İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
81 vilayetimizde görev yapan siz kıymetli hocalarıma milletin evine hoş geldiniz diyorum. Bu toplantı diyanet İşleri Başkanlığımızın 1993’ten beri sürdürdüğü bir gelenek. Bu toplantı sizlerin milletin güncel dini meseleler hakkında görüş alışveriş yapmanıza vesile oluyor.
Kalbindeki imam ve okunan selalardan güç alan bu millet tıpkı Kurtuluş Harbi’nde olduğu gibi istikbaline ve istiklaline sahip çıktı. Darbe gecesi her biri bir Sütçü İmam’a dönüşün tüm din görevlilerimizden Allah razı olsun.
Biz de 15 Temmuz destanımızla iftihar etsek de Rabbim bir daha böyle bir destan yazman durumunda bırakmasın diyoruz.
15 Temmuz ihaneti ve FETÖ konusundaki özeleştirimizi açık yüreklilikle yapabilmeliyiz. FETÖ ihanet çetesinin 40 yıl boyunca devlet ve toplum yapımıza sirayet edebilmesi bu noktada bazı eksikliklerin olduğunu gösteriyor. Bu örgütün oluşturduğu tehdidin uzun yıllar farkına varılamaması, hepimizin üzerinde hassasiyetle düşünmesi gereken bir husustur. Nasıl olup da böyle bir örgüt dünyanın 160 ülkesinde nüfuz edebilmiştir.
FETÖ bir sebep değil, arızi bir sistemin sonucudur. Bu hastalığın devlet ve toplum bünyesine nüksetme durumu ise oldukça eskidir.
En güçlü desteği 12 Eylül darbesi ile 28 Şubat’ta görmüştür. Örgütün bu iki dönemde serpilip büyümesi asla tesadüf değildir. Bu zat kendisinin peşine takılanlara imam hatiplere gitmelerine fırsat vermedi. Çünkü dert hesap başkaydı.
FETÖ ile gerçek anlamda mücadele sadece bizim dönemimizde yapılmıştır. Ama biz de geç kaldık ve geç kalışın bedelini de maalesef ödedik.
17-25 Aralık girişimini sonrası yürüttüğümüz mücadele olmasaydı 15 Temmuz’un sonuçları farklı olurdu. FETÖ’ye diyet borcu olanlar 15 Temmuz ihanetini asla görmüyor, kabullenmiyor.
Siyasi rant uğruna FETÖ’nün televizyon kanallarında arzı endam etmekten hicap duymadılar. 251 insanımızın şehit olması bu şahısların gözlerindeki gaflet perdelerini kaldırmaya yetmedi. Sözde adalet yürüyüşleriyle örgütün propagandasını yapmaya kalktılar.
Yaşadıklarımızdan ders çıkararak bir daha böyle acı hadiseleri yaşamamak için gereken tedbirleri alacağız.
Tüm çabalara rağmen tehlikenin atlatıldığını söyleyemeyiz. Küçük cihattan büyük cihada geçtiğimiz bir dönemdeyiz.
Sahih İslam anlayışının yayılması için çaba göstermeliyiz. Ülkemizin dört bir yanında 140 bin civarında dini görevlimizin olduğunu düşündüğümüzde böyle büyük bir ordunun yapamayacağız bir şey yoktur.
"MEYDAN SOYTARILARA KALIYOR"
Bizim hocalarımız inisiyatif almadığı zaman, meydan FETÖ elebaşı gibi şarlatanlara, hurafeci cahillere, televizyonlarda sazlı danslı program yapan soytarılara kalıyor.
Din ile diyanet ile hatta ve hatta milletimizin asgari ahlak standartlarıyla bağlantısı olmayan şahıslar ortalıkta İslam adına ahkam kesiyor. Arayış içindeki insanlarımızı da kurdukları bu tezgaha düşürebiliyorlar.
Camilerimizi salt namaz kılıp sonra herkesin dağıldığı, cami kapılarının da kilitlendiği mekanlar haline getirmemeliyiz. Bu, Beytullah'ın şubeleri olan bu mübarek çatılara yapılabilecek en büyük haksızlık olur. Onun için camilerimiz sürekli açık olmalı.