Dersim Katliamı mağdurlarından Tan ailesi mensupları, 1938 yılının Eylül-Ekim aylarında, Ovacık ilçesinin Örtinik (Yoncalı) köyünden çıkarılıp Bilecik’e sürgüne gönderildi. Yaklaşık dokuz yıllık sürgün döneminde yaşamını yitiren Tan ailesinden üç birey Bilecik’te defnedildi. Ancak ailenin geride kalanları o üç kişiye ait mezar yerlerini bulmak için yoğun çaba saf etti. Sürgüne gönderilenlerin torunları tarafından, Tan ailesinden sadece bir kişiye ait mezar yeri bulunabildi.
12 NİSAN’DA BİLECİK’TE ANMA YAPILACAK
Pirha'dan Eren Güven'in haberine göre, Ahmet Tan, büyük uğraşlar sonucu Bilecik’te 1939 yılında yaşamını yitiren babaanneleri Güllü Tan’ın mezar yerinin bulunduğunu aktardı. Babalarının uzun yıllar boyunca mezar yerlerinin bulunması için çaba sarf ettiğini söyleyen Ahmet Tan, “12 Nisan 2016’da babamızı yitirdik. Dedemizi de 13 Nisan 1981’de yitirmiştik. O nedenle 12 Nisan’ı anma tarihi olarak belirledik” dedi.
KURŞUNA DİZİLMEK İÇİN BEKLETİLİRKEN SÜRGÜNE GÖNDERİLDİLER
Ahmet Tan, ailesinin nasıl sürgüne gönderildikleri konusunda da detaylar paylaştı. Tan ailesine mensup çok sayıda bireyin farklı köylere dağıtıldığını söyleyen Ahmet Tan, şu aktarımda bulundu:
“Ailemiz 1938 yılının Eylül ya da Ekim ayında Ovacık ilçesinin Ortinik (Yoncalı) köyünden çıkarılıp kafilelerle Elazığ’a kadar yürütülür. Karaoğlan Karakolu yakınlarında kurşuna dizilmek için bekletilirken son bir emirle sürgüne çıkarılacakları ve kurşuna dizilmeyecekleri söylenir. Bu şekilde kurtulurlar. Yürüyerek Elazığ’a getirilirler. Orada bütün kadınların saçları, erkeklerin sakal ve bıyıkları olmak üzere tıraş edilir ve trene bindirilirler. Dört gün dört gece süren yolculuktan sonra Bilecik ilinin Vezirhan istasyonunda trenden indirilirler. Orada her ailenin gideceği yer önceden belirlenmiştir. Atlı arabalarla bölünür ve gönderilirler.
Bu arada dedem, 2 ailedir. İlk eşinden olan çocuklarıyla ikinci eşinden olan çocukları ve ikinci eşi ayrı ayrı köylere verilir. Kardeşi de bir başka köye gönderilir. Ayrıca yeğenleri ve diğer akrabalarının hepsi de Bilecik’in ayrı ayrı köylerine gönderilirler ama kim hangi köye gönderilir bilemez. O köylerden ya muhtarlar ya da ihtiyar heyetinden birileri, mutlaka o kafilelerin başında bulunmaktadır. Kendilerine verilen aileyi teslim alarak köylerine götürmek üzere yola çıkarlar. Bu arada bir tartışma olur, dedem, ailesinin; iki eşinin de kendisiyle birlikte gelmesi gerektiğini söyler fakat kabul edilmez. Çünkü 1935’te yapılan nüfus kaydında soyadları ayrı olarak kaydedilmiştir. Dolayısıyla ayrı ayrı köylere giderler.”
'ACILARA DAYANAMAYIP ÖLDÜLER...'
Ahmet Tan, dedesinin Bilecik ilinin Gölpazarı ilçesinin Yumaklı köyüne, babaannesi, amcaları Mehmet ile Şükrü, babası Ali Tan ve Emine halasıyla birlikte çok sayıda akrabasının Bedi isimli köye gönderildiğini de belirtti. Ahmet Tan, sürgün sonrası Fatma isimli halalarının yaşamını yitirip köyde defnedildiğini aktararak şöyle devam etti:
“Bizim aileden ilk ölen odur. Sanıyorum yıl 1939’dur. 1941 yılında da Mehmet amcam aniden hastalanır ve ölür. O da Bedi Mezarlığına defnedilir. Onun acısına dayanamayan babaannem de ne yazık ki bir ay içerisinde hayatını kaybeder. O da oğlunun yanında mezarlıkta yerini alır. Tabii bu olaylardan sonra dedem Yumaklı köyünden Bedi’ye taşınmak için başvuruda bulunur ve kabul edilir. Çünkü orada çocukları vardır.”
SÜRGÜNDEN 9 YIL SONRA DERSİM’E GERİ DÖNDÜLER!
1947 Yılında çıkan af ile birlikte ailenin geri kalanlarının Dersim’e geri döndüklerini belirten Ahmet Tan, sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:
“Hepsi Dersim’e geri gelir ama mezarlar geride bırakılır. Babam 1980 yılından sonra Şükrü amcamla birlikte mezar yerlerinin bulunması için girişimde bulundu. Birlikte köye gittiler fakat mezarların yerlerini bilen kimse yoktu. En son 2009 yılında biz, babamla aile olarak gittik. Yine mezarları bulamadık ve geri döndük. Halam Elazığ’daydı ve bir yer tarif etmişti. ‘Ben bugün gitsem yerlerini bilirim’ demişti ama ne yazık ki halamı da o yıl kaybettik. 2 Kasım 2022’de ‘Bedi Köyünün sesi’ diye Facebook’ta bir sayfaya denk geldim. O sayfa, köylüleri soyları ile birlikte kendilerini tanıtmaya davet ediyordu. Ben de kendimi orada mezarları bulunan bir ailenin ferdi olarak tanıttım ve sayfaya kabul edilmeyi istedim. Sağ olsun muhtar, kabul etti ve durumu anlattım.
Orada hiçbir şey bulamasam bile bir taşa yazı yazdırıp mezarlıkta yatan insanlarımızın isimlerini zikretmek istediğimizi söyledim. Muhtar, her türlü yardımcı olabileceğini söyledi. Bir süre sonra muhtar, bana mezar yerlerini bildiğini söyleyen birisini bulduğunu söyledi. Bu vatandaş Ahmet adında bir köylüymüş. Mezarlığın üst taraflarında tarlaları varmış. Babasıyla birlikte her gittiklerinde ‘Bak oğlum, burası Dersim’den sürgün gelen insanlardan Güllü hanımın mezarı’ diye her defasında gösterirmiş.
Kardeşimiz de bize mezar yerini göstereceğini söyledi ve ben 8 Kasım 2023’te Bedi köyüne gittim. Ahmet ve muhtarla buluştum. Ardından mezarı yapacak arkadaşla birlikte mezarlığa gittik. Sağ olsunlar en kısa sürede mezarlığı da yaptılar ve mezarlardan birisinin en azından kesin yerini bildik. Oraya mezar yaptırdık ama yaptırdığım taşa orada bıraktığımız diğer canlarımızın isimlerini de koydurdum. Bu babam ve amcamın, bize dolaylı vasiyetiydi belki de. Onlara bulmak nasip olmadı. Oraya o isimleri yazdırmak torunlarına nasip oldu. Ne mutlu ki amcam ve babamın dolaylı vasiyetlerini yerine getirdim.”