CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bir adayın gelmesi onun işte çıkması diye bir şey yok. Mutabakat olması lazım. Benim öteden beri üzerinde durduğum, diğer genel başkanların da üzerinde durduğu mutabakat olması lazım. Mutabakat olmadan bir karar almayı asla doğru bulmam. Zaten öyle bir karar çıkmaz. Benim itiraz etmeye hakkım yok zaten. Mutabakat olur, diyelim ki ismim üzerinde mutabakat oldu; elbette bu görevi yapmak onurlu bir şey” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün; Fox TV’de “İlker Karagöz ile Çalar Saat” programının konuğu oldu. Karagöz’ün sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“TÜRKİYE’NİN BİR DAHA KRİZLERE GİRMEYECEĞİ BİR ALTYAPIYI OLUŞTURUYORUZ: Tek bir başlık yok aslında. Ama tümünü dikkate aldığınızda, artık Türkiye’nin bir daha krizlere girmeyeceği bir alt yapıyı oluşturuyoruz burada. Türkiye’de siyasetin kısır çekişmelerden uzaklaştığı yeni bir anlayışı inşa ediyoruz burada. Bu, bizim demokrasi tarihimizde bir ilk. Belki dünya demokrasi tarihinde bir ilk. Altı lider bir araya geliyorlar ve kendi ülkelerinin sorunlarını çözmek için var olan kalıcı ve giderek de artan sorunlarını çözmek için üretiyorlar. Bir araya geliyorlar çalışıyorlar. Kendileri, kurmayları, akademik dünyadan katkı alıyorlar. İş dünyasından katkı alıyorlar. Bundan heyecanlanmamak mümkün değil. Tabi baktığınız zaman her birimiz özveride bulunuyoruz. Dikkat ederseniz, ‘Mutabakat Metni’ diyoruz. Bu kavram da önemli. Yani altı liderin altına imza attığı ve iktidar olduğumuzda, ki Allah’ın izniyle olacağız, o zaman da bunu hayata geçireceğimizi halkımıza söz veriyoruz. Bir araya geliyoruz, söz veriyoruz. Az önce söylediğiniz kitabı elimize alıyoruz ve bununla da fotoğraf veriyoruz, 85 milyona. Dolayısıyla bu beni en çok heyecanlandıran bunun bitmesi ve benim dünyamda yarattığı umut.
ALIN TERİ DÖKENİN KAZANACAĞI, AVANTADAN PARA KAZANANLARIN İSE KAZANAMAYACAĞI BİR DÜZENİ ÖNGÖRÜYORUZ: (Mutabakat Metni’ne yönelik eleştiriler) Emin olun, yapıcı bir eleştiri gelmedi. Sayın Erdoğan’ı dinlediğinizde; en azından şurası doğrudur diyebilirdi değil mi? Ama hayır, tümüyle hayır bu mümkün değil falan gibi bana göre sağlıksız bir eleştiri yaptı. Önemli olan şu. ‘Her şey burada var mı?’ diye sorarsanız, her şey burada yok. Bu bir ortak mutabakat metni. Altı liderin bir araya gelip, ‘evet biz bunu yapacağız ve bunu hayata geçireceğiz’ dedikleri güzel bir metin güzel bir kitap ve dolayısıyla bu Türkiye’de demokrasi tarihini veya siyasal partiler tarihini yazacak büyün akademisyenler buna başvuracaktır. Bu nedenle bunu çok fazla sayıda bastırdık ve onlara da gönderdik. Burada neyi öngörüyoruz? Burada Türkiye’nin teknoloji devrimini yakalamasını öngörüyoruz. Üniversitelerin özerkliğini öngörüyoruz. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi öngörüyoruz. Üretenin, alın teri dökenin kazanacağı avantadan para kazananların ise kazanamayacağı bir düzeni öngörüyoruz ve yine burada adaleti öngörüyoruz, hukuku öngörüyoruz ve yine burada Türkiye’de bir kez daha yolsuzluk olmasın, yolsuzluk defterini tümüyle baştan sona kapatalım diye bizim parlamentoda yeni bir yasal düzenleme yapmayı öngörüyoruz. Dolayısıyla bu çerçevede ele aldığımızda meseleyi, yolsuzluklar konusunda duyarlıyız. Gelir dağılımının dengeli olması konusunda duyarlıyız. Gelir dağılımının dengeli olması konusunda duyarlıyız. İstihdam yaratma konusunda duyarlıyız. Çiftçilerin üreticilerin kazanması konusunda duyarlıyız. Sanayicinin, teknolojiye yatırım yapması ve bu alanların teşvik edilmesi konusunda duyarlıyız. Yani birden fazla konumuz var. Bütün bunların tümünü burada ele aldık. Eksiğimiz olabilir mi? Elbette eksiklikler olabilir, onları da saygıyla karşılıyoruz. Hayat dediğiniz durağan değildir. Hayat dediğiniz, sürekli değişir ve her değişim yeni sorunlar yaratabilir. Yeni krizler yaratabilir. Önemli olan burada bir araya gelip, ‘evet bir sorun mu var?’ tamam güzel, oturalım bunu çözelim.
