DİSK'ten o ses kaydına büyük tepki
"Seçim güdümü" adlı adresten yayılan, üst düzey devlet erkanının ses kaydına, DİSK'ten de tepki geldi. DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Türkiye'nin kirli bir savaş tezgahına sokulmaya çalışılmasının deşifre edildiğini belirterek, "Türkiye’yi yönetenlerin koltuk için, iktidar için, rant için, daha fazla gemicik ve ayakkabı kutusu için yapabileceklerinin sınırı olmadığını gösterdi. Hükümet kanadından gelen 'Bu kaydı sızdıranlar vatan hainidir' açıklamaları, internet sitelerine yönelik yeni yasaklar ve Dışişleri Bakanlığı’ndaki dinleme cihazı araması bu kaydın gerçekliğinin zımni kabulüdü" dedi.
İZMİR- İşte o açıklama...
Türkiye’de yerel seçim gerilimleri her gün biraz daha artarken, iktidarlarını savaş çıkararak sağlamlaştırmak isteyenlerin tezgâhı da deşifre oldu. 27 Mart 2014 tarihinde “Seçim güdümü” adlı bir adresten yayınlanan üst düzey devlet erkânının ses kaydı, Türkiye’yi yönetenlerin koltuk için, iktidar için, rant için, daha fazla gemicik ve ayakkabı kutusu için yapabileceklerinin sınırı olmadığını gösterdi. Hükümet kanadından gelen “Bu kaydı sızdıranlar vatan hainidir” açıklamaları, internet sitelerine yönelik yeni yasaklar ve Dışişleri Bakanlığı’ndaki dinleme cihazı araması bu kaydın gerçekliğinin zımni kabulüdür.
Bu toplantının ses kayıtlarını kimin sızdırdığı bir yana, bizim bilebildiğimiz tek gerçek, savaşa gerekçe üretmek için kıvranan, “Öbür tarafa 4 adam gönderirim, 8 füze atarım” diyebilen, türbe bombalamayı tartışan bir iktidarın, kendi halkı için büyük bir tehdit olduğudur. Hükümet istifa etmeli, bu planları yapan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu derhal görevlerinden el çektirilerek yargılanmalıdır.
Ancak bu iktidarın halkları birbirine düşürmeye ve bölgeyi bir insan mezbahasına çevirmeye ne kadar hevesli olduğunu bilmek için bu kayda da ihtiyaç yoktur. Türkiye işçi sınıfı, AKP hükümetinin savaş çığırtkanlığının tanığıdır. Reyhanlı saldırısının ardından yaptıkları ilk açıklamalarda yüzlerine asılı duran gülümse ve sonrasında mezhep ayrımını körükleyen söylemleri hafızalarımızdadır. Savcılara arattırılmayan TIR’lar, sınır boylarında hüküm süren ve kendine “cihatçı” diyen çeteler, bu çetelerin katliamlarına destek veren askeri operasyonlar unutulmayacaktır.
AKP’nin savaş hayallerinin işgal girişimi de dahil topyekun bir çatışmaya dönüşmemesinin en önemli nedeni, Türkiye halkının savaşa karşı gösterdiği irade ve sokaklarda yürüttüğü savaş karşıtı mücadeledir. İlk iktidara geldiğinde Irak’ın işgali sürecinde de ABD ile beraber komşu halka karşı savaş açmaya kalkışan, bunun için çıkarmak istediği tezkere 1 Mart 2003’te halkın direnişiyle önlenen AKP, Ortadoğu’ya yönelik hayallerinden vazgeçmemekte ancak bu hevesi her defasında sokağın direnciyle önlenmektedir. Bu nedenle de iktidarın savaş çıkarmak için yeni provokasyonlar peşinde olduğu anlaşılmaktadır.
Suriye’nin geleceği hakkında da karar vermesi gereken hiçbir dış güç değil Suriye halkının kendisidir. Ancak AKP hükümeti, Suriye halkının yüz binlercesinin ölmesi ve sakat kalması, ocaklarının sönmesi, evlerinin yıkılması, topraklarını terk etmesi pahasına savaş kışkırtıcılığında ısrar etmektedir. Bunun vebali büyüktür ve ödenmelidir.
AKP hükümeti komşu halklara ölüm saçarken Türkiye halkının barış içinde kardeşçe yaşama özlemini de dinamitlemiştir. Suriye’nin etnik-mezhepsel temeldeki iç savaşını körüklerken, bu savaşı kendi halkına karşı bir savaş olarak Türkiye’ye de taşıma gayretinde olmuştur.
Son yayınlanan ses kayıtlarıyla AKP döneminde derin devletin, kontrgerillanın tasfiye edildiğine dair iddiaların altının ne kadar boş olduğu da ortaya çıkmıştır. Bahsedilen toplantı içeriği itibarıyla bir kontrgerilla faaliyeti planlama toplantısıdır. Savaş için gerekçe olacak provokatif eylem planı hazırlığı, açık bir kontrgerilla faaliyetidir.
Türkiye halkı kontrgerilla eylemlerinde büyük bedeller ödemiştir ve halka karşı işlenen suçların hesabı verilmemiştir. Türkiye işçi sınıfı da kontrgerillayı 1 Mayıs 1977 katliamından tanır ve bugün hala o katliamın failleri açığa çıkarılmamıştır. Ülkemizde etnik ve mezhepsel düşmanlığı körükleme, halkları birbirine düşürme amacı güden (Maraş, Sivas, Gazi, Roboski vd. katliamlar gibi) pek çok eylemin kontrgerilla/derin devlet tarafından tezgâhlandığı bilinmektedir ancak bu eylemlerin hiçbirinin hesabı sorulmamıştır. Halka karşı suç örgütü kuranların hesap vermesi isteği daima “vatana ihanet” olarak damgalanmıştır.
Onların “vatan” dediği ayakkabı kutularıdır, sıfırlamaya çalıştıkları milyon dolarlarıdır, çiftlikleridir, villalarıdır, gemicikleridir, hanlarıdır, hamamlarıdır. Savaşlarda ölecek olan ise saltanat sahipleri değil tüm bu değerleri üreten işçilerdir, emekçilerdir, yoksullardır. Savaş çığırtkanlarının bugün yeniden ortaya çıkan kirli tezgahlarını bozacak olan da işçi sınıfıdır.
Reyhanlı’daki saldırı sonrası Başbakan bölgeye gitmezken orada bulunan DİSK-KESK-TMMOB ve TTB’nin ziyaret ettiği bir taziye evinde kulağımıza çalınan şu sözleri hiç unutmayacağız: “Bizi eskiden düğünler birleştirdi, şimdi acı ve vahşet birleştirdi.”
Evet, bu halka yaşatılan acıların ve vahşetin sorumlusu çırılçıplak ortadadır. Gün kardeşlik ve barış özlemimizi kuşanarak bu savaş tezgahçılarının ve ganimetçilerinden önce 30 Mart’ta, sonra da 1 Mayıs’ta hesap sorma günüdür.