Ege Postası
Geri

Dervişoğlu 'İYİ Parti Genel Başkanı' olarak ilk kez kürsüde

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin “Hukuksuz bir ülkede, adaletsiz bir düzende, ekmeksiz bir millete ‘Yeni Anayasa’ demek ancak abesle iştigaldir. Ve ancak, “Ekmek bulamıyorsanız Anayasa yiyin” demektir.” dedi. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayetine ilişkin kabul edilen iddianame için ise “Çamur belgesi” yorumunda bulunan Dervişoğlu, “Sinan Ateş’i katleden katilleri azmettiren, bu cinayette parmağı olan herkesin adalet önünde hesap vermesi için tüm gücümüzle mücadelemize devam edeceğiz. Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” şeklinde konuştu. Dervişoğlu, partiden ayrılmalarına rağmen gönül bağını kaybetmemiş olanlara da çağrıda bulundu.
Dervişoğlu 'İYİ Parti Genel Başkanı' olarak ilk kez kürsüde
Haberler / Politika
8 Mayıs 2024 Çarşamba 10:48
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.

Gazi Meclis’in kutlu çatısının altında İYİ Parti Genel Başkanı olarak, ilk kez konuştuğunu belirten Dervişoğlu, “Ben sadece bir makamı, sadece bir koltuğu, sadece bir kürsüyü devralmadım. Milletimizin sesi olma, dertlere derman bulma ve memleketimize İYİ Parti’nin vizyonunu, projelerini, çözümlerini sunma hedefini taşıyan bir bayrak teslim aldım. Buradan, Türk milletinin huzurunda söz veriyorum ki; arkadaşlarımla birlikte, bu bayrağı daha da yükseklere taşıyacağız! Kutlu ülkümüze, hedeflerimize ve ideallerimize hep birlikte ulaşacağız! Türkiye’nin mutlu ve huzurlu yarınlarına, milletimizle birlikte kavuşacağız” dedi.

Dervişoğlu’ndan partiden ayrılanlara çağrı

İYİ Parti Genel Başkanı olarak açık bir çağrıda bulunmak istediğini söyleyen Dervişoğlu, “7 yıllık siyasi hareketimizin içerisinde büyük mücadeleler vermiş şu ya da bu sebeple partimizle yollarını ayırmış ama bizlerle olan gönül ve ülkü bağını asla kaybetmemiş dava ve yol arkadaşlarıma sesleniyorum: İYİ Parti dün olduğu gibi bugün de sizindir. Gelin, tüm yaraları birbirimize sarılarak saralım; gelin, küskünlükleri sonlandıralım; gelin, haklıya hakkını birlikte teslim edelim ve mücadelemize her zamankinden daha güçlü bir şekilde devam edelim. Gelin hep birlikte ve yeniden; Mavi Gök’ü çadır, Güneş’i bayrak eyleyelim. İşte bakın millet bizi çağırıyor! Sadece kapılarımız değil, gönüllerimiz ve kollarımızda ardına kadar açıktır.” şeklinde konuştu.

Yeni anayasa tartışmaları

Yeni anayasa tartışmalarına değinen Dervişoğlu,Milletin cebini yakan enflasyon durdurulamazken; ayda on bin lira ile “sürün” denilen emeklinin evinde tencere kaynamıyorken; yaşıtlarından bir gün sonra işe başladığı için  “Kusura bakma sen on yedi yıl sonra emekli olacaksın” denilenlerin gelecekleri mevzu bile edilmiyorken; memuru, işçisi,  ek hesaptan para çekip evine ekmek götürmeye,  kredi kartının asgari borcunu da başka bir kredi kartından ödemeye çalışırken; öğrencisi KYK bursuyla hayatta kalma mücadelesi verirken; işsiz genci bir imkân bulup başka ülkelere kaçmak isterken yeni anayasadan bahsediyorlar. Hukuksuz bir ülkede,  adaletsiz bir düzende, ekmeksiz bir millete  “Yeni Anayasa” demek ancak abesle iştigaldir. Ve ancak, “Ekmek bulamıyorsanız Anayasa yiyin” demektir.” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “milletin çeşitliliği” çıkışına tepki

Yeni anayasaya dair Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Milletin çeşitliliğini referans alan bir anayasa” söylemine sert çıkan Dervişoğlu, “Millet, çeşitlilik içindeki birliktir. Bu birlik bir çatıdır, kuşatıcıdır ve tanımlayıcıdır. Millet bir kere vücuda geldikten sonra ancak onu meydana getiren vatandaşlarının bireysel çeşitliliği mevzu bahis olabilir. Bu da hukuk ve demokrasiyle korunur. Bu da hak ve hürriyetler zeminini oluşturur. Sayın Erdoğan; siyasi görüşü, etnik kimliği, mezhebi, yaşam tarzı, hayat felsefesi, eğilimleri ne olursa olsun; bu devletin sınırları içerisinde bir millet vardır; o da Türk milletidir! Hoşunuza gitmese de egemenliğin sahibi olan millet, İstiklal Savaşı’nı vermiş, Cumhuriyeti kurmuş olan Türk milletidir.” ifadesini kullandı.

