Ege Postası
Geri

DEM Parti'li Akın'dan Büyükşehir'e işçi çıkarma tepkisi: Gerekçe 'Bütçem eksik' olamaz

Ege Postası ekranlarında yayınlanan Manşet programına katılan DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın, ülke gündemindeki konu başlıklarını değerlendirerek mneli açıklamalarda bulundu. Akın, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde tartışmalı toplu işten çıkarma sürecinde büyükşehiri eleştirerek, "Parti olarak ‘Enflasyon çok yüksek’ diyorsun, TÜİK verilerinin altında ücret artırıyorsun ama buna da hala 'çok' diyorsun. Bizim ülkemizde zaten çalışanlar ve emekliler çok zor durumda. Bu zor durumda olma halini aslında kıyas yapmak yerine sen standartları yükseltmek zorundasın. Gerekçe 'Bütçem eksik.' olamaz." ifadelerini kullandı.
DEM Parti'li Akın'dan Büyükşehir'e işçi çıkarma tepkisi: Gerekçe 'Bütçem eksik' olamaz
Haberler / Politika
30 Haziran 2025 Pazartesi 16:20
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

EGE POSTASI- DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın, Ege Postası ekranlarında yayınlanan, Senem Gökdağ’ın moderatörlüğünü yaptığı Manşet programına konuk oldu. Akın, ülke gündeminde sıcaklığını koruyan konu başlıklarını ele alarak önemli açıklamalarda bulundu.

Akın, İzmir ve birçok ilde eş zamanlı çıkan yangınlara ilişkin, "Gerçekten güzel şeyleri mutlu mesut konuşmak isterim ama yaşadığımız toplumda buna neredeyse fırsat verilmediğini söylemek isterim. Yangın meselesi Türkiye’nin gerçekleri ve Türkiye ile ilgili bu meselenin olabileceğine dair biz epeydir bu meseleyi konuşuyoruz. Ben yaklaşık 1 ay kadar önce orman ve tarım bakanlığına soru önergesi vererek hazırlıkların ne aşamada olduğunu, türkiye’deki mevcut sıcaklık derecesinin geçmiş yıllara göre daha hızlı olduğunu; örneğin haziran ayında beklediğimizden çok daha yüksek sıcaklar olma sebebiyle kuraklığa bağlı olası yangınların olabileceğini söylemiştik. İzmir çok fazla yangın merkezi haline geldi. Bu yangınların sebepleri konusundaki açıklanan kişilere bağlı sebepler var ama açıklanamayan başka sebepler de olduğu görüşü var. Çıkacak yangının her kim tarafından çıkartılırsa çıkartılsın iklimin çok sıcak olması sebebiyle rüzgarla beraber doğal olarak en ufak bir mesele çok büyük bir yangın faktörü haline getirebiliyor. Bizim asıl itirazımız şudur: Türkiye’de iklim bozulmasına ve krizine bağlı olarak ormanlarımızın ve bütün doğanın yanma tehlikesi çok arttı. Bu tehlikeye karşı önlem alınması lazım. Önlem alınmadığından dolayı da sanki eskiden yaşadıklarımız tekrar ediliyor.

Ülkedeki mevcut yönetimle, yerel yönetimlerle merkezi yönetim arasındaki bu tabiri caizse düşmanlık hali başlı başına bir sorun. Biraz önce söylediğim gibi, geçmiş dönemde İzmir yangını olduğunda Büyükşehir şöyle tedbirler almıştı: Her köye bir su deposu koymuştu. Anında müdahale edebilecek sistemler kurulmaya çalışılmıştı. Bu konuyla ilgili uluslarası alanda pratikler var, önlemler alınabildiği zaman çözülebiliyor. Temel problemi anında müdahale etme meselesi. Anında müdahale etmek, kurtarıcılık bakımından çok kıymetli. Bu konuyla ilgili önlem alınması lazım. Büyükeşhir’in de bu konuda önlem alması lazım. İzmir’deki dayanışma bu bakımdan zayıfladı." dedi.

TARTIŞMALI ZEYTİN YASASI

Gelen iki yasa var: Biri İklim Kanunu, arkadan da bir torba yasası, maden, enerji, meralarımız ve zeytin yasası geçiyor. Son zamanlarda özellikle televizyonlarda zeytinle ilgili gündem popüler olduğu için basın sadece zeytin yasası olarak görüyor. Bu aslında benim için biraz tızak. Ben buna diyorum ki, ‘Bu aslında sadece bir zeytin yasası değil, aynı zamanda komple bir maden yasası çıkartıyorlar. İçinde çok ciddi maddeler var. Birincisi şöyle bir durum var: Şimdiye kadar biz doğayı korumak için ÇED kurulumuz var. Bu kurul tabii ki birazcık mevcut, onların ruhsat almalarını engelliyor. Halkı geliyor, itirazlarını değerlendiriyor buna bağlı olarak Bakanlık’a gidiyor, Bakanlık bunun ÇED’e uygundur, uygun değildir raporunu veriyor ama çoğuna da uygundur raporunu veriyor. Ama bu süreç onlar açısından zor rolduğu için, biraz da zaman aldığı için ve toplumsal olarakta Mahekemeler kanunuyla ÇED iptal üzerine çok fazla yapıldığı için açıkçası ÇED’le ilgili süreci hızlandırmak istiyorlar. 