CUMHUR İTTİFAKI BÖYLE BİR ÇALIŞMA ORTAYA KOYDU MU?: Bir şey daha bu da önemli, devleti bir kişiye teslim ederseniz bunu yapamaz, yapmadı da zaten, yapamadılar da zaten, bana söyler misiniz, onlar Cumhur İttifakı diyorlar değil mi? Cumhur İttifakı’nın böyle bir çalışması var mı? Bir çalışma ortaya koydu mu? Bir masanın etrafına gelip Türkiye’nin sorunlarını konuştular, tartıştılar mı? Hayır, tam tersini yaptılar. Bir araya geldiler, ‘biz, Millet İttifakı’nı nasıl dağıtırız’ diye; kendi yandaşları, kendi gazetecileri, satın aldıkları iş insanları bütün bunlarla beraber, ‘acaba Millet İttifakı’nı nasıl dağıtırız, birisi bir şey söyledi onun üzerine saatlerce televizyon programı nasıl yapabiliriz’ diye. Biz ne yaptık? Tam tersine gayet sakin bir araya geldik ve bir program yaptık. O program çerçevesinde ayda bir mi toplanacağız, karar mı verdik? O bir sonraki ayda toplandığımızda hangi konuları netleştireceğimizi, hangi konular üzerinde uzlaşma sağlayacağımızı oturuyoruz, tartışıyoruz. Alt kadrolar bir araya geliyorlar. Toplandığımızda Genel Başkanların önüne metinler geliyor. Yüzde yüz anlaşamadıkları konular varsa, metinler üzerinde Genel Başkanlar uzlaşıyorlar ve sonunda bir metin çıkıyor.
MİLLİ METİN BUDUR: Tamamen milli deniyorsa, milli metin budur. Her alanda Türkiye’nin çıkarları önceleyen bir metindir. Neresi dışarıdan? Çıkıp söylesinler, ‘şurasını dışarıdan aldınız’ diye, hangisi dışarıdan alındı? Yani çiftçiye ektiği ürünün karşılığını vermek dışarıdan talimat almak demek midir? İşsizliği önlemek diye yeni yatırımlar yapacağız, dediğimiz zaman dışarıdan talimat almak mıdır bu? Yoksa yapmayın her şeyi dışarıdan alın, asıl talimat o. Eğer buğdayı dışarıdan alıyorsanız, yanlış politikalar izliyorsanız. Dışarıdan aldığınız talimatın gereğidir bu.
YERLİLİĞİ VE MİLLİLİĞİ SAVUNAN ZATEN BİZİZ: Orada bizim savunma sanayisi de var. Savunma sanayisinde Türkiye’nin büyük hamleler yapması gerektiği konusu, savunma sanayinin tarihini bilmezler emin olun. Sorun birisine. Savunma sanayisinde bu kararlar ilk ne zaman alındı? Kamuoyundan gizli Bakanlar Kurulu kararı ne zaman alındı, samimi söylüyorum bilmezler. Savunma sanayi hepimizin; iktidar, muhalefet hepimizin üzerine titremesi gereken bir sanayi dalı… Damat İkitelli’de fabrikayı kurarken, o fabrikaya ilk giden Genel Başkan benim. Rahmetli babasıyla oturup, bir sabah kahvaltısı yapan benim. Ekibiyle buluşan, ekibiyle fotoğraf çektiren kişi benim. Karşılaştıkları sorunları bana anlatırlar. O zorlukların aşılması için çaba harcayan benim. Niye ben kapatayım savunma sanayini? Niye yok edeyim, savunma sanayisini. Allah aşkına, Tank Palet Fabrikası’nı kime verdiler? Tank Palet Fabrikası’nın Katar ordusundan alınıp, şanlı Türk ordusuna verilmesini savunan kim? Bunlar gerçekten akıllarını peynir ekmekle yemişler. Bir şey daha söyleyeyim tarımla ilgili de söyleyeyim, bunların Tarım Bakanı, Fransa’ya gidip Fransa tarımına yaptığı katkılar nedeniyle madalya almadı mı? Bunu herkes biliyor. Bütün bunların hepsi meydandayken, neresi yerli neresi milli diye, yerliliği ve milliliği savunan zaten biziz. Kendimiz üretmek zorundayız. Kendimiz çalışmak zorundayız. Eğer kendimiz üretebilirsek bir değeri vardır bunun, siz kendiniz üretmezseniz zaten bir değeri yoktur. Dışarıya muhtaç olursunuz.
SAYIŞTAY’A GİDECEĞİM: Sayıştay’a gideceğim. Biz bir rapor hazırlattık. Uzmanlar geldiler bir rapor hazırladılar. Türkiye’nin 418 milyar dolar parasının iç edildiğini biliyoruz. Bizim bütçemizi parlamento kabul eder. Arkasından bütçenin nerelere, nasıl harcandığını denetleyen kurum da Sayıştay. Kimin adına denetler? TBMM adına denetler. O zaman TBMM adına denetim yapan kurumun bizim hassasiyetlerimizi dikkate alması lazım. Sadece bizim değil 85 milyonun hassasiyetini dikkate alması lazım, duyarlılığını dikkate alması lazım. Çünkü yeni doğan çocuk vergi öder. Altına bez alırsınız vergi ödersiniz. Emzik alırsınız vergi ödersiniz. Su içirirsiniz vergi ödersiniz. O zaman bizim ödediğimizi vergiler nerelere harcandı? Gerçekten yerli yerine harcandı mı? Bunu denetleyecek olan Sayıştay’dır. Sayıştay’ın raporlarını alacağız ve bakacağız. 418 milyar dolar paranın nerelere, nasıl iç edildiğini görmek istiyoruz biz ve o raporlarla bizim raporları karşılaştıracağız. Sayıştay’da son derece nitelikli, çalışkan, ülkesini seven, vatanının seven son derece değerli denetim elemanları var. Biz bunları da gayet iyi biliyoruz. O insanların raporlarının makaslanmasını istemiyoruz. Gerçekler yazılıyor ama iktidar rahatsız olduğu için, raporların belli bölümleri makaslanıyor ve gizleniyor. 418 milyar doları önümüzdeki seçimlerden sonra hazırlanacak bütün raporlarda görmek istiyoruz. Her bir Bakanlıkla, her bir kamu kurumuyla ilgili olarak bu rakamları görmek istiyoruz. Yolsuzluğun rakamlarını görmek istiyoruz. 418 milyar dolar, henüz doğmamış çocuklarımızın parasıdır. 418 milyar dolar, 85 milyon vatandaşımızın parasıdır. Yani hem bugünümüz hem geleceğimiz için 418 milyar dolar iç edildiyse, yok edildiyse, kul hakkı yendiyse onu ben takip etmek zorundayım. Ben takip etmezsem niye ben siyaset yapıyorum? Ama ben gidip tek tek bunları bulmayacağım. Bu işin uzmanları bulacak. Eğer Sayıştay görevini yaparsa var olan bütün yolsuzlukları ortaya koyarsa, bizim raporla uyum halindeyse; gereğini yapacağız. Ne olursa olsun, bedeli ne olursa olsun 418 milyar doları alacağız ve bu ülkenin kasasına koyacağız, o parayı.