Yerel seçim sonuçları: “Üzerimize düşen dersi çıkaracağız”

Yerel seçim sonuçlarına ilişkin konuşan Dervişoğlu, "31 Mart gecesi ortaya çıkan tablo, milletimizin, özellikle iktidar partisine ve onun başımıza bela ettiği ne olduğu belirsiz düzene yaptığı son ve kesin bir uyarı niteliğindedir. Bu uyarının özünde yoksulluğun ve hukuksuzluğun alabildiğine yayıldığı ve derinleştiği bir hal, aslında top yekun “halimiz vardır”. Bu halden üzerimize düşen dersi çıkaracağız. Varsa hatalarımızı gözden geçireceğiz. Doğrusu fazla, yanlış az bir yol haritası tanzim edeceğiz. Ama ne yaparsak yapalım, bunu yaparken insaf duygumuzu yitirmeyeceğiz. Birliğimize ve beraberliğimize de asla zarar vermeyeceğiz.” dedi.

Eğitimde yeni müfredat tartışmaları

Eğitimdeki yeni müfredat tartışmalarına değinen Dervişoğlu, “Ucube” yorumunda bulunduğu  “Türkiye Yüzyılı” Maarif Modeli ile Atatürksüz müfredat, Atatürksüz müfredat ile de Atatürksüz nesiller yetiştirilmek istendiğini savundu. İYİ Parti Genel Başkanı “Eğitimi kârlı pastalardan biri görüp yarısını özel sektöre, yarısını arka bahçelerindeki cemaatlere pay edenler; Anayasa’da yazan belki de en kutsal görevlerden olan milli eğitimi, paralı, eşitsiz, ilkesiz Türksüz ve Cumhuriyetsiz yapmak için “Fikri tutsak, İrfanı prangalı nesiller yaratmak” için her yolu deniyor.” değerlendirmesini yaptı.

Atanamayan öğretmen sorunu

Atanamayan öğretmen sayısının bir milyonu geçtiğine işaret ederek Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e de seslenen Dervişoğlu, “AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında bu sayı 70 bin civarındaydı. Müfredatta ideolojik fanteziler peşinde koşacağına öğretmenlerin yakıcı sorunlarına çözüm bulmaya çaba sarf et.” şeklinde konuştu.

Sinan Ateş iddianamesi

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayetine ilişkin hazırlanan iddianamenin kabul edilmesine ilişkin Dervişoğlu, “Sinan Ateş’i katleden katilleri azmettiren, bu cinayette parmağı olan herkesin adalet önünde hesap vermesi için tüm gücümüzle mücadelemize devam edeceğiz. Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun. Suçluları koruyan iddianamelerle, en fazla adaletin gecikmesini sağlayabilirsiniz ama adaletin tecellisini ve tesisini engelleyemezsiniz.” diye ekledi.

Dervişoğlu’nun konuşmasının tamamı şu şekilde:

Aziz Türk milleti, kıymetli milletvekilleri, sevgili gençler, değerli basın mensupları; Türkiye’nin her köşesinden gelerek grup toplantımızı şereflendiren kader arkadaşlarım, muhterem hanımefendiler ve beyefendiler, hepinizi İYİ Parti adına sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Sizlerle ve aziz milletimizle buluşmaktan büyük bir şeref ve mutluluk duyuyorum.

“Sizlere onur ve gururla sesleniyorum”

Bugün, 5. Olağanüstü Kurultayımızın ardından, ilk grup toplantımızı yapıyoruz. Türk’ün ateşle imtihanından alnının akıyla çıkan, itibarın ve millet iradesinin esas dayanağı olan Gazi Meclisimizin kutlu çatısının altında, İYİ Parti Genel Başkanı olarak ilk kez konuşuyorum. Değerli dava arkadaşlarımın şahsıma vermiş olduğu; İYİ Parti’nin iktidar yolculuğunu başlatma vazifesiyle, sizlere bu kürsüden, onur ve gururla sesleniyorum.

“Bu kürsü Akşener’in mücadelelerine sahne oldu”

Aziz milletimizin bizlere emanet ettiği bu kürsü, bugüne kadar; tenceresi kaynamayan kadınların, iş bulamayan gençlerimizin, hayal kuramayan çocuklarımızın sesi oldu.

Bu kürsü; atanamayan öğretmenlerimizin, geçinemeyen emeklilerimizin, tarlasını ekemeyen, ekse de toprağa düşürdüğü terin karşılığını alamayan  çiftçilerimizin derdinin sesi oldu. Ve bu kürsü; Kurucu Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in, Türk milleti ve İYİ Parti adına gösterdiği cesarete, ferasete, dirayete ve onlarca mücadeleye şahit oldu.

“Buradan söz veriyorum!”

En nihayetinde şunu söylemek isterim ki; ben sadece bir makamı, sadece bir koltuğu, sadece bir kürsüyü devralmadım. Milletimizin sesi olma, dertlere derman bulma ve memleketimize İYİ Parti’nin vizyonunu, projelerini, çözümlerini sunma hedefini taşıyan bir bayrak teslim aldım. Buradan, Türk milletinin huzurunda söz veriyorum ki; arkadaşlarımla birlikte, bu bayrağı daha da yükseklere taşıyacağız! Kutlu ülkümüze, hedeflerimize ve ideallerimize hep birlikte sahip çıkıp, onlara ulaşacağız! Türkiye’nin mutlu ve huzurlu yarınlarına, milletimizle birlikte kavuşacağız!

