Ege Postası
Geri

Dervişoğlu: Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bazı hususlar dayatılıyor

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Terörsüz Türkiye adıyla yürütülen sürece AK Parti ve MHP içinden tepki gösterenlerin olduğunu belirterek “Bu gidişatın doğru olmadığını, bunun hesabının halka verilemeyeceğini söylüyorlar” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın süreçteki tutumuna değinen Dervişoğlu, “Her şeyi yapmaya yetkisi olan Cumhurbaşkanı, bu işi ise komisyona havale ediyor. Bir anlamıyla kendi yetkisinin komisyon tarafından, başka bir pencereden baktığınızda Bahçeli ve İmralı tarafından paylaşıldığına delalet ediyor” değerlendirmesini yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bazı hususların dayatıldığını öne süren Dervişoğlu, “‘Kimse gitmezse ben giderim demek’; ‘Kimseyi göndermezseniz beni durduramazsınız’ demektir” şeklinde konuştu.
Dervişoğlu: Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bazı hususlar dayatılıyor
Haberler / Politika
27 Kasım 2025 Perşembe 14:49
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

 İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, NOW TV ekranlarında İlker Karagöz’ün gündeme dair sorularını yanıtladı. 

“Takipsizlik kararını onlara yaşatmak istemiyorum”

Terörsüz Türkiye adıyla yürütülen süreç kapsamında yaşanan gelişmeler üzerine “İhanetin zaman aşımı yoktur” şeklindeki çıkışı sorulan Dervişoğlu, “Bu bir hukuki gerçekliktir. Ama bunu salt bugünlere bakarak söylemedim. 2011 yılında başlayan birinci açılım sürecinde de Türkiye'de benzer olaylar yaşandı. Bugün bu sürecin mihmandarlığını yapan bir siyasi partinin genel başkanı, o dönemde yapılan uygulamalar ve başlatılan süreçle ilgili bütün teşkilatlarına suç duyurusunda bulunulması talimatını verdi. Milliyetçi Hareket Partisi teşkilatları, birinci açılım sürecinde doğrudan doğruya bu süreçle ilgili suç duyurusunda bulundular. Ama o suç duyurusunun eksik bir tarafı vardı, isimlendirilmiştir. Dolayısıyla o dönemde bir takipsizlik kararı verildi. Şimdi bana da ‘Böyle bir süreç yaşanıyor. O zaman sen de bir suç duyurusunda bulun’ diyorlar. Böyle bir şey yaparsak karşılaşacağımız şey takipsizlik kararıdır. Bu takipsizlik kararını onlara yaşatmak istemiyorum. O duruma vurgu yapmak için ‘ihanetin zaman aşımı yoktur’ vurgusunu yaptım. Zamanı gelince bütün bunlarla alakalı yapılması icap eden işler ya da başlatılması gereken süreç mutlak surette gerçekleştirilecektir” dedi. 

“Türkiye’yi darağacına götürmeye kalkışanlarla mücadele ederim”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin darağacı çıkışı hatırlatılan Dervişoğlu, “Kimse kimseye ‘seni darağacına göndereceğiz’ demiyor. Bu hamasi bir konuşma. Beni ilgilendiren kişilerin aslında yaptıkları işin ne olduğunu ve bunun bedelinin aslında ne olması gerektiğini tanımlaması. ‘Gerekirse sonumuz darağacı olsun’ Hiç kimsenin darağacına götürülmesi gibi bir eylemin tarafı olmam. Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni darağacına götürüp asmaya kalkışanlara karşı siyasi mücadelemi veririm. O sebeple bu kabil lafları hamaset açısından değerlendirdiğinizde bir anlam çıkarabilirsiniz. Türkiye'yi ve Cumhuriyeti yok etmeye çalışan bir adımı engellemeye çalışıyorum ben. Bu işin nihai hedefinin Cumhuriyetsiz bir Türkiye, Türksüz bir Cumhuriyet olabilme riskine işaret ediyorum.” ifadelerini kullandı. 

“Terörsüz Türkiye’yi kim istemez!”