‘GERÇEK BİR TÜRKİYE RAKAMI GETİRİN’ DİYECEĞİZ: Kazanırsak bütün bu kurumların başına liyakatli kişileri getireceğiz. Yani işinin ehli olanı getireceğiz. Dürüst olanı, namuslu olanı getireceğiz. Talimatla iş yapanı değil akılla iş yapanı. Şöyle kararlar aldık: Mesela, ‘Durum ve Hasar Tespit Komisyonu’ kuracağız. Yani altı lider iktidar olduğumuzda, sonuçta önümüzde Türkiye gerçeği var. Rakamların doğru dürüst bilinmediği, büyük ölçüde gizlendiği, Varlık Fonu’nun ne olduğu, denetlenmediği gerçekler var. 128 milyar dolar malum Merkez Bankası arka kapıdan satıldı, kimlere satıldı, bunları bilmiyoruz tabi. Durum ve Hasar Tespit Komisyonu düzgün, namuslu insanlar, bürokratlar görevlendirilecek. ‘Bize gerçek bir Türkiye rakamı getirin’ diyeceğiz. ‘Gelirimiz, giderimiz, yükümlülüğümüz nedir? Gerçek bir Türkiye rakamı getirin’ ve biz doğruları öğrendikten sonra ancak sağlıklı kararlar alabiliriz. Doğrular öğrenilmeden karar alamazsanız. Veriler öğrenilmeden karar alamazsanız. ‘Ben oturdum işte sabah kalktım, şöyle bir karar alalım.’ Devlet öyle yönetilmez. Devlet bilgiyle, birikimle yönetilir. Devlet sağduyuyla yönetilir. Devlet intikam duygusuyla yönetilmez. Devleti yönetecekseniz bir sefer, adil olacaksınız, devletin kurumlarının liyakatli olmasına önem vereceksiniz.
Devlette liyakat vardır, siyasette liyakat yoktur. Devletin temeli adalettir, adaleti sağlayan da liyakatli kişilerdir. Sonuçta adaleti dağıtacak olan devlette görev yapan o liyakatli kişilerdir. Adaleti kim sağlayacak? Mahkemede hâkim sağlayacak. Ama ekonomide de adalet olması lazım. Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar diyoruz. Demek ki biri yiyorsa, öbürünün de karnının doyması lazım. Buna da sosyal devlet diyoruz. Dolayısıyla adaletin toplumun her alanında olması lazım, yaygınlaşması lazım. Adalet kavramının bu çerçevede güçlenmesi lazım. Hedefimiz bu zaten, bunu yapacağız.
DÜNYA TARİHİNDE RÜŞVETİN SORUŞTURULAMAYACAĞINA DAİR, HIRSIZLIĞIN SORUŞTURULAMAYACAĞINA DAİR BİR KANUN ÇIKAR MI? (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, AKP milletvekillerine tepkisi) Ne demişlerdi? ‘Efendim tek adam rejimi çıkarsa, parlamento çok daha güçlü olacak’ demişlerdi. Parlamentonun ne gücü var? Gelmiyor milletvekili. Gelip ne yapacak? el kaldırıp indiriyor, o kadar. Çıkıp hükümetin yanlış bir şey yaptığını söylüyor mu? Cesareti olamaz. Çünkü söylediği an üstü çizilecek bir daha milletvekili olamayacak. Hatayı görmüyor mu, hatayı görüyor. Yanlışı görmüyor mu, yanlışı görüyor.
418 MİLYAR DEDİK BİZ BULDUK AMA BELKİ ÇOK DAHA FAZLA: Bizi dinleyen vatandaşlarıma seslenmek isterim. Bu parlamento Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nda yapılan yolsuzlukların alınan rüşvetlerin, soruşturulması ve kovuşturulması olmaz diye kanun çıkardı. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Nurettin Canikli’yle ilişki kurulduktan sonra oradaki yolsuzluklar, oradaki hırsızlıklar, oradaki rüşvetler ne savcı tarafından soruşturulabilir ne de mahkeme tarafından kovuşturulabilir. Kanun çıktı böyle, bana söyler misiniz? Dünya tarihinde; rüşvetin soruşturulamayacağına dair, hırsızlığın soruşturulamayacağına dair bir kanun çıkar mı? Gerçekten vatandaşlarıma seslenmek isterim. Bütün vatandaşlarıma, AK Parti’ye oy veren kardeşlerime de seslenmek isterim, kardeşim siz, ‘rüşvet soruşturulmasın, haksızlık soruşturulmasın, yolsuzluklar soruşturulmasın’ diye parlamentodan kanun çıkaran bir siyasi partiye, iradeye nasıl oy veriyorsunuz? Bunu Meclis’te, AK Parti sıralarına dönerek söyledim. Bana inanmıyorsanız, kanun numaralarını verdim ve dedim ki, siz hala gelip oy verip, vermeme konusunda irade beyan edecekseniz evinizde ilk okula giden çocuğa sorun, o çocuğun vicdanı vardır. O çocuk der ki; ‘bu olmaz, bu kadar olmaz’ der. Yaptılar bunu, soygun düzeni var. Açık ve net söylüyorum, tam bir soygun düzeni var. 418 milyar dedik biz bulduk ama belki çok daha fazla, siz ‘rüşvet soruşturulmayacaktır’ diye kanun çıkarırsanız. Kanun için Anayasa Mahkemesi’ne gittik.