Dervişoğlu’ndan kurultay teşekkürü

Değerli dava arkadaşlarım; öncelikle, 27 Nisan’da gerçekleştirdiğimiz, 5. Olağanüstü Kurultayımıza ilişkin olarak; başta Kurucu Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’e; Genel Başkan Adaylarımız Sayın Koray Aydın’a, Sayın Mehmet Tolga Akalın’a; İYİ Partimizin, vefakar ve cefakar teşkilatlarına; kurultayımızı alnımızın akıyla, büyük bir olgunlukla neticelendirmemize fikriyle ve ferasetiyle katkı veren, bu tarihi süreçte  yüksek sorumluluk üstlenen saygıdeğer delegelerimize, sizlerin huzurunda bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Genel Başkan seçilmem münasebetiyle, arayıp iyi dileklerini bildiren, her partiden ve her düzeyde saygıdeğer isme nazik tebrik mesajları için teşekkür ediyorum.

“Kongreler kongrelerde kalmalıdır”

“Parti içi demokrasi, Türkiye için demokrasi” şiarı ve talebiyle, 7 yıl önce yollara ve sahalara çıkmış bir siyasi hareketin önce kendi içinde bu geleneğe uyması, demokrasiyi sadece sözde değil, uygulamada da gerçekleştirebildiğini göstermesi başarıyla geçtiğimiz tarihi bir imtihandır. Bu, hepimiz adına bir iftihar vesilesidir. Partimizin varlığı ve geleceği adına verilen en önemli mesaj ve kurultayımızın da en büyük sonucu ve kazancı budur. Kongreler kongrelerde kalmalıdır. Yersiz tartışmaların anlamı yoktur. Dünden bugüne hiçbir şey değişmemiştir. Sayın Koray Aydın ağabeyim ve aile büyüğümdür. Sayın Tolga Akalın da kardeşim ve ailemin bir ferdidir. Yaşanan güzelliklerin, hepimiz adına hayırlara vesile olmasını dilerim. Allah hiçbirimizi mahcup etmesin.

“Buradan açık bir çağrıda bulunmak istiyorum”

Hazır sırası gelmişken, İYİ Partimizin Genel Başkanı olarak; buradan açık bir çağrıda bulunmak istiyorum.7 yıllık siyasi hareketimizin içerisinde büyük mücadeleler vermiş, şu ya da bu sebeple partimizle yollarını ayırmış ama bizlerle olan gönül ve ülkü bağını asla kaybetmemiş dava ve yol arkadaşlarıma sesleniyorum: İYİ PARTİ dün olduğu gibi bugün de sizindir. Gelin, tüm yaraları birbirimize sarılarak saralım. Gelin, küskünlükleri sonlandıralım. Gelin, haklıya hakkını birlikte teslim edelim ve mücadelemize her zamankinden daha güçlü bir şekilde devam edelim. Gelin hep birlikte ve yeniden, Mavi gök’ü çadır, Güneş’i bayrak eyleyelim. İşte bakın millet bizi çağırıyor! Sadece kapılarımız değil, gönüllerimiz ve kollarımızda ardına kadar açıktır.

“İYİ Parti; milliyetçidir, demokrattır ve kalkınmacıdır”

Aziz milletim, değerli dava arkadaşlarım; kurulduğumuz ilk günden beri muhatabı olduğumuz, partimizin konumuna ve geleceğine dair bazı soruları, “Tekrarda hayır vardır” anlayışıyla, ilk günden bir kere daha cevaplamak isterim. İYİ Parti nerede, nasıl ve ne için kurulduysa; aynı yerde, aynı çizgide ve aynı amaçtadır. Milliyetçidir, demokrattır ve kalkınmacıdır.

İYİ Parti milliyetçidir çünkü; aziz Türk milletinin, onu var kılan “değerlerin ve sembollerin”, dünya tarihinin zorlu imtihanlarından bugüne ulaşmış “Fikirlerinin ve eylemlerinin” yılmaz bir savunucusudur. Aziz Türk milletini meydana getiren her bir bireyin bugün ve gelecekte insanlık ailesinin en mutlu ve en müreffeh üyesi olması, bizim birinci önceliğimizdir.

Evet, İYİ Parti Cumhuriyetçidir. Bu devlete mensup her bir vatandaş, egemenliğin  kayıtsız ve şartsız “Eşit” sahipleri olarak, devlette görev alan tüm yöneticileri denetleyebilme hakkına sahiptir. Bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle gerçekleştirir.

İYİ Parti mukaddesatçıdır. Milleti millet yapan tüm milli ve manevi değerleri müştereken kucaklar. Ortak değerlerimizi, inhisarına almaya yeltenmediği gibi başkalarının inhisarına da terk etmez.

İYİ Parti hürriyetçidir. İnsanımızın vatandaşlığından ve insan olmaktan gelen devredilemez, kısıtlanamaz haklarının önüne hiçbir engelin konulmadığı; ülkesinin bütünlüğünü, milletinin refahını isteyen hiçbir vatandaşımızın sesinin kısılmadığı, bastırılmadığı bir Türkiye istiyoruz. Bizim beklentimiz budur.

