EGEPOSTASI - CHP İzmir 37. Olağan Kongresini Egepostası’na değerlendiren Alaattin Yüksel, Deniz Yücel’in aldığı oydan, kongredeki Tuncay Özkan etkisine kadar pek çok konuda önemli açıklamalarda bulunan Alaattin Yüksel CHP’nin ana muhalefette yetersiz kaldığını da belirtti. CHP’li Yüksel, kongredeki yarışın 2 ya da 3 adaylı gerçekleşmesi halinde Deniz Yücel’in daha çok oy alacağı görüşünde. Yüksel ayrıca parti yönetiminin sürekli dile getirdiği “Cumhuriyet Halk Partisi iktidara hiç olmadığı kadar yakın” söylemi için "Öyle bir şey ortada görünmüyor. siz yüzde 20’lerle 25’lerle nasıl iktidar olacaksınız. Millet İttifakıyla biz iktidar partisini en azından düşürürüz falan, bu savlarla politika yapılmaz" diyerek ittifaka ve iktidar söylemlerine katılmıyor...
İŞTE O RÖPORTAJ:
Deniz Yücel’in seçimde aldığı oy oranı tartışma konusu. Adaylık için 540 imza toplayan yücel seçimde 611 delegenin 253’ünün oyunu aldı. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz'
Evet yani imza sayısına baktığımız zaman mevcut il başkanları açısından daha yüksek olabilirdi. İmza sayısından daha düşük aldığı olmuştur. Benim zamanımda da oldu ama tabi burada biraz trajik bir az oy alma durumu var. 655 kayıtlı il delegesi var. 611 delege oy kullanıyor 611 delegenin 42’si geçersiz. O niye geçersiz özellikle il başkanlığında pek olmaması lazım. Hadi unutabilir gerçekten unutma oluyor bu çarşaf listelerde. Ama 42 geçersiz oy var. 569 geçerli oyun 253’ünü alıyorsunuz. 655’e göre baktığınız zaman yaklaşık 400’ünün oyunu alamamış oluyorsunuz. Tek adaysınız, çift aday olur, 2 aday olur, 3 aday olur bunlar olağan şeyler ama sanki 3 adaylı bir kongre süreci gibi bir sonuç bu. Yani neredeyse 3’te birin biraz üstü civarında bir oy alıyorsunuz.
Bu niye böyle old? Bence Deniz Yücel’in kendi şahsıyla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Deniz Yücel başarılı bir il başkanlığı dönemi geçirmiştir. Bir de 17 yıl sonra benden sonra ikinci defa herhangi bir yere aday olmadan il başkanlığını yürütme iddiasını taşıyan ikinci arkadaşımız. Benim ilk seçildiğim zamanda da son 20 yılda Türkiye’de neredeyse il başkanlığı seçimi olmuyordu hep atamalar oluyordu. Ben ikinci dönemimde de seçilerek geldim üst üste 2 dönem. 3 dönem il başkanlığı yaptım biliyorsunuz. Her üçünde de çok ciddi rakiplerle yarıştım. Birincisi daha İzmir’de kimse beni doğru düzgün tanımazken mevcut il başkanı Kemal Karataş vardı, daha sonra Selçuk Ayhan vardı onlarla yarıştık. Daha sonra Nevzat Kavalar’la yarıştım. Çok güçlü rakiplerle geldim. İlk kez İzmir’de çok uzun zamandır tek adaylı bir kongre oluyor. Bu tek adaylı kongre dayatması nereden geliyo? Aslında tek aday yok. Bakın orada bu halde bile 3 tane aday çıktı. Genel Başkanın uzlaşma yoluyla tek adayla gidelim talimatı MYK tarafından alınıyor ve bir baskı oluşturuluyor. Belli illerde yapılıyor özellikle büyük illerde İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere.