YARGIYI KİRLETİRSENİZ, ADALETİ DAĞITMAZSANIZ, DEVLET ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜNE DÖNÜŞÜR: Buradan da AYM’ye çağrı yapıyorum. AYM Başkanı yeni seçildi. Sayın Başkanı yürekten kutlayalım. İrfan Fidan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yaptı değil m? Kimin talimatlarını yaptı? Erdoğan’ın talimatları, Yargıtay’da bir kararın altına imza atmadan, Yargıtay’dan yıldırım hızıyla AYM’ye çıktı. Bu olmaz, bu yargıyı zedeler. Onun yaptığı ayıp değil, o zaten bütün duvarları yıkmış vaziyette, ‘ben diyor bir kişiye bağlıyım diyor, benim için hukuk, adalet falan yok.’ Beni asıl yaralayan Yargıtay’ın o kişiyi seçmiş olmasıdır. Sorun orada… Yüz küsür yıllık bir kurum Yargıtay, gelenekleri, örfü, adeti olması gereken, özel kültürü olması gereken bir kurum; bir talimatla alıyor bir kişiyi Yargıtay’da bir kararın altına imza atmadan ki orada birçok saygıdeğer yargıç varken, onlardan birisini değil de bu beyefendiyi AYM’ye atıyorlar. Niye atıyorlar? Kendi geleceğini kurtarmak için mi? Kendi talimatlarını yerine getirecek hâkim bulmak için mi? İkisi de var.
YARGI KİRLENİRSE, DEVLET ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜNE DÖNÜŞEBİLİR: Yargı kirlenirse ve yargı görevini yapmazsa devlet organize suç örgütüne dönüşebilir. Yargıyı kirletirseniz, adaleti dağıtmazsanız. Güce sahip olan bir kişi her şeyi yaparsa, her dilediğini yaparsa devlet organize suç örgütüne dönüşmüş olabilir. Türkiye’nin geldiği noktalardan birisi de budur. ‘Ortak Mutabakat Metni’nin özü budur: Devlette adaleti sağlamak, ahlakı sağlamak. Yeter bu kadar da olmaz. Gerçekten yeter yani, gerçekten bu kadar bürokrasinin, yargı bürokrasisi de dahil bu kadar çürüdüğünü bizim tarihimizde hiç görmemiştik. Böyle bir şey olmaz. İnsanda bir vicdan olur.
O KİŞİNİN YEMİN TÖRENİNE KATILMAK BİLE, BAŞLI BAŞINA BÜYÜK BİR AYIPTIR: Ben o zatın yemin törenine de katılmadı. O kişinin yemin törenine katılmak bile başlı başına bir ayıptır. Geleceksin talimatla oraya gideceksin, yıldırım hızıyla bu kez de AYM Başkanı olacaksın. Akıl var mantık var, bir ahlak var. Bir erdem var, bir bilgi var. Bunların tamamı yerle bir ediliyor ve beyefendi, ‘Efendim beni Sayın Cumhurbaşkanı destekliyor, beni seçmek zorundasınız.’ Neyse ki namuslu insanlar var, düzgün insanlar var, ahlaklı insanlar var. En azından, ‘AYM’yi de daha fazla kirletmeyelim’ deyip Başkanı seçtiler. Seçen kişilere oy veren kişilere gerçekten yürekten teşekkür ederim. Çoğunu da tanımam, Başkanı sadece törenlerde görürüm. Bir kurum varsa o kurumun gelenekleri varsa ve o kurumun gelenekleri adalet üzerine inşa edilecekse adaleti korumak herkesin görevidir.
KESİN HESAP KOMİSYONU KURACAĞIZ: Meclis İçtüzüğü çalışması tamamlandı. Meclis İçtüzüğü’nde önemli bir düzenleme yapmayı, taahhüt ettik. Kesin Hesap Komisyonu kuracağız, Plan Bütçe Komisyonu var bir de mecliste bugüne kadar hiç olmayan, Cumhuriyet tarihinde de olmayan Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Kesin Hesap Komisyonu şu: Bütçe parlamentoya geldiğinde onun yanında ikinci bir kanun teklifi daha var. O da Kesin Hesap Kanunu yani daha önce çıkan bütçenin paralarının nerelere harcandığını gösteren kanun, o hiç tartışılmaz. Herkes bütçeyi tartışır. Biz diyoruz ki, bütçeyi tartışalım o gelecek ama bir de geçen yıl kabul ettiğimiz bütçe ne oldu? Paralar nerelere harcandı? Doğru mu harcandı, yanlış mı harcandı bu tartışılmıyor. Onun tartışılması için ayrı bir komisyon kuruyoruz ve o komisyonun başkanlığına ana muhalefet partisinden bir kişi seçilecek. Biz iktidar olarak gidip onurla, gururla, şerefle ona hesap vereceğiz. ‘Evet diyeceğiz, parayı harcadık, şuraya harcadık. İhaleyi yaptık, evet şöyle yaptık’ diye her kuruşun hesabını vereceğiz. Bu ne demektir biliyor musunuz? Yolsuzlukların tarihe gömülmesi demektir. Bu kadar güzel bu kadar gerçekten akıllı ve ülkenin geleceğini düşünen kararlar alıyoruz.