Biz, Türk milleti olmakla, mutlu olmayı; Türk milletine mensup olabilmekle, mutlu olabilmeyi, birbirine bağlamış eşsiz bir zihnin, Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene” ifadesini vatandaşlığın temeli olarak kabul edenleriz.

Partimizin siyasetteki yeri ve pozisyonu; bu ilke ve hedefleri korumak ve yükseltmektir.  Büyük Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni ve onun kuruluş felsefesini sarsılmaz bir inançla kucaklamak, Türk milletini içinde bulunduğu karanlıktan kurtarıp, aydınlık ufuklarla buluşturmak ana görevimizdir.

Bu ilke ve hedeflerin aksi yönündeki her türlü girişimin karşısında olmak vazgeçilmez mesuliyetimizdir. Çünkü, İYİ Parti’nin kurucu iradesi, tek adam rejimine ve onun anayasal çerçevesi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine karşı demokrasi ve hukuk mücadelesi verenlerin iradesidir. İYİ Parti’nin kuruluş hikayesi baskılara ve imkansızlıklara boyun eğmeyen, cesur insanların millet ve memleket adına yürüttüğü haklı ve gerçek itirazının bir hikayesidir.

“Fanilerin ihtiraslarını millete dayatma rejimi”

İşte bu yüzden İYİ Parti; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen; “Fanilerin ihtiraslarını millete dayatma rejimini” yerleşik hale getirecek, bunu ılımlı gösterecek ve meşrulaştıracak hiçbir pazarlığın, hiçbir hesabın içinde olmayacaktır. Bu hesapları güdenlere de bünyesinde yer açmayacaktır. Buradan açıkça ifade ediyorum: Her hal ve şartta; devletin partileştiği, partinin devletleştiği, yargının siyasallaştığı, bürokrasinin yozlaştığı, nüfusun yabancılaştığı, Türk milletinin ise perişan edildiği bu siyasi düzene karşı, demokrasi ve hukuk mücadelemiz sonuna kadar sürecektir.

“Yeni anaya tartışmaları Türkiye’nin değil Erdoğan’ın gündemi”

Bu vesileyle söylemek isterim ki; iktidar tarafından ülke gündemine dayatılan yeni anayasa tartışmaları, Türkiye’nin değil, Sayın Erdoğan’ın ve varlıklarını, Sayın Erdoğan’ın varlığına armağan etmiş olan çevresinin gündemidir. Sayın Erdoğan’ın müflis ve batık muktedirlik gemisinden bir filika bulup kurtulmak gündemidir. Yeni anayasa arayışları, Türk milletinin yakıcı sorunlarına ve ihtiyaçlarına yönelik değildir. Bilakis, Sayın Erdoğan’ın siyasi ikbaline ve yeniden adaylık talebine, aslında “Ölene kadar cumhurbaşkanı olmasına” dair gaflet dolu bir ikmal ve takviye çabasıdır.

Ekonomik sıkıntılara dikkat çekti

Milletin cebini yakan enflasyon durdurulamazken; ayda on bin lira ile “sürün” denilen emeklinin evinde tencere kaynamıyorken; yaşıtlarından bir gün sonra işe başladığı için  “Kusura bakma sen on yedi yıl sonra emekli olacaksın” denilenlerin gelecekleri mevzu bile edilmiyorken; memuru, işçisi,  ek hesaptan para çekip evine ekmek götürmeye,  kredi kartının asgari borcunu da başka bir kredi kartından ödemeye çalışırken; öğrencisi KYK bursuyla hayatta kalma mücadelesi verirken; işsiz genci bir imkân bulup başka ülkelere kaçmak isterken yeni anayasadan bahsediyorlar. Hukuksuz bir ülkede,  adaletsiz bir düzende, ekmeksiz bir millete  “Yeni Anayasa” demek ancak abesle iştigaldir. Ve ancak, “Ekmek bulamıyorsanız Anayasa yiyin” demektir.

“Hukuk devletinden anladıkları, darbeciler kadar”

Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, hukuk devletinden anladıkları, darbecilerin anladıkları kadardır. Adil yargılamadan, eşitlikten, hak ve hürriyetlerden anladıkları ise 12 Eylülcüler kadardır. Milletimiz, anayasadan dolayı açlık sınırının altında yaşamıyor! Gençlerimiz, anayasadan dolayı ülkeden gitmenin yollarını aramıyor, vize kuyruklarında sıra beklemiyor! İnsanımız, anayasadan dolayı çile çekmiyor! Adalet, anayasadan dolayı işportaya düşmüyor! Kadınlarımız, anayasadan dolayı öldürülmüyor. Esnafımız, anayasadan dolayı siftahsız güne başlayıp, günü öyle kapatmıyor. Hastalarımız, yaşlılarımız anayasadan dolayı hastane randevusu beklerken ölmüyor. Bugünün sözde sivilleri, dünün cuntasına özenir hale geldiği için millet bitap düşmüştür.

Bu millet artık, bir zamanlar Anayasa fırlatıldığı için değil, Anayasa’nın temelleri her gün her fırsatta çiğnendiği için ekmeksiz kalıyor! Ekmeksiz kaldıkça hukukundan oluyor.