Bu tek aday dayatmasına karşı aslında delegenin ciddi bir tepkisinin oluştuğunu ön görüyorum. Yoksa Deniz Yücel 2-3 adayla yarışa gitseydi yine bu oyun üzerinde oy alırdı. Rakibi 75 imza toplamış, atanmış bir Divan Başkanı var. Divan Başkanı Divana çağırıp çift imza olanları geriye çektirtiyor. O sırada müdahale etseydi mevcut il başkanımız Deniz Yücel, “Benim bir itirazım yok, bu arkadaşımız imzasını toplamıştır. Ben hatta kendim de imza atıyorum onun için” deseydi bundan çok daha fazla oy alırdı Deniz Yücel ve kesinlikle kazanırdı diye düşünüyorum.
Deniz Yücel’in 258 oy almasıyla ilgili olarak "Tek adaylı olduğu için birçok delegenin il başkan adaylığında işaretleme yapmayı unuttuğu tarafımıza ve ilçe başkanlarımıza bildirdiğini öğrendik. kendisini listede göremeyen bazı arkadaşlarımız kırgınlık yaşamış olabilir, bunları da anlayışa karşılıyoruz" açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz'
Doğrudur önemli bir kısmı unutabilir. Tek adaylı çarşaf liste olunca unutanlar olmuş olabilir ama bu derecede olması mümkün değil. 658 delegenin 100’ünü çıkartalım 558 delegeden gene 258’i alıyorsunuz. Gene aldığınız oydan daha fazlası bir şekilde size verilmemiş oluyor. Evet kesinlikle unutmalar vardır ama kendisi de belirtmiş kırgınlıklar kızgınlıklar olabilir diye. Doğru listelerde kendini göremeyen de kırgınlık duyabilir.
Kongrenin başında çarşaf liste mi blok liste mi tartışması oldu. blok liste istediler arkadaşlarımız. sanıyorum il başkanı da ona el kaldırdı. ona bile delegenin orada nasıl tepkisi oldu “çarşaf liste istiyoruz diye” Bütün bunlar işte atanmış bir divan başkanı, genel başkandan, MYK’dan gelen tek aday dayatması bence delegenin tepkisini çekti.
Zaten bu aslında 12 Eylül’de başlar. 12 Eylül öncesinde 70’li yıllarda biz gençlik kollarında çalışırken 26 yaşında ben il genel meclisine seçildim ve ön seçimde seçildim. Delegenin neredeyse tamamına yakınının oyunu almıştım. Türkiye’nin en genç il genel meclis üyesi adayıydım ve sandıktan 1. çıktım. Bizim o dönemlerde siyasi partiler yasasına göre bütün adayların yüzde 95’ini il genel meclis üyeleri, belediye meclis üyeleri, belediye başkanı, milletvekili ne belirleyecekseniz belirleyin ön seçim yapmak zorunluluğu vardı. Yüzde 5 genel başkanların kontenjan hakkı vardı. Nereden nereye geldiğimizi siz hesaplayın. Düşünün bütün meclis üyelerinden başkanlara, milletvekillerine kadar yüzde 100’ü ön seçimde üyenin iradesiyle belirlenirken, şimdi yüzde 100’ünü genel başkanlar belirler duruma geldi. Genel başkanlar milletvekillerinin yüzde 100’ünü siz atıyorsunuz, belediye başkanlarının, meclis üyelerinin yüzde 100’ünü siz belirliyorsunuz. Her şeyi siz belirlerseniz ne oluyo? Bu sefer biat kültürü oluşmaya başlıyor. Burada bu milletvekili, belediye başkanı durumundaki arkadaşlarımız, herhangi bir yere seçilmek isteyenler Ankara’ya bakıyor. Eskiden aşağıda üyeye eğilirdi, delegeye eğilirdi yani onlarla ilişki kurardı, çok çalışmak zorundaydı. Başarılı olacak ki partinin tabanı da onu seçsin.
PARTİ İÇİ DEMOKRASİYE ÖNEM VERMEZSENİZ İNANDIRICILIĞINIZI KAYBEDERSİNİZ
Ama şimdi ne oluyo? Genel başkan seçtiği için herkes Ankara’da arıyor herhangi bir yere gelmeyi. Ve Ankara’dan gelecek talimatları daha çok dinlemeye başlıyor. Bu da parti tabanının daha çok canını sıkıyor. Parti tabanı kendisinin yok sayılmasını, kendisinin önemsenmemesine karşı bir tepki duymaya başlıyor. Siz Türkiye’de demokrasiyi savunurken kendiniz parti içi demokrasiye önem vermezseniz inandırıcılığınızı kaybedersiniz.