TANK ÜRETEN TÜRKİYE, TANK ÜRETEMEZ NOKTAYA GETİRİLDİ: Tank Palet Fabrikası’nı bunlar sattılar. Biz satmadık ki. Biz satılan Tank Palet Fabrikasını geri alıp eskiden olduğu gibi orduya teslim edeceğiz. Tank 2018’de yapılacaktı değil mi? Söz vermişlerdi. İlk milli tankımız 2018: Buyurun 2019, 2020, 2021, 2022, 2023, nerede bu tank? Yok. Oysa yapılacaktı bu tank. Bakın Tank Palette, beş model tank üretildi. Ankara’ya getirildi, bu beş model tank Ankara’da deneme atışları yapıldı tamamı başarılıydı. Tankı kimler yaptı? Tank Palet yaptı, ASELSAN işin içindeydi. HAVELSAN işin içindeydi. Makine Kimya Endüstrisi; obüsün atış kısmını, namlu kısmını onlar yaptılar, denemeler yapıldı, her şey başarılı. Seri üretime geçilecekti. Engel oldular. Katarlıları devreye koydular ve ordunun elinden aldılar. Bu, vatana ihanettir. Keşke bununla ilgili dava açılsa keşke ve ben bütün o belgelerin tamamını hâkimin önüne, onlar çünkü belgeleri gizliyorlar. Hatırlar mısınız? Tank Paletle ilgili kararnameyi açıklamıştım. İkinci kararnameyi gizlediler, açıklamadılar. O kararnameyi de ben açıkladım. Çünkü bu ülkede vatansever, namuslu bürokratlar var. Yapılan hatayı görüyorlar. Tank üreten Türkiye, tank üretemez noktaya getirildi. Sorun da zaten burada. Savunma Sanayii diyorlar. Bunların Savunma Sanayi ‘s’sinden bile haberi yok. Savunma sanayi farklı bir şeydir. Siz ASELSAN’da çalışan çok sayıda nitelikli personel nereye gitti? Hani burada nitelikli insanlar vardı ve bu nitelikte insanlar nasıl gidiyor oraya? Hiç bunun hesabını yaptılar mı? Bu konuda kamuoyuna bilgi verdiler mi? En nitelikli, en değerli insanlarımız yurt dışına gitti. Bunlar gönderdiler.
Onların tamamı ülkelerine gelecekler, çalışacaklar. Biz tank da üreteceğiz, İHA’ları da üreteceğiz, SİHA’ları da üreteceğiz. Hiç kimse endişe etmesin bu konuda. Biz gerçek anlamda vatanseveriz. Birilerinin talimatıyla iş yapan bir anlayış bizim kitabımızda yoktur. Şunu da ifade edeyim: Zaten biz Kuvay-ı Milliyeciyiz. Biz o gelenekten geliyoruz. Yüz yıllık bir Kuvay-ı Milliye geleneği var bizde, dokularımızda, geleneğimizde var. Birilerine gidip diz çökmek, kapı kapı dolaşıp para dilenmek, yoktu böyle bir şey. Bizim tarihimizde yoktu. Şimdi dolaşıyorlar, ‘bana para verebilir misin, bana swap açabilir misin, ne olursun’, yalvar yaka… Koltuğumu koruyayım diye, eğer dilenci koltuğuna dönecekse lanet olsun o koltuğa, Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil edecek koltuk kimseye el avuç açmaz. O koltukta oturan kimseye el avuç açmaz. Onuruyla, gururuyla yapar. Bakın Cumhuriyet kurulduğunda her şey yapıldı. Fabrikalar, demiryolları, limanlar, uçaklar, 1940’lı yıllarda Türkiye, dünyaya uçak ihraç eden 5 ülkeden birisiydi. Bütün bunların hepsi yapıldı ve Osmanlı’nın borcu da son kuruşuna kadar ödendi. Kimseye gidip de el avuç açılmadı. Yalvarıp yakınılmadı. Bakıldığı zaman ne çıkıyor ortaya? Gerçekten vatanseverseniz, Türkiye çok zengin bir ülkedir. Türkiye’nin kaynakları var. O kaynakları ekonomiye harcarsanız, insan için harcarsanız, bilim için harcarsanız, teknoloji için harcarsanız çok ama çok hızla Türkiye’yi büyütürsünüz. O nedenle mutabakat metninde; beş yıl içerisinde iki katına çıkaracağız diyoruz kişi başına düşen geliri
HAYATIN GERÇEĞİNİ ET KUYRUĞUNA GİREN GÖRÜYOR: (Enflasyon verileri) Sarayda mesela hiç artmıyor. Sarayda her şey var para da ödemiyorlar zaten. Bugün Sözcü Gazetesi’nin manşeti var. Erzurum’da insanlar eksi derecede et kuyruğundalar. Erzurum, Kars, Iğdır, Elâzığ, Tunceli o havza özel ekonomi bölgesi ilan edilecek. Biz onu söyledik. Burası canlı hayvan, et ürünleri konusunda Ortadoğu’nun ve Kafkasların en büyük merkezi olacak. 25 milyar dolarlık bir talep var, Ortadoğu’da ve Kafkaslar’da; bunun 5 milyar dolarını bile yapsanız, olağanüstü bir gelir elde ediyorsunuz. Et üretiminde bereketli bir coğrafya insanların eksi bilmem kaç derecede gidip et kuyruğuna girmesine eğer yol açıyorsa bugünkü oluşan siyasal ortam ve o insanı o ete mahkûm ediyorsa bir sorunumuz var demektir. Erzurumlu kardeşim de bunu düşünsün. Bugüne kadar hep AK Parti’ye oy verdiler. Bir daha vermesinler. Yeter desinler onlar da… Dadaşlardan bunu bekleme hakkım var onu da ifade edeyim. Bunlar Türkiye’yi yönetemiyorlar. Savruluyor Türkiye, hangi Bakan ne yapıyor Allah aşkına?