“Terörsüz Türkiye’ye karşı mısınız?” sorusuna Dervişoğlu, “Terörist Türkiye'ye karşı olmak için Türk vatandaşı olmamak lazım. Ben Türk vatandaşıyım ve bu Cumhuriyetin vatandaşı olmakla iftihar ediyorum. Bu kabil sorularla da ayrıca ilk defa karşılaşmıyoruz. 2011’de başlatılan birinci açılım sürecinde de ‘analar ağlasın mı?’ diye bizi suçluyorlardı. Hatta onun öncesinden Ergenekon-Balyoz sürecinde ‘darbeci misin?’ diye sürece karşı çıkanları suçluyorlardı. 2010 anayasa değişikliği sürecinde ‘demokratikleşmeye karşı mı çıkıyorsun?’ diye suçluyorlardı. 

2017 referandumunda da sistem değişikliğinin son derece büyük tehlikeleri beraberinde getireceğini söylediğimizde ‘FETÖ’cü müsünüz?’ diyorlardı. Terörsüz Türkiye’yi kim istemez? Ama teröristlerin yol göstericiliğinde tanzim edilmiş bir sürecin, devletle teröristi eşitlemesini vesile olabilecek olumsuzlukları da beraberinde getireceğine ve Cumhuriyet’in değerlerini tehdit altına alacağına işaret ediyorum. Bunu yapmaya devam edeceğim” şeklinde konuştu. 

“Bu ittifak tarihe Öcalan ittifakı olarak geçecektir”

Süreç kapsamında bir rol dağılımı yapıldığına vurgu yapan Dervişoğlu, “Bir tarafta AK Parti, bir tarafta MHP, bir tarafta da DEM var. Şimdi bunlara cani başı Öcalan eklendi. Artık bu ittifaka Cumhur İttifakı demek mümkün değildi. Bu ittifak tarihe Öcalan ittifakı olarak geçecektir” değerlendirmesini yaptı. 

“Siyasi partiler en başından tuzağa düşmemeliydi”

Sürece yönelik işaret ettiği tehlikelerin diğer siyasi partiler tarafından nasıl görüldüğü sorulan Dervişoğlu, “Komisyonun kurulması aşamasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin konuya suç ortağı yapılmaya çalışıldığını söyledim. Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’nın görevleri arasında böyle bir komisyon kurmak yok. Böyle bir yetkisi yok. Yetkisiz bir korsan komisyonun kurulabilmesi, Abdullah Öcalan'ın talep ve beklentisidir. Onun talep ve beklentilerine uygun olarak bu yaşama geçirilmiştir. Dolayısıyla ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi böyle bir suça ortak olmamalı ve bunu meşrulaştırmamalı’ dedim. Bu meşruiyet zeminini maalesef komisyona dahil olmak suretiyle oluşturdular. Şimdi de o komisyonun elde etmiş olduğu meşruiyetin Türkiye'yi nereye götürdüğünü görmek suretiyle, son zamanda alınan kararlarda çekimser kaldılar. Oysa siyasi partiler en başından itibaren tuzağa düşmeyip, sürecin geleceğini doğru okumayı becerebilmiş olsalardı; bu komisyon kurulmayacak ve bu süreç meşruiyet kazanamayacaktı.

“Sizin hayır oylarınız, onların evetlerini meşrulaştırmak için kullanılacak”

Komisyonun bir tuzak olduğunu savunan Dervişoğlu, “Çünkü Abdullah Öcalan'ın talep ve beklentisiyle kurulmuş bir komisyonun, Türkiye'nin geleceğine dair önemli sonuçlar doğuracak kararların alınacağı komisyon olarak tanımlanması mümkün olamaz. Komisyonu isteyen Abdullah Öcalan. Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde uzunca bir zamandan beri PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olduğu herkes tarafından söylenmiş olan bir partinin de gündeme getirdiği bir taleptir bu. O sebeple buna karşı uyanık olunması gerektiğini söyledik. Ama ‘Herkes o komisyonda olsun, görüşlerini söylesin’ dendi. Bu komisyon kurulurken sayısı belirlenmişti. Bu komisyon kurulurken karar nisabı belirlenmiş ve buna göre ayarlanmıştı. Komisyonda hayır oyu verecekseniz, bir şeyi değiştiremiyorsunuz. Çünkü komisyonun sayısını ve karar nisabını göre ayarlamışlardı. Sizin hayır oylarınız, onların evetlerini meşrulaştırmak için kullanılacaktı. Bütün bu tehlikelere işaret ettik.” dedi.

