TENZİLE AŞÇI/EGEPOSTASI- İzmir 30 Ekim tarihinde 6.9 şiddetinde depremle sarsıldı. Depremde 117 kişi hayatını kaybederken bin 35 kişi yaralandı.
Deprem felaketinde 17 bina yıkıldı 176 bina ise ağır hasar aldı. Depremin hemen ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bina hasar tespiti çalışmalarına başladılar.
Çalışmalar sonucunda 500 üzeri bina ağır hasarlı ve yıkılacak olarak kaydedildi ve geçtiğimiz haftalarda kontrollü yıkım çalışmalarına başladı.
Depremde ağır hasar gören binalardan ikisi de Bayraklı Adalet Mahallesi’nde bulunan Cumhuriyet sitesi B ve C blok oldu.
Kontrollü yıkımın yapıldığı B ve C blokta oturan apartman sakileri, yıkım öncesinde kendilerine değerli eşyalarını almaları için süre tanınmadığını, yıkım esnasında ve sonrasında yerlerini tarif etmelerine rağmen hiçbir ziynetlerinin ve paralarının ortada olmadığını fark etti. Manevi mağduriyetlerinin yanında maddi mağduriyet de yaşayan apartman sakinleri yetkililere seslerini duyurabilmek için bugün yıkım alnı önünde bir basın açıklaması düzenledi.
Apartman sakinleri adına basın açıklamasını yapan Serkan Sular, yıkım işlemleri sırasında ve sonrasında birçok ziynet eşyasının ve paranın kaybolduğunu ve kayıp olan eşyalara ulaşılamadığını belirtti.
"SONUNA KADAR ELİMİZDEN NE GEREKİYORSA YAPACAĞIZ"
Sular, “Deprem günü B ve C bloklarımızın ilk iki katı çöktü ve binalarımız yan yattı. B ve C olarak hiçbir ziynetimizi ve değerli eşyamızı alamadık. Zaten çocuklarımızın ve binada olanların kurtulduğuna şükrediyorduk. Fakat bu süreçte devlet yetkilileri tarafından bize verilen bazı sözler vardı. Buradaki molozun yıkımının denetimli yapılacağı, adreste ön eleme yapılacağı, belirlenen araziye gidileceği ve orada bir ön eleme yapılacağı söylenildi. Biz deprem gününden beri buradayız ama herhangi bir eleme yapılmadı. Üstüne üstlük o günkü acımızla hepimiz nerede neyimiz var söyleyip adres gösterdik. ‘Benim odamda şu kadar ziynetim, şu kadar param var’ dedik. Buna binalarımız yıkılırken hiçbir özen gösterilmedi. Biz her gün buradaydık. Yıkım çok şiddetli yıkıldı. Böyle bir şey olabilir mi'
28 daire var ve hiç kimse değerli ziynetini bulamadı. Şu da var. Yıkım esnasında birçok şeye şahit olduk. Yıkım ekibinin özen göstermemesi gibi… Yıkım ekibinden şoför olsun operatör olsun çalışan olsun moloza inmeyecekti. Ama hepsi üstünde gezdi. Biz daire sakinleri olarak alana alınmadık. Son 10 gündür herkes girebiliyor ama iş işten geçti. Hiçbirimiz paramızı ya da ziynetimizi alamadık. Mağduruz, iyice mağdur edildik. Tepkimizi duyurmamız lazım çünkü sesimizi kimse duymuyor.
Bu süreçte daha ne yapılacak bilmiyoruz. Evimizden sadece üstümüzdeki kıyafetlerimizle çıktık. Hiçbir şey alamadık. Almayı umuyorduk artık o umudumuz da kalmadı.
Buradan gerekli şikayetleri yapmak için emniyete gideceğiz. Zaten öncesinde neyimiz var neyimiz yok tutanak tutturmuştuk. Süreç neyi gerektiriyorsa biz sonuna kadar elimizden geleni yapacağız” dedi.