ET KUYRUĞU NEDİR? O MUDUR İSTİKBAL?: Et kuyruğu nedir? Eksi 8-9 derecede, et kuyruğu nedir? O mudur istikbal? Yani vatandaşa verdiğiniz istikbal, eksi 9-10 derecede gel et kuyruğuna gir, sana bu istikbali sağladım’ diyor. Gerçek bu mu? Bu. Hayatın gerçeğini görüyor mu? Görmüyor o, ama hayatın gerçeğini et kuyruğuna giren görüyor. Beslenme çantasına ekmek koyamayacak anneler var. Hayatın gerçeği mi bu? Evet gerçeği bu. Sabah gazetesi, biz onlara havuz medyası diyoruz. Zaten aksini yazma şansları yok onların, havuz medyası kamu kurumlarının verdikleri ilanlarla, paralarla besleniyorlar. Devletten aldıkları büyük ihalelerle besleniyorlar. Biliyoruz, zaten bunların tirajları da göstermelik, gerçek tirajları değil. Oradan da Basın İlan Kurumu aracılığıyla devleti soyuyorlar. Söyledim, gerçek tirajları çıkarın ortaya, bir uluslararası denetim kuruluşu gelsin ya da Türkiye’de bir sürü namuslu denetim kuruluşları var. Gelsinler gazetelerin tirajlarına baksınlar. Kaç tirajları diye, ona göre Basın İlan Kurumu’ndan para alsınlar. 300 bin diyor, 200 bin diyor. Nerede? Nerede 300 bin, 200 bin…
EKONOMİDE, BU KADAR PARLAKSA ARKADAŞIM BU ENFLASYON NEDİR?: Anadolu’nun içini boşalttılar. Gitsinler Kayseri’de, sanayiciyle konuşsunlar. Gitsinler, Sivas’ta konuşsunlar. Sanayi Ticaret Odası başkanlarıyla konuşsunlar. Gitsinler diğer illere baksınlar. Neyin ne olduğunu görsünler. Vatandaşın halini görsünler. Vatandaşın evine, AK Partililer giremiyor. Kapısını çalıp bir şey söyleyemiyor. Bunun yerine devletin memurlarını görevlendirdiler, memurlar gidiyorlar. Erdoğan’ın mesajını vermek için. AK Parti Genel Başkanı’nın mesajını, memurlar üzerinden yapıyorlar. Çünkü, öbürlerini kabul etmiyorlar. Kapıları yüzlerine çarpacak diye. Bu gerçek, artık hepimizin bildiği bir gerçek. O nedenler ekonomide, bu kadar parlaksa arkadaşım bu enflasyon nedir? Ekonomi bu kadar parlaksa, işsizlik nedir Allah aşkına? Bu kadar parlaksa, bu kadar yolsuzluklar nedir? Bu beşli çeteler nedir? Bu beşli çeteleri besleyenler kim? Bunlara kamu ihalelerini, ihalesiz veren kim?
ALTI LİDER, İŞİN STRATEJİSİNİ, SİYASETİNİ OLUŞTURACAK. ALTTA LİYAKATLİ KADROLAR, GEREĞİNİ YAPACAK: (Kampanya sürecinde, nasıl çalışacak masa?) Şimdi nasıl çalışıyorsak yine öyle çalışacağız. Planlı çalıştık. Programlı çalıştık. Sadece liderler değil. Her liderin kendi ekipleri var. Onlar çalıştı. Akademik dünyadan katkı verenler oldu. İş dünyasından katkı verenler oldu. Dolayısıyla, her bir parti ayrı ayrı çalıştı. Sonra bunlar bir araya geldiler ve ortak metinler oluşturdular; ortak hedefler oluşturdular. Dolayısıyla biz yine aynı şekilde çalışacağız. Yine istişare ile çalışacağız. Adı divan mı olur, istişare kurulu mu olur ne olursa olsun adı hiç önemli değil ki. Önemli olan şu: Devlet bir kişiye teslim edilmeyecek. Sorun mu var? Oturacağız konuşacağız. Tabii devletin işi, sadece altı lider yapacak anlamında değil. Altı lider, işin stratejisini, siyasetini oluşturacak. Altta liyakatli kadrolar, gereğini yapacak. Bunları yaptığı gibi, efendim sayın Cumhurbaşkanı gönderdi, talimatıyla yangın söndürmeye geldik. Talimat vermese yangın bile söndürmeyecek. Herkes görevini yapacak. Biz, işsizliği nasıl azaltırız? Bu ülkeye temiz parayı nasıl getiririz? Bu ülkede teknolojiyi nasıl büyütürüz? Biz yapay zekâ alanında üniversitelerin yaptığı çalışmaları nasıl teşvik edebiliriz?
