Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetine ilişkin 22 sanığın yargılandığı dava Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Sincan Cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda sürüyor. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Sincan Cezaevi önünde davayla ilgili açıklama yaptı. Davutoğlu, "Aslında bu dava, alçakça yapılan bir cinayetin şahsi hukuk davası değildir. Bu dava, Türkiye’de gerçekten bağımsız yargının olup olmadığının da ortaya çıkaracağı bir kamu davasıdır" dedi.
"Hem yargıda hem devlet içinde çeteleşme var"
Sinan Ateş’in gün ortasında Ankara’da öldürüldüğüne dikkat çeken Davutoğlu, "Bu mesele asla bir şahsın öldürülmesiyle ilgili adli bir mesele değildir, adli bir mahkeme değildir" diyerek sanıkların ifadelerini “tiyatro” olarak nitelendirdi. Hem yargının hem de devletin içinde bir çeteleşme olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, "Geçmişte bu hukuk devleti yapısının dışında paralel yapılarla devlet içinde örgütlenerek şahsi hesaplarını, çıkarlarını, siyasi hesaplaşmalarını öne alarak oluşan yapıların devletimize ne kadar zarar verdikleri ortadadır” diye konuştu.
Davutoğlu, açıklamasında davayla ilgili şunları kaydetti:
"Düşünün bir dava ki 39 sanığı vardı, 17 sanığı ayrıldı. Başka bir dosyaya aktarıldı. Niçin bu yapıldı? 22 sanık da bugün burada yargılanıyor. Nasıl bir şahsi husumet ki 39 kişiyi birden bir sürecin içine soktu ve nasıl bir şahsi husumet ki, nasıl bir alacak verecek davası ki 2 kişinin bilemediniz 3 kişinin arasında olması gereken bir meselede 22 kişi yargılanıyor. Her şeyden önce bu tiyatroya bir son vermek lazım. Söz konusu olan, husumet dolayısıyla bir insanın hayatını kaybetmesi değil, Türkiye’de hukukun var olup olmamasıdır.
"Bu davayı, sıradan bir husumet davasına indirgemek hukukla alay etmektir"
Sayın Ayşe Ateş’in açıklamasında da vurguladığı gibi açık bir şekilde Milliyetçi Hareket Partisi’nin bazı yöneticilerine atıfta bulunmuştur, Sayın Ateş. Hiçbir insan, en yakını olan eşinden daha fazla bilgi sahibi değildir. Sinan Ateş’in kardeşinin de bugün ifadesini dinledik. O kadar çok tehdit almışken, o kadar çok örtülü saldırı hazırlıkların muhatap olmuşken sıradan bir husumet davasına bunu indirgemek hukukla ve Türk insanın aklıyla alay etmektir.
Ortada örgütlü bir cinayet var ve örgütlü cinayetin bugün hesabı sorulmazsa yarın devlet içine sızmış olan çetelerin başka ne tür cinayetlere sebebiyet vereceklerinin önü alınmaz. 90’lı yıllarda faili meçhul çok cinayet gördük. Maalesef onların hesabı görülemediği için Türkiye’de kimse kendini hukuk garantisi altında görmedi. Bu mesele, bir çetenin bilinçli, örgütlü yaptığı bir saldırı sonucunda bir akademisyenin hayatını kaybetmesi meselesidir."