Siz iktidar sahipleri, Anayasa’da uymanız için koyulan kurallara uymadığınız için; millete karşı yerine getirmeniz gereken görevleri yerine getirmediğiniz için; ne milli, ne yerli ne ahlaki, ne vicdani ne akla, ne inanca dair hiçbir değer ve sorumluluğa sahip olmadığınız için; denetlenemediğiniz ve hesap vermediğiniz için insanımız bu halde yaşıyor.

Geçmişte yapılan açıklamaları hatırlattı

Çok değil daha 1 yıl önce, Sayın Erdoğan 2014 ve ardından 2018 seçimlerinde üst üste iki kez Cumhurbaşkanı seçilmiş bir siyasi olarak Anayasa’daki 2 dönem kuralına rağmen nasıl oldu da 14 Mayıs 2023 seçimlerinde tekrar aday olabildi? Hatırlayalım, dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ,

29 Mart 2023 tarihinde yaptığı açıklamada, 3.  adaylığı aynen şu sözlerle açıklamıştır: “2017 yılında yapılan Anayasa değişikliğine göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olması anayasal hakkıdır.” demiştir. Yani iktidara göre Türkiye’deki her anayasa kuralı, Sayın Erdoğan’a 2 dönem daha adaylık hakkı temin etmelidir. Etmiyorsa da, o halde değiştirilmelidir.

“Yeni anayasanın amacı son derece açık”

Hal böyleyken, yeni anayasa tartışmalarının iktidar tarafından Türkiye’nin gündemine getirilmesindeki amaç son derece açıktır! 2017 yılında anayasa değişikliğini bahane ederek

Erdoğan’ın yeniden adaylığının önünü açan Adalet ve Kalkınma Partisi, şimdi yeni bir anayasa değişikliği ile bu süreci 2028 seçimlerine taşımak istemektedir. İktidara sesleniyorum:

2017 yılındaki anayasa değişikliği ile Erdoğan’ın şahsi ikbali ve istikbali için tek adam rejimini Türkiye’nin ve Türk milletinin başına siz bela ettiniz.  Bela ettiniz ve dolar 3 liradan 32 liraya çıktı.

Bela ettiniz, cari açık rekor üstüne rekorlar kırdı. Bela ettiniz, enflasyon bütün bir memleketi esir aldı. Bela ettiniz,  Türkiye yoksullaştı ve yoksunlaştı…

“Parlamenter sistemin önünü açacak düzenlemelere bakışımız belli”

Şimdi bir kez daha, Erdoğan’ın şahsi siyasi kariyerine hizmet etmek amacıyla, Anayasa değişikliği senaryosuna bir figüran aranıyorsa; İYİ Parti, böyle bir senaryonun içinde olmayacaktır. Türk milleti de hiçbir şahsi ikbalin figüranı yapılamayacaktır. Anayasa değişiklik çalışmalarına ilişkin

kim, kimle ne görüşmesi yaparsa yapsın, ister ziyaret, ister iadeyi ziyaret fark etmez. Amaçları, isterse de ticaret olsun! İYİ Parti gerekirse tek başına, yeni bir “Erdoğan Anayasasına” karşı

sonuna kadar mücadele verecektir. Tek adam rejimini tahkim edecek hiçbir anayasa değişikliği teklifini, konuşmaya değer dahi bulmayız. Parlamenter sistemin önünü açacak düzenlemelere bakışımız da bellidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerine tepki

Yeni anayasa içeriğine dair Sayın Erdoğan, bugüne kadar tek bir şey söylemiştir. “Milletin çeşitliliğini referans alan bir anayasa” yapacaklarını ifade etmiştir. Çünkü, yarattığı fiili durumlardan meşruiyet devşirmeye alışkın Erdoğan, ülkeye doldurduğu fiili kaçak nüfusuna

kılıf arama derdindedir. Biz bu filmi daha önce de gördük. Millet tanımı değişsin, Türklük tanımı değişsin… Sonrası malum. Biz, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden, O’nun kurucu ilkelerinden asla taviz vermeyeceğiz! Milli ve üniter devletten taraf olan bir siyasi parti olarak; “milletin çeşitliliği” gibi ucube bir kavram üzerinden, yeni bir anayasa çalışmasını tartışmaya dahi lüzum görmüyoruz. Bunlar millet nedir bilmiyor. Millet olma şuurunun ne olduğunu idrak etmekten aciz bir yönetim ile idare ediliyoruz.

“Bu devletin sınırları içerisinde bir millet vardır; o da Türk milletidir”

Millet, çeşitlilik içindeki birliktir. Bu birlik bir çatıdır, kuşatıcıdır ve tanımlayıcıdır. Millet bir kere vücuda geldikten sonra ancak onu meydana getiren vatandaşlarının bireysel çeşitliliği mevzu bahis olabilir. Bu da hukuk ve demokrasiyle korunur. Bu da hak ve hürriyetler zeminini oluşturur.

Sayın Erdoğan; siyasi görüşü, etnik kimliği, mezhebi, yaşam tarzı, hayat felsefesi, eğilimleri ne olursa olsun; bu devletin sınırları içerisinde bir millet vardır; o da Türk milletidir! Hoşunuza gitmese de egemenliğin sahibi olan millet, İstiklal Savaşı’nı vermiş, Cumhuriyeti kurmuş olan Türk milletidir.