Şimdi biz orada şunu gördük: Devlet bürokrasisi içerisinde bu işlere olumlu ya da olumsuz rapor vermek isteyen insanlara aynı zamanda ‘Siz karışmayın, biz yol alalım.’ Demek istiyorlar. Memur olarak düşünün, her türlü yetkiyi almışsın, ÇED’i bekliyorsun ve senin üzerinde her türlü baskı var. Bu koşullarsa bir memur itiraz etme hakkını kullanabilir mi? Zaten bağımsız bir yargı kalmamış durumda. Yargının baskısı altında hareket edebilir mi? Edemez. Bizim gördüğümüz şu: Sözde ÇED hala ruhsat gerekçesiyle mümkün yani verilmesi gerekiyor ama pratik olarak aslında ÇED’in olma koşullarını ortadan kaldırıyorsunuz. Yani yol veriyorsunuz, bu çok tehlikeli bir durum.

İkinci olarak yasa da öyle tehlikeli bir durum var ki…Sözde ‘temiz enerjiyi destekleyeceğiz’ diye bizim meralarımızı korkunç bir şekilde buraya açmak istiyorlar ve meraların açılmasıyla ilgili ‘kamusal yarar’ gerekçesiyle, bir an önce potansiyelimizi 3 kat arttıracağız dşyorlar bu sene. Hızlı bir şekilde 26 saat mecliste çalışarak komisyona geçmesinin bizim açımızdan gerekçesi bu.  İşin ilginç tarafı buradan gerçekten bir meclis üyesi olarak, bir vekil olarak onur kırıcı bir durumla karşı karşıya kaldığımızı söylemek isterim.

Şunu düşünün: Bir meclis var, halkı temsil eden meclis ve Sen şirket temsilcilerini orada yasayı çıkarttıkları için o komisyona teşekkür ediyor. Açıkçası birlikte çalışmışlar ve söylüyorlar, ‘7 kez toplantı yaptık’ diyorlar. Bizden kaçırıyorlar, vekil olarak bizden kaçırıyorlar, halktan kaçırıyorlar, çevre mühendislerinden kaçırıyorlar. Herkesten kaçırarak bu maden yasasını ve torba yasasını, zeytin yasasını geçirmek istiyorlar… Zeytin yasası çok önemli, o açılırsa madencilerin önünü açılacak. Bu çok tehlikeli bir durum.

Bir de şöyle bir kural getirecekler eğer maden yasası geçerse: Cumhurbaşkanlığı’na bağlı bakanlıkların temsilcisi olan 5 kişilik bir denetle kritik ve stratejik madenler dedikleri bir maden sistemi var. Özellikle bu don olarak Ukrayna’da çıkan madenlerin bir kısmı, maden, bakır, çinko ve başka… Fraklı sanayi bölgelerinde, kritik bölgelerde kullanılan sanayilerde kullanılan bizim ülkemizde varmış. Şimdi bütün sermaya grupları yani uluslararası sermaye grupları buraya yönelmek istiyorlar. Onlara bunun hızlıca verilmesini sağlamak üzere hızlıca ruhsat çıkartmak istiyorlar. Bence ekonomik olarak yaşadıkları krzin çözümünü de burada arıyorlar. Yeraltı varlıklarımıza el koymak için tam bir saldırı  politikası var. Ben bunu aslında doğaya, çevreye bir kayyım atama politikası olarak düşünüyorum.

"KORKUNÇ BİR HUKUKSUZLUĞA DOĞRU GİDİYORUZ"

Akın, ülke genelinde büyük ses getiren zeytin yasasının meclisten geçip geçmeyeceğine dair şunları kaydetti:

"Geçirebilirler. Ben meclisteki tabloya baktığımda meralar korkunç şekilde yağmalanacak. Ama bir akıl tutulmasıyla karşı karşıyayız. Bence ülkenin geleceğine dair uzun vadeli ‘Ben bu ülkeye nasıl olumlu katkıda bulunabilirim?’ gibi düşünceden çok ‘Ben bu yaşadığım süreç içerisinde ne kadar varlığımı devam ettirebilirim? Koltuğumu ne kadar koruyabilirim?’ anlayışın egemen olduğunu düşünüyorum. Bnece korkunç bir kuralsızlığa aynı zamanda hukuksuz bir yapıya doğru gidiyoruz. Bu kadar merkeze toplanma hali, insanları dikkate almama hali, yerel yönetimlerin elindeki bütün yetkileri elinden alma halini akıl dışı bir durum olduğunu düşünüyorum."

