TSK’nin hava harekâtında 34 kişinin yaşamını yitirdiği, 4 kişinin de yaralandığı Uludere katliamının üzerinden 6 yıl geçmesine günler kaldı ancak aileler hâlâ adalet arıyor. “Vur emrini MGK verdi” diyen ve yaratılmaya çalışılan algının tersine yaşamını yitirenlerin PKK’li değil korucu ailelerin çocukları olduğunu söyleyen Uludere Komisyonu üyesi CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, ilk andan itibaren takip ettiği ve dosyalarca klasöre ulaşan çalışmalarını, o günden bu güne yaşananları, perde gerisinde kalanları Cumhuriyet’e anlattı ve soruları yanıtladı.
‘Karartma komisyonu’
- Olayın araştırılması için Meclis’te kurulan Uludere Komisyonu’nda neler yapıldı ya da neler yapılmadı'
Komisyon, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın “Bu olay karanlık dehlizlerde kalmayacak” sözünün tersine, olayı karanlık dehlizlerde bırakmak için kuruldu. Aslında Uludere olayı, çok karmaşık bir olay değil. Olay zaten açık ve berraktı. Ancak yapılmak istenen o net tablonun bilgilerinin karartılmasına dönüktü. Olay karanlık dehlizlerden çıkartılmaya çalışılmadı, aksine; açık bir olay, karanlık dehlizlere itildi. Komisyonun AKP’li üyeleri de olayın karartılmasının parçası oldu.
Tozlu raflardaki rapor
- Hukuksal olarak nasıl bir süreç yaşandı, şu an durum nedir'
Bir; İçişleri Bakanlığı müfettiş tayin etti. İki; Meclis’te komisyon kuruldu. Üç; Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da bir soruşturma başlattı. İçişleri Bakanlığı müfettişleri önemli tespitlerin yer aldığı bir rapor verdiler. Ancak İçişleri Bakanlığı’nca ‘Soruşturma raporu düzenlensin’ emri verilmedi. Müfettişlerin verdiği ön inceleme raporu, İçişleri Bakanlığı’nın tozlu raflarında bekliyor. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ise olaydan 1.5 yıl sonra görevsizlik kararı verdi. Bu da olayların karartılmasına ve soğutulmasına zemin hazırlamak için kullanılan bir süre. Görevsizlik kararının ardından dosya, Genelkurmay Askeri Savcılığı’na geldi. Burası da kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Bu karara itiraz edildi. Hava Kuvvetleri Askeri Mahkemesi de bu itirazı reddetti. Uludere olayı, mahkeme yönünden de kapatıldı. Aileler Anayasa Mahkemesi’ne başvurdular, buradan da sonuç alamadılar. Yani Türk adliye yargı sistemi içinde Uludere olayının soruşturulmasına dönük bir çalışma yok. Komisyon da AKP’li üyelerin verdiği oyla “Bir kasıt yoktur” şeklinde bir değerlendirme ile kapatıldı.
‘PKK değil, korucu çocukları’
- Yaşamını yitirenlerin PKK’li olduğu algısı yaratılmaya çalışılıyor...
Olay olduğunda 34 yurttaşımız yaşamını yitirdi, 4’ü yaralandı. İlk andan itibaren medya tarafından PKK’lilermiş gibi bir algı yaratılmaya ve olay o andan itibaren karartılmaya başlandı. Ölenlerin PKK’li olduğuna dair bir algı şu anda dahi yürütülüyor. Oysa gerçek böyle değil. Ölenler, Uludere ilçesinin Ortasu ve Güzelyazı köylerinin yurttaşlarıdır. Bu köyler korucu köyleridir. Yani yaratılan algının tersine devlete yardımcı olan, korucu ailelerin yaşadığı köylerdir. Ölenlerden 27’si korucu ailelerin çocuklarıdır. Birinin de kendisi köy korucusudur.
Fehman istihbaratı
- Olay anında neler yaşandı, yetkililer ne yaptı'
İlk bomba 21.39’da, son bomba da 22.44’te atıldı. Şırnak Valiliği, 23. Tümen Komutanlığı, Tabur Komutanlığı, Şırnak Emniyeti 23.00 itibariyle olayın vahametinin farkındaydılar. Şırnak Valiliği verdiği talimatla kriz masası kurdurdu. Burada yaralılara yardıma gidilmedi. Yaralıları, ölenlerin tümünü köyden dağa çıkıp, katırlarla insan parçalarının karıştığı cesetlerden çocuklarını ayırarak, aileler aşağı indirdi. Olay yerine acil yardım dahi gitmedi. Irak’ın sıfır noktasında olan bu köylerden sigara ve mazot getirildiği bilinen bir gerçek. Olay günü, 38 kişi Irak tarafına geçmeye başladığında gittiklerinden itibaren insansız hava araçlarıyla izlendiler. Bu kişilerin kaçakçı ya da sınır ticareti yapan kişiler olduğu başından biliniyordu.