“Türk milletinin varlığına meydan okursanız karşınızda İYİ Parti’yi bulursunuz”

Türkiye’yi kasten ve taammüden, ne idüğü belirsiz milyonlarca yabancıyla doldurduktan sonra,

millet çeşitliliği” gibi kavramlarla Türk milletinin varlığına meydan okuyacaksanız,

İşte tam orada karşınızda İYİ Parti’yi bulacaksınız. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin anayasasının ilk 4 maddesine, Cumhuriyet’in temel ilkelerine Anayasa’nın 66. Maddesine,

yani “Türklüğe” dokunmaya kalkarsanız, karşınızda yine İYİ Parti’yi bulacaksınız. Her zaman bulacaksınız! Her yerde bulacaksınız!

“Payımıza düşen takdir ve tembihleri almış bulunuyoruz”

Değerli dava arkadaşlarım; 31 Mart ile seçim maratonları dönemi son bulmuştur. Her parti, her genel başkan, her aday; yaptıkları ve yapmadıklarıyla, milletimizin sandığa attığı ya da atmadığı

her bir pusula ile ya takdir edilmiş ya da tembih edilmiştir. Gerek ülke genelinde, gerekse il ve ilçelerde biz de payımıza düşen takdir ve tembihleri almış bulunuyoruz. Kurultayımızda sergilenen demokrat tavır ve değişim iradesi çıkarttığımız dersin ilk sonucudur.

“Üzerimize düşen dersi çıkaracağız” 

Milletimizin bize gösterdiği istikamet, bu yolda yegâne pusulamız olmaya devam edecektir.

Bundan kimsenin bir şüphesi olmasın. 31 Mart gecesi ortaya çıkan tablo, milletimizin, özellikle iktidar partisine ve onun başımıza bela ettiği ne olduğu belirsiz düzene, yaptığı son ve kesin bir uyarı niteliğindedir. Bu uyarının özünde, yoksulluğun ve hukuksuzluğun alabildiğine yayıldığı ve derinleştiği bir hal, aslında top yekun “halimiz vardır”. Bu halden üzerimize düşen dersi çıkaracağız.  Varsa hatalarımızı gözden geçireceğiz. Doğrusu fazla, yanlış az bir yol haritası tanzim edeceğiz. Ama ne yaparsak yapalım, bunu yaparken insaf duygumuzu yitirmeyeceğiz.

Birliğimize ve beraberliğimize de asla zarar vermeyeceğiz.

Müfredat tartışması: “Aklımızla alay eden garabetler bir türlü bitmek bilmiyor”

Aziz milletim ve değerli dava arkadaşlarım; Bildiğiniz üzere Milli Eğitim Bakanlığı tarafından

Kamuoyunun gündemine, bir müfredat tartışması taşınmıştır. Anlayacağınız; sabrımızı sınayan rezaletler, aklımızla alay eden garabetler, bir türlü bitmek bilmiyor. 22 yıllık AK Parti iktidarında

Tam dokuz Milli Eğitim Bakanı atandı. Bu dokuz bakanın hepsi de, ne hikmetse ilk işleri olarak müfredata “el attılar”. Her yeni atanan bakanın yaptığı yeni müfredatta, Mavi Gözlü Bozkurt’umuz Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri satırlardan silindi, Cumhuriyet tarihimizin sayfaları yırtıldı. Her değişiklikle, bir matematik formülü daha çıkartıldı. Bir bilimsel kuram daha sansüre uğrayıp, adeta okullardan atıldı.

“Cumhuriyet’in en büyük ideali milli eğitimdir”

Milli eğitim programları, milli savunma politikaları gibidir. Bırakın bakandan bakana, iktidar değişikliğinde bile temel hedefi değişmez!  O yüzden iki bakanlığın isminin başında

“Milli” vardır! Milli eğitim, dünyanın gerçekleri ve gereklerine göre donanım kazanmış bilimi anlayacak seviyede olgunlaşmış, fikri ve vicdani hür nesiller yetiştirir. O yüzdendir ki; Cumhuriyet’in en büyük ideali milli eğitimdir. O yüzdendir ki Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda Kütahya Eskişehir muharebeleri devam ederken Maarif Kongresini toplamıştır. Çünkü milli eğitim en büyük medeniyet cephesidir. O cephede ülkesini, vatanını; suyundan ağacına kadar seven çocuklar yetiştirmek için mücadele edilir. İnsanını anlayan ve seven bireyler yetiştirmek için mücadele edilir. O yüzden çocuk, önce dilini ve tarihini öğrenir. Çünkü asıl mesele Cumhuriyet ve onu yaşatabilme mücadelesidir.

Anayasa’nın milli eğitimi düzenleyen maddesine işaret etti

Ancak iktidar, başta mukaddes dinimiz olmak üzere en yüce duyguları kalkan yaparak veya onları kullanarak en habis planlarını gerçekleştirmek istiyor. Bu huyları, hiçbir zaman değişmiyor ve değişmeyecek. Şimdi tartışmaya açmak istedikleri Anayasa’nın bir de milli eğitimi düzenleyen 42. maddesine bakalım: Bakalım ki asıl dertleri nedir, onu anlayalım. Yapay zekaya yazdırılmış “Türkiye Yüzyılı” Maarif Modeli ucubesi ile Atatürksüz müfredat, Atatürksüz müfredat ile de  Atatürksüz nesiller yetiştirmek planını anlayalım. Ne diyor 42. Madde: ‘Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasa’ya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz. İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır.’