İZMİR LİMANI TURİZMDE NEDEN GERİLEDİ?

"Limanın kötü amaçlar için kullanıldığına dair çok ciddi iddilar var. Hatta orada çalışanlar bize belge, bilgi vermediler ama ben belge istedim. İşime gücüme sebep olur diye korkuyor insanlar aynı zamanda. Böyle durumlar yaşadık. Bir boyutu bu. Yani bu liman aslında amacına uygun kullanılmıyor, kötü amaçlar için kullanılıyor düşüncesi insanlarda çok fazla var.

İkinci boyutu olarakta gerçekten turizm merkezi olan bir yer maalesef çok ihmal ediliyor. Örneğin buraya gemilerin gelmesi konusu ayrı bir sorun, gelmiyorlar. Neden gelmedikleri araştırıldığında, özellikle bu konuyla ilgili çalışan, dernekleri olan, kurum temsilcileri olanlarla görüştüğümüzde bize aktarılan bilgi şu: Bu konuyla ilgili uzun yıllardır –hem valiyle görüşmüşler, Ticaret Odası’yla görüşmüşler, belediyeyle görüşmüşler. Bir ortak konsasyon sağlanıp İzmir’in limanını iyileştirme konusunda çok ciddi bir çaba görülmemiş. Dolayısıyla bir teşvik yapılamdığını söylüyorlar. Burayı bir turizm cenneti haline getirme konusunda teşvik yapılsa herkesin ortak kaynağı ve aynı zamanda verimli olmasını sağlayabilirler.

İZBB'DE İŞÇİ GREVLERİ

DEM Parti'li Akın, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde ilçelere dağılan işçi grevleriyle ilgili halkın birbiriyle karşı karşıya getirildiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:

"Milliyetçilik hali, ırkçılık hali zayıflamıştı ama şimdi son zamanlarda çok fazla bu öne çıkmaya başladı. İzmir’in hangi kökten geldiğiyle ilgili, hangi kimlikte olduğu kullanılarak bir suçlama siyaseti haline getirilmeye başlandı. Mesela bu işçi grevlerinde bunu gördük. Buradan bir kültür yaratılmaya çalışılıyor: Bir kere ülkede gerçekten bir açlık, yoksulluk ve maliyet konusunda ciddi bir sorun var. 14 bin lira emekli maaşı alan insanlar, işçilerin özellikle 100 bin lira aldığı iddialarıyla ilgili ‘Biz 14 bin lira alırken İşçiler neden bu kadar para istiyor?’ dedi. Yoksulu yoksulla karşı karşıya getirmeye çalıştılar. Bu çok kötü bir durum. Ben araştırıyorum, öyle bir rakam yok.

Belediyede gördüğüm durum şu: Öyle bir duruma geldi ki belediye, sürekli yönetici, genel müdür değiştiriyorlar. Dolayısıyla yönetilemez bir hale getiriyorlar. Sorumluluğu da çalışan herkese yüklemeye çalışıyorlar. Son zamanlarda inanılmaz bir otokontrol sisteminin kullanmak, otoriter rejim kurmaya çalışılma halini hissediyorum. Herkesten duyduğum şu: ‘Her an başıma bir iş gelebilir, beni işimden edebilir, buradan oraya sürülebilirim’ diye düşünülüyor. 21 yıldır çalışan bir vatandaşı, kardeşi sendika görevlisi ya da sorumlusu grev sırasında belediyeye karşı grev yaptı diyerek atıldı ya, böyle bir şey olabilir mi?

TOPLU İŞTEN ÇIKARMALAR: "GEREKÇE BÜTÇE OLAMAZ"

Akın, İzBB'de yaşanan toplu işten çıkarma sürecinde belediyenin tutumunu eleştirerek, "Güya bütçe meselesiyle bağlantı kuruluyor. Ben araştırıyorum, bütçe meselesinde standartların üzerinde herhangi bir şey yok İzmir’de. Çalışanların toplam maliyeti yüzde 8.38 belediye bütçesinden çalışanlar pay alıyorlarmış. Bu hiç anormal değil. Başka yerlerle kıyaslarsan kısmen İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ücretleri iyi olabilir. Parti olarak ‘Enflasyon çok yüksek’ diyorsun, TÜİK verilerinin altında ücret artırıyorsun ama buna da hala çok diyorsun. Bizim ülkemizde zaten çalışanlar ve emekliler çok zor durumda. Bu zor durumda olma halini aslında kıyas yapmak yerine sen standartları yükseltmek zorundasın. Gerekçe 'Bütçem eksik.' olamaz." dedi.

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2025 Ege Postası