TÜRKİYE ÖYLE BİR NOKTADA Kİ BU İŞİN PARTİSİ YOKTUR. SORUN TÜRKİYE’DİR. TÜRKİYE’Yİ DÜZLÜĞE ÇIKARMAKTIR: Türkiye öyle bir noktada ki bu işin partisi yoktur. Sorun Türkiye’dir. Türkiye’yi düzlüğe çıkarmaktır. Çürüyen bir yapıyı, tüm kurumlarıyla beraber yeniden inşa etmektir. Ahlak üzerine, adalet üzerine inşa etmektir. Bu iş, parti meselesi olmaktan çoktan çıktı zaten. Memleket elden gitmiş, biz hala a partisi, b partisi diye tartışacak mıyız? Hayır tartışmıyoruz. Tam tersine, bu mutabakat metninde oturduk Türkiye’yi ayağa nasıl kaldıracağız? Nasıl büyüteceğiz Türkiye’yi? İşsizliği nasıl bitireceğiz? Altı ayda bu memlekette insanlar nasıl nefes aldıracağız? İki yıl içerisinde enflasyonu nasıl tek haneye indireceğiz? Hangi politikalarla yapacağız? Devlette atamaları nasıl yapacağız? Liyakatli kadrolar nasıl olacak? Bütün bunların tamamı üzerinde çalışıyoruz.
VATANDAŞIMIZ YOLSUZLUKLARLA NASIL MÜCADELE ETTİĞİMİZİ GÖRECEK: Allah nasip eder de iktidar olduğumuzda vatandaşımız şunu görecek: Yolsuzluklarla nasıl mücadele ettiğimizi görecek. Verdiği her kuruş verginin bu memleketin çıkarı için nasıl harcandığını görecek. Yatırımların nasıl yapıldığını, Anadolu’nun nasıl şaha kalktığını görecek. Çalışmayan Sivas’taki demir çelik fabrikasının nasıl çalıştığını görecek. Orada istihdamın nasıl yaratıldığını görecek. 20 yıldır tek yolcu gemisi bile yok ya denizde. Üç tarafı deniz ya. Akıl yok. Çünkü, hep malı götürme üzerine… Düşünceleri hep devleti nasıl soyacağız… Etrafta böyle bir yapı var. İki Türkiye var. Bir gerçekten ezilen, gerçekten işsiz olan, gerçekten sesi çıkmayan, gerçekten bir şey söylediği zaman yakalanıp hapse atılanların Türkiye’si bu. Bir de yukarıda bir Türkiye var. Bir eli yağda, bir eli balda. Devleti sömüren, alt gelir grupların hak ettiği gelirleri yukarıya transfer ettiren bir düzen var. Yukarıdaki Türkiye’nin keyfi yerinde. Her şey var orada. Milyar dolarları var. Peki Erzurum’daki vatandaşın nesi var? Kars’taki vatandaşın nesi var? Kayseri’deki vatandaşın nesi var? İşsizlik. Onların kitabında işsizlik yok. Çalışmıyorlar çünkü, avantadan para kazanıyorlar.
BİZ, TÜRKİYE’Yİ AYAĞA KALDIRMAK İÇİN YOLA ÇIKTIK. BERABERİZ: İçinde bulunduğumuz ortam: Bir parti sorunu olmaktan çoktan çıkmıştır. Bir araya geliyoruz. Olayı bir parti olayı şeklinde tanımlarsanız bu iş yürümez. Biz, Türkiye’yi ayağa kaldırmak için yola çıktık. Beraberiz. Rozet, Türkiye rozeti.
O, SORUNU BİLMİYOR. BEN SORUNU BİLİYORUM: EYT’lilerin taleplerini gittiğimiz her yerde dillendirdik. Bu taleplerin yerine getirilmesi gerekir diye söyledik. Erdoğan çıktı, ‘Hayır dedi, ben bunu yapmayacağım. Benim siyasi hayatıma da mal olsa ben bunu yapmayacağım’ diye. O, sorunu bilmiyor. Ben sorunu biliyorum. Sorun, bu insanların haklarının büyük ölçüde ellerinden alınmaları. O hakların teslim edilmesi lazım. Siz bir yasal düzenleme yapabilirsiniz ama o yasal düzenlemenin adil olması lazım. Bu konuda iyi bir ekibimiz var. Onlar da biliyorlar. Sorunu yaşayanlarla konuşuyorlar. Dolayısıyla o çerçevede teklifleri verecekler.
BİZ, HALK İÇİN VERECEĞİZ. PARA, BURALARA AKACAK Kİ ÜRETİM OLSUN ÜRETİM OLACAK Kİ REFAH YÜKSELSİN: Emeklilere ikramiye, artarak devam edecek. Bin lira veriyorlar. Biz asgari ücret kadar ikramiye verilmesini istedik. Ondan sonra bin lirayı 1100 liraya çıkardılar. Sanki bu ülkede hiç enflasyon yok, ikramiye aynen durdu. O ikramiyenin normal olarak artması gerekiyor. En azından resmi enflasyon oranında artır dedik. O da olmadı ama olacak tabii. Mesele şu: Her ülkenin belli bir kaynağı var tabii kaynaklar sonsuz değil. Kaynağı kim için harcayacaksınız? Bunlar beşli çeteler için harcıyorlar. Bu beşli çete dediğim beş kişi değil tabii. Bu onların kod adı. Beşli çeteler için vereceksiniz veya halk için vereceksiniz. Biz, halk için vereceğiz. Para, buralara akacak ki üretim olsun üretim olacak ki refah yükselsin. Enflasyon olmayacak ki refahtaki artışı vatandaş hissedebilsin.
ALINAN TALİMAT ÜZERİNE ENFLASYON RAKAMLARINI OLUŞTURUYOR: İşçiye, memura, emekliye, dul ve yetime az para vereceksiniz demektir. Talimat geliyor, rakamları düşürün ki biz o düşük rakamlara göre onlara kaynak aktaralım; para verelim diyorlar. TÜİK’in görevi de bu. Bağımsız bir kurum değil. Dolayısıyla, alınan talimat üzerine enflasyon rakamlarını oluşturuyor. Benim TÜİK’in önüne gitme nedenim de buydu zaten. Arkadaş, siz görevinizi yapın. Bunlar hiç pazara mı çıkmıyorlar? Bunlar hayatı mı biliyorlar? Bakmaları lazım, görmeleri lazım ama talimat geliyor. Bu işçinin, emeklinin, dul ve yetimin hakkını yemektir. Liyakati sağlayacağız. Dürüst ve namuslu insanlar, çıkıp neyse onu açıklayacak. Siyasi iktidar rahatsız olabilir. Zaten rahatsız olsun diye açıklayacak.