“Utanç duygusuyla ziyareti gizli kapaklı yapmış olabilirler”

“İmralı’ya neden gizli saklı gidildi?” sorusu üzerine Dervişoğlu, “Ben en başında ‘Memleketin gidişatından utanıyorum’ dedim ya; bunlar da netice itibariyle bir utanç duygusuyla böyle bir şeyi gizli kapaklı yapmayı tercih etmiş olabilirler. Fotoğraf çekilmemiş. Ayrıca görüşmenin sonuçları hala paylaşılmadı. Ayrıca Milli Güvenlik Kurulu'nun bir toplantısı gerçekleşti. Orada da PKK-PYD-YPG gibi örgütler, Türkiye'nin geleceğini tehdit eden örgütler pozisyonunda varlığını sürdürüyor. Dolayısıyla herhangi bir şeyin şu ana kadar değişmediğine şahitlik ediyoruz. Ayrıca ekim ayında Cumhurbaşkanlığı. Türkiye'nin, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyine operasyon yapma yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden talep etti. AK Parti’nin sözcüsü de Suriye'nin kuzeyiyle ilgili Türkiye Cumhuriyeti'ne verilmiş bir teminat olmadığını ifade etti. Ayrıca örgütün üst düzey yöneticileri de Suriye'de merkezi yönetime dahil olmayacaklarını ifade ediyorlar. Silah bırakma şartları olarak Abdullah Öcalan'ın umut hakkından ve özgürlüğünden bahsediyorlar” ifadelerini kullandı.

“Terör örgütü hiçbir emelinden vazgeçmedi”

Terör örgütünün hiçbir emelinden vazgeçmediğini vurgulayan Dervişoğlu “’Üniter yapıyla ilgili problemimiz kalmadı’ demiyor. ‘Vatandaşlık tanımıyla ilgili bir problemimiz kalmadı’ demiyor. ‘Dil birliğiyle ilgili bir problemimiz kalmadı’ demiyor. Bu örgüt Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden sürekli istiyor. Bu ülkeyi yönetenler de doğrudan doğruya bu beklentileri karşılayacaklarına dair birtakım kapalı beyanlarda bulunuyor. Bunun nereye gittiğinin görülmesi gerekir” şeklinde konuştu. 

“Atılmak istenen adımın sonucu, Öcalan’ın serbest bırakılmasıdır”

“Yaşananlar sonrasında Öcalan serbest mi kalacak?” sorusu üzerine Dervişoğlu, “Atılmak istenen adımın sonucu budur. Bu talep de artık alenileşmiştir. Abdullah Öcalan denen cani, Ankara'nın Aşağı Ayrancı semtinde oturmuyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelebilmesi için öncelikle özgürlüğüne kavuşmuş olması lazım. Bunlar hep cümleler arasına gizlenmiş şifreler. Dolayısıyla o gün Abdullah Öcalan denen caniyi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne getiremeyenler, meşruiyet zemini yaratmak için Meclisi onun ayağına götürdüler. Bundan utanmayayım da neden utanayım? Ben o şerefli parlamentonun şerefli bir üyesiyim. Parlamento benim irademi temsil etmeyen bir işlemde bulunuyor. Dolayısıyla sadece İYİ Partililer değil; Adalet ve Kalkınma Partililerin, Milliyetçi Hareket Partililerin içinde de bu gidişata karşı çıkan çok sayıda arkadaşımız olduğunu biliyorum” diye ekledi. 

“Bu ülkenin bir kardeşlik problemi yoktu ki”

“Türkiye'deki hatta bölgedeki bütün Kürtlerin temsilcisi Abdullah Öcalan'dır” şeklindeki yaklaşımın tehlikelerine işaret eden Dervişoğlu, “Terörle mücadele sadece anadili Türkçe olanların verdiği bir mücadele midir? Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, devletin yanında saf tutmuş, bayrağına bağlı, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü savunan kardeşlerimiz var. Başka bir şey daha söyleyeyim. Irak'taki ve Suriye'deki gibi, bizim Kürt kökenli kardeşlerimiz belli bölgelere sıkışmış değildir. Yüzde 60’ında fazlası Ankara’nın batısında yaşamaktadır. Siz Ankara'nın batısında İstanbul'da, İzmir'de, Tekirdağ'da yaşayan Kürtleri, PKK’lıdır diye yaftalarsanız; Türkiye'yi o zaman farklı bir yere doğru sürüklersiniz. Buna karşı tedbir almak da bizim görevimiz. ‘Onlar içinde bir savunma hattı kurmaya çalışıyorum’ diye bu yüzden söylüyorum. Yoksa bu ülkenin bir kardeşlik problemi yoktu ki. Biz terörü bitirmemiş miydik? Bu hükümetin yetkilileri ‘ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz’ dememiş miydi? ‘Toplam sayıları Türkiye'nin içinde ellinin altına düştü’ dememişler miydi?” ifadelerini kullandı.

