EGE POSTASI - İzmir'de yaşamını yitiren 30 yaşındaki Cansu Külekçi için sela verilmesini isteyen yakınları Bilali Habeşi Cami İmamı’ndan Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan cep telefonu mesajı aldıklarını, Alevi vatandaşlar için sela okuyabileceklerini, ancak cemevi demeyecekleri yanıtını aldı.
Duruma tepki gösteren Külekçi'nin yakınları, üç cami imamının da aynı mazereti sunması üzerine, salayı verdiremeden Yamanlar Cemevi'nden Cansu Külekçi'nin cenazesini kaldırmak zorunda kaldı.
Alevilerin yaşadığı sorunları sıklıkla gündeme getiren isimlerin başında gelen CHP İzmir Eski Milletvekili Ahmet Ersin, yazılı açıklamayla yaşanan olaya tepki gösterdi.
İzmir'de yine sela krizi!
Ersin yazılı açıklamasında şu ifadeleri kullandı;
“İzmir'de bazı camilerde,vefat eden Alevi vatandaşlarımız için cenazenin Cemevinden kaldırılacağı nedeniyle sela verilmemekte ve bu uygulamanın Diyanet İşleri Başkanlığı'nın talimatı olduğu ileri sürülmektedir.İslama ve insan haklarına aykırı bu davranışlar İzmir'le sınırlı değildir ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Alevi inancına ve Cemevlerine yönelik son derecede olumsuz bakışının ve bu konudaki genel tutumunun yansımasıdır .
Oysa Sela,İslam alemi için son derecede önemlidir.Vefat eden kişinin kim olduğunu
nerede ve ne zaman defnedileceğini haber vermek amacıyla okunur ve vefat eden kişiyi,insanlar bu yolla öğrenir.Sela aynı zamanda,Peygamberimize yapılan medhiyelerden oluşmaktadır ve duyulduğu zaman Müslümanların değişik duygular hissettiği,birleştirici ve güzel bir sesleniştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi kısa bir süre önce ,Türkiye'de Alevi İslam inancına sahip vatandaşlarımıza ayrımcılık yapıldığına ve Cemevlerinin Alevilerin inanç merkezi olduğuna kesin olarak karar vermiştir.Dolayısıyla Devletin,Cemevlerinin Alevi İslam inancına sahip vatandaşlarımızın inanç merkezi olduğunu kabul ederek,buna göre düzenlemeler yapması gerekir.Ancak, bu konuda verilen sözlere rağmen bir olumlu gelişme olmadığı gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, bilinen eski inkarcı ve dışlayıcı tutumunu sürdürdüğü ve bu tutumunda da ısrar ettiği görülmektedir.
Devletin,giderek derinleşen Cemevi sorununu AİHM'nin kararı doğrultusunda ve zaman geçirmeden çözmesi gerekmektedir.Aksi halde birleştirici olmayan,dışlayıcı bu tutum uluslarası bir boyut kazanabilir ve Türkiye yine AİHM'ne kadar uzayan,yüklü tazminat davaları ile karşı karşıya kalabilir. “