“’Fikri tutsak, İrfanı prangalı nesiller yaratmak’ için her yolu deniyorlar”

Ancak bugün milli eğitim bir enflasyon meselesidir. Bugün milli eğitim bir işsizlik meselesidir.

“Anayasal haklarını kullanamayan” insanlar, dişinden tırnağından arttırıp, çocuğunu özel okullara göndermek zorunda. Her okul taksiti, her okul masrafı, o ailenin boğazından kestiği bir lokma, kendinden esirgediği bir hayat! Eğitimi kârlı pastalardan biri görüp, yarısını özel sektöre, yarısını arka bahçelerindeki cemaatlere pay edenler; Anayasa’da yazan belki de en kutsal görevlerden olan milli eğitimi; paralı, eşitsiz, ilkesiz Türksüz ve Cumhuriyetsiz yapmak için, “Fikri tutsak, İrfanı prangalı nesiller yaratmak” için her yolu deniyor.

“Bizim mücadelemiz kılıf dikicileriyle değil, minareyi çalmaya cüret edenlerle”

Nedense malum bir okuldan mezun olan herkesi, her yere 5’er maaşla atıyor ama öğretmensiz okullara atama yapamıyor. Maarif Modeli diye süslü kelimeler uyduruyor ama Tevhid-i Tedrisat deyince ödü kopuyor. Milli Eğitim Bakanlığı, 2024-2028 Stratejik Planı’nda,

Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’ne “Toplumun tüm kesimlerinden daha çok öğrencinin özel okullara erişim imkanını arttırmaya yönelik politikalar gerçekleştirilecektir” diye yazabiliyor ama

her çocuğa temel eğitimde, eşit, ücretsiz ve nitelikli bir eğitimi hedefleyemiyor. Devlet işini yapamıyor ve çocuklarımızı özel okullara yönlendiriyor. Liyakat ve mülakat sarkacında hep mülakatı getiriyor. Çünkü derdi öğretmenleri atamak, bu ülkenin çocuklarını yetiştirmek değil, öğretmenleri özel sektörde köle emeği olarak çalıştırmak diyemiyor! İşte bu arsızlık ve izansızlık, millete rağmen kurulmuş ve millete rağmen devam ettirilen “Şeyh uçmaz mürit uçurur” düzeninin, nam-ı diğer Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin en kısa ve en anlaşılabilir özetidir. Ve biz İYİ Parti olarak çalınan minarenin kılıfının tartışıldığı bu tiyatroya itiraz edenlerdeniz. Bizim mücadelemiz kılıf dikicileriyle değil, minareyi çalmaya cüret edenlerle, bunu o pis elleriyle hayata geçirenlerledir.

Milli Eğitim Bakanı’na seslendi

Buradan Milli Eğitim Bakanı’na sesleniyorum: atanamayan öğretmen sayısı bir milyonu geçmiştir. AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında bu sayı 70 bin civarındaydı. Müfredatta ideolojik fanteziler peşinde koşacağına öğretmenlerin yakıcı sorunlarına çözüm bulmaya çaba sarf et. Ayrıca farkında ol; özellikle lisede öğrencileri tarafından öldürülen okul müdürleri ve öğretmenler var. İşte bunlar sizin 22 yıldır inşa ettiğiniz düzenin sonuçları.

“Cumhuriyeti, Batılılar bizi sevsin diye kurmadık”

Değerli dava arkadaşlarım; bizler, Cumhuriyete inanan Türk milliyetçileri, adaleti ne kendimize ne de birilerine yaranmak için talep etmiyoruz. Yahut “dış piyasalarda kredi bulmak” şöhret olmak için değil; Avrupalılar saati sorduğunda, önce ‘şu insanları bir serbest bırakın’ dediği için de değil, o teraziyi namus ve şeref bildiğimiz için istiyoruz. Çünkü Cumhuriyeti, Batılılar bizi sevsin diye kurmadık. Türkiye Cumhuriyeti; Türk milleti, her bir ferdiyle hür, şerefli, mutlu bireyler olsun diye kuruldu. Biz demokrasiyi iktidar için inip binilen tramvay yolculuklarına abonman bileti olalım diye istemedik. İnsanımızın sesini, insanımızın derdini Daire-i Adaletin merkezi yapalım diye istedik.

Biz, Filistin’de Gazze’de yaşanan insanlık dramını, ilgi alanımıza giren coğrafyaların diğer trajedilerini, borsa verilerine göre izlemedik. Yaşadığımız coğrafyanın jeopolitiğinden kaynaklı riskleri , her zaman ve her zeminde toptancı bir tarih şuuruyla ele almayı tercih ettik. Bir milletle, bir partiyi özdeşleştirme bataklığına hiç düşmedik.

“Sadece biz değil, millet de bu sorularımıza cevap bekliyor”

Soruyorum: İsrail ile ticaretin verileri ortaya dökülmese, bu ikiyüzlü oyun ne kadar devam edecekti? Bir 35.000 kişilik katliamı daha mı bekleyecektiniz? Soruyorum: Türkmeneli gönül coğrafyanızın neresinde? Kırım Türklerinin Putin’le ilişkilerinizde bir pul kadar değeri var mı?