“Öcalan’ın zaten buraya gelişi şarta bağlıydı”

Türkiye’nin bir canin yol göstericiliğine teslim edilmiş gibi göründüğünü belirten Dervişoğlu, “Takvim yapraklarını geriye sarıldığımızda farklı farklı sonuçlarla karşı karşıya kalırız. Bunun Türkiye'ye teslim edildiği dönemde, dönemin Başbakanı Ecevit, ‘Abdullah Öcalan'ın bize neden teslim edildiğini anlayamadım’ demişti. İşte o bugünler içindi. O dönemde de Türkiye'de sıkıntılı bir süreç vardı. 28 Şubat'ın devamıydı. Bazı planları yaşama geçirmek için olağanüstü dönemlere ihtiyaç vardır. O dönemin bir ürünü olarak bu yapıldı. O dönemde hatırlarsanız Abdullah Öcalan'ın 25 yıl sonra serbest bırakılacağı konuşuldu. Ama devletimiz ‘Sadece açık ve aleni yargılama isteniyor. İdam edilmemesi şartıyla bize verildi’ diye açıklama yaptı. Buraya gelişi zaten şarta bağlı. Dolayısıyla bundan sonraki süreci de şarta bağlamış gibi görünüyorlar. Biz buna dur demeyelim de ne yapalım? Büyük Ortadoğu Projesi çapıyla, kapsamıyla devam ediyor. Ve bunun aletleri var. Ben de ‘Buna alet olmaktan onları çıkaracak adımların atılması gerekiyor’ diyorum” şeklinde konuştu. 

“Türksüz bir Cumhuriyet inşasına gidilmek isteniyor”

Dervişoğlu, “Cumhuriyetsiz bir Türkiye inşa edilmeye çalışılıyor. Daha da ileriye giderek söyleyeyim; etnik kökenlere ve mezheplere kontenjan tanınmak suretiyle milli birliğimizin ve üniter yapımızın tahrip edilmesine çalışılıyor. Türksüz bir Cumhuriyet inşasına gidilmek isteniyor. Büyük Ortadoğu Projesinin ana hedeflerinden birisi zaten bu. Maksadı aşan ifadelerde bulunup kimseyi rencide etmek istemiyorum. Bir çıkar yol göstermeye çaba sarf ediyorum. O sebeple de bunları, yaptıklarını gözden geçirmeye doğru bir yol haritası kurmaya davet ediyorum” dedi.

“Gidişata karşı olan AK Parti ve MHP’li vekiller var” 

Sürece AK Parti ve MHP’den de karşı çıkanların olduğu yönündeki açıklaması hatırlatılan Dervişoğlu, “Yakından tanıdığımız milletvekilli arkadaşlarımız var. Bu gidişatın doğru olmadığını, halka bunun hesabının verilemeyeceğini söylüyorlar” ifadesini kullandı.

“Gizlilik içerisinde yürütülen her şeyin arkasında gizli bir plan vardır”
 
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, AK Partili bir yetkiliden kendilerine gizli İmralı ziyareti teklifi geldiği yönündeki açıklamaları sorulan Dervişoğlu, “Bunun kim olduğunu Sayın Özel'in açıklaması lazım. İkinci olarak, gecikmiş bir açıklama. Oraya gidilmeden bunun kamuoyuyla paylaşılması gerekir. Demek ki bir gizlilik içinde yürütülüyor. Gizlilik içerisinde yürütülen her şeyin arkasında gizli bir plan vardır. Bütün bunların saklanmadan kamuoyuyla paylaşılması gerekir. Herhangi bir siyasi hesap üzerine cümle kurulmaması gerekir. Böyle durumlarda ana fikrin her zaman Türkiye'nin geleceğiyle şekillendirilmesi gerekir. ‘Böyle böyle geldi’ denildiğinde sadece bu sürecin ne kadar ki kirli olduğunun, ama bu kirliliğin gizlilikle yönetilmesi gerektiğinin altı çizilmiş oluyor” şeklinde konuştu. 