TUNCAY ÖZKAN’IN SEÇİMDE OYNADIĞI ROL
Ben seçilen bütün arkadaşlarımızın partideki nitelikleri açısından hiçbir kuşkum yok. Hepsi uzun zamandır siyasetin içinde bulunan partiye emek veren arkadaşlarımız. “Tuncay Özkan halletti, hepsini o yazdı, 30 delegesi vardı içinde” gibi haberler okuyorum. Ben öyle bir şey düşünmüyorum. Öyle bir şey yok. Bu partide kimse “bu delege bana aittir” yanlışlığına kapılmamalıdır. İzmir delegesi gene bağımsız iradesiyle bence karar verecektir. Öyle Tuncay Özkan’ın etkisi altında kaldığını düşünmüyorum.
BU SEÇİMİN KAZANANI VE KAYBEDENİ KİM VEYA KİMLER
Türkiye gerçekten çok kötü bir dönemden geçiyor. 2020 sanki felaketler yılı gibi bir yıl olarak başladı. işsizlik rakamları bugün açıklandı. Tarım dışı işsizlik yüzde 15.4. kaldı ki TÜİK’in bütün bu konuda daha az daha düşük bir işsizlik oranı göstermek için yaptığı bütün çabalar tartışılıyor o da ayrı bir şey.
2001 krizinde ben il başkanıydım. 2001 krizi aslında bugünküne göre çok daha küçük bir krizdi. Bugün çok uzun süren kriz hala devam ediyor ve işsizlik hala büyümeye devam ediyor. 2001 krizinde işsizlik yüzde 8.2’ydi. Yüzde 8.2 işsizlik oluştuğu zaman 2002 seçimlerinde 4 büyük partiyi yok etti yerle bir etti.
AK PARTİ VE MHP'NİN ESAMESİNİN OKUNMAMASI GEREKİYOR
Bu kadar derin bir krizin yaşandığı yoksulluktan insanların intihar ettiği bir dönemde bir ana muhalefet partisi olarak CHP’nin çok daha yukarılarda olması gerekir ve iktidar alternatifi bir parti olması gerekir. 2002 seçimlerinde 4 parti yerle bir olduysa bugün AK Parti’nin ve ortağı MHP’nin esamesinin okunmaması gerekiyor. Ama başarılı bir muhalefet çalışması olmadığı için, muhalefet büyüyemediği için ana muhalefet partisinin durumuna bakıyorsunuz hala yüzde 20’lerde seyrediyor. benim için işin önemli olan kısmı budur. Herkesin oraya odaklanması gerekmektedir.
YÜZDE 20'LERLE 25'LERLE NASIL İKTİDAR OLACAKSINIZ
“Cumhuriyet Halk Partisi iktidara çok yakın hiç olmadığı kadar” Öyle bir şey ortada görünmüyor. siz yüzde 20’lerle 25’lerle nasıl iktidar olacaksınız. Millet İttifakıyla biz iktidar partisini en azından düşürürüz falan bu savlarla politika yapılmaz. Kendiniz parti olarak iktidar mücadelesinin içinde olmanız gerekir. Ben Türkiye’de demokrasinin özellikle laik Cumhuriyet’in ilelebet yaşamasından yanayım. Demokrasiden bu kadar uzaklaşılmışken demokrasiyi en çok savunması gereken ana muhalefet partisinin önce demokrasiyi kendi içinde hakim kılması lazım. Bizim genel başkanımız da söylüyor “iktidar olursak mecliste bütçenin başında ana muhalefet partisinden birini getireceğiz”. bunu söylüyorsunuz kendi partinizde niye insanların özgürce yarışmasına olanak sağlamıyorsanız. önce kendi partinize tabanınıza güveneceksiniz ki o kadroları motive ederek daha başarılı bir parti durumuna dönüşürsünüz. Ben maalesef kazancın bu açısından olup olmadığına bakıyorum ve bunu da görememenin üzüntüsünü yaşıyorum.