DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, TBMM grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Hatimoğulları şunları söyledi:
"Geçtiğimiz gün yine asker cenazeleri haberi aldık. Geçtiğimiz gün yaşamını yitiren askerlere Allah’tan rahmet kederli ailelerine baş sağlığı diliyorum. Acılı rengi olmaz ama acının sınıfı vardır. Bizler dilimiz döndüğünce Türkiye ve dünya kamuoyuna bu acının sınıfsal karakterini anlatmaya çalıştık. Bugün gelen asker cenazelerinin ailelerine dönüp baktığımız zaman her biri kerpiç evlerde yaşayana, çadırlarda yaşamaya çalışan yoksul aile çocuklarının askerlik yaptığını görüyoruz. Saray ve yandaşlarından böyle bir haber alınmaz. Deprem sonrası çadırda yaşamak zorunda kalan asker aileleri sürekli medyada gösterildi.
"CELLATLIĞI ÇAĞRIŞTIRACAK ANLAYIŞIN PARLEMENTODA YERİ YOK"
Bahçeli diyor ki, 'Kahramanoğlu Mehmet Bey zamanında Türkçe konuşmayan bu topraklarda yaşayamazmış ve buradan hareketle Türkçe konuşmayanların Mecliste yeri yok' diyerek DEM Parti'nin parlamentoda yeri olmadığını söylüyor. Bizler çok net olarak şunu söylüyoruz. Cellatlığı çağrıştıracak bir anlayışın parlamentoda yeri yok. 'DEM Partililerin parlamentoda yeri yoktur' diyenlere cevabımız şudur, 'Biz DEM Parti olarak sadece Kürtçe konuşmuyoruz. Arapça da konuşuyoruz, Türkçe de konuşuyoruz Süryanice de konuşuyoruz. Anadolu ve Mezopotamya topraklarında bütün kadim dilleri konuşan bir siyasi partiyiz, bizim yerimiz parlamentodur. Parlamentoda yeri olmayanlar savaş çığırtkanlığı yapanlardır çatışmaları derinleştirenlerdir. Bizim yerimiz burasıdır.
Bizim yolumuz barışın, müzakerenin yoludur. Bizim yolumuz DEM Parti olarak çözüm sürecinin üretilmesi yoludur. Bizim yolumuz 40 yıldır devam eden savaş ve çatışmaların barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinin yoludur. Onurlu bir barışın tesis edilmesi yoludur ve asla yolumuzdan vazgeçmeyeceğiz. Kararlı adımlarla mücadelemizi devam ettireceğiz.
İsrail'in Filistin'e saldırılar... Emperyalist güçleri dünyayı yeniden, kendi çıkarları çerçevesinde dizayn etmesinin hamlelerini görüyoruz. Birçok ülke bugün Kızıldeniz'de savaş gemilerini bulunduruyor... Yemen bombalanıyor. İran'da Kasım Süleymani'nin anmasına bir saldırı gerçekleşti ve yüzlerce İranlı katledildi. İran'dan bütün bunlara yanıt mahiyetinde dün Federe Kürdistan bölgesinin birçok üssü balistik füzelerle bombalandı. Bütün bu savaşlar enerji ve nakil hatları ve rezervleri için... Bu savaşlar niçin? İsrail'in sınır genişletmesi için, yükselen Çin ekonomisine karşı ticaret savaşları için emperyalist güçler bölgeyi savaş alanına çeviriyor. Biz ne yapıyoruz? Birbirimizle kavga ediyoruz. Biz ise 'Bu Kürt'tür Kürtçe konuşamaz' diye Kürt'ün katledilebileceğinin fetvasını veriyoruz.
"HRANT DİNK ANMASINDA OLACAĞIZ"
19 Ocak sevgili Hrant Dink'in ölüm yıl dönümü ve 19 Ocak'ta bizler de AGOS'un önünde olacağız. 301 barış imzacılarından biriydi Hrant.. Şu cümleler imzayı atmıştı. 'Savaşın ölümü imzamdan benimki de barıştan olsun' demişti. Üzülerek ifade ediyoruz ki onun ölümü attığı o imzadan ve barıştan oldu. Ama ona da sözümüz olsun ki onun imzasıyla biz savaşı kesinlikle öldüreceğiz.
"BU YÜZYIL ZAMLARIN YÜZYILIDIR"
Savaşın olduğu gibi ekonomik krizin de bedelini biz yoksullar ödüyoruz. İktidar sözcüleri her yerde tekrarlayıp duruyorlar. 'Bu yüzyıl Türkiye'nin yüzyılı olacak' diye. Bu iktidarın bizi karşı karşıya bıraktığı yüzyılın nasıl bir yüzyıl olduğuna hep beraber bakalım. Bizim açımızdan bu yüzyıl ezilenler ve sömürenler açısından, işçiler ve emekçiler açısından Türkiye'de yaşayan 84 milyon yurttaşın içinde en az 50 milyon açısından açlık sefalet yüzyılıdır. 1 Ocak'tan bu yana ekmekten, gıdaya otoyol ve geçiş ücretlerine kadar her şeyin zamlandığı bir dönem geçirdik. Bu yüzyıl zamların yüzyılıdır... 2024 yılının ilk 5 gününde 134 bin icra dosyası icra dairelerinde işlem görmeye başladı...
Binlerce kişi staj ve çıraklık sigortasının emekliliğe sayılması için hak mücadelesi veriyor. Haklarını almak için 21 Ocak'ta Ankara'da miting yapacaklar. Grubumuzdan miting yapacak olan mücadele veren kardeşlerimize sesleniyorum, bizler DEM Parti olarak EYT tartışmalarının başladığı ilk günden beri sizlerin sigortasının sayılması için mücadele verdik. Çok sayıda önergeler sunduk Meclis'e ama AKP ve MHP'nin oylarıyla reddedildi. Buradan hepinize başarılar diliyorum, sizlerle birlikte olacağız, mutlaka kazanacağız.