Soruyorum: Uygur Türklerinin Ayyıldızlı Gökbayrağı; orada işkence gören, sürülen, tecavüze uğrayan, öldürülenler yerli ve milli değerlerinizin neresindedir? Türk dış politikasını, dayatmaların uzağında maceralardan arınmış, aktif ama ihtiyatlı bir çizgiye ne zaman taşıyacaksınız?  Sadece biz değil, millet de bu sorularımıza cevap bekliyor. Hükümete sesleniyorum; sorularımızı ciddiye alın ve bu aziz millete hem cevap hem de hesap verin.

“Adaletin tesis edilmesi için alenen siyasi pazarlıklar dönüyor”

Değerli dava arkadaşlarım; en basit kanunların dahi iktidar sahiplerince çiğnendiği bir ülkedeyiz.

En basit yargı kararlarının dahi iktidar sahiplerince yönlendirildiği bir ülkedeyiz. Ve hatta öyle bir ülkedeyiz ki, adaletin tesis edilmesi için alenen siyasi pazarlıklar dönüyor. Siyasi pazarlıklardan önce sosyal medyada nabız ölçülüyor ve buna göre bir strateji belirleniyor.

Sinan Ateş iddianamesi: “146 sayfalık bir hatır senedi adeta”

16 ay önce 30 Aralık 2022’de, Ankara’da bir Cuma günü kiralık tetikçiler tarafından katledilen

Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Rahmetli Sinan Ateş cinayetinin iddianamesi tamamlandı ve mahkemeye sevk edildi.   Ortada 146 sayfalık bir iddianame var. 38 yıllık bir ömür,

2 kız evlat, 1 eş, 1 anne, iyi ki bu iddianameyi görmedi dediğimiz merhum 1 baba. 16 ay süren bir soruşturmanın neticesi 146 sayfalık bir hatır senedi adeta. Kime diyet ödendiğini zaten bu hatır senedinin içindeki ifadelerde görüyorsunuz.

“Hukuk tarihimizin çamur belgesi”

Cinayetin tüm ayrıntılarının araştırıldığı, tüm iddiaların değerlendirildiği, tüm tanıkların ifadeleri doğrultusunda bir hukuk metninin ortaya çıktığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz! Bu sözde iddianame; hiçbir iddianın araştırılmadığı, cinayetin neden işlendiğinin bile sorgulanmadığı,

bilirkişi raporunda ifade edilen hiçbir hususa yer verilmediği,  tanıkların ve şüphelilerin beyanlarının, sorulan sorular bağlamında ayıklandığı, hatta bir utanç belgesi olarak, acılı eşi Sayın Ayşe Ateş’in ifadesine dahi yer verilmediği, hukuk tarihine kara bir leke olarak kazınacaktır. Bu bir iddianame değil hukuk tarihimizin çamur belgesidir.

“Savcının tüm yetkileri elinden alınmalıydı”

Bu iddianame görünümlü utanç belgesinin; bir hukuk devletinde, millet adına karar verecek hiçbir mahkeme tarafından kabulü mümkün olamazdı.  Bunu kaleme aldığını iddia eden savcının tüm yetkileri de zaman kaybetmeden elinden alınmalıydı. Üzülerek öğrendik ki; İddianame diye geçen hatır senedini; asli, hukuki ve vicdani gerekçelerle iade etmesi gereken Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi maalesef kabul etmiştir. Hukuk adına utanıyorum.  Adalet duygusunu daha iddianame aşamasında zedeleyen, hukukun üstünlüğü yerine, üstünlere hukuk tesis etmeye çalışan bir yaklaşım, bırakın Türk milletine, adalet heykeline bile hesap veremez.

“Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun”

İYİ Parti olarak, olayın gerçekleştiği 30 Aralık 2022’den beri, rahmetli Sinan Ateş’in mirası olan ailesinin yanındayız.  Sinan Ateş’i katleden katilleri azmettiren, bu cinayette parmağı olan herkesin  adalet önünde hesap vermesi için tüm gücümüzle mücadelemize devam edeceğiz.

BIRAKIN ADALET YERİNİ BULSUN, İSTERSE KIYAMET KOPSUN! Suçluları koruyan iddianamelerle, en fazla adaletin gecikmesini sağlayabilirsiniz ama adaletin tecellisini ve tesisini engelleyemezsiniz. “Bozuk adalet yeter artık! Acemi ellerle yoğrulan, iyi pişirilmemiş adalet yeter! Yeter katıksız, kara kabuklu adalet! Dura dura bayatlayan adalet yeter! “

“Sinan Ateş şehit edildiğinde tabutunun başında ben vardım”

Bu vesile ile sosyal medya hesapları üzerinden Müsavat Dervişoğlu nerede diye soranlara sesleniyorum: Rahmetli Fırat Çakıroğlu şehit edildiğinde kabrinin başında ben vardım.

Rahmetli Sinan Ateş şehit edildiğinde de tabutunun başında yine ben vardım.

Bu sorularınızı orada olamayanlara yöneltin. Tüm şehitlerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsun! Ve herkes iyi bilsin ki; “Ya Adalet Ya Kıyamet” diyenler elbet kazanacaktır!

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Ege Postası