“Bu ülkede politika belirleyecek, helal süt emmiş devlet adamı kalmadı mı?”

PKK’nın, YPG-PYD’nin, KCK’nın halen Türkiye’nin karşısında tehdit olarak durduğuna işaret eden Dervişoğlu, “Peki biz ne yapıyoruz? Abdullah Öcalan'la, Türkiye'nin geleceğini konuşuyoruz. Ya bu Abdullah Öcalan 25 senedir hapishanede. Bu devlette hiç mi adam kalmadı? Sosyolojiyi Abdullah Öcalan'a danışıyorlar. Stratejiyi Abdullah Öcalan'a danışıyorlar. Jeopolitiği Abdullah Öcalan’a danışıyorlar. Etnik ve mezhepsel tarihi Abdullah Öcalan'a danışıyorlar. Bu ülkede politika belirleyecek, helal süt emmiş devlet adamı kalmadı mı ya? Bu da utanılacak bir durum değil mi? Neticede bu; 50 bin kişinin, bebeklerin kadınların katili. Buna kurucu önder vasıf vermek suretiyle, onu bizim kurucu unsurlarımızla eşitlemeye kalkışmak kimin haddine? 

Türkiye nasıl bu denli sessiz kalabiliyor? Siyasi otorite kendi altındaki mekanizmaları nasıl baskı altında tutabiliyor? Böyle bir şeyin kabul edilebilmesi mümkün mü?” diye sordu.  

Dervişoğlu şöyle devam etti:

“Türkiye'nin kötü bir yere sürüklenme ihtimalinden endişe ediyorum. Bunun üzerine dönüp, ‘Terörsüz Türkiye istemiyor musun?’ diyorlar. Benim kadar kim ister ya? Bayrak direğine asılmış, Hüseyin Öğretmen’in hakkını, hukukunu nasıl unuturum ya? Bunu benim gibi birine nasıl söylerler? ‘Gerekirse darağacın’ Ya devlet darağacına gidiyor. Buna benzer sorunlar çözülsün diye canını feda etmeye hazır bir gelenekten geliyorum. Nasıl böyle bir ithamın muhatabı kılınabiliriz?  Türkiye'nin önündeki belaları kaldırmak için İstiklal Marşı'nı yazmadık mı biz? Bu Cumhuriyeti boşa mı kurduk? Cumhuriyeti kuran milletin, onu yaşatmaya iradesini sergileyebilmesi için bunca mücadeleyi boşa mı verdik?” 

“Madem her şey şeffafsa komisyon toplantıları neden kapalı?”

Komisyon için yeni toplanma tarihinin belirlenmesi üzerine Dervişoğlu, “Komisyonda birçok gizli oturum yapıldı. Onların da sonuçları açıklanmadı. 10 yıllık bir zaman dilimi içerisinde açıklanması mümkün değil. Bu görüşmenin de kapalı bir oturumda yapılıp yapılmayacağı bilinmiyor. Madem her şey şeffaf ve milletin istediği, beklediği doğrultuda gidiyor; o zaman neden bütün bunlar saklanıyor? Bu gizliliğin olduğu yerde mutlaka bir pazarlık vardır sonucu çıkıyor” değerlendirmesini yaptı. 

“Erdoğan’ın iki şapkasına bağlı iki farklı kararı var”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın süreçteki tutumuna değinen Dervişoğlu, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu konuyla ilgili iki şapkasına bağlı iki farklı kararı var. Erdoğan, Cumhurbaşkanı kimliğiyle bu süreci bence onaylamıyor. Ama AK Parti Genel Başkanı kimliğiyle bu sürece farklı bir pencereden yaklaşıyor kanaatini taşıyorum. O yaklaştığı pencerenin de seçime ve anayasa değişikliğine taalluk edebilecek bir alan olarak değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Cumhurbaşkanı olarak ziyadesiyle mesafeli davranıyor. Ama AK Parti Genel Başkanı olarak farklı bir pencereden bakıyor. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı biliyoruz ve görüyoruz ki; yeniden cumhurbaşkanı seçilme arzusu taşıyor. Bunun yapılabilmesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde erken seçimi temin edebilecek bir nitelikli çoğunluğa ihtiyaç var. Ayrıca anayasa değişikliği için de parlamento aritmetiğinde lehine gelişmelere ihtiyaç var” dedi.

