mesleği giderek yaşlanıyor. Gençlerimiz ata toprağında tarım yapmak, üretmek yerine; kentlere göç edip ucuz iş gücü olmayı tercih ediyorlar. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir” vizyonundan bugün geldiğimiz nokta “Çiftçilik mesleğinin saygınlığının yok edilmiş olmasıdır” dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
Hiç şüphesiz toprak vatanımız, tarım ekmeğimizdir. Ancak şu anda çiftçimiz ne yazık ki yok sayılıyor.
Bu durum tarım sektörünü güçsüzleştirirken, Çiftçiyi toprağından adım adım koparıyor… Gübre fiyatları, mazot fiyatları ciddi birer sorun... Tarlayla, market arasında büyük bir fiyat uçurumu var. Tarladan sofraya kadar olan zincir gereksiz uzun ve zincirin her halkası maliyet anlamına geliyor. Üretici dertli, tüketici de dertli… Sonuç; çiftçi küstü, köylü üretmeyi bıraktı.
Gıda krizinin konuşulduğu günümüzde tarım; ne yazık ki ülkemizde olması gerektiği gibi desteklenmedi. Gençler üretime teşvik edilmedi...
Bugün ortalama bir çiftçinin yaşı 58…
30’lu yaşlar için çiftçilik, artık yapılabilir bir meslek olmaktan çoktan çıktı.
Türkiye’de nüfus artıyor ama çiftçi sayısı azalıyor.
Çiftçinin yaş ortalaması artıyor, çiftçilik mesleği giderek yaşlanıyor.
Gençlerimiz ata toprağında tarım yapmak, üretmek yerine; kentlere göç edip ucuz iş gücü olmayı tercih ediyorlar. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir” vizyonundan bugün geldiğimiz nokta “Çiftçilik mesleğinin saygınlığının yok edilmiş olmasıdır”
Bundan 20 yıl önce ülkemizde 2.8 milyon çiftçi varken, bugün 2.3 milyon çiftçimiz var.
Yani 20 yılda nüfus 20 milyon artmış fakat 500 bin çiftçi kayıp. Çiftçilerimizin son bir yılda borcu yüzde 88 artarken, toplam borcu 652 milyar liraya ulaşmış durumda… Bir yılda neredeyse iki katına çıkmış… Çiftçinin yüzünün gülmesi için,
Türkiye’nin yeniden tarımda kendi kendine yeten bir ülke haline gelmesi için, kıtlık yaşanmaması ve Tarımda dışa bağımlılığın son bulması için mucizelere gerek yok!
Kısa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli doğru bir planlama ve Tarım Kanununun çiftçiyi ve üreticiyi koruyan hükümlerinin uygulanması yeterli… Çiftçilerimizin omuzundaki yükü hafifletmek için Tarım Kanunu 21. maddesinin mutlaka uygulanması gerekiyor.
Bakın bu maddede “Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz” deniyor. Biz iktidarın kendi çıkardığı kanunu uygulamasını istiyoruz, mucize beklemiyoruz.
Ve kanunen çiftçiye verilen desteğin gayrisafi milli hasılanın %1’inden az olamayacağını bir kere daha hatırlatmakta fayda görüyoruz!”
2016’DAN GÜNÜMÜZE ÜRETİM MALİYETLERİ 7 KAT ARTTI
“Tarımsal üretimi etkileyen en önemli kalemlerden biri de girdi fiyatları…
Çünkü üretim miktar ve kalitesini, aslında girdi fiyatları belirliyor.
Rakamlara baktığımızda ise girdi fiyatlarında önemli bir artış görüyoruz.
TÜİK verilerine göre tarımsal girdi fiyatlarının yıllık artış hızı 2016’da yüzde 6.40 iken 2024 yılında bu oran yüzde 41.60’a çıkmış.
Yani 2016 yılında üretim için 100 lira harcanıyorken bugün aynı üretim için 700 lira harcanıyor.
7 kat bir artış var…
İşte bu güncel rakamlar ülkemizde uygulanan tarım politikalarının karnesidir…
Bu durum tarımın sektörünü küçülten en temel unsurlardan bir tanesi…
Bu noktada aslında üreticilerin çok da bir seçeneğinin olmadığını görüyoruz.
Anlıyoruz ki mevcut tarım politikaları çiftçimizi büyükşehirlerde asgari ücretle çalışmaya mecbur bıraktı. Madenlerde yerin altında çalışmaya, tersanelerde çalışmaya, günübirlik işlerde çalışmaya mecbur bıraktı. Bunun elbette bir çok sebebi var ancak en önemlisi, yönetme ve bütçe tercihlerinin çiftçiden ve üreticiden yana kullanılmaması….
Çiftçimiz ekmeyi, dikmeyi, üretmeyi bırakmak zorunda kaldı.
Çünkü ekmeyince ekonomik anlamda daha kârdalar.
Mazot parası, gübre parası, sulama masrafı, elektrik faturası, ekini toplayan emekçinin yevmiyesi derken zaten çiftçinin eline bir şey kalmıyor.
Bu sebeple de çiftçi fındık bahçesinden, çay bahçesinden, üzüm bağından, narenciye ağacından umudunu kesti. Uygulanan tarım politikaları onları büyük şehirlerin ucuz işgücü ya da işsizleri olmaya mahkûm etti. Hollanda’nın yüzölçümü kadar toprağımız 26 milyon dekar toprak, bugün ekilemiyor, dikilemiyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak tarım politikalarının sebebiyet verdiği bu durumun bir beka sorunu olduğunu düşünüyoruz. Çünkü biz, tarım ve hayvancılığı milli olması gereken stratejik bir alan olarak görüyoruz. Binlerce yıldır buğday yetişen bereketli topraklara sahip ülkemize, Ukrayna ve Rusya’dan buğday ithal edilmesini üzülerek takip ediyoruz.
Tarımın, çiftçinin ve üreticinin ayağa kalkması için tarım politikalarının acilen masaya yatırılması, ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.
Tarım sektörünü önceleyen, tarımsal üretimi arttıran, üreticiyi destekleyen, uluslararası alanda faaliyet gösteren şirketlerimize teşvik veren, üreticisinden ihracatçısına bütün ülkenin kazandığı bir tarımsal üretim sistemini kurmanın mümkün olduğunu düşüyoruz.
Her alanda olduğu gibi tarımda da dünyada önemli gelişmeler oluyor…
Bir yandan bu gelişmeleri takip ederek ve uygulayarak, bir yandan da çiftçiyi ve üreticiyi koruyan ve destekleyen önlemler alarak tarımı da, çiftçiyi de, üreticiyi de ayağa kaldırmak mümkün.”