- O zaman sorun neydi'
PKK’nin silahlı kanadının temsilcisi Fehman Hüseyin veya kod adı Bahoz Erdal’ın, Türkiye sınırına geçeceğine dair istihbarat raporları geldi. Hem jandarmadan hem de MİT’ten gelen istihbaratlar vardı. Olay günü, alınan bilgiler Fehman Hüseyin’in sınır ticareti yapan insanlar arasına karıştığı yönündeydi. Fehman Hüseyin, Türkiye’deki pek çok kanlı olayların planlayıcısı ve bizzat failidir. Aktütün gibi askerlerimizi şehit eden olayları planlayan ve yönlendiren kişidir. Fehman Hüseyin’in yakalanacak olması siyasi ve askeri otoriteler açısından büyük bir kazanım olacaktı ve PKK’nin belinin kırılacağı düşünülüyordu. O bilgilere o denli inanıldı ki kaçakçı olduğu bilinen grubun içinde Fehman Hüseyin’in olduğu varsayılarak bu operasyon yapıldı.
‘Kader birliği’
- Karar nasıl alındı'
Heron görüntüleri TSK envanterinde var. Bu görüntüleri değerlendirenler içinde Genelkurmay Analiz Dairesi, 23. Tümen Komutanlığı gibi 7-8 ayrı yer... Bu görüntüleri değerlendirdi. Böyle bir tablo olduğunda harekât emri Genelkurmay Başkanı’na sunulur. Çünkü sınır ötesine yapılacak bir operasyon. O gün yani 28 Aralık 2011’de MGK toplantısı vardı. Toplantı devam ederken, şimdiki Genelkurmay Başkanı o zamanki ikinci başkan Hulusi Akar, harekât emrini onay için o sırada MGK toplantısında bulunan Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e gönderdi. Bu tablo MGK’de tartışıldı ve dönemin cumhurbaşkanı, başbakanı, MGK’ye katılan sivil ve askeri otoritelerin bilgisiyle bu harekât emri verildi. Uludere olayı, devletin tüm üst kademesinin, karar mekanizmasının içinde olduğu bir olay. MGK’de yapılan değerlendirme ile “vur” emri verildi ve 4’ü 13 yaşında, 20’si 18’in altında 34 kişi yaşamını yitirdi.
- Uludere olayında MGK bilinçli olarak mı yanıltıldı'
MİT’in pozisyonu çok önemli. MİT’in komisyona gönderdiği raporda, saç baş yolduracak bir değerlendirmede bulundu. MİT yazısında, olaydan bir gün sonra haberdar olduğunu söylüyor. 34 kişi ölmüş, 4 kişi yaralanmış, Şırnak Valisi kriz masası kurmuş, bütün ajanslar geçmiş. MİT’in haberi yok... Olaydan bir gün önce MGK Genel Sekreterliği’ne gelen, PKK’nin eylem yapacağına dair bir rapor var. Herkesin bildiği, ajansların geçtiği haberi MİT 12 saat sonra öğreniyorsa MİT’i kapamak gerekir. Aslında MİT’in yazısı da başından beri yürütülen algı operasyonunun bir parçası.
‘Skandallar birbirini kovalıyor’
Olay gerçekleştiğinde İçişleri Bakanı olan İdris Naim Şahin, görevden alındıktan sonra 25 Kasım 2014’te yaptığı açıklamada, “MİT’in gönderdiği yazılar ve üst düzey MİT görevlisi tarafından TSK, telefonla bizzat aranarak Bahoz Erdal’ın hudut hattını geçmekte olduğunu bildirmiştir. Silahlı kuvvetlerin yetkilileri bilgilerin doğruluğunu sormasına rağmen MİT yetkilisi bilginin doğruluğunu ısrarla teyit etmiştir. Sonuçta MİT’ten gelen resmi istihbarat raporları ve telefon bilgileri üzerine maalesef Uludere olayı yaşandı” diyor. Bu tablo MİT’in komisyona gönderdiği raporun tamamen gerçekdışı olduğunu gösteriyor. Bu açıklamadan sonra MİT’in bir soruşturmaya dahi uğramadan olayın kapatılması da ayrı bir vaka. Bu olayda skandallar birbirini kovalıyor.
Tek arayışları adalet
- Olay şimdi FETÖ ile bağlantılandırılıyor...
Bu tablonun ortaya çıkması gerçekçi bir yargılama yapılmasıyla mümkün. MGK’nin tüm üyelerinin müştereken sorumlu olduğu bir olay var ortada. Bu konuda yüzleşmeye hazırlarsa, ancak o zaman gerçek ortaya çıkar. Yargılama yapmadan gerçeğe ulaşmak mümkün değil. Burada yargılama yolları kapatıldı. Hesap vermekten kaçınan bir iktidar gerçeği var. Vur emri MGK’den çıktı. Karar, MGK’nen bilgisiyle alındı. Uludere olayında devletin üst kademesi kader birliği içinde. Bugüne değin aydınlatılmamasının tek nedeni de bu.
- Aileler verilen tazminatları kabul etmedi. Peki devlet kanadından bugüne kadar bir özür geldi mi'
Özür dileme yok. Tayyip Erdoğan, Şerafettin Elçi Havaalanı’nın açılışı sırasında ailelerin bir kısmıyla görüştü. Gereğini yapacağını söyledi. Gereken yapılmadığı gibi verdikleri tazminatlarla sanki bir özür dilediklerini ifade etmeye başladılar. Oysa Erdoğan’ın daha olay olduktan 1 yıl sonra “Gerekirse özür dileriz” şeklindeki beyanı da ortada. Ailelerin arayışı yalnızca adalet.