“Erdoğan’ın yetkisinin Bahçeli ve İmralı tarafından paylaşıldığına delalet ediyor”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdığı açık mektubu hatırlatan Dervişoğlu, “Türkiye'nin bütün temel meseleleriyle ilgili tek imza yetkisinin kendisinde olduğunu dile getirdim. Nadir elementleri veriyoruz tek imzayla, İstanbul Sözleşmesi'ni kaldırıyoruz tek imzayla, Eurofighter alıyoruz tek imzayla, maden alanlarını tanımlıyoruz tek imzayla. Türkiye'de ne yapılıyorsa Cumhurbaşkanı’nın tek imzasıyla yapılabiliyor. Bu sistemi garabeti de zaten bu. Her şeyi yapmaya yetkisi olan Cumhurbaşkanı, bu işi ise komisyona havale ediyor. Bu bir anlamıyla; kendi yetkisinin komisyon tarafından, başka bir pencereden baktığınızda Sayın Bahçeli ve İmralı tarafından paylaşıldığına delalet ediyor. O zaman bu meselenin çözümü, bu sistemden kurtulmaktan geçiyor. Sayın Erdoğan’ın; kendini cumhurbaşkanlığı ve genel başkan kimliği çatışmasından kurtarmasının da yegâne yolunun, parlamenter demokratik sisteme geçiş olduğunu ve bunun için atılması gereken adımların tarafımızdan atılmasının mümkün olabileceğini ifade ettim” ifadesini kullandı. 

“Cumhurbaşkanı’na bazı hususlar dayatılıyor”

“Cumhurbaşkanı’nın, alacağı kararlar noktasında; başkasının baskısına muhatap kılınsın da istemiyorum” diyen Dervişoğlu, “Görülen ve anlaşılan odur ki, Cumhurbaşkanı’na bazı hususlar dayatılıyor. Gördüğüm bu. Milletin de gördüğü bu. ‘Kimse gitmezse ben giderim demek’ aslına bakarsanız; ‘Kimseyi göndermezseniz beni durduramazsınız’ demektir. İşte onun için salın gitsin dedim. Ondan sonra isimlendirmeye çalıştılar. Dedim ki; İmralı yolcusu kalmasın. Bilerek kuruyorum cümlelerimi. Türkiye’yi içinde bulunduğu bu sıkıntıdan kurtarabilecek adımların doğru bir biçimde atılmasının önünü açmaya çaba sarf ediyorum. Milletimin de beni anlamasını istiyorum. Türkiye'de bu tek adamlığın sadece Türkiye'yi değil, tek adamı da felakete götüreceği endişesini yaşıyorum. Onu baskı altında tutacak, onu baskı altında bırakabilecek, kararlarını etkileyebilecek adımların atılmasının da engellenmesinden yana bir tavır sergiliyorum. Onun için de doğru anlaşılmak istiyorum. Onun için zaten merkez siyaset diyorum, ortak akıl diyorum.” açıklamasını yaptı. 

“Kılıçdaroğlu’nun yaptıkları şaşırtıcı gelmedi”

CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun son çıkışı sorulan Dervişoğlu, “İsmini vermekten imtina ettiğim kişinin yaptıklarına bakarak, Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptıkları bana şaşırtıcı gelmedi” yanıtını verdi.

“Ben Türkiye için konuşuyorum, o bize hakaret etmek için konuşuyor”

MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin ismini telaffuz etmediği hatırlatılan Dervişoğlu, “Tartışma kişiselleştiriliyor. Ben Türkiye için konuşuyorum, o bize hakaret etmek için konuşuyor. Sadece kendi de yetinmiyor, avanesini de seviyesiz bir üslupla şahsıma kışkırtıyor. Yoksa beni herkes tanır, karakterimi de bilir. Büyüklerime saygısızlık yapmak gibi bir tavrım yoktur. Mümkün olduğu kadar herkese karşı azami ölçüde saygı göstermeyi önemserim ama hakarete karşı durmanın da bir sınırı var” dedi. 

Dervişoğlu, programın devamında ekonomi, gazeteci Fatih Altaylı’ya verilen ceza ve Bahçeli’nin Silivri-İmralı kıyasına dair de açıklamalarda bulundu.   

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM RESMİ REKLAM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2025 Ege Postası