"KADINLAR OLARAK MİNNETTAR MI OLSAK DİYE KARA KARA DÜŞÜNDÜK"
Geride bıraktığımız 2023 yılı biz kadınlar açısından hiç de kolay yıl olmadı. 2023'te erkek şiddeti aramızdan 315 kadını kopardı. 248 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. 28 kadın sözde koruma altında olduğu halde katledildi. O kadınları ne yazık ki bu yargı sistemi koruyamadı. Kuşkusuz kadına yönelik şiddetin AKP, MHP iktidarın politikaları, erkek yargının fiili cezasızlık sistemi medyanın cinsiyetçi söylemleri meşrulaştırıyor. Yargıtay Başsavcısı 'İstanbul Sözleşmesi kaldırılmadan önce kadın cinayetleri oluyordu, kaldırıldıktan sonra da kadın cinayetleri oluyormuş' diye bir açıklama yaptı. Vallahi bu bravo, bu savcıyı kutluyoruz. Kadınlar olarak ona minnettar mı olsak ne yapsak diye kara kara düşündük.
6 Şubat'tan beri değişmeyen gündemimiz deprem gündemi. Geçtiğimiz hafta Hatay'ın Samandağ ilçesinde konteynerde meydana gelen yangında 1 yaşındaki Doğa, 4 yaşındaki İsa Can hayatını kaybetti. Buradan bir kez daha acıdan lal olmuş aileye taziyelerimizi iletiyorum... Her gün bir konteynerde yağan yağmurdan dolayı elektrikten çıkan arızalarla yangınlar çıkıyor. Çadırları zaten sel suları bastı bunu hepiniz videolardan izlediniz... Depremin ilk gününde de devlet yoktu ve ne yazık ki şimdi de yok. Buradan bu iktidara soruyorum; İsa Can'ın, Doğa'nın hesabını verebilecek misiniz? Depremzedelerin konutlarıyla ilgilenmeyerek sizler ne yapmaya çalışıyorsunuz? Sembolik birkaç köy evi yaparak sizler depremzedeye konut sağladığınızı mı düşünüyorsunuz? Depremzedelerin içinden geçtiği acıyı bütün Türkiye ve dünya bilsin ki devlet hala yok, devlet hala yok.
"KAYYUMLARIN GASP ETTİĞİ BELEDİYLERİ ALACAĞIZ"
Şu an Türkiye'nin en önemli gündemlerinden birisi seçimler ve yerel seçimlerle ilgili çalışmalarımız çok yoğun bir şekilde Kürdistan'da ve Türkiye'nin dört bir yanında devam ediyor... Biraz önce Seçim Komisyonu’ndan aldığımız bilgiye göre henüz tamamlanmayan yerler hafta içi tamamlanmaya çalışılacak. Gerçekleştirdiğimiz bu kapsamla halk oylamasıyla siyaset tarihine örnek olacak katılımcı demokrasi ile tarihe çok önemli bir imza atmış olduk... Ön seçim bizim açımızdan aynı zamanda kayyumları göndermenin ilk hamlesiydi. 100 bini aşkın insan o sandıklara geldi ve oylarını kullandı. Bizim açımızdan ikinci aşamaya geçilmiş durumdadır. Çok yakın bir zamanda ön seçim oylaması gerçekleşen yerellerimizin belediye eş başkanlarının ilanını yapacağız. 31 Mart seçimleri, bizlerin kayyum belediyelerini göndermek ve demokratik belediyecilik anlayışlarını bu topraklarda inşa edilmesi için atacağımız ikinci ve büyük hamledir. 31 Mart seçimleri tarihsel ve büyük öneme sahip olacak. Kayyumların gasp ettiği belediyeleri geri alacağız.
Yerel yönetimler, belediyeler demokrasinin asgari koşulu olan seçme ve seçilme hakkından yetki ile yönetilecektir... Kayyumları süpürmekle yetinmeyeceğiz, AKP'nin yolsuzluklara bulaşmış hizmetsizlik anlayışı ile neredeyse artık hizmet vermeye belediye modeli haline dönüşmüş olan Şırnak, Bingöl, Ağrı ve Muş'u mutlaka alacağız.
Yerel seçim stratejimizi belirlerken batı için 'kent uzlaşısından' bahsettik. Kent uzlaşısından kastettiğimiz o kentte yaşayan bütün siyasi öznelerin yanı sıra o kentteki bütün demokrasi güçlerini kapsayan genişlikte bahsettik biz kent uzlaşısından. İrademizin yönetimlere yansıtılacağı formüller üzerinde çalışmak üzere kent uzlaşısı çalışmalarımızı yoğunlaştırmış durumdayız.
“BİZE BUGÜNE KADAR OY VERMEMİŞ OLAN MAHALLELERE, SOKAKLARA TEK TEK GİRECEĞİZ”
Halk oylaması yapılan yerlerin eş başkan adaylarını açıklayacağımızı söyledik. Bundan sonra hem Kürdistan'da hem batıda bu açıklamalar gerçekleştirildikten hemen sonra artık çalışmalarımızda ikinci aşamaya geçmek zorundayız. İkinci aşamada ne yapacağız? Daha önce bize oy vermiş olan her insanın evine gideceğiz, onun elini sıkacağız ve oy vermeyen komşusunu ikna etmesini söyleyeceğiz kendilerine. Bize bugüne kadar oy vermemiş olan mahallelere, sokaklara tek tek gireceğiz. Kayyumcu anlayışı anlatacağız, Kürt düşmanlığını, kadın düşmanlığını anlatacağız...”