DAYATMA GİBİ BİR ŞEY YOK. HEP BİRLİKTE KARAR VERECEĞİZ. KİŞİ ENDEKSLİ DÜŞÜNMENİN DOĞRU OLDUĞUNA İNANMIYORUM: (Karamollaoğlu’nun ziyareti) İki lider arasında yapılan görüşmenin kamuoyuna şöyle veya böyle yansıtılmasını asla doğru bulmam. İki lider oturduk konuştuk. Zaten gündem konusu belirleyecek olan da Temel Bey. Liderlerin görüşünü alacak olan da Temel Bey. Bu birinci turu. İkinci turu da büyük olasılıkla Temel Bey yapacak. Dolayısıyla ben liderler arasında yapılan görüşmenin kamuoyuna yansıtılmasını asla doğru bulmam. Gayet güzel, samimi bir görüşme oldu. Türkiye’nin sorunlarını konuştuk; ekonomi konusunda da oturduk konuştuk.
Altı lider bir araya gelecek. Mutabakat içinde Cumhurbaşkanı adayımızı belirleyeceğiz. Burada dayatma, gibi bir şey yok. Hep birlikte karar vereceğiz. Kişi endeksli düşünmenin doğru olduğuna inanmıyorum. Bizim hedefimiz, var olan sistemi değiştirmek. Bu sistem Türkiye için bir beka sorunudur.
KAMPLAŞMADAN BIKTIK ARTIK. BERABER, BİRLİKTE BU MEMLEKETİ BİR AYAĞA KALDIRALIM: Temel hedefimiz, ülkenin huzuru. Yani altı lider, bu memlekette huzur olsun ya. Kamplaşmadan bıktık artık. Beraber, birlikte bu memleketi bir ayağa kaldıralım. Toplum, bir nefes alsın. Bir rahat olsun toplum. Yeni bir kültür, yeni bir anlayış getirmek istiyoruz. Getirebilirsek Türkiye bir daha krize girmez. A iktidarı, B iktidarı gelse de Türkiye artık krizlere girmemeli.
MUTABAKAT OLUR, DİYELİM Kİ İSMİM ÜZERİNDE MUTABAKAT OLDU; ELBETTE BU GÖREVİ YAPMAK ONURLU BİR ŞEY: (Altılı masanın adayının kazanmama ihtimali var mı?) Hayır. (Temel Bey, aday ismi olarak sizin adınızı getirirse, sizin yanıtınız ne olur?) Mutabakat olması lazım. Yani bir adayın gelmesi onun işte çıkması diye bir şey yok. Mutabakat olması lazım. Benim öteden beri üzerinde durduğum, diğer genel başkanların da üzerinde durduğu mutabakat olması lazım. Mutabakat olmadan bir karar almayı asla doğru bulmam. Zaten öyle bir karar çıkmaz. Benim itiraz etmeye hakkım yok zaten. Mutabakat olur, diyelim ki ismim üzerinde mutabakat oldu; elbette bu görevi yapmak onurlu bir şey. Yani siz neden benim adımı ileri sürüyorsunuz diye özel bir itirazım olmaz. Zaten işin doğasına aykırı olur o zaman. Mutabakatın dışına çıkmak olur o zaman.
TEMEL BAZI KARARLARI, ORTAK MUTABAKAT İÇİNDE ALMASI LAZIM: Cumhurbaşkanı adayının, var olan bu bir yıldır süren çalışmayı, devlet yönetiminde de aynen sürdürmesi lazım. Gerçekten adalet için, gerçekten temiz birisi olması lazım. Yolsuzluklara… Bunların hiçbirisine bulaşmaması lazım. Adaylığının açıklandığı gün malvarlığını kamuoyu ile paylaşması lazım. Toplumun her kesimine sıcak mesajlar vermesi lazım. Kişinin kimliği, inancı ve yaşam tarzı dolayısıyla bir ötekileştirme yapmaması lazım. Ve temel bazı kararları, ortak mutabakat içinde alması lazım. Devlet aklının olması lazım. Devlet dediğiniz kurumu iyi tanıması lazım. Üniversitelerin bilgi üretmesi lazım, bu konuda özel çaba sarfetmesi lazım. Kısa süre içinde, öngörülen kısa süre içinde güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmesi lazım.
CUMHURİYETİN 100’ÜNCÜ YILINDA 100 BİN ÖĞRETMEN ATAMASI YAPACAĞIZ: Cumhuriyetin 100’üncü yılında 100 bin öğretmen ataması yapacağız. En az 100 bin öğretmen. Sosyal destekler devam edecek ama bugünkü şartlarda değil. Doğrudan doğruya kadının banka hesabını para yatacak. YÖK’ü kaldıracağız zaten. Biliyorsunuz YÖK bir darbe ürünü bir kurum. Kaldırdıktan sonra da zaten birçok sorunu çözmüş olacağız. Devlet taşeron çalıştırmaz.
BU ÇOCUKLARIN YAŞAMASI LAZIM: (SMA’lı bebekler) Her evladımız, bizim için değerlidir. Bir fedakarlık yapılacaksa, zaten bizim için yapılacak. Biz vergiyi niye veriyoruz? Bu çocukların yaşaması lazım."