SARI YELEĞİ GİYEN ALANA GİREBİLİYOR
1.5 metrelik kasasının enkaz alanında kaybolduğunu belirten Emrullah Timur, enkaz bölgesine giren 'sarı yelekli' insanlara dikkat çekti. Timur, "Benim evde yatak odamda 1,5 metre boyunda çelik kasam vardı. Kasa kayıp. Deprem bölgesinde polise de bildirdik, çalışanlarda da bildirdik, ancak bildirdiğimiz halde kasam kayıp. Bugüne kadar da kasamız çıkmadı. İçerisinde 20-25 bin TL tutarında maddi eşyam vardı. Ayrıca kasa içerisinde annemden kalan elmas kolye vardı, bu da ayrı bir dolapta çantanın içindeydi. Hiçbir şey alamadık. Bize içeriye girişin kesinlikle yasak olduğunu söylediler. Biz içeride bulunan eşyalarımızın yer bildirimini emniyete de yaptık ancak hiçbir şekilde bulunamadı. Bizim talebimiz bunların bulunması. Kimdeyse o çıksın. Benim çelik kasam nasıl kaybolur. Ben emniyete emanet etmişim onu orada, beni içeri sokmadılarsa o zaman kasamı bulsunlar. Ben paramı ödeyin demiyorum, suçlusu kimse bulunsun ve yargılansın. Biz şimdiye kadar her an çıkabilir diye bekledik. Bizim kata kadar yıktılar ve bizim kata geldiği zaman bizi oyaladılar. Benimde Serkan arkadaşımın da maddi eşyaları fazlaydı. O yüzden bizim katı yıkmadılar, içini boşalttılar. Ben başından beri yıkımı seyrediyordum. Yıkım ekibi çalışanları sarı yelek giyiyorlardı, geliyordu yeleği olmayan ve bana yelek ver diyordu… O yeleğin cebinde altın varsa ve götürdüyse nereden bileceği? Ben yeleklerini değiştirdiklerini gözlerimle gördüm. Bizim binamız yan yatmıştı ve bize tehlike var dediler. Hırsız tipli insanlar dolaşıyorlardı. Sarı yelekliler giyiyordu yeleklerini, içeri rahat rahat giriyordu. Biz polise söylediğimiz de görevledir bilemiyoruz diyorlardı. O yelek verildiği zaman polisler yeleklerin ceplerini kontrol etmeliydiler” diyerek mağduriyetini anlattı.
“ŞARAP ŞİŞESİ KIRILMAZKEN ÇELİK KASALAR NASIL ORTADAN YOK OLUYOR'”
Apartman sakinlerinden Hüseyin Çanaklı ise evindeki alkol şişelerinin bile kırılmadan çıkarılırken ziynetlerin yok olduğunu belirtti ve “Ben ilk günden beri buradayım. Biz burada zaten mağdurduk üstüne daha da mağdur edildik. Bize hırsız muamelesi yapıldı. Bırakın evimize girmeyi etrafında bile dolanamadık. Herkesin kendine göre ciddi miktarda takısı ve parası kaldı. Ben kuyumcuyum. O gün her şeyimiz içeride kaldı. Biz o gün eşyalarımızın yerlerini resmen tarif ettik. Bizim oturduğumuz yer daha yıkılmamış duruyordu. Çalışanlara ‘Şu tarafa çeker misiniz molozu’ diye sorduk. Bize ‘yarın sabah 10’da gelin, yapalım’ dediler. Biz sabah 9.00’da o yerdeydik. Ama gördük ki dediğimiz yer gece yarısı talan edilmiş.
Ben yurt dışına seyahatlere gittiğimde oradan şaraplar, viskiler getiriyordum. Benim gözümün önünde evimden şarap şişesini aldılar. Bu olay gece 22.30’da oldu. Ben ‘Durun ne yapıyorsunuz’ dedim çalışana. O da bana ‘Abi dün bir tane daha çıktı. Biz onu içtik. Bunu da içelim. N’apıcaksın ki sen bunu bu saatten sonra’ dedi. Ben de ‘Tamam ‘ dedim. Nereden çıkarttığını sorduğumda yatak odamı gösterdi. Eşimin iki şişe kırılmamış parfümü vardı. Hafriyat şirketinin kepçe operatörüyle birebir yüzleşirim. Gelip bana konuşsunlar. Benim şaraplarımı alıp alıp içtiler. Şarap şişesi kırılmazken çelik kasalar nasıl ortadan yok oluyo? Nakit paralarımız, takılarımız yok. Buradan bir tane çeyrek altın çıkmaz m? Çantaların tamamı açık çıktı. Bir tane kapalı çanta teslim edilmez mi'
Benim oğlumun yaşam ünitesi parçalandığında DVD’yi görüyorlar. O sırada kepçe operatörünün elinden 1 liralık poşetin içinden oğlumun 360 lirası çıkıyor. O poşet bile parçalanmadan oradan çıkıyorsa her şey çıkar” diye konuştu.
“KİM NE ALIYOR, HANGİSİ KİMİN MALI BELLİ DEĞİL”
Apartman sakinlerinden Bülent Çakır ise apartmandan çıkan eşyaların kimin tarafından alındığının kontrol edilmediğini belirtti ve “9 yaşındaki kızımın 2 tableti poşetin içindeydi. Burada çalışan kepçe operatörlerinden birinin eşi eşimi arıyor ve tabletlerin onlarda olduğunu söylüyor. Eşinin numarasını bize verdi ve biz burada eşiyle buluştuk. ‘Tabletlerimiz sizin evde ne arıyor’ diye sordum. O da ‘Abi biz kenara ya da polislerin oraya koyuyoruz. Kimin aldığı belli olmuyor. Biz de eve götürdük. Açıp sizi bulmaya çalıştık’ dedi. Böyle diyen birine de biz ne diyelim ki teşekkür ettik.
Yani alana kimin girdiği ve kimin aldığı belli olmuyor. Her şeyi kenara koyuyorlar. Kim ne alıyor, hangisi kimin malı belli değil. Polisler bizi içeri almıyorlar ertesi gün bir geliyoruz enkazın üstünde beş tane adam. Kim olduklarını sorduğumuzda da valilikten izinleri olduğunu söylediler. Benim evimin üzerinde duruyor ne izni” dedi.